Yaşam

19 yıldır profiterol yiyemeyenler…

Yazan: Melih Özeskinazi
Melih Özeskinazi

Yıllardır hasret kaldıkları tatlıları artık yiyebiliyor, popüler restoranlarda kendilerine uygun mönü bulabiliyorlar… Ama yeterli mi?

“Ekmek aslanın ağzında”, “ekmek parası”, “ekmeği taştan çıkartmak”, “ekmeğiyle oynamak”… Günlük konuşmarımıza giren, sıklıkla kullandığımız deyimlerimizden sadece birkaçı. Soframızın temel öğesinin dilimize sirayet etmesi doğal elbette, ama dildeki hesap bünyeye uymuyor bazen. En azından her 100 kişiden birinin bünyesine… Çünkü bildiğimiz, beyaz undan yapılan ekmek bu azınlık için hayatı epey güçleştirebiliyor.  

Çölyak, bağırsaklardaki sindirimi sağlayan yapıların (villus) bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen, ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim hastalığı. Tek tedavisi, beyaz undan uzak durmak. Başka bir deyişle glüten diyeti yaparak hayatı devam ettirmek. Türkiye’nin bu hastalıkla tanışmasının, daha doğrusu teşhis edilmesinin tanıklarından biriyim. 1993 yazında annem, beyaz unla arasının pek iyi olmadığını bilmediği bir arkadaşına, yaptığı pastadan ikram etmişti. Bu masum ikram evimize bir ambulans gelmesi ve misafirimizin yaşadığı rahatsızlığın ilk kez “çölyak” olarak isimlendirilmesine neden olmuştu.

18 yıl sonra bugün, hekimlerce de daha çok tanınan ve teşhisi daha rahat koyulabilen bir hastalık çölyak. Ancak beyaz un hegemonyasındaki bir ülkede çölyak hastaları için diyetlerine uygun mamüllere ulaşabilmek hâlâ çok kolay değil. Bu rahatsızlığa sahip insanların hayatını kolaylaştırmak için 2002 yılında yola çıkan Çölyakla Yaşam Derneği, özellikle son bir yıl içinde önemli adımlar attı.

Restoran zinciri Kırıntı mönülerine glütensiz ürünleri ekledi. Bu gelişmenin hemen ardından, dünyanın birçok ülkesine baklava ihraç eden Güllüoğlu firması, Çölbak adıyla glütensiz baklava üretimine geçti. Ve geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul Maltepe’de, Türkiye’nin ilk “glütensiz pastane”si “a’da 216” açıldı.  

“Yurtdışından valizlerle getirirdik…”

Derneğin bir önceki dönem başkanı Oya Özden, gelişmelere rağmen  çölyak hastalarının daha fazlasını hak ettiği görüşünde: “Çölyak, yurtdışında bilinen bir rahatsızlık. Büyük marketlerin reyonlarında, çölyaklılar için olan glütensiz ürünleri bulmak mümkün. Yıllarca yurtdışından valizlerle bize yemek geldi. Son birkaç senede yerli sermaye piyasaya girdi. Yine de bu pastane açılana kadar istediğimiz ürünleri bulmak pek mümkün değildi. Şu an profiterol ve mantı görüyorum rafta ve 19 senedir yiyemiyordum. Bu pastane bizim için büyük lüks. Birçok insan çölyak hastası olduğunu bilmiyor. Bazı doktorlar hâlâ teşhis konusunda yetersiz. Türkiye’nin her yerinde bu insanlardan var fakat derneğimizin üye sayısı 300 civarında ve 3000’e yakın kişiye ulaşıyoruz. Bence gerçek rakamlar bunun çok üzerinde.”

“Fiyatlar düşmeli”

Glutensiz ekmek, makarna, biskivü ve şekerlemeler üreten uluslararası bir markanın Türkiye dağıtımını üstlenen Metehan Yüzbaşıoğulları, kendisinin çölyak olmadığını belirterek başlıyor konuşmaya. “Arkadaşımın karısının çektiği zorlukları görerek böyle bir iş koluna yöneldim. Benim asıl mesleğim makine mühendisliği” diyen Yüzbaşıoğulları, çölyak için ithal edilen ürünlerin fiyatlarının yerli ürünlere göre yüksek olmasını gümrükte yapılan testlere bağlıyor. Bir dönem vergilendirmeyle ilgili ciddi sorunların olduğunu söyleyen işadamı “neyse ki vergilendirme sorunu artık aşıldı. Fiyatların düşmesini, her hastanın  ürünlere ulaşabilmesini biz de çok isteriz”. Yurtdışındaki gibi her markette glutensiz ürünler bulunmasının Türkiye için zor bir hedef olduğunu düşünen Yüzbaşıoğulları, online satışın daha gerçekçi bir hedef olduğu görüşünde. 

“Ekmek yiyemediğim için yıllarca kendimi özel biri sandım”

 2,5 yaşında çölyak teşhisi konulan Mendi Ojalvo, “glutensiz pastahane”yi büyük bir şans olarak değerlendiriyor: “2,5 yaşından beri çölyak hastasıyım. Bence çocuk olarak hastalıkla tanışmak çok daha zor. Arkadaşlarımın doğum günlerinde hiç bir şey yiyememek, okulda herkesten farklı yemek yemek zorunda kalmak ve bunları çocuk bilinciyle yapmak çok zor. Yıllarca annem bana ‘Sen özelsin, herkesle aynı yemeği yemek sana yakışmaz’ diyerek avuttu. Türkiye’de çölyak bilinci yavaş yavaş oturuyor bana sorarsanız. Bu pastanede bu bilincin yapı taşı olmasını umut ediyorum.”

Türkiye’de 500 bin ile 700 bin arası çölyak hastası olduğu tahmin ediliyor. Ancak teşhis koyulan hasta sayısı 3 bin civarında. Araştırmalar, hastalığın Türkiye’de 100’de bir ya da  200’de bir kişide raslandığını gösteriyor.

1 Yorum

  • Böyle bir girişim teşekkürler.Biz Çölyak hastalarına bir tebessüm kondurdunuz…Başarılar dilerim.Sevgiler…

Yorum yazın