Gündem

Ahmet Şık'ın avukatlarından iddianame “dersi”

Yazan: HaberVs
Gökhan Tan

OdaTv duruşmasında Ahmet Şık'ın avukatlarının hazırladığı iddaname savcılar için adeta bir hukuk dersi niteliğinde. İşte o savunmanın tam metni!

HaberVs editörü Ahmet Şık ve gazeteci Nedim Şener'in de aralarında bulunduğu gazeteci ve yazarların yargılandığı Oda TV davası Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde devam ediyor. Tutuklu sanıklardan Yalçın Küçük ile geçtiğimiz günlerde sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildikten sonra kalp ameliyatı geçiren Doğan Yurdakul duruşmaya katılmadı.

Duruşma Ahmet Şık'ın avukatı Fikret İlkiz'e önceki duruşmada savunmasındaki eksikleri tamamlaması için söz verilmesiyle başladı. İlkiz, davada gazetecilerin gazetecilikten dolayı yargılandıklarını belirterek sanıkların tutuklandıkları andan itibaren “deliller var” dendiğini ancak bu delillerin ortaya çıkmadığını ilk günden itibaren iddianameyi beklediklerini anlattı. 24 Temmuz 2011'de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Ahmet Şık'a ödül verdiği gece yaptığı konuşmaya atıfta bulunan İlkiz o günkü konuşmasından şu cümkleleri aktardı:
“Artık iddianamenin yazılmasını istiyoruz. Suçlamayı ve kanıtları onlar biliyor, biz bilmiyoruz. Yayınlanmayan kitabın bomba tesirli olduğunu, gazetecilerin terör örgütünün üyesi ve suçlu olduklarını, gazetecilikten dolayı tutuklu olmadıklarını söyleyip duruyorlar. Bize suç işlediler diyorsunuz o halde haklarındaki suçlamayı bilmek ve kanıtları görmek istiyoruz.

İddianamenizi yazın. Davanız neyse, davanızı açın. Biz de suçumuzu bilelim!
İddialarınıza karşı savunmamızı yapalım. Suçlayın ve iddia edin, tutuklu olarak bekliyoruz…

Suçlamalarınıza karşılık yapacağımız savunmamızda gazeteciliğimizle, hayatımızla, haberlerimizle, kitaplarımızla, hak haberciliğimizle, basın özgürlüğünden ve barıştan yana olmamızla ve sadece gazeteciliğimizle; zihniyetinizi suç işlemiş olmakla itham edeceğiz…”   

Daha sonra iddianamenin yazıldığını, iddiaları ve delilleri gördüklerini anlatan Avukat Fikret İlkiz sözlerine “Soruyorum, itham ediyorum ve suçluyorum” diyerek devam etti:

“Tüm gerçeğe ve tüm adalete ağır bir haksızlık yapılması bu dava ile göze alındı. Böylece her şey bitti. Türkiye’nin alnına leke sürüldü. Tarih böylesine bir hukuka aykırılığın 'ileri demokrasi' denilen dönemde işlendiğini yazacaktır.

Onlar hiçbir şeyden çekinmediklerine göre, biz de her şeyi göze alıyoruz. Konuşmak ödevimdir, hukuksuzluğun ve hukuka aykırılığın suç ortağı olmak istemiyoruz.

Gazeteciler hakkındaki bu iddianame hiçbir hukuksal değer taşımamaktadır. Bir insanın böylesine bir suçlama yazısı üzerine hüküm giymesi söz konusu olursa bu, adaletsizliğin mucizesidir.

Bu davada gazetecilerin, gazeteci olması suçtur.

Evlerinde, işyerlerinde 'hiçbir tehlikeli belgenin bulunmamış olması' suçtur.

Bu davanın gazetecilerinin çalışkan olması, öğrenme kaygısı içinde olması da suçtur. Coşkulanması da suçtur. Coşkulanmaması da suçtur. “

İddianamenin kaleme alınışındaki “anlaşılmıştır, tespit edilmiştir” şeklindeki yargıların da aslında; “boşlukta kalan biçimsel iddialardan” öteyle gitmediğine de değinen ilkiz, bu iddianamede hiç bir şeyin “tespit edilmediğini ve anlaşılmadığını” şu sözlerle ifade etti:

CMK’nun 170/4 üncü maddesine göre yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanması gerekirken, böyle bir ilişki kurularak iddianame düzenlenmediği;

tespit edilmiştir.

Bu nedenlerle: her ne kadar sorgusu yapılan sanıkların beyanlarıyla bir iddianame düzenlemek suretiyle sanıkların cezalandırılması istenmişse de gazetecilik, haber, haber nasıl yazılır konusunda bir bilgisi ve birikimleri bulunmadığı anlaşılmıştır.

İddianamenin sonuç kısmında şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlarda ileri sürülür şeklinde CMK 170/5 inci maddeye göre iddianame yazılmadığı da tespit edildiğinden;

Bu iddianamenin sürekli “tespit” ve “anlaşılmıştır” kelimelerini kullanmış olmasının anlaşılması için gayret sarfedilmesinin hiçbir anlamı bulunmadığı anlaşılmıştır.”

Sonuç olarak Ahmet Şık'ın gazeteci olduğunu ve bu davada kitap yazdığı için suçlandığını söyleyen Fikret İlkiz, iddianamenin hem hukuka hem de CMK’nun aradığı yasal koşullara uygun olmadığını belirterek “İfade özgürlüğünün suçlanması, gazeteciliğin suçlanmasıdır ve temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır”  sözleriyle iddianamenin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu dile getirdi.

İlkiz “İmamın Ordusu”nun adlı kitabın müvekkili Ahmet Şık'a “hazırlatıldığı” ve Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun adıyla yayınlatacağı suçlamasıyla karşı karşıya olduğunu hatırlattıktan sonra mahkeme heyetine “Bugüne kadar Sabri Uzun hakkında ne yaptınız?” sorusunu sordu.

Duruşma sırasında Mahkeme başkanı Ekinci, iddianame dosyasındaki deliller arasında bulunan bilgisayar imajları üzerinde TÜBİTAK tarafından yürütülen incelemenin henüz tamamlanmadığını söyledi. TÜBİTAK'tan belirnen bilirkişi listesine önceki duruşmada sanık avukatları itiraz etmişti. Ekinci istenen yeni bilirkişi listesinde 10 kişi bulunduğunu, mahkemenin üçünü görevlendirdiğini açıkladı. Ekinci en kısa zamanda bu incelemenin bitirileceğini ifade etti.

1 Yorum

  • şu bir gerçekki ülke hukukun olmadığı insan haklarının gasp edildiği yargısız infazların ve suçlamaların olduğu 12 eylül cuntasında bile olmayan zulümlerin yaşatıldığı dinci faşist nazilerden daha beter ülke konumu olma yolunda tam gaz ilerlemektedir gelecekten umutsuz ve vatandaş olarak kaygılıyım

Yorum yazın