Medya

Erdoğan Aktaş: “Belge bekletmek ahlakî açıdan sıkıntılı”

Yazan: İbrahim Vahab
GSÜ İletişim Kulübü

aTV Haber Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş, Taraf ve Baransu'nun gazetecilik yaptığı ancak belge bekletmenin ahlakî açıdan sıkıntılı olduğu görüşünde.

aTV Haber Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş, Taraf gazetesinin 28 Kasım tarihli “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” başlıklı manşetini “gazetecilik” olarak değerlendirdi. Aktaş haberde imzası bulunan Mehmet Baransu’nun elinde bulunan bir belgeyi bekletmesinin ise “ahlaki açıdan sıkıntılı” olduğunu ifade etti.

Üniversite Medya Birliği, Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) İletişim Kulübü ile “Nasıl bir medya istiyoruz?” adlı etkinlik düzenledi. GSÜ İletişim Fakültesi öğretim elemanları etkinlikle aynı başlığı taşıyan bir de deklarasyon yayınladı.

2 Aralık’ta Aydın Doğan Oditoryumu’nda gerçekleşen etkinlikte sırasıyla GSÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu, Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi İsmail Hakkı Polat ve Erdoğan Aktaş konuştu.  Aktaş konuşmasının ardından soruları yanıtladı.

Aktaş, HaberVesaire muhabirinin “Mehmet Baransu’nun ‘bavul gazeteciliği’ tabir edilen haberlerini medya etiği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Uğur Mumcu da yapardı”

“Twitter’da da birşeyi paylamış olmanız, yapılanın içeriğine katıldığınız anlamına gelmez. Burada da benzer bir durum var. Katılalım ya da katılmayalım, ortada bir gazetecilik var. O belge Baransu’ya bavulla mı gelmiş faks ile mi gelmiş bilmiyorum. Mesleki olarak bunu Uğur Mumcu da yapardı. Dehşet belgeler yayınlardı. 12 Eylül yönetimini ciddi zora sokan belgeler yayınladı. Ama onun yayınları ahlaki açıdan sıkıntılı değildi.  Çünkü ‘söz konusu belge elimde, istediğim zaman yayınlarım’ diye tutmak ahlaki bir sıkıntıdır.

“Bana göre bizim medyadaki en önemli sıkıntı, Karl Marx’ın ‘yabancılaşma’ diye tabir ettiği şey.  Ekrandaki kişi ile buradaki kişi arasındaki farka yabancılaşma diyorum ben. Haber yapan kişi, ürettiği habere yabancılaşıyor. Haberci popülerleştirdikçe, hükümet kurup yıkmaya, piyasayı domine etmeye başlıyor. Yabancılaşan haberci tuhaf reaksiyonlar veriyor.

Örneğin Hatay’da çatıdan düşen çocuğun [Ahmet Atakan] ölümünün üzerinden 5 dakika geçmeden ‘polis öldürdü’ diye tweet atıldı. Bunu yapan milletvekiliydi. Sonra yine gazeteciyi eleştiriyorlar. 140 karakterle bile karaktersizlik yapanların bulunduğu ortamda olay makul seviyede tutulmalı.

Gülen grubuna karşı alınması gereken tedbirler

Taraf, Mehmet Baransu imzalı 28 Kasım’daki manşet haberinde Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarihli, “Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler” başlığı altındaki “ağır yaptırımlar için eylem planı hazırlanmalıdır” kararını yayınlamıştı.

Hükümet 2004’te imzalanan kararla ilgili “Karar yok hükmünde sayılmış, hiçbir Bakanlar Kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yayılmamıştır” açıklaması yapmıştı.

Babakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 2 Aralık’ta Taraf’ın konu ile ilgili yayınları için yargıyı göreve çağırmıştı:

“25.08.2004 tarihli 481 sayılı MGK kararını birisi ele geçirmiş ve yayınlıyor, Türk Ceza Kanunu (TCK), MİT Kanunu, Basın Kanunu, RTÜK Kanunu’na göre sır niteliğindeki bilgilerin yayınlaması ile ilgili ceza öngörülmüş. Bunu yapan insan bir ceza sorumluluğu ile karşı karşıya gelebilir. Bunu savcılarımız düşünsün.”

Nasıl bir medya istiyoruz?

GSÜ İletişim Fakültesi öğretim elemanlarının “”Nasıl bir medya istiyoruz” başlıklı deklarasyonu.

Demokrasi ve temel hak ve özgürlüklerden yana;
Hükümet ve sermaye grupları başta olmak üzere hiçbir gücün tahakküm aracı olmayan;
Bağımsız;
Basın özgürlüğünün kendi yayın yapma özgürlüğü değil, halkın haber alma özgürlüğü olduğunun bilincinde;
Evrensel habercilik ilkeleri olan insana saygı, doğruluk, dürüstlük ve objektiflik rotasından şaşmayan;
Hiçbir çıkarı, halkı zamanında, doğru ve çok yönlü bilgilendirmek ve halkın her kesiminden farklı sesleri en geniş biçimde topluma duyurmak görevinden daha üstün tutmayan;
Halkın bilme hakkı söz konusu olduğunda, susmayan, perdelemeyen mazeret bulmayan, abartmayan, çarpıtmayan, kışkırtmayan, ötekileştirip düşmanlaştırmayan;
Güçlünün sesini çoğaltıp, güçsüzün sesini boğmayan;

Kısacası, Gezi Parkı protestoları sırasında ne yazık ki Türkiye’ de göremediğimiz türden bir medya istiyoruz.
Sevgili öğrencilerimiz, hiçbir zaman unutmayacağınız tek dersiniz bu olsun!

Yorum yazın