Yaşam

Erkeğin aylığının şiddet gören kadına ödenmesi çözüm olur mu?

Yazan: Şafii Çelik
DİSK Genel-İş

Diyarbakır Belediyesi'nin toplu sözleşmesine göre eşine şiddet uygulayan erkeğin aylığı kadına ödenecek. Ancak uygulamanın sonuçları pek net değil.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile DİSK ve Genel İş Sendikası arasında, 617 geçici ve kadrolu işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi Nisan ayının son haftasında imzalandı. Sözleşmeye eşine şiddet uygulayan işçilerin ücretleri eşlerine ödenecek şeklinde bir madde konuldu.  İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi üyesi Gökçeçicek Ayata’ya göre bu uygulama kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratabilir ama uygulamanın riskli yanları da gözetilmeli.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı uygulama kadına yönelik şiddeti azaltır mı artırır mı?

Gökçeçicek Ayata: Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için başlatılan maaş ödemesine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ilk örnek değil. Örneğin Sur Belediyesi’nde ve Tunceli’de maaş ödemesi ile ilgili bir uygulama var. Batman’da ise ikinci evlilik tespit edilirse iş akdinin feshedilmesi söz konusu. Kadın dostu diyebileceğimiz belediyelerde bu tür çalışmalar var. Kadınların belediye başkanı olduğu veya BDP belediyelerinde bu tür çalışma ve uygulamalar görebiliyoruz. Batman’da kadınların Perşembe günleri otobüslere ücret ödemediğini ve Salı günleri de sinemanın (Yılmaz Güney Sineması)  kadınlara ücretsiz olduğunu biliyoruz. Bu tarz uygulamaların veya hizmetlerin bütüncül olup olmadığı büyük önem taşıyor. Örneğin Batman’da bir taraftan kadınlar ücretsiz toplu taşımadan yararlanabilirken bir taraftan kadın sığınağının güvenliğinin sağlanması çok zor çünkü herkes tarafından bilinen bir yerde. Diyarbakır Belediyesi’nin sadece maaş ödemesi ile ilgili değil 8 Mart ve 25 Kasım’ın kadın çalışanlar açısından idari tatil sayılması yönünde de bir düzenlemesi söz konusu. Kadına yönelik şiddete dikkat çekilmek, bu konuda farkındalık yaratmak ve şiddeti azaltmak yönünde bir irade, amaç olduğu ortada. Ancak dediğim gibi politikaları bütüncül düşünmek ve bu tarz uygulamaların etki analizini de iyi yapmak gerek. Sözleşmeye eklenen söz konusu madde ile ilgili kadına karşı şiddeti önler veya artırır demek şu aşamada zor. Uygulamanın takip edilmesi ve etkisinin gözlemlenmesi önemli çünkü uygulamanın riskleri de var.

Ne gibi riskler var?

Şu anda yürürlükte olan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un hazırlanması aşamasında kadın örgütleri şiddet gören kadının sağlık giderlerinin önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından karşılanıp sonrasında şiddet uygulayana rücu edilmesine karşı çıktılar. Rücu etme hali kadını tehlikeye sokan bir hal. Çünkü sağlık giderleri şiddet uygulayandan alınmaya çalışılıyor. Şiddeti artırma ve tekrarlatma riski ortaya çıkarıyor. Bu uygulamada da maaşın şiddete maruz kalana ödenmesi söz konusu. Elbette bu uygulama hem kadın hem de erkekte bir farkındalık yaratacaktır. Ama maaşın hemen hemen her zaman şiddeti uygulayan taraf olan erkekten alınıp kadına verilmesi her durumda etkili ve tercih edilir olmayabilir. Örneğin kadın uzaklaştırma kararı almadıysa veya alamıyorsa, şiddet uygulayan erkek ile aynı evde yaşamaya devam ediyorsa veya etmek zorundaysa ve erkeğin maaşı kadına ödeniyorsa kadının sadece bu nedenle şiddete uğrama riski ortaya çıkabilir. Erkeğin akşam gideceği yer ile kadının gideceği yer aynı yer ise şiddetten korunmak imkansız hale gelebilir.  Bu nedenle tek başına bir tedbir olarak düşünüldüğünde ve uygulandığında şiddetin tekrarlanması riski yaratabilir.  

Başka ne gibi tedbirler alınmalı?

Kadının güçlendirmesi, şiddet ortamından çıkması sadece bu tarz tekil bir uygulama ile sağlanamaz. Kadının bütüncül politikalarla güçlendirilmesi gerek; cinsiyete duyarlı bütçe hazırlanması, şiddetle mücadele konusunda yeterli sayıda uzmanlaşmış personelin istihdam edilmesi, sığınak sayısının artırılması, hukuki ve psikolojik destek sağlanması, kreş açılması, istihdam olanağı yaratılması gibi. Ayrıca kadına karşı şiddetle mücadele amacıyla ortaya konan uygulamalar veya hizmetler gerçekleştirirken hakkın öznesi olan kadınlar ve kadınların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurulmalıdır.

Gökçeçiçek Ayata'ya göre uygulama tek başına bir tedbir olarak düşünülürse şiddetin tekrarlanması riskini yaratabilir. / Fotoğraf Mehmet Yeşilmen

Bu tür uygulamaların hukuki dayanağı var mı?

Bu tarz tasarruflarda bulunulabilir. Sözleşmelere kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik madde eklenebilir hatta bunun diğer belediyelerde, sendikalarda da uygulanması düşünülebilir. Ancak Diyarbakır’da öngörüldüğü gibi işçinin ücretinden kesinti yapılması iş hukuku açısından tartışılacak bir nokta. İş Kanunu gereği işveren işçinin bir aylık maaşından iki gündelikten fazla kesinti yapamaz ve işveren yaptığı kesintiyi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hesabına bankaya yatırmak zorundadır. Gene İş Kanunu’na göre işçinin ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez ancak işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hâkim tarafından belirlenen bir miktar söz konusu ise daha fazla miktarda kesinti yapılabilir. İşçi ücreti için durum bu iken işçiye verilen prim, ikramiye, giyecek veya yakacak gibi ayni veya nakdi sosyal yardımların şiddete uğrayan eşe verilmesi mümkün. Ayrıca işçi şiddet uygularsa disiplin kuruluna sevki veya sözleşmesinin feshedilmesi de sözleşmeye eklenebilir. Tüm bu tartışmalara rağmen aile içi şiddeti ve kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek için gösterilen bu çabaların göz ardı edilmemesi ve örnek olmasının önüne geçilmemesi gerekir. Yalnız şu da unutulmamalı bu tarz uygulamaların dayanakları ve kapsamı net şekilde belirlenmeli aksi halde başka ellerde olumsuz uygulamalara dönüşebilir. Kadına karşı şiddet, bir insan hakları ihlali ve aynı zamanda cinsiyete dayalı ayrımcılık. Dayanak noktasının temel bir hak olması ve kapsamının net şekilde belirlenmesi önem taşıyor. Aksi halde ifade özgürlüğünü kullandığı, farklı bir dine mensup olduğu ve benzeri bahanelerle başka belediyelerin temel hakları zedeler uygulamaları ile karşı karşıya kalabiliriz.

Gültan Kışanak’ın başlattığı uygulama kadını ne kadar ekonomik anlamda güçlendiriyor? Kadına sadece eşinin maaşı verilmesi onu ekonomik olarak bağımlı hale getirmiyor mu?

Tek başına yeterli olacak ve kadını ekonomik bağımsızlığına kavuşturacak bir uygulama değil. Kadının şiddet ortamından çıkması için gerekiyorsa barınma olanağı, hukuki ve psikolojik destek, istihdama katılımı önündeki engellerin kaldırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi gibi pek çok bileşeni içeren bir organizasyon kuramıyorsanız, kadına sağladığınız 3-5 aylık maddi destek ile kadının tamamen o şiddet ortamından çıkması beklenemez. Bu uygulamalar çok önemli bir farkındalık yaratıyor ancak bütüncül hale getirilmediği ve desteklenmediği sürece amacına ulaşması oldukça zor. Bu çaba ek uygulamalar ve belediyenin bundan sonraki eylem planını bu yönde belirlemesiyle pekiştirilebilir. Eğer süreç böyle işlerse bu girişim tüm kadınlar açısından umut verici ve diğer belediyelere yol gösterici olacaktır.

Yorum yazın