Gündem Politika

Milli menfaat nedir?

Yazan: Cankut Tosun
(Fotoğraf: Hüseyin Aldemir arşivi)

Bilgi Üniversitesi öğrenci kulüplerinin konuğu 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a göre “milli menfaat” ve “milli hedef” aynı şey değil. Başbuğ “milli menfaat” kavramının somutlaşması için gerçekçi milli hedefler haline getirilmesi gerektiği görüşünde.

Milli menfaatin soyut bir kavram olduğunu dile getiren İlker Başbuğ, milli hedeflerin daha somut olduğunu ve milli hedefe ulaşmak için milli gücün gerekliliği görüşünde.

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Bilgi Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü ve Uluslararası İlişkiler Kulübü ortak etkinliği kapsamında 27 Aralık akşamı santral yerleşkesinde öğrencilerle buluştu.

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı konferansın katılımcıları salona, konferans için x ray cihazından geçerek alındı. Kalabalık bir koruma ekibiyle salona giriş yapan İlker Başbuğ Türk dış politikasının dünü, bugünü ve yarını hakkında birikimlerini ve öngörülerini aktardı.

Konuşmasına ‘‘Dış politika kolay bir konu değil, iddialı bir konu. Herkesle beraber karşılıklı konuşarak, tartışarak bazı bilgilerimizi tazelemeye, hatırlamaya veya yeni bir şeyler öğrenmeye çalışacağız. Benim de sizlerden öğreneceğim şeyler var, dolayısıyla bu konuşma mümkün olduğu kadar tek taraflı değil çift taraflı olursa daha yararlı olur’’ diyerek başlayan Başbuğ İngiltere’nin 19. yüzyılda en güçlü olduğu dönemde dış politikasına yöne veren Dışişleri Bakanı Palmerstone’dan bir alıntı yaptı:

“Ne dostluklar ne de düşmanlıklar sonsuza kadar sürer. Sonsuza kadar sürecek olan milli menfaatlerdir.’’

İlker Başbuğ, ülkeler arası dostluklarda düşmanlıklar da olabileceğini ama bu durumun her an değişebileceğini, Kurtuluş Savaşı döneminde savaşan Yunanistan ve Türkiye arasında 1923’ten sonra büyük bir dostluk oluştuğunu söyleyerek örnekledi. Ayrıca dış politikada ülkelere “şu dost, bu düşman” gibi bir ayırım yapmanın yanlış olduğunu savunan eski genelkurmay başkanı, milli menfaatin en önemli şey olduğunu, dış politikanın ülkenin milli menfaatlerine dayanması gerektiğini, buna göre hareket edilmesi gerektiğini aktardı:

“Dış politikanın milli menfaatler üzerine bina edilmesi lazım. Bu menfaatler, kimi ülkelerle ortak olabilir kimileriyle ise de çatışabilir. Dostuklar ve düşmanlıklar buradan doğuyor: Hangi ülkelerle ortak menfaatleriniz var, hangileriyle karşı karşıya geliyorsunuz. Temel sorun bu.”

Milli menfaat nedir?

Başbuğ şöyle devam etti:

“Peki milli menfaati nasıl tanımlayacağız? Bu çok kolay değil çünkü biraz soyut bir kavram.

Atatürk’ün milli menfaatleri nasıl çizdiğine, tanımladığına bakalım. Atatürk ‘Sınırlarınız içinde her şeyden önce kendi kuvvetinize dayanarak varlığınızı koruyacaksınız’ diyor. Bu tanıma göre demek ki hem topraklarınızı hem insanınızı koruyacaksınız.  [Atatürk] sonra devam edecek ve diyecek ki ‘Milletin gerçek saadet ve refafına çalışın’. Gördüğünüz gibi Atatürk milli menfaate, milletin saadetini, huzurunu da dahil ediyor.

“Ama tanım hâlâ çok somut değil. Milli menfaati somuta hale getirmek için bunları milli hedefler haline dönüştürmeniz lazım. Çünkü hedefler menfaatlere göre biraz daha somut.

“Hedeflerle güç arasında orantısızlık olması durumunda duvara toslarsınız. Hedeflerle gücünüz arasında bir denge olması lazım. Ulaşılamayacak hedefler belirlemek hayalcilikten başka bir şey olmaz.”

Milli nedir?

“Peki milli kelimesinden ne anlıyorsunuz?

“Cumhuriyeti kuranlar iki bakanlığın başına ‘milli’ kelimesini eklemişler. Neden sağlık bakanlığının önüne ‘milli’ yazmazken, eğitim ve savunma bakanlıklarıne ‘milli’ demişler?  ‘Milli’ dediğiniz zaman 80 milyonun sözü olması, onları kapsaması lazım. Ben öyle anlıyorum. Ülkenin nüfusun düşünceleri kavrayan birşey olması lazım. Siyasi partilerin çeşitli konulara bakışları farklı olabilir ama ‘milli meselelere’ bakış açıları aynı olmalıdır. ‘milli savunma’ ve ‘milli güvenlik’ dediğimiz zaman en kapsayıcı üst kurum devlet karşımıza çıkıyor.”

Sözlerine dış politikada hakim olan ana prensiplerden ve gerekliliklerden bahsederek devam eden Başbuğ, ekonomik durumun dış politikada çok önemli olduğunu, ekonomik olarak sıkıntılı olan bir devletin tam bağımsız olmasının imkansız olduğunu ve denk bütçenin önemini anlattı.

Örneklendirmek adına da Türkiye’de 1923-1938 arası dönemin denk bütçe adına doğru yıllar olduğunu söyledi. Çünkü bu yıllarda sadece ekonomik kriz ve vergilerin kaldırıldığı dönemlerde bütçede açık çıktığını savundu. Türkiye’nin 2018 yılı için dışarıya ödemesi gereken paranın cari açık ile beraber 250 milyar civarında olduğunu söyleyen Başbuğ, bunu ödemek için dışardan para bulmanın şart olduğunu ama bu parayı verecek ülkelerin karşılığında siyasi isteklerde bulunacağını belirterek “Durum böyle oldukça tam bağımsızlık olmuyor” dedi.

İç politikada sağlam olmadıkça dış politikada sağlam durmanın zor olduğunu dile getiren Başbuğ “Dış politikanın gerçekçiliğe dayanması lazım. Dış politikada hatanın telafisi yok, bu konuda karar verirken ortak akılla hareket edilmesi gerekir. Eğer dış politika konuları iç politika konusuna dönerse yanlış olur” dedi.

İlker Başbuğ konuşmasının sonunda teşekkür ederek kalan sürede sorusu olanların sorularını cevaplayacağını belirtti ve soru ayrımı yapmadan tüm samimiyetiyle kendisine yöneltilen soruları cevapladı.

 

Yorum yazın