Galatasaray Odeabank Basketbol Şube Eski Koordinatörü Murat Özyer, 12 sene Ülkerspor’da yardımcı antrenörlük görevinde bulunup daha sonra başantrenör olarak görev aldığı Ülkerspor’u Türkiye Basketbol Ligi şampiyonu yapınca lisesinden yetiştiği Galatasaray’da 2006-2007 sezonunda başantrenörlük görevine getirildi. 2007-2008 sezonunda takımıyla ULEB Eurocup yarı finaline kadar yükselen ve kulüp tarihinin en büyük başarısına imza atan Özyer, Galatasaray’da 2012’de üstlendiği şube koordinatörlüğü görevinden ise 2015’te ayrıldı.
Galatasaray Odeabank’ın 22 Nisan’da ilk maçını oynayacağı Eurocup finali arifesinde Özyer ile buluştuk. Başta Galatasaray olmak üzere kulüplerimizin durumunu ve Türk basketbolunun geleceğini konuştuk.
Galatasaray Odeabank Basketbolda Avrupa’nın iki numaralı kupası EUROCUP’ta finale kadar geldi. Başantrenör Ergin Ataman’ın deyişiyle “kupaya son 2 maç kaldı”. Galatasaray’ın kupayı kazanma şansını nasıl görüyorsunuz?
Ben Galatasaray Odeabank’ın Eurocup kazanma şansını yüzde 55 ve üzerinde bir ihtimal olarak değerlendiriyorum. Galatasaray bu sene kendi evinde kazanması gereken “karar maçı” olarak nitelendirdiğimiz maçların hiç birini kaybetmedi. 22 Nisan’daki ilk maç Fransa’da, 27 Nisan’daki ikinci maç Abdi İpekçi’de oynanacak. Bu bir avantaj. 12 bin seyirci kapasiteli Abdi İpekçi Arena o maçta tamamen dolar. Futbolun gidişatını düşündüğümüzde, taraftarın şu an en büyük hayali Eurocup’ı Abdi İpekçi’de kaldırmak. Bu yüzden agresif ve takımını motive eden 12 bin kişi görürüz salonda. Bunları dikkate aldığımızda kupayı Galatasaray Odeabank’ın kazanacağını düşünüyorum.
“Lasme’nin parası ödenirse…”
Stephane Lasme’nin takımın tek “uzunu” olması ve faul problemi yaşaması bu maçları nasıl etkiler?
Öncelikle, yönetim ile Lasme’nin arasında maaş ödemelerinden kaynaklı bir sorun olduğunu duydum, yönetim o sorunu çözerse Lasme daha iyi bir motivasyon ile oynayacağını düşünüyorum. Tek uzun sorununun ise aşıldığını düşünüyorum. Chuck Davis’in takıma adapte olması ve o pozisyonda çok yararlı oynaması nedeniyle artık uzun probleminden çok söz edemeyiz. Chuck Davis o sorunu çözdü diyebiliriz.
Mali krizlerin yaşandığı bir senenin sonunda Galatasaray Odeabank, Avrupa’nın bir numaralı kupası Euroleague’e alınmadı. Bu sezon yeni bir yapılanmaya gidildi, başarılı da olundu. Fakat Galatasaray Odeabank’ın 6 milyon avroluk bütçesinin geçtiğimiz sezon yarıya düşüreceği 10 Şubat’ta Başkan Dursun Özbek tarafından açıklandı, siz bu küçülmenin gerçekleştirilebileceğini düşünüyor musunuz?
Galatasaray Mali Genel Kurulu, basketbol şubesine “yaramaz çocuk” gözüyle bakıyor ama süreçleri incelediğimizde futbol takımının düşüşleri olduğu dönemlerde basketbol şubesi kulübün yükünü taşıyan şube durumunda. Basketbol şubesinin “yaramaz çocuk” durumundan “sınıfın en çalışkanı” haline geldiğini düşünüyorum. Marka değerini yücelten bir şubede küçülme yapılamaz.
“Yönetim, yükselen basketbolu ve Ataman’ı desteklemeli”
Buradaki yanlış şu: Ne zaman mali durumda bir sıkıntı olsa basketbol şubesi ön plana çıkartılıyor. Basketbolda bütçe küçülmelerine gidiliyor. Burada kulübün küçülmeden ziyade, “marka değerini yükselten bir şubeye geliri nasıl yaratabilirim” diye düşünmesi gerekiyor. Yani çözüm küçülme değil, proje üretip şubeye ihtiyacı olan geliri yaratmak. Örneğin şu dönem için baktığımızda 6 milyon avroya Türkiye’de ve Avrupa’da şampiyonluk kovalayabilecek bir takım yaratılabiliyor. Yönetim bunun planını yapıp projesini üretmeli. Doğru yönetimin bu olduğunu düşünüyorum. Bu sebeplerden ötürü yönetim böyle bir küçülmeye gitmeyecektir.
Peki, birlikte çalıştığınız Ergin Ataman’ı nasıl tanımlarsınız?
Özgüveni çok yüksek, karar maçlarında koçluk yeteneklerini çok ön plana çıkartabilen, üst düzey ve egosu yüksek oyuncuları idare edebilen bir koç Ergin Ataman. Bu idareyi de sözünü sakınmadan yapabilen bir koç. Ayrıca Türkiye’de en iyi ve en kısa sürede rol tanımlayan koç olduğunu düşünüyorum.
Zor süreçlerin Ergin Ataman’ı hedefe yönelik daha fazla motive ettiğini düşünüyor musunuz? Beşiktaş’ta da zoru bir süreç içerisinde EuroChallenge kupası kazanılmıştı.
Ergin Ataman’ın zaten kendi öz motivasyonu var. Lider kişiliği ve başarıya olan isteği onu motive ediyor. Ayrıca seyircili takımlarda daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Taraftar desteği onda ekstra bir motivasyon yaratabiliyor. Siena, Beşiktaş, Galatasaray’da gördük bunu. Ben Ergin Ataman markası ile Galatasaray markasının güzel bir uyum sağladığını düşünüyorum. Umarım yönetim de onu hem fikren hem idare olarak destekler.
Euroleague’de emin adımlar ile ilerleyen Fenerbahçe Ülker’in Real Madrid serisini nasıl görüyorsunuz; bu seriyi geçip kupaya uzanabilir mi Fenerbahçe?
Real Madrid serisini geçip Dörtlü Final’e (Final Four) kalırsa Euroleague kupasını Türkiye’ye getirebileceğini düşünüyorum. Real Madrid kritik bir eşik. İlk iki maça bakılınca Kostas Sloukas’ın çok üst düzey performans ortaya koyduğunu görüyoruz. Ama ben Bogdan Bogdanoviç ve Luigi Datome’nin çok daha ön planda olacağı maçlar bekliyorum. Ara sıra Melih Mahmutoğlu da dış atışları ile ön plana çıkabilir. Ekpe Udoh’un pota altında etkili dakikalarını izleriz ama ana mekanizmayı sürekleyen kişilerin Bogdanovic, Datome ve Obradovich olduğunu düşünüyorum. Vessely gibi önemli bir sakatlık olmazsa, ben Obradovic gibi önemli bir koça sahip olan Fenerbahçe’nin turu geçeceğini ve kupayı getirebileceğini düşünüyorum.
“ ‘Fenerbahçe beş kısayla kazandı’ görüşü doğru değil”
Vessely demişken, onun yokluğunda ilk maça hiç beklenilmeyen bir şekilde 5 kısa ile çıkıldı ve Real Madrid’in yaratıcı kısalarına baskı ile oynandı. Bu taktiğin devam edeceğini düşünüyor musunuz? Maça uzunsuz başlamak devam ettirebilir bir taktik mi?
[Vessely’nin yokluğunda ve Udoh da saha kenarındayken] beş kısanın sürdürebilir bir taktik olduğunu düşünmüyorum. Obradoviç’in bu taktiği maçı kazanma formülü olarak değerlendiren yazarları da eleştiriyorum. Maçı kazanma formülü bu değildi. Bu olsaydı Fenerbahçe geriye düştüğü bir bölüm var, o zaman bu 5 ile oynardı. Bu bir denemeydi. 5 kısa ana sistem olmaz. Real Madrid’de Gustavo Ayon etkisiz, onun patlama yapacağı maçlar olacaktır. O yüzden beş kısa tehlikeli bir sistem ve Obradovic’in bu sistemle devam edeceğini düşünmüyorum.
“Ivković, Anadolu Efes’te takım içi rolleri net olarak belirleyemedi”
Anadolu Efes’in yatırımlarının karşılığını aldığını düşünüyor musunuz? Takım ve Sırp koçu Dušan Ivković hayal kırıklığı yarattı mı?
Kesinlikle hayal kırıklığı yarattığını düşünüyorum. Anadolu Efes’in bütün sezonlarına baktığınız zaman yatırdığının karşılığını alamadığını, yatırılan para ile sportif başarının örtüşmediğini söyleyebiliriz. Fakat basketbolla Efes markası özdeşleşti. Efes, başarısızlıklara rağmen bundan vazgeçemeyecektir. Bu sene Ivković bir takım iskeleti oluşturamadığı için başarılı olamadı. Böyle tecrübeli bir teknik adamın takım içi rolleri çok net belirlemesi gerekiyordu; bunu yapamadı. Ivković’in karar anlarındaki beşleri tartışılır. Çok oyuncu olması, bu kadar oyuncuya rağmen takımda kalıplı bir 5 numara pozisyonunda oynayacak oyuncu olmaması da büyük eksiklik yarattı. Krstic’in sakat başlayacağı belliydi oraya Euroleague seviyesinde bir 5 numara bulunması gerekliydi. Avrupa’da başarılı olunamadı ama Türkiye Basketbol Ligi’nde başarılı kazanılabilir. Fakat bu şampiyonluk Anadolu Efes camiasını ne kadar tatmin eder, orası tartışılır.
Euroleague’deki ilk sezonlarında Daruşşafaka Doğuş ve Pınar Karşıyaka’yı nasıl buldunuz?
Pınar Karşıyaka yaşaması gerekeni yaşadı: Geçen sezon Türkiye’de şampiyon oldu ve şampiyon takımdaki oyuncular kendini parlattı; yüksek ücretler karşılığında transfer oldular. Bu olması gerekendi fakat Bobby Dixon’ın gidişi ile doğru gardı bulamadığı için sorun yaşadılar. Karşıyaka için basketbol şehri diyebiliriz; halk basketbolu çok seviyor ve hedefler de Barselona galibiyeti sonrası çok yükseldi. O beklenen hedeflerle sonrası pek örtüşmedi. O kadar kolay bir şey değil, iskeleti tamamen değişmiş, Euroleague’de ilk kez oynayan bir takımın başarı olabilmesi.
Daruşşafaka Doğuş’un ise kadro yapılanması yanlış oldu. 19 kişilik bir kadroda süre dağılımını yapmak çok zor bir şey. Euroleague’de başarılı olunamadı ama Türkiye Ligi’nde kötü değiller, takımdaki roller şimdi biraz daha oturdu.
“5+1 kuralı kulüplere kısa vadede başarı getirdi fakat milli takımın da düşünülmesi lazım”
Aynı anda beş yabancı oyuncunun sahaya çıkabilmesine ve kenarda ayrıca bir yabancı daha bulunmasına izin veren 5+1 kuralını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk gençlerinin önünü kapadığına inanıyor musunuz?
5+1 kısa vade için çok etkili oldu. Fenerbahçe geçen yıl ilk kez Final Four oynadı, bu sene Galatasaray Odeabak Eurocup finali oynayacak. Ve Fenerbahçe bu sene yine başarılı. Bunlara bakarak kısa vadede başarıdan bahsedebiliriz. Fakat biz uzun vadeyi düşünmemiz gerekiyor. Kulüpler, sistemde değişiklik olacağı zaman federasyona sadece “5+1 yapalım” diye gitmedi. 5+1’in yanında gençler için de projelerle birlikte gittik fakat Turgay Demirel bu projelere inanmadığı için uygulamaya geçmedi.
Turgay Demirel’e ne gibi projeler ile gitmiştiniz?
Son dört seneye baktığımızda yıldızlarda, gençlerde ve ümitlerde milli takımlarımız hep başarılı oldu. İlk üç içerisinde yer alındı, Avrupa Şampiyonu olundu ve Dünya Şampiyonası’nda üçüncü olduk. Bu kategorilerde oynayan 40-50 kişilik bir milli takım havuzundan bahsediyoruz. Bu havuzun kendini geliştirebilmesi için “gelişim ligi” projesi ortaya koyduk. Sponsorlarından, ligin nasıl oynanacağına kadar detaylı bir projeydi bu fakat bu kabul görmedi. Bu kabul görmeyince ortaya şöyle bir tablo çıktı: 50 kişilik yetenekli bir milli takım havuzundan iki oyuncu ön plana çıkabiliyor. Furkan Korkmaz ve Cedi Osman. Furkan’ı tanıyoruz fakat o da yeterince süre bulamıyor. Cedi, Anadolu Efes’te yaşanan sakatlıklardan kendine gelen şansı iyi değerlendirdi ve yeterince süre bulabiliyor. Türk basketbolunun genel bir planlamaya yeni projelere ihtiyacı var.
“Yabancı oyuncu sayısı kısıtlandığında oynatacak Türk oyuncu bulamayabiliriz”
Altı yabancıyla Muratbey Uşak Sportif gibi takımlar herkesi yenebilecek noktaya geldi. Bu sebeplerle kulüp başarıları odaklı düşünürsek bu sistemin yararları var. Fakat basketbolu sadece kulüpler üzerinden konuşamayız. Milli takımı ve geleceğimizi göz ardı edemeyiz. Sponsorlar gittiği zaman ne yapacağız? Turizm örneği var önümüzde. Yabancı odaklı turizm vardı ülkemizde, belirli sebeplerden o tükenince ne yapıyoruz? İç piyasaya yöneliyoruz. Aynı şey basketbolda olduğunda biz o çocuklara gideceğiz fakat o çocuklar yeterince süre alamadıklarından ötürü bir işimize yarayamayacak. Basketbol uzun vadeli planlama gerektiriyor çünkü basketbolcunun yetişmesi uzun sürüyor. Bir an önce uzun vadeli bir plan yapılması gerektiğini düşünüyorum ve bunu yapacaklarına da inanıyorum.
Türkiye Basketbol Federasyonu’nun (TBF), koçlar hakkında “milli takım ve kulüp takımı aynı anda çalıştırılmamalı” görüşü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet, yeni dönemde böyle olmazsa daha iyi olur. Çünkü kasım ve şubat aylarında koçların milli takımlara konsantre olmaları gerekecek. Yoğun bir dönem olacak. Bir takım seçmeleri daha üretken olabilir.
“Enes Kanter’in milli takıma girmek için özür dilemesi gerekir”
NBA’deki temsilcilerimizden ve çok başarılı sezon geçiren Enes Kanter’in milli takıma çağrılmaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
İşin siyasi kısmını bir kenara koyduğumuz zaman, iki taraf içinde çözümsüzlük noktasına geldi bu olay. Enes’in yaptığı açıklamalarının bir dönüşü olması lazım. Yani, Enes’in özür dilemesi gerekiyor bu açıklamalarından ötürü. Yoksa, ben bunu bir evlilik gibi görüyorum ve bu evliliğin olmayacağını düşünüyorum.