Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi (TÖDİ), öğrencilere yönelik tutuklamalar ve verilen ağır cezalara ilişkin dün İstanbul Galatasaray'daki Cezayir Restoran Toplantı Salonu'nda forum düzenledi. Akademisyenler ve daha önce tutuklanıp serbest bırakılan öğrencilerin katıldığı forumda üniversitelerin açılmasıyla tutuklamaların artması, verilen ağır cezalar, yükseköğretim yasa tasarısı, disiplin cezaları ve öğrencilerin üzerindeki baskılar konuşuldu.
Tutuklu öğrencilerin sorunları, nasıl süreçlerden geçtikleri ve sorunların çözümü için neler yapılabileceğinin de tartışıldığı İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım’ın moderatörlüğünde yapılan toplantıda daha önce tutuklanıp bırakılan öğrenciler İstanbul Üniversitesi’den Mehmet Özcan, Dicle Üniversitesi’nden Ayetullah Özçelik ve Pamukkale Üniversitesi’nden Selçuk Çelik tutukluluk hikâyelerini anlattı. Öğrencilerin kendi hikâyelerinden yola çıkarak yaşananları ve içeridekinin gözünden dışarıyı paylaştığı toplantıda yaşanan hukuksuzluklar da anlatıldı.
Tutuklu öğrencilerin sesinin duyulmasının önemine değinen akademisyen Zeynep Kıvılcım, tutuklu öğrencilerin hapislik süresince sınavlarına gidemediğini belirterek sınavlara gidebilenlerin ise ring araçlarının ulaşım parasını vermek zorunluluğu yüzünden bir çok öğrencinin eğitimlerini bıraktıklarını söyledi. TÖDİ olarak çeşitli illerdeki sanıkları öğrencilerin olduğu davaları takip ettiklerini belirten Kıvılcım basın açıklaması, toplantı, forumlarla adaletsizliği görünür hale getirmeye çalıştıklarını, muhalif öğrenciler üzerindeki baskı ve tutuklamalara ilişkin raporlar hazırladıklarını söyledi. Kıvılcım, 21 Aralık'ta cezaevindeki öğrencilere maddi destek sağlamak amacıyla bir dayanışma konseri düzenleyeceklerini de duyurdu.
Adorno ile “örgütsel bağ”
Bir yılı aşkın süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Mehmet Özcan polislerin işbirliğiyle faşist saldırılar gerçekleştiğini ve hatta bu saldırılarda dayak yiyenlerin bile müebbetle yargılanabildiğini belirten Özcan, “Sol, muhalif ve Kürt kimliğine sahip çıkan öğrenciler için okullar cezaevine dönüşebiliyor. Mesela Şerzan Kurt'un öldürülmesini protesto ettiğimiz için cezalandırılmak aklımıza gelmezdi. Anadilde eğitim hakkı için yürümek suç olabilecek bir şey midir? Evet politik bir tavırdır ama vicdani eylemlerdir. Buna rağmen cezalandırıldık” dedi.
2010 Mayıs ayında gözaltına alındığında evinde bulunan Zaman gazetesi yazarı Bejan Matur'un Dağın Ardına Bakmak kitabını bile “örgütsel delil” olarak el konulduğunu belirten Özcan, “Polisin sorguda bana ‘Adorno ile örgütsel ilişkin nedir?’ diye sordu. Bizleri tutuklatanlar Adorno’nun örgüt üyesi olduğunu düşünen polisler işte. Polislerin yanından çıkarılıp götürüldüğünüz savcılar bizleri bir insan ya da öğrenciden çok terörist olarak, dosya olarak görüyor. Yüzümüze bile bakmıyorlar. O savcılar bir insan hakkına karar verdiğinin farkında bile değiller” dedi.
Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde 1 yıldan uzun zaman kalan Özcan hapishaneye ilk girerken çıplak aramayı reddettikleri için sıradan bir uygulama halini aldığını düşündüğü dayağa maruz kaldıklarını söyledi. Hapiste kalanların yaşadıkları haksızlıklar nedeniyle öfke biriktirdiklerini söyleyen Özcan, bu nedenle tutuklanan gençlerin barış fikrinden uzaklaştığını söyledi. Özcan, yaşadıklarından çıkardığı sonucu, “Bu yapılanlar bizler özelinde öğrencileri muhalefetten ayırmak için bir caydırıcılık uygulamasıdır. Anladık ki bu ülkede muhalif olmayacaksın” diye özetledi.
Politik eylem: Çay içmek
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Selçuk Çelik, üniversitede muhalif öğrencilerin yaptıkları her etkinliğin ardından saldırılara maruz kaldığını belirterek, bahçede çay içmelerinin bile politik bir eylem olarak değerlendirildiğini söyledi. Çelik, tutuklanan tıp öğrencilerinin iddianamesine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde yer alan Halk Sağlığı Komitesi'nin dahi, “KCK'nin alt birimi” olarak yer aldığını söyledi.
Dicle Üniversitesi öğrencisi Ayetullah Özçelik ise, gizli tanık ifadesine dayanarak tutuklandığını ve Diyarbakır Cezaevi'nde, 4,5 ayı hücrede tek başına olmak üzere bir yılı aşkın süre kaldığını Yargılaması sırasında 7 duruşmaya çıkarıldığını belirten Özçelik, duruşmalarda tanık polislerin dahi birbiriyle çelişen ifadeler verdiğine dikkat çekti.