Medya

Sosyal medyadaki intihar notu paylaşılmalı mı?

Yazan: Begüm Balçık

Sosyal medyaya bırakılan bir intihar notu, yakınlara yazılan bir mektuptan çok daha büyük bir etkiye sahip. O zaman ne yapmalı?

İki hafta önce, Facebook üzerinden bir video notu bırakarak intihar eden M.P. ile ilgili yorumlar sosyal medya gündeminde epey yer buldu. İntihar olayı medyada görece sınırlı şekilde ele alınsa da sosyal medya ve internetteki videonun varlığı yine de tartışma konusu.  Uzmanlar bu tür bir içeriğin paylaşılması konusunda herkese sorumluluk düştüğü görüşünde.

Türk Psikologlar Derneği, medyanın bu tip intihar videolarını yayımlanmasını kesinlikle onaylamadıklarını, Bu konunun kişiyi ve kişinin yakın çevresini aştığını, toplumun ruh sağlığı açısından tahrip edici sonuçlar yaratacağını vurguluyor. Bu yönüyle intihar haberlerinin medyada haber olarak sunulması sürecine dair titizlikle ve dikkatle özen göstermek gereken etik prensipler noktasında tüm medya mensuplarını işbirliğine, sağduyuya ve sorumluluğa davet ediyor.

Klinik psikolog Ece Konuralp, intiharların, yapısı gereği basite indirgenmeyecek, karmaşık olaylar olduğunu, bireyin sadece kendisini ilgilendiriyormuş gibi görünse de, kişinin yakın çevresini ve hatta içinde bulunduğu toplumu da etkileyecek güce sahip olduğunu söylüyor. Bu sebeple de görsel, yazılı, sözlü ve hatta sosyal medyanın, intihar gibi konularda daha hassas olması gerektiğinin altını çiziyor:
“Sosyal medyada ortaya çıkan, arkasında veda notu niteliğinde video bırakıp intihar eden kişinin; bunu şov amacı ile yaptığını söyleyemeyiz. Kişinin bahsettiklerini düşünecek olursak, tanı konulmamış veya konulmuş, tedavi edilmemiş veya edilmekte olan bir psikopatolojik durumdan söz edebiliriz.”

Türk Psikologlar Derneği, intihar haberlerinin ana başlık, flaş haber olarak verilmeden dramatize edilmeden ve intihar eden kişiyi kahramanlaştırmadan sunulması gerektiğini belirtiyor. Aksi durumun intihar eğilimli kişileri, ergenler ve genç yetişkinler için özendirici olabileceği belirtiliyor.

Ece Konuralp de intihar videosu benzeri olayların intiharı cazip hale getirme tehlikesi taşıdığına dikkat çekiyor. “Normalleştirme” kavramını, belirli bir konuya ilginin azalması, haberlere karşı toplumsal olarak duyarsızlaşma ve bir şekilde artık dikkat çekmeme durumu olarak açıklayan Konuralp, gündemi sarsan ve meşgul eden bu tür olaylar medyada yer aldıkça intiharı normalleştirmek yerine cazip hale getirebileceğini düşünüyor. Konuralp, bundan sonra intihar notu yazmanın yerini sosyal medyada paylaşılan bu videoların alabileceğini, bu davranış şimdi garip gelse de bir süre sonra normal kabul edilebileceğini vurguluyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi iletişim bölümü akademisyenlerinden Prof.Dr. Aslı Tunç, eskiye göre Türk medyasını intihar haberlerinde daha özenli bulduğunu ifade ediyor. Ancak haberi veya bu olayı anlatırken yas tutan yakınlarının görüntülü ifadelerine yer vermenin yanlış olduğuna da dikkat çekiyor. Geleneksel medya bu tür haberi yüceltmemek için titiz davransa da olayın sosyal medya boyutunun tam tersi şekilde işlediğini ve bunu normalleştirdiğini vurguluyor.

Bilgi üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi gazeteci Can Kozanoğlu, Türkiye’de televizyon habercilerinin intihar haberlerinde göreceli olarak ilkeli davrandığını ancak iş sosyal medyada video paylaşımı boyutuna varınca gazetelerin yaklaşımının artık önemini kaybettiği görüşünde.

Sözkonusu intihar notu videosunun sosyal medyada çok çok kısa bir sürede yayılacağı kadar yayıldığını belirten Kozanoğlu sosyal medyanın yarattığı tehlikeye şu sözlerle dikkat çekiyor: “Teorik olarak baktığımızda, veda videolarının, özellikle de Mehmet Pişkin'inki gibi daha karizmatik bir havayla verilmiş veda mesajlarının özendirici olabileceğini düşünebiliriz.”

Ancak Kozanoğlu bu tespitin ardından, sosyal medyadaki hızlı yayılmanın tam tersi bir etki yaratabileceğini de etkiyor: “Sosyal medyanın kısa sürede her şeye su kaçıran yüzü burada olumlu bir etken oluyor belki. Saatler hatta dakikalar içinde işin öyle bir suyu çıkıyor ki, intihar mesajlarının özendirici olabilecek etkisi silinip gidiyor.”

Bu tespitlerin yalnızca tahmin düzeyinde kaldığını ifade eden Kozanoğlu, sonuçların kestirilemediğini vurguluyor: “Neticede bu tarz videoların özendirici olabileceğini söyleyebiliyoruz ama neyse ki, 'özendirici oldu, oluyor' diyemiyoruz. İtiraf edelim, şimdilik pek bilemiyoruz.”

Dijital medyanın ve sosyal medyanın kontrol edilemez gücünün yaratacağı sonuçları şimdilik tam olarak bilemiyoruz. Sonuç olarak yaptığımız her paylaşımın olası sonuçları üzerine biraz düşünmekte de fayda var.

Yorum yazın