Spor

Futbolun kronik sorunu: Hakemler

Yazan: Can Levent Ulusoy
21 Şubat 2016 tarihinde oynanan Galatasaray -Trabzonspor maçında Salih Dursun, hakem Deniz Ateş Bitnel'in Cavanda'ya gösterdiği kırmızı kart sonrasında kartı alıp hakeme göstermişti.

Spor Toto Süper Lig’te 14 hafta geride kaldı ve hakemler her zaman olduğu gibi en çok konuşulan ve eleştirilen taraf oldu

Spor Toto Süper Lig’te geride bırakılan bu 14 haftada hakemler birçok tartışmalı karara imza attı. Kimi zaman bu kararlar maçların gidişatını ve sonucunu etkiledi. Bu tablo Türkiye’de futboldan çok hakemlerin konuşulmasına neden oluyor. Peki neden hakemler hep ön planda?

Ülkemizde en başta büyük kulüplerin maçlarındaki hakem hataları saatlerce, hatta haftalarca konuşuluyor ve bu durum en başta hakemlerin büyük takımlara karşı yönettiği diğer maçlardaki kararlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Hatta hakemliği bırakmak zorunda bile kalıyorlar. 4 Nisan 2004 yılında oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçında Beşiktaş lehine verdiği penaltılar nedeniyle Galatasaray yönetimi tarafından topa tutulan Ali Aydın’ın hakemliği bırakmak zorunda kalması, Deniz Ateş Bitnel’in Galatasaray-Trabzonspor maçındaki kararlarından sonra gelen büyük baskı ve devamında FIFA kokartının alınarak klasmanının düşürülmesi diğer hakemlerin de baskı altına altına girmesine sebep oluyor.

Deniz Çoban

Deniz Çoban

Bununla ilgili olarak hakemlerin Türkiye’de takım, zaman ve skora göre tartışıldığına dikkat çeken eski hakem Deniz Çoban, Anadolu kulüplerine yapılan hakem hatalarının yeteri kadar konuşulmadığını ancak büyük takımlara yapılan hataların haftalarca tartışıldığına dikkat çekiyor. Konuyla ilgili hakem Mete Kalkavan’dan örnek vererek, Kalkavan’ın ligin ikinci haftasında oynanan Bursaspor-Başakşehir maçında Batalla’nın Eren’e hareketine sarı kart bile vermediğini ve bunun konuşulmadığını, ancak ligin dokuzuncu haftasında oynanan Beşiktaş-Trabzonspor maçında Ouaresma’nın Yusuf’a yaptığı harekete sarı kart dahi vermemesinin haftalarca konuşulduğunu, çünkü büyük kulüplerin sesini daha çok çıkararak hakemleri baskı altına aldığını belirtiyor.

Bunun yanında genellikle büyük maçlara tecrübeli hakemlerin atandığını belirten spor yazarı Atilla Türker ise derbi maçlarında genç hakemlerin hata yapmasına tolerans gösterilmediği için Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) tecrübeli hakemleri tercih ettiğini, ancak özellikle büyük kulüp yöneticilerinin söylemleriyle baskı altına giren tüm hakemlerin büyük takımların maçlarını da sağlıklı bir şekilde yönetemediğini söylüyor.

MHK ve TFF’nin yetersizliği

Atilla Türker, zaten Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve MHK’nın tamamen büyük kulüplerin kontrolü altında yönetildiğini ve kaos ortamının hakim olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte MHK’nın hakemleri atayacağı maçlar öncesi yeteri kadar planlama ve organizasyon içinde olmadığını ve hakemlerden kopuk olduğunu ifade eden Deniz Çoban, ek olarak Avrupa’da hakemlerin yöneteceği maç öncesi takımları ve oyuncuları analiz ettiği ve oyuncuların maçtaki davranışlarının tüm detaylarıyla hakem kurulu tarafından anlatıldığını belirtiyor. Ancak Türkiye’de bu analizlerin basında yer alması ve kulüplerin bu durumu “MHK bizi hedef tahtasına oturtuyor” şeklinde yorumlaması nedeniyle hakemlerin oyuncuları ve takımları yeteri kadar etüt edemediğini ve bu yüzden yanlış kararlar verdiğini söylüyor.

Torpil ve ikili ilişkiler

Atilla Türker

Atilla Türker

Hakemler çok ciddi hatalar yapmasına rağmen, bir sonraki hafta da ya da sezonun kalan haftalarında da maç yönetebiliyor.  Bunun, hakemlerin ve gözlemcilerin birbiriyle yakın arkadaş olmasından kaynaklandığını belirten Atilla Türker, hakem camiasında ikili ilişkilerin çok önemli olduğunu ve bu sayede özellikle tanıdığı olan hakemlerin hatalı maç yönetse bile hatır için cezalandırılmadığını, sonraki haftalarda da maç yönettiğini belirtiyor. Zira, hakemlerin terfileri yapılırken akraba ya da ahbap-çavuş ilişkilerinin fazlaca olması mesleğini hakkıyla yapan hakemlerin önünü tıkadığını ve hakemliği bırakmak zorunda kaldıklarını da sözlerine ekliyor. Keza, A Spor kanalında Cüneyt Çakır’ı eleştiren eski hakem Erman Toroğlu, Çakır’ı gördüğünü değil, düşündüğünü çalan bir hakem olmakla suçluyordu.

Bunun yanında, 4 Nisan 2008’de İsmet Arzuman’ın, “20 yıllık emeğimin böyle sonlanmasına neden olan MHK bunun nedenlerini açıklamak zorundadır” açıklamasını yaparak hakemliği bırakması, eski hakem Selçuk Dereli’nin istifa nedenini elit kategoriye yükselmesine rağmen bu hakkının elinden alınması ve o kategoriye başka hakemler konması yüzünden olduğunu açıklaması da Türkiye’de hakemliğinin olması gereken şekilde yönetilmediğinin bir göstergesi.

Bunun yanında futbol yorumcusu Ahmet Selim Kul ise, hakemlere verilen yüksek puanları hakem gözlemcilerinin hep eski hakemler olmasına bağlıyor. Örneğin ligin 13’üncü haftasında oynanan Fenerbahçe – Beşiktaş maçının hakemi Hüseyin Göçek’e, karşılaşmayı kötü yönetmesine rağmen verimli performans anlamına gelen 8.3 notu verilmesi Kul’un eleştirisinde haklılık payı olduğunu gösteriyor.

Oyunun sürekli durdurulması

Hakemlerin oyunu çok fazla durdurduğunu ve faul standartlarının çok düşük olduğunu belirten Ahmet Selim Kul, bunun sebebini hakemlerin maçı yönetme peşinde olmamasına bağlıyor. Kul’a göre hakemler maçlarda taraftarlardan ve iki takım futbolcularından tepki görmemek için her pozisyona faul çalarak maçı ellerinde tutmak istiyor. Sabah gazetesinden Taner Karaman’ın 27 Eylül 2016 tarihli habfaulerinde verdiği rakamlar da bunu doğrular nitelikte. Karaman, Süper ligde beş haftada yapılan 44 maçta oynanması gereken 4 bin 50 dakikanın yaklaşık 665 dakikasının fauller nedeniyle oynanamadığını ve yaklaşık 7 maça denk gelen bu süre ile beraber maçların her 154 saniyede bir durduğunu belirtiyor. Yani neredeyse iki buçuk dakikada bir oyun duruyor ve bu da futbolun akıcı oynanmasını olumsuz bir şekilde etkiliyor. Keza, NTV Spor’un haberindeki rakamlar da durumun vehametini ortaya koyuyor. İstatistiklere göre İngiltere Premier liginde maç başına 23 faul yapılırken Türkiye’de aynı rakam 33’e yükseliyor. Yani bu rakamları bütün sezona yayarsak Türkiye’de futbolun neredeyse faul üzerinden oynandığını ve maçlarda oldukça düşük bir temponun hakim olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca bu durum topun oyunda kalma süresini de olumsuz etkiliyor.

ct9rz8ixgaatsokİngiltere, Almanya ve İspanya gibi liglerde 60-65 dakika topla oynanırken, ligimizde bu rakam 50-55 maç hatta bazı maçlarda 45-50 dakika arasına iniyor. Ligin 11’inci haftasında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde tam 40 defa faul çalındı ve topun oyunda kalma süresi sadece 47 dakika 16 saniyeydi. Aynı şekilde ligin 13’üncü haftasında oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde oyun,  fauller nedeniyle 42 kez durdu ve topun oyunda kalma süresi ise 49 dakika 4 saniyeydi.  Aynı hafta İngiltere’de oynanan Manchester City-Chelsea maçında verilen faul kararı sayısı 23 iken, Barcelona-Real Madrid derbisinde ise oyun 35 kez faulle durduruldu.

Hakemlerin oyunu sürekli durdurmasının ve pozisyonlara kolay faul çalmasının bir diğer sebebinin içgüdüsel olduğunu belirten eski hakem Deniz Çoban, ülkedeki futbola ve hakemlere bakış açısının çalınmayan ya da çalınan tek bir düdük üzerinden yorum yapılmasına bağlıyor. Bu sebeple hakemler baskı altına giriyor ve özellikle büyük takımların yöneticilerinin yaptıkları tehditkar açıklamalarla hakemler iyice baskı altına alındığından büyük takım maçlarını yöneten hakemler oyunun kontrolünü kaybetmemek ve hata yapmamak adına her pozisyona faul çalıyor. Bunun yanında Deniz Çoban, Spor Toto Süper Ligi’nde görev yapan 22 hakemin sadece 4-5 tanesinin geçmişinde futbolculuk olduğunu ve futbolculuktan gelmeyen hakemlerin pozisyonu ve oyuncunun niyetini çözememesi nedeniyle de faullerin çok kolay çalındığını belirtiyor.

Futbolcuların ve kamuoyunun hakeme olan bakış açısı

Türkiye’de teknik direkran-alintisiektörler futbolcularını rakibe sistematik bir şekilde faul yapmaya dayalı bir oyun oynatıyor. Bunun yanında futbolcular hakemin kolay faul vereceğini bildiğinden kendilerini yere kolay bir şekilde atıyor. Spor yazarı Mert Aydın, Türkiye’de bunu yapan futbolcuların Avrupa’da bunu yapmamasını, bunun hem orada oynanan futbol anlayışının daha pozitif olması hem de hakemlerin tamamen gördüğünü çalması ve baskıdan uzak bir ortamda maç yönetmesine bağlıyor. Zaten NTV Spor’un 4 Ekim 2016 tarihli haberinde de bu fark ortada. Haberde Türkiye’de maç başına 20.3 faul yapan Osmanlıspor, Avrupa’da bu sayıyı 10.5 faule indiriyor. Bunun yanında Fenerbahçe ortalama 7 faulle Avrupa Ligi’nde en az faul yapan takım olurken, Konyaspor ise ligde 14.2 olan faul sayısını, UEFA Avrupa Ligi’nde 12‘ye indiriyor.

Kamuoyunun da hakemlere ve futbola sağlıklı bakmadığını belirten Aydın, Şampiyonlar Ligi’nde oynanan Beşiktaş-Napoli maçını yöneten İngiliz hakem Mark Clattenburg’un yönetiminin övüldüğünü, ancak o maçın isminin Beşiktaş-Trabzonspor olması durumunda Clattenburg’un da çaldığı ya da çalmadığı tek düdük üzerinden sorgulanıp yerin dibine sokulacağını belirtiyor.

Sonuç olarak, futbol gözlemcileri Türkiye’de hakem sorununun çözülememesinin ana nedenlerini yönetimin zayıf olması. TFF ve MHK’da ahbap-çavuş ilişkilerinin hakim olması, hakemlerin sadece çaldığı ya da çalmadığı tek düdük üzerinden sertçe eleştirilmesi ve korunma mekanizmalarının düşük olmasına bağlıyor. Bu sağlıksız yönetim oynanan futbolu da olumsuz etkiliyor ve futbol izleyicileri Türkiye’de akıcı ve adil bir maç izlemekten mahrum kalıyor. Ülke şartlarını ve düzenini de ele alırsak maalesef Türkiye’de ilerleyen yıllarda da hakemliğin daha iyi şartlar altında yapılabileceğini söylemek de pek mümkün değil.

Yorum yazın