Medya

Kadınların çığlığı

Yazan: Pınar Palabıyık

“Ezidi kadınların çığlığı” haberiyle Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü’ne layık görülen Jin Haber Ajansı (JİNHA), Türk medyasının cinsiyetçi bakışına karşı kurulan ve tüm çalışanları kadın olan bir ajans.

Haber müdüründen editörüne, foto muhabirinden kameramanına kadar sadece kadın çalışanların görev aldığı Jin Haber Ajansı (JİNHA), dördüncü yaşına girdiği bugünlerde bir gurur daha yaşıyor. Ajans editörü Zehra Doğan, Êzidî Kadınların Çığlığı” başlıklı haberiyle, sonuçları dün açıklanan Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri'nin Yazılı Haber dalını kazandı. 3 Mart 2015’ten itibaren yayınlanmaya başlayan dört bölümlük haber dizisinin bu ilk bölümünde Zehra Doğan, İslam Devleti (IŞİD-DAİŞ) tarafından 10 dolardan başlayan fiyatlarla satılan Êzidî kadınlarla görüşmüştü.

JİNHA bütünüyle kadınlardan oluşan kadrosuyla Türkçe, Kürtçe ve İngilizce haber yapan, bağımsız bir haber organı. Uzun süredir gazetecilik yapan 10 kadının kurduğu Diyarbakır merkezli ajans, okuyucularına medyanın eril dilini sorgulatmayı amaçlayan, idealist bir topluluk. Mikrofonumuzu, üçüncü yaş gününü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kutlayan JİNHA çalışanlarına uzattık.

“Gazetecilik yapan kadınların hepsi bilir: Son kontrolleri yapan haber müdürleri veya genel yayın yönetmenleri hep erkek olur” diyen Türkçe Haber Müdürü Hazal Peker, erkeklerin cinsiyetçilik konusunda kadınlar kadar hassas ve sorgulayıcı olmadığı görüşünde.

“En sonunda çareyi genel yayın yönetmeninden haber müdürüne, muhasebesinden muhabirine, hukuk danışmanından teknik servisine kadar tüm çalışanların kadın olduğu bir ajans kurmakta bulduk” diye tamamlıyor Kürtçe Haber Müdürü Hangül Özbey. “Medyada hâkim olduğuna inandığımız cinsiyetçi modeli, cümle cümle de olsa değiştirebilmeyi; kadının üretken, paylaşımcı, renkli mizacını haber yazımına yansıtmayı istiyoruz” diye de ekliyor.

“Halkın desteğiyle ayakta kalıyoruz”

Finansman kaynağını abone gelirlerinden sağlayan JİNHA, pek çok gönüllü muhabirle iş birliği içerisinde. Kazançlarının büyük bir kısmını yeni muhabirlerin yetiştirilmesi ve ekipman için kullanan ajansta, kurum içi eğitim de büyük önem taşıyor. “Hazal ve ben lise ve üniversite öğrencisi olan gençlerle sık sık bir araya geliyoruz. Ofisin işleyişine katkı sağlayan, hevesli birçok gençle çalışma fırsatımız oluyor” diyen Özbey, büronun yerel halkın desteğiyle ayakta kaldığının da altını çiziyor. Yöre halkının kadın-erkek ayırmaksızın JİNHA’yı sahiplenmesinden büyük memnuniyet duyduğunu belirten Peker, ofisin günlük ziyaretçisinin bazı günler ekipteki kadınların sayısını dahi aştığını söylüyor. “Ofise kimse eli boş gelmiyor. Yiyecek içecekten bilgisayara kadar her ihtiyacımıza koşan komşularımız var. Bu ilgi bizleri onurlandırıyor” diyor Peker. JİNHA’nın kadın dernekleri, barış anneleri, belediye başkan ve encümeninin yanında milletvekillerini de ağırladığını dile getiren Özbey ve Peker, ihtiyaçlarının büyük bir kısmının yerel halk ve derneklerin bağışları üzerinden karşılandığını belirtiyor.

Yayın hayatlarının üçüncü yılında amaçladıkları değişim adına önemli adımlar attıklarını vurgulayan Peker, “kadın muhabirlere bakışı ne denli değiştirdiğimizin farkına talihsiz bir olay sonucu varabildik” diyor. Ekim 2014’te Kobanê’ye yapılan saldırılar ve hükümetin IŞİD politikasına karşı düzenlenen protestoları takip eden iki JİNHA muhabirinin uğradığı saldırıyı bir dönüm noktası olarak gören Özbey, “Beritan ve Sarya’nın ‘gazeteci’ kimliklerine duyulan saygının farkına o zaman vardık. Kınanan, saldırının muhabirlere karşı yapılmış olmasıydı. Kimse onları ‘boyundan büyük işlere kalkışmış aciz kadınlar’ olarak görmüyordu” ifadelerini kullanıyor. 

“Kadının yeri 3. sayfadır” anlayışı

JİNHA’nın paralel bir değişimi hedeflediği asıl alansa, ana akım medyanın dezavantajlı grupları temsili. Kürt, kadın, eşcinsel ve trans bireylerin yer aldığı haberlerin dili ve sunumunu “neredeyse hakaret” şeklinde tanımlayan Özbey, “3. sayfa anlayışı en büyük düşmanımız. Bu sayfalarda kadın hep ‘lanetli’, ‘mağdur’, ‘maktul’ veya bir pornografik malzeme” diyerek, benzer tavırların kamera ve fotoğraf teknikleriyle de desteklendiğini öne sürüyor. Mevcut medya dilinin kadına yönelik şiddeti gerekçelendiren veya normalleştiren ifadeler üzerine kurulu olduğunu savunan Peker’se, “kadın”, “kürt” ve “kürt kadın” ın az sayıda basın kurumu dışında temsil dahi edilmediğine dikkat çekiyor. “Bu kesimin ‘canileştirilmek’ veya ‘mağdurlaştırılmak’ dışında bir şansı yok” diyen Peker, Türk medyasının gelişim sürecinde kadının temsilinin bir türlü evrilemediğini savunuyor.

“Mücadelesini” birden fazla cephede yürüten JİNHA, eğitici işleve sahip çeşitli uygulamalara ev sahipliği de yapıyor. Gündem toplantılarına davet edilen gençlerden kadının toprakla bağı, düşünsel gelişimin önemi ve özgürleşmenin aciliyetine ilişkin öneriler sunmaları isteniyor. “Gün içinde mutlaka toplumsal cinsiyetçilik üzerine eğitimlerimiz oluyor. Herkesin katılımına açık olan oturumlara katılım oldukça yoğun” diyen Özbey, erkek egemen sistemin estetik anlayışı ve ölçüleri, tüketim toplumunun kalıpları içerisinde çalışmayı reddeden emekçi kadınlar ve kadının kendi kimliğiyle barışması konulu sohbetlerin de mimarı.

Ajansın uzun vadedeki hedefiyse, haber yaptıkları dillerin sayısını arttırarak daha geniş bir kitleye seslenebilmek. “JİNHA dünyanın ilk kadın haber ajansı. Sahip olduğumuz evrensel bakış açısıyla farklı ülkelerdeki kadınlara da örnek olmak istiyoruz” diyen Özbey, Türkiyeli halklar için Türkçe, Ortadoğu’nun dört bir yanındaki Kürtler için Kürtçe ve seslerini duyurmak isteyen her kadın için İngilizce paylaşımlar yaptıklarına değiniyor. Tüm dünya kadınları için ortak gündem oluşturma adına yakında Arapça paylaşımlarda bulunmayı da amaçlayan JİNHA, kadın kaleminin medyadaki ağırlığını arttırmaya kararlı.

Yayın yönetmeni Gurbetelli Ersoy ve kelimeleri için ağır bedeller ödemiş tüm kadın gazeteci-yazarları örnek aldıklarını söyleyen Özbey, “onların yarattığı dil, duyarlılık ve yıllar boyu katlandıkları görünmezlikten ilham alıyoruz” diyerek ekliyor; “cadı kazanlarında yakılanlardan, oy hakkı mücadelesi verenlere, eşit ücretle çalışma talepleri uğruna öldürülenlerden isimsiz eser sahiplerine kadar savaş vermiş sayısız rol modelimiz var.”

“Çağlar boyu ‘anonim’ imzasının sahibi bir kadındı, diyen Virginia Woolf’un resmi ilk günden beri masamda” diyor Peker’se; “artık ‘anonim’ mahlasıyla anılmaya hiç niyetimiz yok.” (PP/GT)

Yorum yazın