Oscar ödül töreni, bu yıl 96’ncı kez Hollywood’daki Dolby Tiyatrosu’nda gerçekleşti. Törenin en ilgi çekici anlarından biri, Barbie filminin başrol oyuncularından Ryan Gosling’in, ilerleyen saatlerde en iyi şarkı ödülünü alacak olan “I’m Just Ken” (Ben Sadece Ken’im) performansıydı. Törenden sonra hem olumlu hem olumsuz pek çok tepki aldı. Mesele Gosling’in şarkıcılık alanındaki yeteneği değildi, Oscarlar’ın cinsiyet ayrımcılığı yapıp yapmadığıydı.
Barbie ile Oppenheimer, 2023’ün en çok konuşulan iki filmiydi. Aynı gün gösterime girdiler, bütçelerinden gişe hasılatına kadar haklarındaki her şey kıyaslandı. Hatta “Barbenheimer” olarak adlandırılan bir fenomene dönüştüler. İlki, oyuncak bebek Barbie hakkında feminist soslu bir fantastik komedi, ikincisi ise dünyanın en ölümcül silahını geliştiren Robert Oppenheimer’ın biyografisiydi. Oppenheimer bu yıl 96’ncısı dağıtılan Oscar ödüllerini sildi süpürdü, Barbie ise tek ödülle döndü. Üstelik ödül, bir erkeğin performansına verildi. Özellikle yabancı basında “Barbie ataerkinin pençesinde ” diyen eleştiriler yapıldı. Peki gerçek böyle miydi?
Birleşik Krallık’ta yayımlanan The Telegraph gazetesi, filmde Ken’i canlandıran Ryan Gosling’in en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülüne aday gösterilip Barbie’yi canlandıran Margot Robbie’nin adının anılmamasını cinsiyetçilik olarak yorumladı. Sosyal medyada kullanıcılar birbirine girdi, birçok kullanıcı durumu anti-feminizm ile açıkladı.
Ortalama bir gişe filmi
Sinema yazarı Umur Çağın Taş, Barbie’nin ataerkiye yenildiği veya feminist söyleme gölge düşürdüğü iddialarına katılmıyor: “Barbie değil ancak Amerikan basını kendi kendine yarattığı yankı odasına yenildi diye düşünüyorum. Barbie, üzerinden üretilen her türlü içeriğin hızlıca tüketildiği bir film. Bana kalırsa Barbie ortalama bir gişe filmiydi. Feminizmle yeni tanışan seyirci için kıymetli olmasını da çok iyi anlıyorum. Ancak çok steril ve kapitalizmin ağır bastığı bir yerden sesleniyor izleyicisine. Dolayısıyla bu senenin Oscar yarışında ön saflara yerleştirebildiğim bir yapım değil.”
Peki, Ken’in Barbie karşısında ne kadar sıradan ve önemsiz olduğunu haykırdığı “I’m Just Ken” şarkısı, çocukların oyuncak ve medya temsillerindeki kısıtlayıcı cinsiyet rollerine meydan okuyabilecek nitelikte mi?
Umur Çağın Taş, bunun bir filme başarılamayacak kadar zor olduğuna inanıyor: “Oyuncak çeşitlerine, renklere, sevdiğimiz filmlere dahi cinsiyet atanan toplumlarda, köklerine homofobi, mizojini yerleşmiş kültürlerde yaşıyoruz. Eminim filmin senaristi ve yönetmeni Greta Gerwig, cinsiyet, yaş, dil, ırk fark etmeksizin herkese hitap etmeyi hedeflemiştir. Ancak klişe erkek kimliğinden arındırılmış bir karaktere hâlâ fantezi ürünü olarak bakılıyor. Biraz karamsarım bu konuda. Kuir ve feminist hareketin, yükselen sağ ile birlikte son yıllarda aldığı darbeleri gördükçe dünyanın değişmeye, yenilenmeye hiç de ilgi duymadığını daha iyi anlıyorum.”
“I’m Just Ken” performansının Barbie’nin özgün hikayesini geri plana ittiğine kısmen katılan Umur Çağın Taş, Ken’in, varlığı bütünüyle Barbie üzerinden tanımlanan bir karakter olduğuna bir kez daha dikkat çekiyor.
“Barbie zaten kapitalizme yenilerek başlıyor”
Gazeteci ve sinema yazarı Suzan Demir ise Barbie’nin sıkça dile getirildiği gibi feminist bir yapıya sahip olduğunu düşünmüyor ve kapitalizme yenilerek başlayan bir film olduğunu vurguluyor: “Üçüncü dalga feminizmin kapitalizm eleştirisini içinde barındıran yapısını göz önüne alarak, kimin neye yenildiğini baştan sorgulamak gerekiyor. Tanımların kanımca eksik ve hatalı yapıldığı noktalarda, gelen eleştirilerin de o tanımlar üzerinden yükseldiğini düşünüyorum.” Oscar töreni öncesinde kazanılmış herhangi bir mevzi olmadığı için törende bu mevziinin yitirilmiş olma ihtimaline katılmadığını da ayrıca ekliyor.
Demir’e göre, filmin -dünyanın en büyük oyuncak üretici firması- Mattel sponsorluğunda çekilmiş olması, onu bir sinema eseri değil, halkla ilişkiler çalışması yapıyor: “Öyle başarılı reklamlar çekiyorlar ki, gerçekten dünyada şimdiye kadar ezilmiş kimlikleri ve halkları önemsediklerini sanabiliriz. Halkların ve kimliklerin hak mücadelesini azımsamıyorum. Kapitalizmin bu mücadeleleri “satılabilir” bir şeye dönüştürdüğünden bahsediyorum. Haliyle yavan bir propaganda ile “feminist ikon” haline gelen oyuncak bebeklerin filmleri bile çekiliyor. Ayrıca kapsayıcılık konusunda salt kadına kadar gelebilmiş film bir nevi trans kadınları da dışlıyor.”
Şarkının sözleri ne diyor?
Cause I’m just Ken, anywhere else I’d be a ten.
Çünkü ben sadece Ken’im, başka herhangi bir yerde on numara olurdum.
Is it my destiny to live and die a life of blonde fragility?
Sarışın kırılganlığında bir hayat yaşayıp ölmek benim kaderim mi?
I’m just Ken.
Ben sadece Ken’im.
Where I see love, she sees a friend.
Benim aşk gördüğüm yerde, o bir arkadaş görüyor.
What will it take for her to see the man behind the tan and fight for me?
Bronzluğun altındaki erkeği görüp benim için savaşması için ne gerekiyor?
I wanna know what it’s like to love, to be the real thing.
Sevmek, gerçek bir şey olmak nasıl bir şey bilmek istiyorum.