Genel

Her taşın altında Ergenekon

Yazan: Ahmet Şık

Ergenekon soruşturmasının ilkine göre içerik açısından daha hacimli görünen ikinci iddianamesinde darbe planlarının yanı sıra Hrant Dink suikastından, Gazi Mahallesi olaylarına dek birçok konu hakkında elde edilen bilgi, belge ve anlatımlara yer verildi. Savcıların mahkeme heyetine sunduğu dosyada şu iddialar yer alıyor: Hrant Dink suikastı Ergenekon soruşturmasının yeni iddianamesinde Hrant Dink suikastının ardındaki ismin Veli […]

Ergenekon soruşturmasının ilkine göre içerik açısından daha hacimli görünen ikinci iddianamesinde darbe planlarının yanı sıra Hrant Dink suikastından, Gazi Mahallesi olaylarına dek birçok konu hakkında elde edilen bilgi, belge ve anlatımlara yer verildi. Savcıların mahkeme heyetine sunduğu dosyada şu iddialar yer alıyor:

Hrant Dink suikastı

Ergenekon soruşturmasının yeni iddianamesinde Hrant Dink suikastının ardındaki ismin Veli Küçük olduğu savına da yer verildi. İddianamede PKK itirafçısı Alaatin Kanat’a dayanılarak Hrant Dink cinayetinin sorumlusu olarak JİTEM ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük gösterildi. İddianamenin ilgili kısmında, 19 Ocak 2007’de öldürülmeden önce Hrant Dink’in yargılandığı basın davalarında şikayetçi ve müdahil olan Büyük Hukukçular Birliği’nden Kemal Kerinçsiz ve Agos gazetesinin Şişli bürosu önünde gazeteciyi ölümle tehdit edenler arasında bulunan Levent Temiz’in de, “oluşumun başındakiler” olarak yer aldığı ifade edildi.

Gazi Mahallesi olayları

İddianamenin örgütün işlediği suçlar topluca ve genel olarak anlatıldığı üçüncü bölümünde Gazi Mahallesi olayları ile ilgili “tanık 9” olarak gösterilen Danıştay davası sanığı Osman Yıldırım’ın anlatımlarına yer verildi. Anlatımlarda Gazi Mahallesi olaylarının Osman Gürbüz tarafından gerçekleştirildiği öne sürüldü.

Planlanan suikastlar

İddianamede Ergenekon örgütünün yapmayı düşündüğü suikast listesine de yer verildi. İddianamenin 134. sayfasında yer alan iddialara göre ilk iddianamenin sanıklarından Muzaffer Tekin’le irtibatlı olan İbrahim Şahin’in bazı dini lider konumundaki insanlara suikast yapmayı planlaması üzerine operasyon yapılarak gözaltına alındığı belirtildi. Örgütün planladığı suikast planları da şöyle sıralandı:

*Alevi Bektaşi konfederasyonu Genel Başkanı Ali Balkız’a bombalı suikast planı,
* Alevi Bektaşi Konfederasyonu Genel Sekreteri Kazım Genç’e bombalı paketle suikast planı,
* Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan’a suikast planı,
* Ankara’da bir alışveriş merkezine bombalı eylem planı,
*Sivas’ta Ermeni cemati kanaat önderi Minas Durmaz Güler’e el bombasıyla suikast planı.

Büyükanıt’ı zehirleme girişimi

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener Eruygur’un darbeyi daha sağlıklı gerçekleştirebilmek amacıyla Kara Kuvvetleri Komutanı olmak için normal hiyerarşi içerisinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelecek olan Mehmet Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmek için yıpratmaya ve sindirmeye yönelik ciddi çalışmalar yaptırdığının belirlendiği de ileri sürüldü. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinden yola çıkılarak öne sürülen iddiaya göre, “Günlüğün 10 Ekim 2004t arihli yazısında Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşa’nın neler söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. Yaşar’ı zehirlemeye kadar varan planlar hazırlanmış” ifadelerinin bulunduğuna yer verildi.

Büyükanıt dosyası

Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın kişisel ve ailevi bilgilerini içerdiği iddia edilen kayıp dosya da Ergenekon’un ikinci iddianamesinden çıktı. Birgüngazetesi yazarı eski bakan Fikri Sağlar, 15 Mayıs 2008 tarihli “Büyükanıt’a Dosya Verildi mi?” başlıklı yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’de Büyükanıt’la yaptığı görüşme sırasında Büyükanıt’a eşi Filiz Büyükanıt ’ın yaptığı harcamalarla ilgili bir dosya verdiğini ve dosya içeriğinin ürkütücü olduğunu belitmişti. Yargıya intikal eden ve Sağlar’ın haksız bulunduğu bu dosyaya Ergenekon’un ikinci iddianamesinde emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un evinde yapılan aramada ulaşıldığı belirtildi. İddianemede Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile ilgili kişisel ve ailevi bilgilerin bulunduğu bir klasörden de bahsediliyor. Bir türlü varlığı ispat edilemeyen bu klasörle ilgili soruları Tolon; bu belgelerin kendisine Ege Ordu Komutanlığı sırasında ulaştığını ve kimin tarafından gönderildiğini bilemediğini, herhangi bir özel maksat güdülmediğini, özel kalem müdürü tarafından rutin arşivleme işlemine tabi tutulmuş olabileceğini, görev değişikliği ile bu belgeler 1. Ordu Komutanlığı’na, oradan da emekli olunca evine intikal ettirildiğini söyleyerek yanıtladı.

Örgütlerle bağlantı

İddianamenin dördüncü bölümünde ise Ergenekon Terör Örgütü’nün PKK, Hizbullah, DHKP-C ve Hizbu’t Tahrir örgütü ile ilişkileri anlatıldı. Bu bölümde, çoğunluğu cezaevinde bulunan terör örgütü üyesi gizli tanıkların ifadelerine yer verildi. Daha önce numaralandırılan gizli tanıklara bu kez “İmdat” ve “Kıskanç” gibi kod adlarının verildiği iddianamede, Ergenekon’un diğer örgütlerle bağlantılı olduğu da öne sürülüyor.

* MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti): Özellikle Gazi olaylarının meydana gelmesinde ve geniş bir kitleye yayılmasında, örgütün taktiği ve semt yapılanmasının büyük rolü olduğu belirtildi. İddianemede, “Anlatımlar MLKP terör örgütü yöneticilerinin açıklanamayan bağlantılarının olduğunu göstermektedir. Bu bağlantı da örgütün kullandığı el bombalarının Ergenekon terör örgütü soruşturması sırasında ele geçirilen el bombalarıyla aynı kafileden olduğu kriminal raporlarla tespit edilmiştir” denildi.

* HİZB-UT TAHRİR: 2005 yılında Fatih Camii’nde yaptığı büyük bir eylemle adını duyuran Hizbt-ut Tahrir’in de Ergenekon örgütüyle bağlantılı olduğu öne sürüldü. İddianemede özellikle toplumsalhaber.com isimli internet sitesinin sahibi olan Kemal ve Neriman Aydın kardeşlerin evlerindeki toplantılara katılan, muvazzaf askerlerin Hizbut Tahrir örgütü üyeleriyle görüştükleri ve hükümet aleyhine bu örgütten bilgi aldıkları öne sürüldü.

* PKK: İddianemede en geniş yer tutan kısım Ergenekon’un PKK’yla bağlantılarının anlatıldığı bölüm oldu. İddianemede, ele geçirilen bir belgeden söz edilerek, “PKK Terör örgütü başı Abdullah Öcalan’la işbirliği yapılıp Ergenekon içinde bulunan kendilerince ‘genç subay’ olarak tabir ettikleri, muhtemelen örgüt adına çeşitli askeri kurumlara sızmış örgüt üyelerinin PKK’nın üst düzey yönetici kadrolarının yerlerine getirilmesi öngörülmüştür” deniliyor.

Binlerce bürokrat fişlenmiş

Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde, Ergenekon örgütünün Recep Tayip Erdoğan, Abdülkadir Aksu, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in soyağaçlarını çıkararak fişlediği de anlatıldı. İddianamede emekli orgeneral Hurşit Tolon’dan ele geçirilen dijital verilerde aralarında bakanlar, milletvekilleri ve büroktartların da bulunduğu çok sayıda kişinin fişleme kayıtlarının ele geçirildiğine yer verildi. Başta Şener Eruygur, Hurşit Tolon İsmail Yıldız ve Ergin Poyraz gibi şüphelilerden ele geçirilen fişleme bilgilerine bakılarak, tüm bu çalışmaların darbe planları çerçevesinde yapıldığı belirtilen iddianamede, “Ergenekon terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda çalışmayacak olan kamu görevlilerinin irtica ve benzer yaklaşımlarla fişlendiği, öte yandan örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet gösterecek kişilerinse ulusalcılar adı altında fişlendiği, diğer taraftan örgütün kullanabileceği ilgili olarak ‘irtibat var’, ‘yardımcı oluyor’, ‘işbirliğine açık’, ‘kontrol edilebilir’ ve ‘kullanılmaya müsait’ şeklinde kişilerin durumlarının örgüt açısından değerlendirildiği ve kişisel verileri kaydederek fişlendikleri anlaşılmıştır” deniyor.

“Tarikatçı ve irticacı kamu görevlileri”

Belgelere göre AKP Adana Milletvekili Ömer Çelik, Kültür ve Turizm eski Bakanı Atilla Koç, AKP’nin Genel Başkan Danışmanı Cüneyd Zapsu, İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in siyasi ve felsefi görüşlerini içeren kişisel bilgiler bulundu. Ayrıca 22 milletvekilinin kimlik bilgileriyle, bu milletvekillerinden yedi tanesinin dini ve siyasi görüşlerine göre kişisel bilgilerin kaydedildiği belirlendi. “AKP’nin Beyin Takımı” isimli klasörde yeralan “AKP Tarikatçı Milletvekilleri” isimli bir dosyada milletvekillerinin kimlik bilgilerinin yanı sıra kişisel bilgilerinin de yer aldığı belirtildi.

365’in üzerinde milletvekili ile dönemin bakanlarına ait kişisel bilgilerin yer aldığı dosyaların da bulunduğu, ayrıca şüpheli Eruygur’a ait ”İrticai Faaliyette Bulunan Kamu Görevlileri” isimli bir klasöre ve ”Süleymancı Kamu Personeli” başlıklı bir çizelgeye ulaşıldığı söylendi. İddianamede, şüpheli Ahmet Hurşit Tolon’dan ele geçirilen dijital verilerde, ”006 YÖK ve Üniversiteler” isimli klasörde, bazı rektör ve öğretim görevlileri hakkında bilgilerin bulunduğu, ”İRTBLR” adlı klasörde Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan 105 kişi ile ilgili bilgilerin not edildiği, bu klasörde ayrıca ”Emekli Sandığı ve Maliye” isimli bir dosya daha bulunduğu kaydedildi. Tolon’un belgeleri arasındaki “Kadrolaşma” isimli dosyadaysa bin 762 kişinin dini ve siyasi görüşlerine göre kişisel bilgilerinin kaydedildiği saptandı.

“Ulusalcılar” isimli bir dosya içinde de 2 bin 112 kişinin isminin yazılı olduğu, bu isimler arasında Ergenekon tutuklusu Fikri Karadağ, Emin Gürses, Doğu Perinçek, İbrahim Şahin gibi isimlerin de yer aldığı görüldü. Tolon’da ele geçirilen bir başka belgede de Fettullah Gülen ve örgütü tarafından, TSK ile Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kurum kuruluşlara, kısacası devlete karşı sistematik ama henüz adı konulmamış gizli bir savaş yürütüldüğünden söz edilerek, çeşitli isimlerden söz edildi.

“İrtibat var”, “İşbirliğine açık”, “irtibat tesisinde zayıf kalıyor”…

Emekli orgeneral Şener Eruygur’da ele geçirilen belgelerde ise 2 bin 814 kişinin dini ve siyasi görüşlerine göre fişlendiği belirlendi. “YÖK ve üniversiteler” başlıklı klasörde ise Dicle, Elazığ Fırat, Gaziantep, Malatya, Van Üniversitesi’ndeki öğretim görevlilerinin fişlendiği anlatılan iddianamede “siyasi partiler” klasöründe fişlenen bakan ve milletvekilleri arasında, Egemen Bağış, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Adana Milletvekili Ömer Çelik, Kültür ve Turizm eski Bakanı Atilla Koç, AKP’nin Genel Başkan Danışmanı Cüneyd Zapsu, 2004 yerel seçimlerinde AKP’den belediye başkanı olan şahıslar, RTÜK üyeliği adayları da yer aldı. Yine Eruygur’da ele geçirilen bir dosya içinde de Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan 105 kişinin “irtibat var”, “irtibata devam edilmeli”, “önü kesilmeli”, “kadınlara çok düşkün”, “işbirliğine açık”, “yardımcı olmuyor”, “içkiye düşkünlük sorunu olabilir”, “geri planda kalsa iyi olur”, “İşçi Partisi’ne sempatisi var” gibi notlar aldığı saptandı. Maliye, Gümrük Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığı’nda çalıştığı ifade edilen yedi kişiyle, 52 Vali, Kaymakam ve Mülkiye Müfettişinin de “irtibat tesisinde zayıf kalıyor”, “aktif görevde olması sağlanmalı”, “müfettiş olmak istiyor, desteklenmeli”, “aşırı sol marksist” diye fişlendiği ortaya çıktı.

Her yer telekulak

İddianamede bazı sanıkların özellikle de Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) içinde birçok kişinin teknik takiple izlenmesini sağladığı anlatıldı. Konuyla ilgili raporlara göre Vakit gazetesi yöneticileri ve yazarlarının aile ve özel hayatlarının teknik takibe alınması istendiği belirtilen iddianamede eski DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın etrafının boşaltılması operasyonu sırasında da bu organizasyon içerisinde bulunanların teknik takiplerine ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Örgütün düşman addettiği asker, polis, MİT, hakim, savcı gibi kişi ve kurumlarla arşiv araştırması yaptığı, teknik takip, kişisel bilgi ve belge topladığı belirtilen iddianamede ayrıca Ayışığı kod adlı darbe planında da harekete katılan tüm milletvekillerinin teknik takip altında tutulmasının planlandığına yer verildi. İddianamede, “Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden milletvekillerinin teknik takip altına alındığına dair bir şey elde edilememişse de, şüphelilerin darbe planlarının yürürlüğe konulduğu dönemde AKP’li bazı kişilere ve bir kısım gazetecilere yönelik teknik takip çalışmaları yaptıkları tespit edilmiştir” denildi.

Bürokrasideki atamalar da mercek altında

Şener Eruygur ve Hurşit Tolon tarafından AKP iktidarı döneminde atanan tüm bürokrat ve kamu görevlilerinin atamalarının takip edildiği anlatılan iddianamede, “Bu atama listelerinin saklandığı bu listelerdeki sayılara bakıldığında neredeyse değişik makamlarda görev yapan binlerce kamu görevlisinin olduğu, yine fişleme bilgilerine bakıldığında aynı şekilde binlerce kişinin hukuka aykırı bir şekilde kişisel verilerinin kaydedilerek fişlendiği tespit edilmiştir. Dolayısıyla binlerle ifade edilecek kadar çok sayıda kamu görevlilerinin kişisel verilerinin hukuka aykırı şekilde saklanmasının ve atamalarının takip edilmesinin örgütün amaçları doğrultusunda ve darbe planları çerçevesinde darbe sonrası sivil iradenin düzenlenmesinde kullanılmak amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır” denildi. Belgeleri çinde yer alan bir dosyada 2002 ve 2003 yıllarında değişik bakanlıklarda ve kamu kurumlarına yapılan 953 kişiye ait atamalar ile ilgili bilgilerin olduğu belirlendi. İddianemeye göre “Kadrolaşma” isimli klasörde, “Kadrolaşma Konuşma Notu 0611.doc” dosya içerisinde Cumhurbaşkanlığı makamına hitaben yazılan AKP hükümeti tarafından çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamalara ilişkin listelerin ek olarak belirtilerek gönderildiği saptandı.

Generaller ve Balbay’a belge çalma suçlaması

Ergenekon’un ikinci iddianamesinde emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve gazeteci Mustafa Balbay, gizli kalması gereken belgeleri çalmakla suçlandı. İddianamede, devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgelerin bu isimlerden ele geçirildiği ifade edilerek Mustafa Balbay’da 436 adet gizli belge bulunduğu, Eruygur’da beş adet gizli belge olduğu belirtildi. Bununla birlikte yine Orgeneral Hurşit Tolon’da da yazışma usul ve esaslarına göre gizlilik derecesi verilmekle birlikte nitelik bakımından gizli kalması bugün itibariyle zorunlu olmayan 129 belge ele geçirildiği ifade edildi. Ele geçirilen belgeler arasında Milli Güvenlik Kurulu toplantı tutanakları ve sekreterlikçe hazırlanan gizli belgelerin de komutanlarda ve Balbay’da yapılan aramalar sırasında ele geçirildiği belirtildi. Hurşit Tolon’dan alınan belgeler arasında ayrıca Türkiye ve Kıbrıs ile ilgili belgeler ve Ege Ordu Komutanlığı’nca hazırlanmış andıçlar bulunduğu belirtildi.

Tuncay Özkan fenomeni!

İddianamede ayrıca emekli Oramiral Özden Örnek’in medya patronlarından Aydın Doğan ile görüştüğü, diğer taraftan o dönemde Karamehmet grubundan ayrılan Tuncay Özkan’a İstanbul TV’yi alması konusunda gerekli desteği verdiği, bunların yanı sıra Rahmi Koç ile görüştüğü de ileri sürüldü. İkinci Ergenekon iddianamesinde ilgi çekici bölümlerden birini de gazeteci Tuncay Özkan ve Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün arasındaki ilişki oldu. İddianamede Özkan’ın Kanaltürk’ün görünürdeki sahibi olduğu ileri sürülürken, Askeri Yargıtay Onursal Üyesi Tanju Güvendiren’in Tuncay Özkan ile Ergenekon arasındaki bağlantıyı kuran ve finansman sağlayan isim olduğu belirtildi. İddianamede ayrıca, kanalın maddi olarak zor duruma düşmesi nedeniyle Tuncay Özkan tarafından satışı yapıldıktan sonra Sinan Aygün’ün kanalın yeni sahibi olan Akın İpek’i aradığı vurgulanarak, “Valla iyi ama millet biraz rahatsız olmuş… Şimdi Flash TV’yi alsaydın, TV 8, Kanal D’yi alsaydın bir şey olmazdı da, o kanalın bir özelliği var biliyorsun o kanal böyle çok hassas bir kanaldı… O kanalın kuruluşunda, bak o kanalın kuruluşunda gayri resmi ben de vardım. Biz o kanalın hikayesini anlatacağım ben sana nasıl olduğunu bil diye anlatacağım sana o kanalı Yani kimden telefon gelip nasıl kurulduğunu duyunca şaşıracaksın zaten ve o sende kalacak tabi ki” ifadelerine yer verildi. İddianamede, Aygün’ün görüşme içeriğinden kanalın Tuncay Özkan’a ait olmadığının görüldüğü belirtilerek, “Kimlerden gelen telefonlarla ve kimlerin parasıyla kurulduğunu anlatmaya çalışmasından, kanalın örgütün faaliyetleri için özel olarak kurdurulduğu anlaşılmaktadır” denildi.

Vakit’e yönelik legal ve illegal faaliyetler

İddianamede Jandarma Genel Komutanlığı içinde illegal biçimde kurulan Cumhuriyet Çalışma Grubu’nun (CÇG) 2003 – 2004 yıllarına ait devre raporlarına da yer verildi. Raporlarda CÇG’nin hayatın şekillendirilmesinden, rektör ve medyanın örgütlenmesine kadar birçok alanda gizli faaliyetlerde bulunduğu anlatıldı. Aralık 2003 tarihli raporun en ilginç bölümlerinden biri “Vakitgazetesinin saldırılarına karşı alınacak tedbirler” başlığı altında iddianamede yer aldı. İlgili bölümün “Legal faaliyetler” başlığında gazete yönetiminin ve yazarlarının özel yaşamları ve aile ilişkilerinin teknik takibe alınması gerektiği, organize edilen yoğun davalarla gazetenin çalışamaz hale getirilmesinin planlandığı anlatıldı. “İllegal faaliyetler” başlığı altında ise gazete dağıtım araçlarına yönelik eylem yapılması, gazete binasının elektrik, gaz, yangm güvenliği gibi alanlarına yönelik saldırı ve sabotajlarda bulunulması, ayrıca adam kaçırma, tehdit, darp gibi yollara başvurulması yöntemlerinin uygulanabilir olduğu belirtildi.

Yorum yazın