Genel

Köprünün altında kalacak Garipçe

Yazan: Dila Özsoy

İstanbul’da üçüncü köprü tartışmaları uzun süredir devam ediyor. Hangi gerekçe ve hangi somut fayda için yapılacağı tamamen belirsiz olan üçüncü köprü ve Kuzey Marmara otoyolunun geçiş güzergahı için seçilen nokta Avrupa yakasında Sarıyer’deki Garipçe köyü, Asya yakasında ise Poyrazköy oldu. Avrupa yakasında kalan son ormanlık arazilerin de yok edilmesi anlamına gelecek olan otoyol ve köprü […]

İstanbul’da üçüncü köprü tartışmaları uzun süredir devam ediyor. Hangi gerekçe ve hangi somut fayda için yapılacağı tamamen belirsiz olan üçüncü köprü ve Kuzey Marmara otoyolunun geçiş güzergahı için seçilen nokta Avrupa yakasında Sarıyer’deki Garipçe köyü, Asya yakasında ise Poyrazköy oldu. Avrupa yakasında kalan son ormanlık arazilerin de yok edilmesi anlamına gelecek olan otoyol ve köprü aynı zamanda İstanbul’da kalan gerçek anlamdaki son balıkçı köylerinden biri olan Garipçe’yi de büyük ölçüde değiştirecek. HaberVs muhabiri Dila Özsoy, İstanbul’da kalan son huzurlu mekanlardan biri olan Garipçe Köyü’ne gitti, Garipçe’nin benzersiz ortamını, insanlarını, doğasını ve tarihini yazdı.

Ormanlık yolda ilerlerken başka bir şehre gelmiş hissine kapılmaya başlıyorsunuz. Koç Üniversitesi’nin önünden geçip, yeşillikler içindeki yolu takip ederken sık döşenmiş tabelalar sizi köye getiriyor nihayetinde. İstanbul Boğazı’nın neredeyse en uç noktasında yer alan Garipçe Köyü girişinde eski bir tekne karşılıyor sizi. Daha ilk andan itibaren denizle iç içe yaşayan bir köye girdiğinizi anlatıyor size.

Köy meydanına geldiğinizde sol tarafta köy kahvesini, sağ tarafınızda lokantaları görüyorsunuz. Az ilerde küçük bir köy bakkalı var. Çeşmeden su dolduran köy halkı sıraya girmiş bekliyor. Çocuklar balıkhanede, yakaladıkları balıkları ayıklıyorlar. Hala İstanbul’da olduğunuza inanmak güçleşiyor burada.
Köyde yalnızca dört restoran var gündüzleri kahvaltı, akşamları balık satıyorlar. İçki satışı yok. Çünkü köy sakinleri içkili lokantaların buradaki huzuru kaçıracağını, sessizliği bozacağını düşünüyor. Her şeyin günlük tüketildiğini söylüyor dört seneden beri lokanta işletmeciliği yapan, Aydın Balık’ın sahibi Recep Serter. Doğal yaşamı bütünüyle koruyan Garipçe Köyü’nün İstanbul gibi çabuk gelişip değişen bir metropolde ayakta kalması şaşırtıyor insanı. Gelen ziyaretçilerin meraktan geldiğini söylüyor Balıkçılıkla uğraşan Abdülkadir Oğuz, bir yandan balık ağı tamir ederken, köyün adının nereden geldiğini anlatıyor:
“Garip görmüşler burayı, küçük bir köy ya ondan Garipçe demişler…”

Garipçe’de yaşayanların hepsi köyün yerlisi. Ancak bir kişi var ki yerlisi olmasa da buranın büyüsüne kapılıp ev almış. Ünlü sanatçı Erdal Özyağcılar, çekimlerden fırsat buldukça gelip kalıyor köydeki evine. Hafta sonları bir hayli yoğun olan köyün günden güne adını duyurmaya başlamasının nedenini biraz da kendilerine bağlıyor lokanta sahipleri. Öyle ki, gelen müşterilerin arabalarını koyacak park yeri bulamadığından söz ediyorlar.

Garipçe’nin bu el değmemiş hali aslında buranın sit alanı olmasından kaynaklanıyor. Köyün bir diğer lokantası Kaşı Kumluk’un sahibi Mehmet Odabaşı ise bu durumdan şikayetçi… Garipçe’nin imar sorunu yaşadığını ve evlenen gençlerin dahi köyde oturamadığını çünkü oturabilecekleri bir evin olmadığını söyleyen Odabaşı; “Boğaziçi İmar Müdürlüğü müsaade etmiyor. Şu anda bir çerçeve dahi değiştirilemiyor. Değiştirildiğinde Müdürlükten gelip ceza kesiyorlar ya da yapılan yapıyı yıkıyorlar. İnsanlar milyon değerindeki mülkleri üzerinde en ufak bir şey yapamıyor. Bu da bütün gelişme girişimlerini engelliyor.” diyor

Köydeki tek inşaatçı olduğunu söyleyen Mehmet Odabaşı yapılaşma olmaması nedeniyle balıkçıların Tekirdağ, Silivri tarafına göç etmesi nedeniyle balıkçılığın zayıfladığından yakınıyor. “Biz devletten bir proje istiyoruz. Çünkü hayvanlar bile yavruluyor, çoğalıyor kümese, ahırlara koyuyorsun. Maalesef bizim gençlerimiz tamamen buradan yok oldu.”

Garipçe’deki lokanta sahipleri ise Koç Üniversitesi’nin açılmasıyla müşteri yelpazesinin genişlemesinden mutlu. Köyden de bir kişi Üniversitede işe başlamış. Ancak maalesef köyde bir okul yok. Genç nüfusun azlığından kaynaklanan bir sorun yaşanıyor burada. Çocuklar okumak için çevre köylere gidiyor. 46 yıldır Garipçe’de yaşayan köy Muhtarı Feridun Berber, köye bir anaokulu yaptırıldığından söz ediyor ve projelerin devam edeceğini söylüyor.

İkiz kaleler

Tepede bir kale ve tam karşı çaprazında da bir gözetleme kulesi yer alıyor. Bu tarihi yapılara pek de iyi bakıldığı söylenemez. Garipçe Burnu’nda bulunan kale hala kullanılabilir durumda. Garipçe Kalesi, Padişah III. Mustafa (1557-1574) tarafından Macar asıllı Fransız mimar Baron François de Tott’a yaptırıldı. Garipçe’nin tam karşısında ve Anadolu yakasında bulunan Poyrazköy burnundaki kale Garipçe Kalesinin ikizi. Köyün tarihine bir göz atmak istediğinizde değişik hikayelerle karşılaşıyorsunuz. Garipçe’nin mitolojiye dayanan bir geçmişi var. “Mitolojide Phineus adını taşıyan üç kahraman var ilki, Arkadhia Kralı Lykaon’un oğullarından biri; diğeri Andromeda’nın amcası ve Kephus’un kardeşi; üçüncüsü ve en ünlü olanı ise Trakya Kralı Phineus…

Hayli karmaşık olan efsanesinin çeşitli yorumları var. Ama hepsinde de ortak nokta kralın ve oğullarının bir biçimde kör edilmesi… Fakat niçin kör edilmişler, o net değil. Bir dizi efsaneye göre kral, ciddi bir kehanet yeteneğine sahip. Phineus’un önemi ise kendisinin “Garipçeli” olması. Kuzey rüzgârlarının tanrısı Boreas’ın damadı olan Phineus’un sarayı da Garipçe ile Papazburnu arasında yer alıyor. Ancak günümüzde ondan herhangi bir iz yok. Lanetlenmiş kralın yaşadığı Garipçe’ye antik çağda, sahilin taşlık ve kayalık olması, yüksek ve sarp kayalıklarına kartal ve akbabaların yuva yapmaları nedeniyle “Gyropolis” denilmiş. Tarihçi Homeros’a göre ise Garipçe Köyü’nün adı “Kharybdis”. Fonetik benzerlik dikkate alındığında bu isimlerin Türklerin ağzında zamanla Garipçe’ye dönmüş olması ihtimal dâhilinde. Kaldı ki, köyün kayalıklar arasına küçük bir koya sıkışıp kalması ve balıkçılık dışında hiçbir mesleğin gelişme gösterememesi de “gariban” esinine zemin hazırlamış olabilir.

Garipçe köyü gidilesi, görülesi hatta yaşanası bir yer. Tüm güzelliğiyle siz ziyaretçilerini bekliyor. İstila edilmek için değil. Paylaştıkça artan huzurunu sunmak için…

Yorum yazın