Genel

Zirve fare doğurdu

Yazan: [email protected]

Nıvart Taşçı Bugün (9 Temmuz) sona eren G8 zirvesinde, ne bilim adamlarının küresel ısınmayla mücadele çağrılarına, ne de açlık çeken insanların sayısına milyonları ekleyen gıda krizine dair elle tutulur bir çözüm üretildi. Her yıl üye ülkelerden birinin ev sahipliğini üstlendiği zirve bu yıl Japonya’nın kuzeyindeki Hokkaido adasında gerçekleştirildi. İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya […]

Nıvart Taşçı

Bugün (9 Temmuz) sona eren G8 zirvesinde, ne bilim adamlarının küresel ısınmayla mücadele çağrılarına, ne de açlık çeken insanların sayısına milyonları ekleyen gıda krizine dair elle tutulur bir çözüm üretildi.

Her yıl üye ülkelerden birinin ev sahipliğini üstlendiği zirve bu yıl Japonya’nın kuzeyindeki Hokkaido adasında gerçekleştirildi. İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya ve ABD liderlerinin biraraya geldiği zirvede ana gündem maddelerini yoksulluk, gıda krizi ve petrol fiyatlarında yaşanan artış ile iklim değişimi oluşturdu. Sekizler Grubu’nun geçen yıllardaki toplantılarında da benzer konular görüşülmüş, fakat kısa vadede hayata geçirilebilecek bir karar alınamamıştı. Hokkaido’daki toplantının önceki zirvelerle benzer bir diğer tarafı ise sokaklara dökülen binlerce küreselleşme karşıtı protestocu, milyon dolarlar harcanan güvenlik önlemleri ve ülkeye girişi engellenen “şüpheliler” oldu.

Görüşmelerin öncesindeki hafta sonu “Elitlerin zirvesini durdurun” sloganlarıyla başlayan protestoya katılan yaklaşık 3 bin eylemci, olası terör saldırılarına karşı sokakları tutmuş 21 bin güvenlik görevlisi ve polisle karşılaştı. Japonya’nın 283 milyon dolar harcadığı güvenlik önlemlerinin tutarı, geçen yıl Almanya’da gerçekleşen ve 186 milyon doları bulan G8 harcamalarını geride bıraktı.

2007’de Almanya’nın Baltık kıyısındaki Heiligendem bölgesinde gerçekleşen zirvede eylemciler güvenlik bölgesini aşmış, fakat toplantı mekânlarına sızmayı başaramamıştı. Bu seneyse aralarında gazetecilerin de bulunduğu onlarca kişi havaalanlarında saatlerce sorguya çekildi. Gerekçe göstermeden 24 saatten fazla alıkonulanlardan 23’ü 4-9 Temmuz arasında Hokkaido’da gerçekleştirilen alternatif bir zirvenin katılımcılarıydı. Uluslararası çiftçi örgütü La Via Campesina ve Nouminren Japon Çiftçi Aileleri Hareketi’nin düzenlediği, küçük çiftçileri biraraya getiren toplantı için Japonya’ya gelen Kore Kadın Çiftçiler Birliği üyesi 23 kişinin ülkeye girişine izin verilmedi. Japonya İmparatoru Yasuo Fukuda’ya gönderilen açık mektupta eylemlerdeki polis şiddetti ve ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik kısıtlamalar eleştirildi.

Milenyum hedefleri diğer milenyuma kaldı

Toplantının kilometrelerce uzağında yaşananlar bir yana, zirvenin ana gündem maddesi yoksulluk ve gıda krizi olunca, açlık sorununun birinci elden muhatabı Afrika ülkeleri Pazartesi oturumlarının konukları olarak davet edildi. 2006’da İskoçya’da düzenlenen zirvede Afrika’ya yapılacak yardımların 2010’a kadar 62 milyar dolara çıkarılması sözü verilmiş, bir sonraki yıl henüz taahütler yerine getirilmeden, AIDS tedavisi için 60 milyar dolar fon ayrılması kararlaştırılmıştı. Nitekim G8 kararlarının takibinden sorumlu Afrika İlerleme Paneli’nin geçen ay yayınladığı raporda 2010’a kadar yapılacak yardımın, vaat edilen miktarın yüzde 20’sini aşamayacağı açıklandı. Yine önceki toplantılarda alınan, elitlerin talep ettiği reformlara sadık kalmayı başaran Afrika ülkeleriyle ekonomik ortaklıklar kurulması kararının arkasında durulmuş olacak ki, Pazartesi oturumunda Cezayir, Etiyopya, Gana, Nijerya, Senegal, Güney Afrika ve Tanzanya liderleri hazır bulundu.

Olası krizlerin öngörülebilmesi için uluslararası ölçekte bir kurul oluşturulması, Afrika’da gıda üretimini ikiye katlayacak önlemlerin alınması ve yapılacak para yardımlarının görüşüldüğü toplantının temel yaklaşımını ABD Başkanı Bush şöyle özetledi: “Dünyanın dört bir yanındaki yoksullara yardım etmenin en iyi yolu ticarettir.”

Yoksulluğun azaltılması aynı zamanda, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Eylül 2000’de karara bağlanan ve 2015’e kadar hayata geçirilmesi planlanan sekiz Milenyum Gelişim Hedefi (MGD) arasında yer alıyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon toplantı öncesinde yaptığı yazılı açıklamada, G8 liderlerinin yardım vaatlerini hatırlatarak, “Yardım etmek zorunda olduğumuz insanları tanıyoruz: Doğumda boşu boşuna hayatını kaybeden anneler ve hayatlarının ilk iki yılında yeterli beselenemedikleri için gelişim geriliği yaşayan çocuklar. Onlara söz verdik ve şimdi bunu yapma zamanı,” demişti.

Hastalıklı kararlar

Dünyanın efendilerinin 570 milyon dolara malolan 3 günlük toplantısında küresel ısınmayla mücadele önemli bir yer işgal etti. Geçen sene sera gazı salımlarının 2050’ye kadar yarıya indirilmesi meselesinin “etraflıca düşünüleceği” yönünde bir karar alınmıştı. Liderlerin bir senelik tefekkürlerinin ardından, salımların 2050’ye kadar yarıya indirilmesi “kararlaştırıldı”. Zirvenin son günü AB, Brezilya, Çin, Hindistan, Avustralya, Endonezya, Meksika, Güney Kore ve Güney Afrika’nın katılımıyla gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda varılan kararda, “ciddi kısıntılara” gidilmesi gerektiği, ancak, bunun için “ortak sorumluluk” ilkesinin benimsenmesinin şart olduğu vurgulandı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İngiltere Devlet Başkanı Gordon Brown’ın “çok önemli adımlar” olarak niteledikleri bu karar sivil toplum kuruluşları arasında büyük hayal kırıklığı yarattı. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ndan (WWF) Kim Carstensen, “Bir yıllık çalışmanın sonunda ancak “etraflıca düşünmekten” “ortak sorumluluğa” geçiş yapılabilmiş olması hastalıklı bir durumdur”, dedi.

Sera gazı salımlarında 2050’ye kadar yüzde 50 kısıntıya gidilmesi aslında 1992’de, 200 ülkenin altına imza attığı BM iklim değişimi konvansiyonunda kararlaştırılmıştı. Kısıntılara dair net bir tarih veya hedefin belirlenemediği karar konusunda görüşlerini açıklayan çevreciler, “16 yıl önce varılan bir anlaşmaya yeniden başlamanın ilerleme değil, büyük bir gerileme” olduğunu belirttiler.

Pis ülkelerin temiz zirveleri

Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso toplantı öncesinde somut anlaşmalar ve kısa vadede uygulanacak planlar üzerinde çalışacaklarını açıklamıştı. Barosso’nun halkın desteğini de talep eden çağrısı yerini bulamamış olsa da, zirve, küresel ısınma mücadelesinin elitlere özgü bir provasına döndü. Zirvenin gerçekleştirildiği otel, kişi başına düşen 3 günlük karbon tüketimini telafi edecek önlem paketlerinin, otelin etrafında “yürümek” yerine çevreye dost scooterlarla dolanan güvenlik görevlilerinin ve Japon araba üreticilerinin son teknoloji elektrikli veya hidrojen yakıtlı araba reklamlarının kol gezdiği bir ekoloji panayırına döndü. Sera gazı kirliliğinin yüzde 60’ından sorumlu G8 ülkelerinin liderleri “Dünyevi Nimetler” başlığını taşıyan sekiz tabaklı mönülerle ağırlandı. Yoğun ve zorlu bir gündeme sahip zirvenin ağırlığını Japonların yüzde 31 oranında su tasarrufu sağlayan “hibrit ekoloji sistemli” tuvaletlerinde gideren konukların görüşmeleri 3 gün daha uzatmalarından endişe ediliyor!

Olympos’un sekiz G’si

Dünya ekonomisine hükmeden sekiz ülkenin rutin toplantıları bugünkü haline bir çırpıda gelmedi. İlk zirve 1975’te Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing ev sahipliğinde Paris yakınlarındaki bir şatoda yapıldı. Dünyanın en büyük ekonomilerine sahip, dolayısıyla IMF ve Dünya Bankası’nın karar alma organlarında en fazla oy hakkı bulunan ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, İtalya ve Fransa’ya bir yıl sonra Kanada da eklendi ve G7 kurulmuş oldu.

Her yaz başı üyelerden birinin ev sahipliğinde yapılan toplantılardan 1991’dekinde, Rusya lideri Gorbaçov’un ağırlanmasıyla önemli bir eşik geçildi. 1997 Denver zirvesinde ABD Başkanı Bill Clinton “artık G8’iz” diyerek Rusya’yı da ekibe katmış oldu.

Dünyanın egemen güçlerinin yıllık toplantısında, özellikle sanayileşmiş ülkelerin döviz kuru ve para politikalarının koordinasyonu görüşülüyor. Kimi uzamanlar, küreselleşme karşıtlarının yakın markaj izlemekten yorulmadığı toplantıların etkinliğini yitirdiğini düşünüyor. Kapitalist güçlerin ekonomi politikalarında ortak irade sergilemek konusundaki isteksizlikleri ve devasa boyutlara ulaşan sermaye hareketlerinin, devletlerin piyasaları etkileme gücünü azaltması bu etkisizleşmenin nedenleri arasında sayılıyor.

Yorum yazın