Genel

2010’da ‘Ankara’ istifası

Yazan: Gökhan Tan

Resmi açılışının 16 Ocak 2010’da yapılacağı duyurulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) etkinliklerinin, bu açılışın içeriğinin oluşturulmasından da sorumlu Büyük Etkinlikler Koordinatörü Serhan Ada istifa etti. İstifasını 5 Kasım’da AKB Ajansı’na bildiren Ada, sorumluluğunu üstlendiği açılış etkinliklerinin içeriğinin, kendisinin ve bu etkinlik için oluşturulan çalışma grubunun bilgisi olmadan ihalenin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür […]

Resmi açılışının 16 Ocak 2010’da yapılacağı duyurulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) etkinliklerinin, bu açılışın içeriğinin oluşturulmasından da sorumlu Büyük Etkinlikler Koordinatörü Serhan Ada istifa etti. İstifasını 5 Kasım’da AKB Ajansı’na bildiren Ada, sorumluluğunu üstlendiği açılış etkinliklerinin içeriğinin, kendisinin ve bu etkinlik için oluşturulan çalışma grubunun bilgisi olmadan ihalenin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından değiştirilmesini gerekçe gösterdi.

AKB Ajansı’nda daha önce Kent Kültürü Yönetmenliği görevini üstlenen Serhan Ada, ajanstan gelen teklif üzerine “büyük etkinlikler koordinatörlüğü”nü üstlenmişti. Ada’nın yönetimindeki bu birim, 2010 çerçevesinde gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerin, bir bütünlük içerisinde sunumuyla görevlendirilmişti. 16 Ocak 2010’da gerçekleşeceği duyurulan, resmi açılış töreni de bunlardan biriydi.

Açılış etkinliğinin içeriğinin oluşturulması için ajans bünyesinde bir çalışma grubu oluşturuldu. Serhan Ada’nın başında olduğu bu gruba AKB Yürütme Kurulu’nun iki üyesi, AKB Ajansı Genel Sekreteri, İletişim Koordinatörü ve müzik ve sahne sanatları yönetmenliklerini temsilen iki üye dahil oldu. Grup, “bir milyon İstanbullu’nun katılacağı, tüm kente yayılan, şimdiye kadar yapılanlardan farklı ve daha sonra yapılacaklara örnek olacak” bir etkinlik zinciri için çalışmalarına başladı.

Etkinlikler için yurt içi ve dışından, 13 şirket ya da kurum ile görüşüldü. Bu şirket ve kurumlar, daha önce Avrupa Kültür Başkenti organizasyonlarında, olimpiyat açılışı gibi büyük etkinliklerde göre almış, yaptığı işler referans oluşturabilecek isimlerdi. Çalışma grubu, doğru isimlerin belirlenebilmesi için bir “kriter listesi” hazırladı. Ve bu kriterlerin, değerlendirmede hangi yüzdeyle dikkate alınacağını karara bağladı. Gelen teklifler, bu ölçütlere göne değerlendirildi ve tekliflerin bir kısmı elenerek bir “kısa liste” hazırlandı. Kısa listede yer alan kurumlar ikinci tura davet edildi. Görüşmeler sonunda üç yerli ve dört yabancı firmanın oluşturduğu konsorsiyumun açılış etkinliklerini düzenlemesi uygun görüldü.

Kültür AŞ çözümü!

Grup, yaptığı çalışmanın sonucunu eylül ayının sonunda ajansa sundu. Ancak Bütçe Komisyonu, işin bu şekilde yapılamayacağı, ihale açılması gerektiği ve ihale için de teknik şartname hazırlanması gerektiği görüşünü çalışma grubuna bildirdi. 41 sayfa tutan bu şartname 48 saat içinde hazırlanarak teslim edildi.

Şartnameyi inceleyen Bütçe Komisyonu bu kez yeni bir teklifle geldi işin “kamu kurumu niteliği taşıyan ve bu tür projelerde aracı kurum olma niteliği taşıyan Kültür AŞ’ye verilmesi” önerisini getirdi. “Kültür AŞ bu teknik şartnameyi alır, uygun görülen gruplarla konuşur ve bu işi bir paket halinde bitirir” dendi.

Kültür başkentinde “İstanbul’un fethi”

Kültür AŞ isminin ortaya atılmasından sonraki süreci ise Serhan Ada şöyle aktarıyor:

“Biz, satın alma sürecine dahil olmamamız gerektiğini düşünerek istenen şartnameyi teslim ettikten sonra aradan çıktık ve beklemeye başladık. Fakat 35 gün sonra Kültür AŞ’nin bunu başka bir şekilde algıladığı ya da onlara başka şekilde aktarıldığı ortaya çıktı. Kültür AŞ, bizim hazırladığımız içeriği bir kenara koyarak, hazırladığımız şartnameyi bir kabuk olarak kabul edip, daha önce Cumhuriyet Bayramı, İstanbul’un fethi gibi etkinlikleri düzenleyen, kendi bildiği firmalardan fiyat alarak teklif toplamış. İşin sanatsal kalitesini sadece bir şekle indirgeyerek ve bugüne kadar İstanbul’un gördüklerinden hiçbir farkı olmayan şeyleri üst üste getirerek bir teklif hazırlamış. Bunun kesinleştiği gün ben istifa ettim.”

Çalışma grubu tarafından oluşturulan içeriğin, Kültür AŞ’nin yaptığı ve kendisinin de davet edildiği sunumda haberdar olan Serhan Ada “sanatsal standardın yakalanması imkânsız hale geldiği” için istifa ettiğini dile getiriyor.

Ada, bütçesi belki de 3 milyon avroyu bulan ve haberleri olmadan revize edilen açılış etkinlikleriyle ilgili endişesini de şöyle ifade ediyor:

“Basındaki haberlerin de etkisiyle kamuoyu, İstanbul 2010 AKB’dan olumsuz bir beklenti içerisinde. Bu açılış, 2010’un kendini ifade edebilmesi ve içindeki doğruları gösterebilmesi için çok iyi bir fırsattı. Önyargılar bir nebze olsun aşılabilirdi. Önemli olan benim 2010 yapısının içerisinde olup olmamam değil. Ama 2010 vesilesiyle farklı bir şeylerin yapılabildiğini, farklı kaynaklardan sağlanan girdilerle bütünlüklü bir ses çıkarılabildiğini göstermek.”

Ankara “duvarı”

Görünen o ki, kültür yoluyla kenti değiştirme, sahip olduğu kültürel mirası ve birikimi evrensel seviyeye çekme iddiasındaki İstanbul 2010 AKB çalışmaları “ihale” mantığını aşamıyor. 2010 Ajansı’nda sanatla, kültürle hatta yönetimle ilgili bütün kararlar 2010 yapısı altındaki “satın alma” duvarına tosluyor.

2010 Ajansı: “Başarılıydı, üzüldük”

İstanbul 2010 AKB Ajansı Halkla İlişkiler Direktörlüğü, HaberVs’nin, Serhan Ada’nın istifa etme gerekçesiyle ilgili sorusunu, aşağıdaki açıklamayla cevapladı:

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nda 14 Temmuz 2008 – 4 Ağustos 2009 tarihleri arasında sırasıyla Çok Yönlü Projeler Yönetmeni ve Kent Kültürü Yönetmeni olarak; 4 Ağustos 2009’dan itibaren de Büyük Etkinlikler Koordinatörü olarak görev yapan Serhan Ada, kendi isteği ve arzusuyla Ajansımızdan ayrılmıştır. Her iki görevinde de önemli projelere imza atan ve birçok projenin de tohumlarını atan Serhan Ada’nın ayrılışı Ajansımız tarafından üzüntüyle karşılanmaktadır. Kendisine bugüne kadar gösterdiği özveri ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti için yürüttüğü çalışmalar ve sağladığı katkılar için teşekkür ediyoruz.

Serhan Ada ajans için “Oradaki mevzuat, devletin herhangi bir dairesinden bile daha karışık. Çünkü hepsinden parçalar alınmış. Devlet mantığı devreye girerek, idari yapının içinde yer alanlar sanat kararlarının girdilerini değiştiriyorlar. Sanat almada, bütçede… Hatta bu bazen yürütme kurulunun da devre dışı kalması ve kararlarını uygulayamaması sonucunu getiriyor. ‘İhale’ mantığı işleyişin temeli kabul ediliyor ama örneğin, bir toplantının organizasyonu bir sigorta şirketine verilebiliyor. Yolsuzluk haberlerinin çoğunun doğru olmadığına inanıyorum. Ama ehil olmayan ellerin işe müdahale etmesini, özerk bir yapının bir kurulabilmesine ve farklı paydaşların bir karar süreci oluşturabilmesine karşı en önemli engel olarak görüyorum” diyor.

Serhan Ada’ya göre 2010 AKB oluşumunun, TRT, RTÜK, YÖK gibi deneyimler nedeniyle özerklik konusunda son derece yaralı Türkiye’de bir örnek olabileceği düşünülüyordu. Ada, “Ben hâlâ, bu ajansın bir ders olarak bize öğretebilecekleri olduğunu düşünüyorum. Ama ‘iyi örnek’ olarak öğretebilecekleri son derece sınırlı” görüşünde.

2010, İstanbul’la barışır mı?

Resmi açılışına 2 ay 5 gün kala, 2010 AKB etkinlikleri hakkında kamuoyunda oluşan algı değişebilmiş değil. Daha önce yürütme kurulu ve diğer birimlerdeki istifalar ve son olarak Serhan Ada’nın istifasıyla ajans içindeki sivil katılımın giderek azalması bu muammayı derinleştiriyor. Devletin ve bürokrasinin sadece işleyişte değil, ajans içindeki temsiliyeti de giderek artıyor. Bu gidişle yakın gelecekte, AKB Kanunu gereği ajansın sahip olması gereken sivil üye sayısını sağlamakta sıkıntıya girmesi bile söz konusu olabilir.

Diğer taraftan 2010 etkinliklerinin maliyetini ödediği ekstra vergilerle karşılayan halk, bu harcamanın karşısında ne alacağı konusunda ikna olabilmiş değil.

Açılış etkinlikleri için göreve çağrılan ve bu görevi yerine getirmek için harcadığı çaba “ihale mantığı”yla göz ardı edilen Serhan Ada’nın sözleri yaşanan çelişkiyi özetliyor:

“2010 AKB Ajansı özerk. Ama karar sürecinin içinde parayı dağıtan, Ankara’nın kendisi ve onun iki dudağı (Maliye Bakanlığı ve Devlet Bakanlığı) olduğu sürece gerçek bir özerklikten bahsedilemez.”

Yorum yazın