Sunay Akın’ın, “Her akşamüstü oyuncakçı / camekanından / çocuk ellerinin / izlerini / siler” dediği şiirinin üzerinden çok da zaman geçmedi. Ama artık ne camekanlarından el izlerini temizleyen oyuncakçılar ne de sokaklarda çocuklar kaldı. Okuldan eve gelir gelmez ve hatta kimisi daha okul kıyafetlerini bile çıkarmadan koşardı sokaktaki oyunlara. Kendilerinden geçip yorgun düşünceye dek ve illa ki anneler yemeğe çağırdığında, “Ama anne hava daha kararmadı ki” karşılığı verene kadar devam ederdi sokağın tadı. İsmi koyulmamış ya da çocukça bir dürtüyle koyulmuş isimleriyle pek çok oyun onlar için bir ilham kaynağıydı adeta. Ama çok uzun süredir “Elim sende”, “Ayşe beni yakalayamaz ki…” diyen cıvıl cıvıl sesler duyulmaz oldu artık. Özellikle büyük kentlerin mahallelerindeki sokak aralarında top peşinde koşan, misket oynayan, ip atlayan çocuklara rastlanmıyor. Ne olduysa sokaklar oyunsuz, oyunlar çocuksuz kaldıktan sonra oldu.
“Eski Sokak Oyunları”
Sokaklar artık bomboş. Şimdi onlar oyun oynarken avazı çıktığı kadar bağıran çocukların yokluğunu çekiyor. Şimdi her sokak yalnız. Sokaklar çocuksuz, oyunlar çocuksuz. Çocuklarımız da çocuksuz sokaklar kadar sessiz. Artık ellerinde “joystick”lerle ya da televizyonun karşısında ama hep bilgisayarın internet kablosuyla “eve bağlanan” çocuklar artık sokak oyunlarını bilmeden, dizleri kanamadan büyüyor. O eski masum ve çok sesli oyunlarının yerini TV dizilerinin “yıldızları” ya da bilgisayar oyunlarının “kahramanları” aldı artık. Sokakları birer ikişer terk eden çocuklar nedeniyle daha önce telaffuzu “sokak oyunları” olan çocuk oyunlar artık “eski sokak oyunları” adını alıyor.
Elde kamera sokakta oyun peşinde
Hâl böyle iken o çocuklardan biri var ki adeta bu ruhun ölmediğini haykırıyor merceğinden. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali’nin geçen yılki etkinlikleri kapsamında düzenlenen çocuklar için fotoğraf atölyesi kurslarında fotoğraf makinesiyle tanışan 12 yaşındaki Mesut Çırakan, o günden bu yana sokaklarda oyun oynayan yaşıtlarının peşinde. Artık çocukların sokaklarda oyun oynamak yerine evlerde ya da internet kafelerdeki bilgisayarların karşısında vakit geçirdiğini fark eden Mesut, en azından fotoğrafları kalsın diyerek sokak oyunlarını fotoğraflıyor. Kah ip atlayanlar, kah misket oynayanlar ve elbette top peşinde koşanlar… Yani, eskinin alışılmış günümüzün unutmaya yüz tutmuş sahneleri Mesut’un kamerasından ölümsüzleşiyor.
Bilgisayar sokağa düşman
Evlere giren internet, televizyon ve benzeri diğer pek çok teknolojik aletin sokak oyunlarını yok edeceği kaygısıyla yola çıkan Mesut Çırakan, “Sokak Oyunları” adını verdiği projesine derslerinden vakit buldukça devam ediyor. “Çocuk olmak görebilmek ve oyun oynamak” diyen Mesut, çektiği fotoğraflarla çocukların birlikte oynamaktan keyif aldığını ve bu oyunların bir yerlerde de olsa unutulmadığını göstermeye çalışıyor. Henüz bilgisayarla ya da internetle tanışmayan Mesut, “Bilgisayarın olsaydı sen de sokakları bırakır mıydın?” sorusuna, “Bilgisayar sek sek oynayamaz” karşılığını veriyor. Her şeye rağmen bir bilgisayara sahip olmak istediğini gizlemese de ne fotoğraf çekmekten ne de sokaklardan vazgeçmeyeceğini söylüyor.
Yeni proje silahlar ve çocuk
Çektiği fotoğraflarla sokakları oyunsuz, oyunları da çocuksuz bırakmak istemediğini kendi dilinden anlatmaya çalışan Mesut, “Bakın sokaklar hala canlı ve üzerinde top koşturan, oyun oynayan, en önemlisi de bundan hâlâ keyif alan birileri var” mesajını iletiyor. En büyük hayali gelecekte iyi bir fotoğrafçı olmak olan Mesut halen fotoğrafçılık kurslarına da devam ediyor. Diyarbakır’da açılan “Çocukların gözünden kadın” ve “Çöp” başlıklı iki karma sergide de fotoğrafları yer alan Mesut’un yeni projesinin konusu bile belli: Oyuncak silahlarla oynayan çocuklar. Görünen o ki Mesut, çocuk masumiyetini yok eden her şeyin karşısında durmaya devam edecek.
Mesut Çırakan’ın fotoğraflarını görmek için sağ sütundaki “Mesut’un objektifinden sokak oyunları” galerisini ziyaret edebilirsiniz