Bazı karakterler vardır. Sıkkınlığınızı unutturup, moralinizi düzeltir onları izlemek. Avrupa Yakası’nın Burhan Altıntop’u da böyle bir karakter benim için. Engin Günaydın, bu karakterle Türkiye’nin en çok güldüğü oyunculardan biri haline geldi. Nişantaşı’nın taşralı dergi müdürü Burhan’ı o kadar çok benimsedik ki, başka bir Engin Günaydın düşünemez olduk. Öyle ki geçtiğimiz gün gösterime giren, Günaydın’ın kendi yazdığı ve başrolünü üstlendiği Vavien filminin daha çekimleri bile bitmeden hep aynı soruyu duyduk: “Burhan Altıntop karakterini aşabilecek mi?” Röportajlarından anlaşıldığı kadarıyla Engin Günaydın’ın kendisi de aynı endişeyi duyuyordu.
Oysa bu soru, onu ünlü eden Zabıta İrfan karakterini canlardırdığı Bir Demet Tiyatro sona erdiğinde de yöneltiliyordu Günaydın’a. Burhan Altıntop’un henüz doğmadığı yıllarda örneğin, Milliyet gazetesindeki röportajında “Sizi hâlâ Zabıta İrfan olarak tanıyorlar. Bu rolün üzerinize yapışmasından korkmuyor musunuz” diye soruluyordu. 2005 tarihli bu röportajda, yıllar sonra tekrar karşılaşacağı bu soruyu şöyle yanıtlıyordu Günaydın:
“O benim ilk işim olduğu için Zabıta İrfan olarak tanındım. Ama yeni projelerde yer aldıkça bu değişiyor.”
Burhan’ı atlatmak
Gelin görün ki yıllar önce dile getirdiği “değişim”in onu getirdiği yer baba ocağı oldu. Nişantaşı’nın (ve bir röportajında “hiç sevmiyorum, benimle ilgisi yok” dediği) Burhan Altıntop’un izlerini Erbaa’da yıllarca yaşadığı evinde, gençken çalıştığı ağabeyinin dükkânında, gerçek yaşamından izler taşıyan Elektrikçi Celal karakteriyle unutturmak istedi.
Bu çok yeni film hakkındaki ilk eleştirilere bakılırsa başardı da bunu. Dünkü Milliyet gazetesindeki röportajında kendisi de onaylıyor:
“Burhan rolünün üzerime yapışması meslek hayatımın sonu olurdu. Seyirci benden Burhan Altıntop dışında başka bir şey istemezse benden ya da ben başka bir şeyi yapamazsam, çok çabuk hayatla ilgili bir karar alıp emekliye ayrılacaktım” diyor Günaydın, “galiba atlattım.”
Sinemada kötü adam
Bir Demet Tiyatro’nun Zabıta İrfan’ı, Aşkım Aşkım dizisinin Tarık Usta’sı, Avrupa Yakası’nın Burhan’ı, Size Baba Diyebilir Miyim dizisinin Mahir’i ve kısa sürelerle karşımıza çıkan daha niceleri… Engin Günaydın, televizyon ekranında “üzerine yapışan” pek çok rolü “atlattı”. Vavien için yapılan “Türk sineması için yeni bir soluk” yorumu her ne kadar filmin başrol oyuncusunun kariyeri için de geçerli olsa da, sadece televizyondaki karakterlerine bakıldığında onun bir komedi oyuncusu olduğu düşünülebilir. Diğer taraftan beyaz perdedeki görüntüsü, televizyondakinin tam tersini söylüyordu her zaman.
Zeki Demirkubuz’un, Albert Camus’nun Yabancı isimli romanından uyarladığı Yazgı (2001) filminde döven, dövülen, kaybederken hayata tutunmaya çalışan Necati’yi oynuyordu. Bu rol ona, 13. Ankara Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Oyuncu Ödülü’nü getirmişti. 2003’te Uğur Yücel’in yönettiği Yazı Tura’da kötü adam oldu. Sencer (Erol Günaydın), en iyi arkadaşı Rıdvan’ın (Olgun Şimşek) sevdiği kızı kaçırıyordu. 2005’te Özer Kızıltan’ın çok konuşulan Takva filminin Müteahhit Erol’uydu. Günaydın bu rolde, üyesi bulunduğu tarikatın için yüklendiği sorumlulukla akli dengesini yitirme noktasına gelen Muharrem’in (Erkan Can) karşısına çıkan “şeytan”dı.
Elektrikçiden sahneye
Çocukluğunu ve üniversiteye kadar gençliğini Tokat Erbaa’da, 18 kişilik ailesiyle geçiren Engin Günaydın, şimdilerde İstanbul Cihangir’de yalnız yaşıyor. 37 yaşında. “Çok mutluyduk” diye anıyor o günleri. Yapacağı şeyleri engelleyeceğini düşündüğünden çocuk sahibi olmak istemiyor.
“ Özgürlük beni mutlu ediyor. Benim bütün amacım çalışıp para kazanmak bunlar hep özgür olmak için” diye konuşuyor. Okuma yazma bilmeyen annesine hangi kanalda oynadığını, “yıldız” ya da “boncukta oynuyorum” diye anlatıyor. Genelde dizilerini takip etmese de oğlunun maddi durumu iyi olduğu için mutlu. Ağabeyi Hakan Günaydın, Vavien’in seti olan dükkânda elektrikçilik yapıyor halen. Kendisinin de ilk işi elektrikçilik. Bu işi bir evin tesisatını baştan aşağı döşeyebilecek kadar iyi biliyor. “Eğer ünlü olmasaydım memleketim Tokat’ta elektrikçilik yapacaktım” diyor Günaydın.
Lisede, okullar arası tiyatro yarışmasında aldığı ödül çıkartıyor onu elektrikçi dükkânından. Kazandığı Hacettepe Devlet Konservatuarı’nı uyum sağlayamadığı için bırakarak İstanbul’a, Mimar Sinan Üniversitesi’ne devam ediyor. Konservatuardaki isteksiz oynayan bir öğrenci. Mezun olduğu 1996’da da “kendine uygun roller çıkmadığı için” sürüyor bu isteksizlik. Başka işlerde çalışıyor; elektrik süpürgesi bile pazarlıyor bir ara. Sattığı ürüne “çok pahalı” diyen ev kadınlarına hak verdiği için bu iş de uzun sürmüyor.
Tek başına komik değil!
Tutunabiliceğini düşünerek yazmaya yöneliyor. Senaryosunu kaleme aldığı Dış Kapının Mandalları dizisi, Günaydın yazmakta tıkandığı için beş bölüm sonunda yayından kalkıyor. Oyunculuğu “havalı adamlarda” ararken, öyle bir şey sanırken bir arkadaşının vasıtasıyla çalışmalarına katıldığı Beşiktaş Kültür Merkezi’nde önce Otogargara oyununun küçük rolleri sonra Zabıta İrfan çıkıyor karşısına. Kendi sözleriyle “Kuliste komiklik yaparken” keşfediliyor. Havalı olmayan ama hava atmasını seven, bir şeyleri abartan, yalan söyleyen insanlardan gelen bu “yan rol” sevdiriyor oyunculuğu ona.
O zamanlar “herhangi bir yerde çok fazla kalmamalı” diye düşünür. “ Hiçbir şeyi beğenmeyen evden çıkmayan gerizekalının biriydim” diyor o günler için. Aşkım Aşkım dizisindeki aşçı Tarık Usta rolü de popülerliğe giden yolda önemli bir adım olur. Yine Okan Bayülgen’in şov programı Zaga’da skeçlerde oynar. 2006’da dahil olduğu Avrupa Yakası’ndaki Burhan karakteri bir fenomene dönüşür. Cem Yılmaz’ın GORA filminde oynar.
2005’te, üç yıl boyunca devam edeceği “O hikâyedeki mal benim” adlı tek kişilik gösterisine başlar. Aynı yıl NTV ekranında “yılın bomba transferi Talat Ali Durmaz” tiplemesine başlar. Olayları doğaçlama yorumlar, “kafasına göre takılır”. Ama kimi yazarlara göre Engin Günaydın “tek başına komik değil”dir. Talat Ali Durmaz’ın ömrü kısa olur.
Engin Günaydın’ın derdi gerçekten de tek başına kalmak belki de.. Ama görünen o ki sadece komik olmak değil.