Genel

Hükümetin değil Kürtlerin başarısı: Şeş TV

Yazan: Merve Yüksel

TRT’nin Kürtçe yayın yapan kanalı Şeş TV (TRT 6), yeni yılın ilk gününde açıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Birlik ve bütünlüğümüzü daha da güçlendirecek, demokrasimizi derinleştirecek bir adım” olarak nitelendirdiği Kürtçe yayın yapan ilk devlet kanalı Şeş TV, Kürtler tarafından geç kalınmış; ama olumlu ve demokratik bir adım olarak değerlendirildi. Hükümetin Şeş TV açılımını, Abdullah […]

TRT’nin Kürtçe yayın yapan kanalı Şeş TV (TRT 6), yeni yılın ilk gününde açıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Birlik ve bütünlüğümüzü daha da güçlendirecek, demokrasimizi derinleştirecek bir adım” olarak nitelendirdiği Kürtçe yayın yapan ilk devlet kanalı Şeş TV, Kürtler tarafından geç kalınmış; ama olumlu ve demokratik bir adım olarak değerlendirildi. Hükümetin Şeş TV açılımını, Abdullah Öcalan’ın iddia ettiği gibi, “Devletin kendi Kürdünü yaratma girişimi” olarak niteleyen bir kesim olsa da, her ne olursa olsun bir kazanım olarak görme eğiliminde olan bir kesim de var. Özür dileme niteliğinde bir adım olarak görülen kanal, Kürtlerin dil ve kültürünü yok saymakla bir yere varılamayacağının kanıtı gibi. Medya tarafından hükümetin başarısı olarak gösterilmeye çalışılsa da, devlet televizyonundan Kürtçe yayın, Kürtlerin anadillerini tüm yasaklara rağmen yıllardır yaşatma mücadelelerinin bir sonucu olarak da görülüyor. Kürt aydınları, kültürlerin birbirlerini tanımasının birleştirici etkisini vurgularken, kutuplaşmanın da bu şekilde önüne geçileceğinin altını çiziyorlar. Bu girişimin Kürtçe eğitimin yolunu açacak önemli bir adım olduğu da varsayılıyor. Şeş TV’nin yayın hayatına girmesini Kürt aydınları şöyle değerlendirdi:

Şehmus Diken (Yazar):
Kürtçe’ye 300 kelimeyi geçmeyen oradan buradan toplanmış uyduruk bir dil olarak bakılıyordu. Bu milliyetçi ve inkârcı anlayış sadece kültürel boyutta kalmadı; siyasal, sosyolojik ve ekonomik açılımları olan bir anlayışı beraberinde getirdi. Bölgeye ekonomik gelişim için herhangi bir yatırım yapılmadı. Şeş TV girişiminin iyi tarafı, Kürtlerden özür dileniyor nitelikte olması. Olumsuz yönü ise Ahmet Kaya örneğinde olduğu gibi uzun sürgünler, zulümler, linç girişimleri yaşanmasıydı. Bir anda sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi davranılarak, “Bu devlet babadır. Kürtçe televizyon da veriyoruz daha ne istiyorsunuz?” tavrıyla hareket ediliyor. Bölgede Roj TV dahil 10 tane Kürtçe yayın yapan kanal var ve bunlar uydu aracılığıyla izlenebiliyor. Dolayısıyla TRT bu girişimi o kanallar kurulmadan önce yapsaydı, bir ihtiyaçtan kaynaklanarak bu hizmeti sunmuş olacaktı ve daha inandırıcı olacaktı. Gönül isterdi ki, Şeş TV’nin yayın hayatına girmesini demokratik bir adım olarak değerlendirebilelim. Bunun politik hazırlık sürecinin hiç yapılmadığına inanıyorum. 3 ay önce Kürtler’e ,“Ya sev ya terket” deyip tepkileri üzerine çekeceksin, sonra bu kanalın alt yapı çalışmasını yapmadan, yangından mal kaçırır gibi, seçime 3 ay kala insanların karşısına çıkartacaksın. İşte bu politik açıdan inandırıcı olmuyor. Bir de şu var; TRT yayınlarında nasıl bir resmi anlayışla yayın yapıyorsa, onun Kürtçeleştirilmiş halini dile getirecek. O yüzden kabul göreceğini pek sanmıyorum.

Ragıp Zarokulu (Gazeteci-Yayıncı):
Önemli bir adım ama neden bu kadar saçmalıkla uğraşıldı yıllarca dedirtiyor. Bu, Türkiye’nin kaybettiği Kürtleri kazanma çabasıdır. Bunlar yıllar önce çözülmesi gereken sorunlardı. Şimdi yapılabildiğine göre, demek ki o zaman da yapılabilirmiş. Gereksiz yere insanlara acı çektirildi. 20 yıl süren bir mücadelenin sonucu bu. Bu mücadelede yaşamını yitiren insanlar da oldu. Özellikle Vedat Aydın’ı anmamız gerekiyor burada. İnsan Hakları Derneği’nin genel kurulunda Kürtçe konuşma yaptı diye çevirmeniyle birlikte gözaltına alınmıştı. Böyle bir Türkiye’den, Kürtçe yayının yapılabildiği bir noktaya gelmek çok önemli bence. Erdoğan iktidarı, asgari adımları atmadan Kürtlerden hiç bir şekilde oy alamayacağının farkında. Sonuç olarak bu atılması gereken bir adımdı, yapıldığı için kutlamak gerekir. Ancak, bunun bir propaganda kanalına ya da Kürtlere Kürtçe küfür eden bir kanala dönüşmemesi gerekiyor ki emekler boşa gitmesin. Yeter ki, güzel programlar yapılsın, savaş kışkırtması yapılmasın, Kürt sorununun barışçıl-siyasal çözümüne katkıda bulunulsun.

Vedat Yıldırım (Müzisyen- Kardeş Türküler):

Bu, Kürtçenin baskı altında tutulmasıyla doğan basıncın bir sonucudur, ben bu kanalın açılmasını bir kazanç olarak görüyorum. Burada temel mesele; bu kanalın yayın ilkesi açısından bağımsız bir işleyişinin olabilmesidir. Şu son döneme baktığımızda; MHP Aleviler konusunda açılım yaptı, CHP muhafazakâr kesimle sembolik olarak barıştı. Alevilerle ilgili TRT 1’de muharrem ayı kapsamında yayınlar başladı. Böyle adımlar atılsın, önemli olan bunların samimi şeylere dönüşmesidir. Örneğin Alevileri asimile etmeye mi çalışacaklar, yoksa kendi inançlarını yaşayabilmeleri için bir yol açacaklar mı?

Sezgin Tanrıkulu (Eski Diyarbakır Barosu Başkanı):

Ben olumlu, anlamlı ve demokratik bir adım olarak değerlendiriyorum. Yok saymayla bir yere varılamayacağını da ortaya koyuyor. Yanlış uygulamalardan dönmektir bu. Başlangıç olması itibarıyla da önemlidir. Son dönemlere baktığımızda da, hükümetin uzun zamandır yapmadığı, demokratikleşmeyle ilgili adımlar konusunda arayış içinde olduğunu görüyoruz. Ayrıca Kürtlerin kendi kültürlerine saygı gösterilmesi, Türkiye açısından bütünlüğü sağlayacaktır.

Muhsin Kızılkaya (Gazeteci-Yazar):

Kürtçe TV, öteden beri Kürt’lerin en önemli taleplerinden biriydi dolayısıyla çok olumlu bir adım olarak görüyorum. 70-80 yıllık bir inkâr politikasından vazgeçen devlet, aldığı ani bir kararla Kürtçe TV yayınına başladı. Bu yayın kendi geleneksel politikasının inkârı anlamına geldiği gibi, Kürt kimliğinin de resmen kabulüdür. Böyle bir kanalın yayınları bütün Kürtlerin evlerine girdiği andan itibaren Kürtler, kendi dilleriyle daha farklı bir ilişki kurmuş olacaklar. Kürtler mevcut sınırlar içinde kendi kimliklerinin yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulmasını istiyorlar. Devlet kendi eliyle bir televizyon kanalını kurarak bu alandaki ilk adımı atmış oldu. İkinci adım Kürtçe eğitimdir. İstanbul ve Ankara Üniversiteleri’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri’nin açılması gündeme geliyor. Bütün bunlar ihtiyaçlardan doğar. Böyle bir ihtiyaç şu andan itibaren hasıl olmuştur ve devletin buradan dönmesi bir hayli zor görünüyor. Başka türlü demokratik, şeffaf, Avrupa Birliği üyesi bir devlet olmak mümkün değildir.

Orhan Miroğlu (Taraf gazetesi yazarı):

Türkiye Ergenekon soruşturmasıyla büyük bir beladan kurtulmaya çalışıyor. Bu soruşturmalar başlamasa ve bu dava açılmasaydı, benim kanım odur ki, Türkiye’de devlet eliyle Kürtçe yayıncılık mümkün olmayacaktı belki de çünkü Kürt savaşı bir iç savaşa dönüşecekti. Kürtlerin Türkleştirilmeye karşı gösterdikleri inat ve yürüttükleri mücadele bu sürecin önünü açtı diyebiliriz. Ama siyasi bir zihniyet meselesi de yok değil tabi. Mesela CHP veya MHP bütün bu oluşmuş olumlu şartlara rağmen, böylesi bir kararı verebilirler miydi hiç sanmıyorum. Ancak bir hayli geç ama olumlu ve gerekli bir yayın olduğunu düşünüyorum. Hem hak kullanmanın kabulü anlamında hem de Kürtçeye ve Kürtlere haklarını teslim etme anlamında önemli bir kazanım. Fiili olarak da yüz yıla dayanan bir inkâr dönemini bitiriyor. Türkiye’de artık hak talep etmek için, ne silahlı mücadele sürdürülebilir ne de bu mücadeleyi bastırmak için son çeyrek yüzyılda yaşadıklarımıza benzeyen karşı mücadele yöntemlerine başvurulabilir. Siyasi ve kültürel haklar mücadelesinin tıpkı 1975-80 arası dönemde olduğu gibi demokratik bir mecraya akması kaçınılmaz görünüyor. Kürtçe eğitimin de yolunu açacaktır bu girişim. Özellikle Türk kamuoyunun bu işe ikna edilmesi, bu işin ona bir zarar vermeyeceğinin anlaşılması gerekiyor. Çünkü kültürel haklar çok etnisiteli toplumlarda salt devlet kararlarıyla, yasalarla hayata geçirilemiyor maalesef. Kültürlerin birbirlerini tanımaları, bu alanda bir karşılıklı kültürel keşfin olması çok gerekli. Bu yüzden bu kanalın asıl olarak ben Türk toplumunda ya da Kürtçeden başka diller konuşan insanlar arasında nasıl bir kabul yaratacağını merak ediyorum ve önemsiyorum bunu.

Yorum yazın