Medya

Arkadaşım, şaka yapma!

Yazan: [email protected]

İlknur Aydoğan Onlar aslında ünlü olmaya çalışan, iki bahtsız oyuncu. Bu yüzden smokin giyiyorlar. Sürekli azar işittikleri karanlık bir yönetmenleri var. Ama o en çok şaka yapmalarına kızıyor. Tolga Çevik nedenini şöyle açıklıyor: “Şaka bizi engelleyen bir şey. Sadece durum komedisi var bu programda. Yani bir usta-çırağın, yapamadıkları şeyin komik görünmesi olay. Şaka yapan çok […]

İlknur Aydoğan

Onlar aslında ünlü olmaya çalışan, iki bahtsız oyuncu. Bu yüzden smokin giyiyorlar. Sürekli azar işittikleri karanlık bir yönetmenleri var. Ama o en çok şaka yapmalarına kızıyor. Tolga Çevik nedenini şöyle açıklıyor: “Şaka bizi engelleyen bir şey. Sadece durum komedisi var bu programda. Yani bir usta-çırağın, yapamadıkları şeyin komik görünmesi olay. Şaka yapan çok program var. Onların riski şaka yapmaları. Her şaka herkese uymayabilir. O yüzden bu program herkese uyuyor. 50 sene sonra da seyredilecek bir şey bu. Çünkü içinde şaka yok. Tarihi geçmeyecek, tükenmeyecek.”

Modern meddah gösterisi

Programın asıl mimarı Tolga Çevik. Plato Film, ona bir proje yapmasını teklif ediliyor. Sonrasını şöyle anlatıyor Çevik: “Benim aklımda daha kenarları tam törpülenmemiş bir proje vardı. Onu ne yapalım, ne edelim derken, ‘bir tane de üstat lazım buraya’ dedik. Kafamdaki şey için sizi yontacak biri. Bu da Salih Kalyon’du. Bu proje metni olmadığı ve sağı solu belli olmadığı için çok zor. Ben de o konuda tecrübeme çok da güvenemiyorum hakikaten. Tek başına yapılacak bir şey değil çünkü bu. Böyle bir şans atışı yapıp, Salih ağabeye, ‘arzu eder misin?’ diye sorduk, kabul etti de şimdi gülüyoruz.”

Salih Kalyon yaptıkları işin kökünde orta oyunu, meddahlık olduğunu söylüyor ve bunun gülmece tarihimizde önemli bir yeri olduğunu belirtiyor: “Bu modern meddah gösterisi. Ama meddah tek kişidir, biz bunu diyaloga dönüştürdük, Karagöz, Hacivat olduk. Televizyonda yayımlandığı için adı televizyon programı oluyor. Ama özünde tiyatro yapıyoruz. Bizim toplumumuz meddah, Karagöz tiplemeleriyle biliyor tiyatroyu. Bu topraklarda öyle bir kültür vardı.”

“Tutmamasına imkân yoktu”

Aslında programı izleyen ve bu formatın yurtdışından gelip gelmediğini merak edenlere de bir cevap oluyor usta oyuncunun dedikleri. Bir taraftan da her farklı şeyin yurtdışından geldiği kanısından hiç hoşlanmıyor Kalyon. İlkin Plato Film Okulu’nda, 80 kişilik bir salonda oynayıp çektikleri program, Kasım sonundan itibaren 650 kişilik, Ferhan Şensoy Tiyatrosu’na ait bir salonda devam ediyor.

Seyirci katılımı çok yüksek, en az iki hafta sonrasına yer bulabiliyorsunuz, çünkü dolmuş oluyor. Fakat normal bir televizyon programı izleyicisi gibi bedavaya değil, 10 YTL’ye bilet alıp öyle izleyebiliyorsunuz. Gelenlere bakıldığında belli bir yaş ortalaması çıkarmak zor. Farklı yaşlardan insanlar aynı anda aynı şeye gülebiliyorlar. Tolga Çevik bunun sebebini şöyle yanıtlıyor:

“Bu projenin sırtının yere gelmesi mümkün değil, çünkü karşı kaldırımda birisi yere düştüğü zaman gülünen bir memleket burası. Düşene koşup yardım eden bir ülkede bu tutmazdı. Saçmalığa, yanlışlığa gülünen bir yerdeyiz. Oynadığımız şey hep öyle. Hep yapamıyorlar, saçmalıyorlar, bir türlü tutturamıyorlar. Seyirci zaten buna gülüyor. Ama aynı şey seyircinin başına gelse güleni öldürür.”

Her şey doğaçlama

Programın usulde bir metni var ama ne iki tiyatrocu ne de yönetmen pek itibar etmiyorlar metne. Sadece bir üst başlık ve viraj işaretlerini vermesi açısından kullanılıyor metin. Programda sadece sesi ile var olan, adının, fotoğrafının yayımlanmasını istemeyen yönetmen de “yarım saat önce Tolga konu şu diyor ve başlıyoruz” diyor. Yani esası doğaçlama bu programın ve öyle bir formatı var ki olan, olmayan, yolunda giden, gitmeyen her şey malzeme çıkartıyor oyunculara ve yönetmene. Yönetmen oyuncu değil, 3 kişilik bir maç gibi ilerleyen programda sürekli manipüle ettiği oyuncularla ilgili şunları söylüyor: “Çok iyi oyuncular. Burada siz de olsanız yaptığım şeyi yaparsınız.”

Programın daha ne kadar süreceği belli değil. Henüz buluğ çağına bile gelmediğini söyleyen oyuncular, tuttu diye 10 sene de sürdürmeyiz diyorlar. Her çekim 2 saati geçiyor ve tıpkı tiyatro mantığıyla yapılıyor çekim, yani “kestik, baştan alıyoruz” gibi şeyler yok. Doğaçlamanın tadıyla beraber süre bazen uzayabiliyor da. Bu nedenle kanala kaset verilirken bazı bölümleri atmak zorunda kalıyorlar. Ama 13. bölümden sonra bütün hepsinin yer alacağı bir DVD çıkartılacak.

Sizce bu programın benzerleri çıkacak mı?

T. Ç: Ben telifini almak için noter yazısı hazırladım mesela, sonra vazgeçtim. Çünkü sıkar biraz yapmaları. Yok, çıkmayacak böyle bir şey yapan.

S. K: Hayır Tolga, yapılabilir. Çünkü toplum taklitçi bir toplum.

T. Ç: Hiç durmadan, seyirciyi saate baktırmadan iki buçuk saati geçirtecek iki tane insan bulurlarsa ben KDV’yi her ay onlara bir daha yatırırım. Bu bir elektrik olayı zaten. Bir kere iki tane tiyatrocu olmak zorunda. Çünkü bizler kulis adamıyız. Artık gözüne bakıp, lafa girecek mi, aklına çok mu parlak bir şey geldi, anlıyoruz artık. İkinizin seyirciden çok daha hızlı olmanız lazım. Dolayısıyla bir bütün olmanız lazım, aynı anda düşünebilesiniz ki fırsat vermeden bir daha güldürün. Bir de yapılan kaydediliyor. Seyirci de oraya hakikaten güleceğini düşünerek geliyor. “Ya güldüremezseniz” diye de bir kaygı da var. Bütün bunların altından kalkacak taklit görmeyi çok isterim vallahi.

Seyirci Yorumları

Bülent Pekesen (33): Çok güzel buluyoruz. Gülmeyi seviyoruz. İkisi de müthiş oyuncu. Diğer televizyon programlarından farklı, espriler çok güzel. Televizyon bize tiyatroyu getirdi.

Derya Durmuş (31): Çok beğeniyoruz. Evden izliyorduk, seyirci olarak katılmak istedik. Çok başarılı bir program. Tolga bey çok doğal ve komik.

Kaan Kutlu (19): Çok eğlenceli, her Cuma izliyorum. İki hafta önce kayıt yaptırmıştık, bugün geldik, izliyoruz. Oyuncuların performansları çok iyi, seyirciyle iç içeler.

Yorum yazın