Televizyon, insanların duygu ve düşüncelerini etkilemede, düşünme ve davranış biçimi yaratmada büyük bir rol oynarken, Türkiye’de özellikle yarışma programlarında artan şiddet gösterimi, empati ve saygıdan yoksun diyaloglar, uzmanlara göre her yaş grubunu psikolojik açıdan etkiliyor. Gelgelelim reyting nedeniyle ekonomik baskı altında olan medya, bu gerilimi beslemeye devam ediyor. Peki ekranda yaşanan tartışmalar neden reyting getiriyor?
“Hangi yarışmacının reyting getireceği belli”
Televizyon Yapımcısı A.Ö.’ye göre “gerilime yatkın olmak”, yarışma programlarına katılımcılarında aranan bir özellik: “Yarışmacıların yüzde 60-70’i ajanslar tarafından bulunuyor. Kimin nasıl reyting getireceği kişiliğinden, karakterinden ve kamera karşısında duruşundan az çok belli oluyor. Genellikle yönetmenler nasıl davranacakları konusunda yarışmacıları yönlendiriyor. İzleyiciler kaos ortamını sevdiği için, reyting amaçlı böyle bir yol izleniyor.”
Tartışmalara en sık rastlanan programlar arasında yemek ve evlilik içeriği sunan yarışmalar yer alıyor.
“Diğer yarışmacının gözden kaçırdığımız kusurları bize söyleniyor”
Show TV’de yayınlanan Gelin Evi programına yarışmacılarından Gamze Koçak da tartışma yaşandığında kendilerine engel olunmamasını, bu tür gerilimlerin reyting’i yükseltmesine bağlıyor: “Özellikle kavga edin demiyorlar tabii ki. Fakat dış ses bize gözden kaçan kusurları söylüyor, bizi yönlendiriyor. Bu şekilde bir tartışma durumu yaşanmaya başlıyor. Tartışmasız sakin geçen bir program olmasını tercih ederdim. Ama insanlar böyle şeyleri seviyor ve hep bu tarzdaki programlar daha çok tutuluyor.”
Kuşak programları, RTÜK’e göre seyircilerin en çok rahatsız olduğu, bunun yanı sıra da izlenme oranının yüksek olduğu programlar arasında yer alıyor. Bu tarz programların insan psikolojisi üzerindeki etkilerini de göz ardı etmek mümkün değil.
Psikolog Duygu Arar’a göre, insanların birbirinin sözünü kesmeden, herkesin fikirlerini özgürce, yargılamadan ve yargılanmadan söylenmesine fırsat verilen, empatik bir yaklaşım sağlıklı iletişimi beraberinde getiriyor. Arar tartışma içeren programların tercih etmesini ise içsel çatışmalarımıza bağlıyor:
“İnsanlar zaman zaman içsel çatışmalarıyla uğraşmaktansa, dışarıda olan, kendilerine ait olmadığını düşündükleri şeyleri izlemeyi, onlara yorum yapmayı yani aslında bir anlamda kendi çatışmalarını onların üzerinden yaşamayı daha kolay dolayısı ile de tercih edilebilir buluyor diye düşünüyorum.”
“Bastırılmış öfkenin ekrandaki dışavurumu”
Psikolog ve İlişki Danışmanı Barış Özkırış’a göre, iletişim kurarken alay ve hakaret içermeyen kelimeler tercih edilmeli fakat televizyon dizileri ve programları şiddete özendirici içerikleri daha fazla yayınlıyor: “Toplumu bilgilendirici programlar az sayıda, insanlar kavgaya tanıklık etmeyi daha çok seviyor, başlıca sebebi de merak. Bir diğer sebep ise, programlar sayesinde kendi içlerindeki bastırılmış öfkenin bir dışavurumunu görüyor olabilirler. Bundan dolayı psikolojik bir tatmin yaşadıklarını düşünüyorum.”
Özkırış, insanların gündelik hayatın karmaşasından uzaklaşmak için televizyona yöneldiğini ve programlardaki kavgaların insanlara bir bakıma düşünecek yeni bir konu verdiğini ve böylece kendi dertlerinden uzak kalmalarını sağladığını ekliyor.
“İzleyici mağlubiyet görmek istiyor”
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji öğrencisi Ruken Aydoğdu’nun düşünceleri de benzerlik gösteriyor. “Doğup büyümemizden bu yana, hep ‘güçlüler zayıfları yener’ gibi bir öğreti ile yetiştirildiğimiz için kişinin bilinçdışında zayıfların ezilmesi gerektiği yatıyor. Bu nedenle güç gösterisinde insanlar bu mağlubiyeti görmeyi istiyor. Bunlar gerek popüler kültürün gerek yaşamın bir sonucu. Bu tarz programlar negatif öğrenmelerden oluşuyor. Kimse programa ‘ne kadar mutlu çiftler’ diye kimseyi çıkarmıyor, her zaman kavga dövüş yaşanıyor.”
Hedef kitlesi: Ekonomik sıkıntı yaşayan veya çalışmayanlar
Kuşak programlarının her yaş ve kesimden izleyiciye hitap ettiğini söylemek mümkün. Bu kitleyi sanılanın aksine sadece ev hanımları oluşturmuyor, bir bakıma esnaftan emeklisine herkes izliyor. Fakat gündüz kuşağı programları, yayınlandığı saatten dolayı, daha çok çalışmayan kesime ve özellikle ev kadınlarına hitap ediyor.
Psikolog Özkırış, evlilik ve yemek üzerine programların sosyo-kültürel profillerine bakıldığı zaman, genel olarak ekonomik durumu yetersiz veya çalışmayan bir kesime hitap ettiğini söylüyor. Bu kesimin toplumun önemli bir kısmını oluşturduğunu düşünen Özkırış, program yapımcılarının içeriğini ve hedef kitleyi buna göre belirlediklerini de söylüyor.