Genel

Cumhuriyet’teki çok ilginç editör yazısı…

Yazan: [email protected]

Alper Görmüş İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Ergenekon iddianamesiyle ilgili açıklamalar yaptığı gün (14 Temmuz Pazartesi), Medyakronik‘te yer alan bir haber şu cümlelerle başlıyordu: “Ergenekon soruşturmasının tamamlanan bölümüne ilişkin hazırlanan iddianamede, sanıklara yöneltilen suçlamalar arasında Danıştay saldırısı ve Cumhuriyetgazetesinin bombalanmasının da yer aldığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin tarafından açıklandı. Ancak Danıştay’a saldırı […]

Alper Görmüş

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Ergenekon iddianamesiyle ilgili açıklamalar yaptığı gün (14 Temmuz Pazartesi), Medyakronik‘te yer alan bir haber şu cümlelerle başlıyordu:

“Ergenekon soruşturmasının tamamlanan bölümüne ilişkin hazırlanan iddianamede, sanıklara yöneltilen suçlamalar arasında Danıştay saldırısı ve Cumhuriyetgazetesinin bombalanmasının da yer aldığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin tarafından açıklandı. Ancak Danıştay’a saldırı davası görülürken hem sanıkların hem de Cumhuriyetgazetesi avukatlarının soruşturmanın bu yönde genişletilmesi talebi her seferinde, ‘sonuca etki etmeyecek’ gerekçesiyle reddedilmişti. Cumhuriyetgazetesinin avukatı Bülent Utku, şu anda Yargıtay aşamasında bulunan dava sırasında her seferinde ‘eksik soruşturma’ yapıldığını dile getirdiklerini belirterek açıklanan iddianamenin bunun kanıtı olduğunu söyledi. Engin’in açıkladığı iddianameyle ortaya yeni sanıkların çıkmış olacağını belirten Utku, savcıların suçlamalarını delillendirebilmesi halinde bu sanıkların da aynı dosyada yargılanacaklarını söyledi.”

Danıştay saldırısının, ilk anda göründüğünün tersine bir “dinci” saldırı değil de “Ergenekon eylemi” olduğuna dair kuşkular başlıca iki veriye dayandırılıyordu.
Birincisi: Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan bu eylemden önce gerçekleştirilen Cumhuriyetgazetesine bomba atılması eyleminin de failiydi; bu, yargı kararıyla da kesinleşmiş bir bilgiydi.
İkincisi: Cumhuriyet’e atılan el bombaları, bu eylemden bir ay kadar sonra Ümraniye’de ele geçirilen “Ergenekon bombaları” ile aynı kafiledendi.

Bu ikinci veri, birincisi gibi yargı kararına bağlanarak kesinleşmiş değildi. Fakat defalarca tekrarlandığı halde hiçbir şekilde tekzip edilmemişti. Üstelik “Ergenekon’a soğuk” gazetelerde de bilginin doğru olmadığı yönünde hiçbir haber çıkmamıştı; onlar bilgiyi görmezlikten geliyor, fakat “yanlış” da demiyorlardı. Nitekim, 14 Temmuz’da bu sitede okuduğunuz Ahmet Şık imzalı haberde, Şık’ın konuştuğu Cumhuriyetgazetesi avukatı da bu bilginin yanlış olduğuna dair bir şey söylemiyordu.


İlk kez İbrahim Yıldız

Ümraniye’de ele geçirilen Ergenekon bombaları ile Cumhuriyet‘e atılan bombaların ilişkili olduğu bilgisi ilk kez, Ergenekon iddianamesinin açıklandığı 14 Temmuz’da, CumhuriyetGazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız tarafından sorgulandı. Yıldız’ın konuya ilişkin olarak verdiği bilgiler şöyle:

“Şimdi bir tez de biz söyleyelim: Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyetgazetesine atılan bombalar aynı seriden değiller. Diğerlerinden farklı olarak biz bu tezin verilerini de açıklayalım.

“1. Ümraniye’de ele geçirilen el bombalarının her birinin seri numaraları, polis ve ekspertiz tutanaklarında tek tek, ayrıntılı olarak yazılı. Bu tutanaklar gizli de değil. Danıştay davası dosyasında yer alıyor. Nitekim, aynı tutanaklar –pek muhtemel olarak- Ergenekon soruşturma dosyasında da bulunacak. Aynı durum, Cumhuriyet gazetesine atılan toplam üç adet el bombası için de geçerli. Gazeteye atılan bombaların seri numaraları da belli.

“2. Bombaların karşılaştırmalı olarak incelenmesine ilişkin Emniyet Müdürlüğü Bomba Merkezi’nin raporu da alenileşmiş olarak dosyalarda bulunuyor.

“3. Bütün bu tutanak ve inceleme raporlarının gösterdiği bir şey var. Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların (üç adet) ne birbirleri arasında ve ne de Ümraniye’de ele geçirilen toplam 27 adet bombayla bu üç bomba arasında seri numarası benzerliği var.

“O halde şu soru akla geliyor: Nasıl oldu da, bombaların aynı seriden olduğu bilgisi yayıldı ve kamuoyunda artık tartışılmaz bir gerçek haline dönüştü?”


Cumhuriyet
: 1 Şubat 2008

Gerçek bu kadar yalınsa, İbrahim Yıldız sorusunda son derece haklı: Gerçekten de, nasıl olmuştu da “bombaların aynı seriden olduğu bilgisi yayılmış ve kamuoyunda artık tartışılmaz bir gerçek haline dönüşmüştü?”

Bir kere hemen söyleyelim, gerçek sadece “seri numaraları” üzerinden giderek anlaşılacak kadar “yalın” değil. Öyle olsaydı, 1 Şubat 2008’de Cumhuriyet‘te şu birinci sayfa haberini okuyabilir miydik?

‘Bomba Bilgi Merkezi’ne ulaşan olaylara ilişkin raporda, Cumhuriyet’e 10 Mayıs’ta atılan bombayla, Ümraniye’de bulunan iki adet bombanın aynı model olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet’e atılan bombanın kafile numarası ‘KF MKE-173 9-85 ‘, Ümraniye’dekilerin ise ‘KF-MKE1-169 5-85’ olduğu belirtildi.”

İbrahim Yıldız, bu yöndeki haberleri kullanan meslektaşlarına çatarken tabii ki kendi gazetesinin haberini hatırlatmıyordu. Yıldız’ın yazısında çok dikkat çekici bir nokta vardı: Hep “seri numarası”ndan söz ediyor, “model” ve “kafile”den hiç söz etmiyordu, ki 1 Şubat 2008 tarihli haber tümüyle “model” ve “kafile” benzerliği üzerine kurulmuştu.

İnternetten uzun uzun araştırdım, konuya ilişkin haber ve yorumların çok büyük bir bölümü de “model” ve “kafile” benzerliği üzerine kurulmuştu. Bu durumda İbrahim Yıldız ne yapmış oluyordu? Bu aşamada ben bir şey söylemek istemem, çünkü bu askeri terimler konusunda yeteri kadar bilgi sahibi değilim, öğrendiğimde belki daha kesin bir değerlendirme yapabilirim. Fakat bu aşamada, İbrahim Yıldız’ın yazısını, tıpkı benim gibi 1 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyethaberinin eşliğinde okuyan Fehmi Koru’nun (Yeni Şafak, 15 Temmuz) yorumunu aktarabilirim. Şöyle diyor Fehmi Koru:

“`Model`ve `kafile’ benzerliği aidiyeti belirliyor, seri ise bu tür bombalar için kullanılan bir deyim değil. Demek ki, neymiş? Cumhuriyetyönetmeni, benzerlik açısından esas önemli olan yönleri göz ardı etmiş; geçmişte doğrusunu haberleştirdikleri halde…”

Yıldız’ın yazısının başka sorunları

İbrahim Yıldız’ın yazısının başka sorunları da var. Mesela şu bilginin kendisine yazının sonunda ve epeyce düşük profilden yer bulması gibi:

“Kamuoyunun gündemine gelmeyen bir bilgiyi de ekleyelim. Cumhuriyetgazetesine atılan bombalardan bir tanesi ile (10 Mayıs 2006 tarihinde atılan ve fakat patlamayan ikinci bomba) Eskişehir’de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin seri ve kafile numaralarının bire bir aynı olduğu tarafımızdan tespit edilmiş ve bu tespit soruşturmayı yürüten savcıların bilgisine iletilmiştir.”

E, oldu mu şimdi? Sen kalk Ergenekon bombalarıyla Cumhuriyet‘e atılan bombaların alâkasız olduğunu söyleyen bir yazı yaz, sonra da şu anda Ergenekon soruşturmasında tutuklu bulunan emekli bir binbaşının evinde bulunan bir bombanın kendi gazetene atılan bombanın “aynısı” olduğunu bu kadar düşük bir profilden kaleme al.

Bu paragraf, İbrahim Yıldız’ın şu soruları da cevaplamasını gerektiriyor:
1. Bu bilgiyi “savcıların bilgisine” ilettiniz de neden okurlarınızın bilgisine iletmediniz?
2. Bu kadar karmaşık ve teknik bir konu “tarafınızdan” nasıl tespit ediliyor?

Yorum yazın

Arşivler

© HaberVesaire 2016