Gündem

Türkiye, Gürcistan’a savaş ortasında tank gönderdi

Yazan: Mustafa Alp Dağıstanlı

Arabuluculuk rolüne soyunan Türkiye’nin savaşan taraflardan birine ağır silahlar göndermesinin açıklaması nedir?

Türkiye, 9 Ağustos’ta, yani Mihail Saakaşvili Güney Osetya’ya saldırdıktan bir gün sonra, Rus uçaklarının Gori şehrini vurduğu gün Gürcistan’a onlarca tank ya da zırhlı araç gönderdi. Tırlara yüklenmiş ve üzerleri brandalarla örtülmüştü, ama tabii savaş araçları olduğu net olarak anlaşılabiliyordu. Sarp sınır kapısından Gürcistan’a girdiler.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Cumhuriyet tarihinin en büyük kalkınma projesi” olarak takdim ettiği sahil yolundan güpegündüz geçen savaş araçlarını Hopalılar gördü. “Geceyarısı da geçti mi, kaç tane geçti bilmiyoruz” diyorlar.

Konuştuğum Hopalılardan ve onların konuştuğu Gürcülerden öğrendiğime göre Posof-Türkgözü sınır kapısından da Gürcistan’a tanklar gönderildi. Sayılarını bilmiyorum.

Hopalılar gördü. Ya Ruslar?

Ne yapmaya gidiyordu bu araçlar? Doğa katliamını “en büyük kalkınma projesi” diye takdim edebilen Başbakan Erdoğan, bunu da, eminim, bölgeye barış ve istikrar götürme projelerinin bir unsuru olarak yutturamaya kalkabilir. Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve Başbakanı Vladimir Putin yutmuş mudur dersiniz? Erdoğan’ın o “tarihi” arabuluculuk ve “barış ve istikrar paktı” hamlesinde, Moskova’daki görüşmelerde acaba hiç sormadılar mı Erdoğan’a, “Ne yapmak istiyorsunuz siz?” diye. Hopalıların gördüğü tankları onların bilmemesi düşünülebilir mi?

Türkiye zor bir coğrafyada yaşıyor, doğru; fakat politikaları, uygulamaları bu zorluğu, komplike durumu yansıtmıyor. Hemen göze batacak riyakarlıkta işler yapıyor. Diplomasinin dolambaçlı yolları ya da jeopolitiğin kurnaz hesapları veya ince stratejik ayarlamalar içinde aranacak ve bulunacak bir şey yok. Basit sorular soralım.

Siz hiç, yangına körükle giden birine itfaiyeci dendiğini duydunuz mu?

Ya da, iki taraf savaşırken, daha önceki silahlandırma çabaları bir yana, tam da savaş sürerken bir tarafa ağır silahlar gönderen birine arabulucu dendiğini duydunuz mu? Böyle biri arabulucu olabilir mi? Öbür taraf, böyle birinin arabuluculuğunu kabul eder mi?

Peki, Allaaşkına söyleyin, bir sıcak savaş durumunda “Yapmayın bu deliliği” diyeceğine, azdırıcı hamleler yapan, silah gönderen bir ülkenin barış ve istikrar istediğine kim inanır?

Strateji!

Sanırım bunları stratejik hesaplarla, stratejik ortaklarının (ABD) hatırına yapıyorlar. Eğer böyleyse, son derece tehlikeli bir şey yapıyorlar; sadece Türkiye ve Kafkasya için değil, burada yaşayan (bu politikalar yüzünden ölen ve ölecek olan) insanlar için çok fena bir şey yapıyorlar.

Ve bu insanlara bu kötülükleri, çok önem verdikleri “stratejik derinlik” gibi hegemonya düşkünü jeopolitik hesapları herşeyin üzerinde gördükleri için yapıyorlar. Fakat, belki de tam bu güç olma hırsı yüzden bunun nasıl bir stratejik sığlık yarattığını göremiyorlar.

Rusya’nın cevabını beklemeye gerek yoktu; Gürcistan Güney Osetya’ya saldırdığında artık başka bir stratejik safhaya girildiği ayan beyan ortadaydı. Bundan sonraki tırmanma, bir hafta içinde ABD’den gelen tepkiler ve füze kalkanı projesinde Polonya’yla mutabakata varmasının şimdilik gösterdiği gibi, keskin bir cepheleşmeye gidiyor. Bu durumda ne yapmayı düşünüyor Türkiye ve AKP hükümeti? Tank göndermek, en azından, tehlikeli ipuçları gösteriyor: Türkiye’yi de bir cephe ülkesi haline getirmek. Ne pahasına olursa olsun bundan uzak durmak gerekir.

Avrupa bile bölünmüş durumda. ‘Yeni Avrupa’, yani Polonya, Baltık ülkeleri gibi eski Sovyet bloku üyeleri bu cepheleşmede üstelik gayet keskin bir şekilde ABD’nin ve Saakaşvili’nin yanında yerlerini aldı. ‘Eski Avrupa’nın merkez ülkeleri ise, yani Almanya, Fransa, İtalya bu cepheleşmenin önüne geçmek istediklerini gösterdi. Bunların içinde, bizim Başbakan kadar barış, barış diye atıp tutan ama savaş hamleleri yapan bir kişi bile yok.

Erdoğan “tatildeyken”

Yoksa, Erdoğan’ın haberi yok muydu Gürcistan’a tank gönderildiğinden? “Örtmenim, ben Bodrum’da tatildeyken olmuş, hem otelin etrafını da örtülerle çevirtmiştik bir şey göremedim valla” mı diyecek?

Yoksa, ABD ‘istedi’ ve yapmak zorunda mı kaldı hükümet de? Yoksa, ABD’ye itiraz hakkını İran’a saldırı zamanında mı kullanmayı düşünüyor hükümet?

Yoksa, “Bunlar Nato tanklarıydı” mı diyecekler? Peki, tam da bu zamanlamayla tank göndermenin ne demek olduğu düşünülemez miydi?

Yoksa akıl, zeka, izan, vicdan ve samimiyet yok mu? Yok. Ama başkasının stratejisiyle gerdeğe girip bölgesel güç olma hırsı var; ona diyecek yok.

Yorum yazın