Bağımsız müzik üretimi ağırlıkla İstanbul’da devam ederken, İzmir’de alternatif sahne kültürü gelişiyor. Bağımsız müzisyenlerin ve dinleyicilerin buluşabildiği bu küçük ama etkili sahneler, doğrudan iletişime ve düşük maliyetli organizasyonlara dayanıyor. Kimi zaman küçük barlar, kimi zaman atölyeler ya da bodrum katları bu üretime ev sahipliği yapıyor.
“İzmir’de bir sahne kültürü oluşuyor ama dağınık”
İlk albümlerini önümüzdeki günlerde dinleyiciyle buluşturacak olan Dayılar grubunun gitaristi Efe Gülpınar, İzmir’de üretim yapmak konusunda iyimser ama temkinli. Sahne olanaklarının hâlâ sınırlı olduğunu, ancak alternatif müziğe olan ilginin giderek arttığını söylüyor: “İzmir’de konser verecek alan bulmak her zaman kolay değil. Ama burada dinleyici müziğe katılmak istiyor. Bir şeyin parçası olmak istiyor. İstanbul’daki o ‘seyirci olma’ hali burada daha az. Müzik daha çok etkileşimli bir şey hâline geliyor.”
Gülpınar’a göre büyük organizasyonların eksikliği bir yandan zorlayıcı ama bir yandan da yaratıcı özgürlük sağlıyor: “Mekanlar küçük, imkânlar sınırlı ama baskı da az. Ne çalacağımızı, nasıl duracağımızı kimse dikte etmiyor.”

“İstanbul sahnesi şişirilmiş, ben orada olmak istemiyorum”
İzmir doğumlu müzisyen Burkut Kum (sahne adıyla KUM), Türkiye’nin alternatif müzik sahnesinde kendi yolunu çizen isimlerden biri. Ona göre İzmir’deki küçük sahneler, maddi kaygılarla biçimlenmiş büyük organizasyonların baskısından uzak: “İstanbul’da belli bahçelerde, belli isimler döndürülüp duruyor. Bu sanat değil, satış stratejisi. O yüzden büyük sahnede olmak istemiyorum zaten.”
KUM, İzmir’de üretim yapmanın kendisi için daha sahici olduğunu vurguluyor: “Burada hâlâ her şey kirlenmemiş. Organizasyonlar aksıyor olabilir ama en azından sahneye çıkınca derdini anlatacak bir yerin var. Hesapla değil sözle ilerliyorsun. İzmir bu açıdan bana daha özgür hissettiriyor.”

“Mekân çok değil ama dinleyici hazır”
Bu sahne kültürünün doğuşunda küçük ama istikrarlı iş yapan mekânlar da etkili. Bornova’daki Cliff Venue, son yıllarda alternatif müzisyenlerin sahne aldığı birkaç bağımsız mekândan biri. Mekân sorumlusu Sirmen Erışık, burayı “bir paylaşım alanı” olarak tanımlıyor: “İzmir’de üretim yapan ama görünür olmayan çok sayıda grup var. İstanbul’a gitmeden de iş yapılabilir. Bu şehirde insanlar müziği dinlemeye değil, deneyimlemeye geliyor.”
Erışık’a göre mekanlar sınırlı ama izleyici daha ilgili: “Burada sahne almak daha kolay çünkü dinleyici aç. Az ama yoğun bir ilgi var. Kendi sahnesini kurmak isteyen biri için İzmir hâlâ verimli bir yer.”

Alternatif müziğe alan açmak mümkün mü?
İzmir’in alternatif sahnesi hâlâ kırılgan ve dağınık. Mekân sayısı sınırlı, organizasyonlar çoğu zaman kişisel çabalarla yürüyor. Ancak bu kırılgan yapı, aynı zamanda müziğin biçimlenme sürecine daha fazla özgürlük tanıyor. İzmir’deki müzisyenler, tam da bu boşlukta kendi alanlarını açıyor.
Kimi zaman bir bodrum katı, kimi zaman 40 kişilik bir salon bu üretim için yeterli oluyor. Ve belki de alternatif müzik, tam da böyle bir yerden başlıyor: küçük ama gerçek bir yerden.

Yorum yazın