Gündem Politika Uluslararası politika Yorum Analiz Görüş

İsrail-İran savaşının ilk 48 saatinde yaşananlar ve bölgedeki olası gelişmeler

Yazan: Bahri Ak

İsrail’in “Yükselen Aslan Harekatı” adıyla başlattığı saldırılarla, 13 Haziran’da Tahran başta olmak üzere İran’ın altı farklı şehrine füze yağdı. İsrail, İran’ın nükleer programına karşı yürüttüğü operasyonların büyük kayıplar verdirdiğini duyurdu. İran, bu saldırılara karşı “Gerçek Vaat 3” adlı intikam operasyonunu başlatarak İsrail’e balistik füzelerle yanıt verdi. Bölgedeki gerginlik, özellikle İran’ın nükleer programı ve İsrail’in güvenliği üzerindeki tehdit algıları nedeniyle tırmanmaya devam ediyor. Diplomasinin aktif olduğu bu ortamda, bölgesel ittifaklar ve küresel güçler devreye girerken, askeri çatışmaların küresel ekonomik ve insani etkileri derinleşebilir. Gerilim, Orta Doğu’da büyük bir savaşa dönüşme potansiyeli taşıyor.

- A +

13 Haziran saat gece üç buçuğa doğru İran’ın kalbi Tahran füze yağmuruna tutuldu.Başkent Tahran dahil en az altı şehirde saldırılar yapıldı. İsrail ordusu, İran topraklarındaki saldırıların sürdüğünü açıkladı. İran devlet medyası saldırıda Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami‘nin öldüğünü bildirdi. Buna ek olarak eski İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi ve İslami Azad Üniversitesi Rektörü Muhammed Mehdi Tehranchi‘nın Tahran’daki saldırıda hayatını kaybettiği belirtildi İran, Devrim Muhafızları’nın hava kuvvetleri komutanı Amir Ali Hajizadeh‘nin öldürüldüğünü de doğruladı.

Akabinde ABD Başkanı Donald Trump İsrail’in arkasında dururken, “İran’ı çok kez uyardık ama dinlemedi” açıklamasıyla tehditlerine devam etti. Saldırının neredeyse ilk 24 saati İran hiç cevap veremezken herkesin aklına o soru takıldı “İran kağıttan kaplan mıydı?” bu soruyu sorduk çünkü İsrail’in gizli istihbarat servisi Mossad İran’ı özellikle başkent Tahran’ı küçük bir İsrail kasabasına çevirmiş ajanları şehirde cirit atıyordu. Reuters haber ajansına konuşan bir İsrail güvenlik yetkilisi, Mossad komandolarının İran içinde bir süredir operasyonda olduğunu açıkladı. Aynı yetkili, İsrail’in Tahran yakınlarında saldırı için drone tesisi kurduğunu da iddia etti. 7 Ekim 2023’ten itibaren İran ve İsrail arasında sürekli füzeler ateşlendi lakin İran’ın gerek askeri alt yapısı gerekse ekonomik gücü İsrail’e fazla kafa tutacak ve hasar verebilecek seviyede gözükmüyordu.

14 Haziran’ın akşamına doğru Hamaney’den çok sert karşılık geldi. Tel Aviv dahil birçok İsrail kenti füze yağmuruna tutuldu, çok sayıda bina hasar alırken insanlar sığınaklara yöneldi. Netanyahu misli ile karşılık verilecek açıklaması yaparken iki ülkenin de birbirine çok sayıda füze attığı  aktif savaş dönemi resmen başladı.

Saldırıyı ilk başlatan İsrail’in operasyonunun adı olan ‘Yükselen Aslan Harekatı’ ne anlama geliyor ve gerçekten hedefi İran’ın nükleer programlarını durdurmak mı?

Yükselen Aslan operasyonundan görüntüler

Bu soruyu cevaplamak şimdilik zor gibi gözüksede İsrail’in yayılmacı politikaları ve arkasını ABD’ye dayaması, sınır komşusu bile olmadığı İran ile bu kadar uğraşması, Büyük Orta Doğu projesinin son ayağını gerçekleştirip Mezopotamya’da doğudan batıya büyük İsrail devletini kurma planlarının bir parçası gibi görünüyor.

Birçok ülke nükleer güce sahip olabilir ve kendini koruyabilir. Tabii bunu İsrail gibi bir devlet istemeyecektir. Netanyahu’nun bu sözleri de büyük korkusunu ve endişesini ortaya koyar nitelikle: “İran son aylarda daha önce hiç atmamış olduğu adımları atarak, zenginleştirilmiş uranyumu silah haline getirmeye çalışıyor. Durdurulmazsa, İran çok kısa bir sürede nükleer silah üretebilir. Bir yıl olabilir. Birkaç ay içinde, bir yıldan daha kısa bir sürede olabilir. Bu, İsrail’in varlığı için açık ve mevcut bir tehlikedir.”

Gelişmelerle birlikte, Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı ikinci bir emre kadar kapatıldı. Orta doğu’da ki birçok ülke hava sahasını kapattı. Hava yolu şirketleri bölge ülke seferlerini askıya aldı.

İsrail’in Yükselen Aslan Harekatı’na İran’dan yanıt geç de olsa geldi. İran Gerçek Vaat 3 adlı operasyonunu başlattı ve ağır bir intikam alacaklarını devlet başkanı Ayetullah Ali Hamaney “Şeytani ve kanlı ellerini İran’a yönelik bir suçta kullandığını” ve “kendisinin de acı bir kader yaşayacağını” belirtti.

İran, Tel Aviv’i balistik füzelerle vurdu

İsrail ordusu sözcüsü Effie Defrin, İran’ın İsrail topraklarına doğru yaklaşık 100 SİHA fırlattığını açıkladı. İsrail basınına göre bu saldırı tümüyle püskürtüldü. Lakin gerçek bu değildi. Tel Aviv başta olmak üzere İsrail’in pek çok noktası balistik füzelerle vuruluyor ve halk sığınaklara kaçıyordu. Saldırılar sonucu şehirde bazı devlet binaları ve yerleşim alanları enkaza döndü. İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe aşıldı ve füzeleri engellemekte yetersiz kaldı.

Bu yazıyı yazarken iki ülke birbirlerinin stratejik şehirlerini durmaksızın bombalamaya devam ediyordu. İran Hürmüz Boğazı’nın bir bölümünü kapattı ve İsrail’in önemli limanlarından Hayfa’yı balistik füzeler ile vurdu. Anlaşılan o ki herkesin kağıttan kaplan dediği İran karşılık vermeye başlamış birçok kişiyi şaşkına çevirmişti. Bu saldırılar geçmişte yaptığı saldırılara benzemiyordu çünkü o saldırılar yetersiz kalıp Demir Kubbe tarafından engelleniyordu.

Tüm bunlar olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan büyük bir diplomasi atağı geldi. Sırası ile ABD Başkanı Trump, Suud Velihat Prens Selman, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Ürdün Kralı Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es- Sisi Pakistan Başbakanı Şahbaz – ı Şerif ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Eş Şara ile telefonda görüştü.

İran ve İsrail bu saldırıları karşılıklı olarak ne kadar devam ettirebilir tahmin etmesi epey güç ancak ilk 48 saatte yaşananlardan yola çıkarsak iki ülkenin de durmaya pek niyeti yok.  İran yakın zamanda bölge ittifaklarından destek almak durumunda kalabilir. Ancak ne Lübnan’ın ne de Irak’taki Haşt-i Şabi birliklerinin İran’a destek verecek gücü yok. Bu durumda küresel bir desteye ihtiyaç duyabilir bu ülke de Çin olabilir. Donald Trump’ın ise İsrail’e koşulsuz desteğini ne kadar sürdürecek göreceğiz. İç cephesine bakacak olursak kendisine ciddi anlamda tepki var. Çünkü Trump seçimi Orta Doğu’ya barış getirme ve Amerika’yı bölgeden çekme vaatleri ile kazanmıştı. Şu anda hiç barış yanlısı gibi gözükmesede sağı solu belli olmayan bir kişiden söz ettiğimizi unutmayalım. İran saldırılarını sürdürüp İsrail’i bir şekilde zayıflatırsa, Trump ve Netanyahu bir anlaşma masasına oturmak zorunda kalabilir.

Bölgedeki Olası Gelişmelere Bir Bakalım

a) Askeri Gerilimlerin Tırmanması:

İsrail ve İran arasındaki gerilim daha da derinleşebilir. İran’ın, özellikle Hizbullah ve Filistinli grupları geçmişte kullanarak İsrail’e karşı başlattığı karşı saldırılar İsrail’e ciddi zararlar vermişti. Son bir yılda ise İran’ın bölgedeki gücü Hizbullah’ın lideri Nasrallah’ın ve Hamas’ın üst düzey komutanlarının öldürülmesi ile zayıflamıştı. Ancak tüm bunlar olsa bile İran’ın varlığı İsrail için her daim tehdit olacaktır. Bu tehdidin bir meskun mahal çatışmasına dönmesi olası değil ama füze saldırıları karşılıklı sürmeye devam edecektir.

b) Nükleer Tehdit:

İran’ın nükleer programına hız vermesi, özellikle Batı dünyası tarafından büyük bir tehdit olarak görülüyor. Halihazırda İsrail’in başlattığı saldırıda kendilerinin açıkladığı üzere İran’ın nükleer tehdidi ve uranyum zenginleştirme programlarını sürdürmesi gerekçe gösteriliyor. İran, bu ortamda nükleer programlarını zenginleştirmeye devam ederse bölgedeki gerilim hız kesmeden devam edecek.

İsrail'in hedef aldığı Natanz nükleer santrali

İsrail’in hedef aldığı Natanz nükleer santrali

c) Bölgesel İttifakların Gelişmesi:

İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır gibi Arap ülkeleriyle olan ittifaklarını güçlendirmeye devam edebilir. Bu ülkeler, İran’ın nükleer kapasitesini ve bölgedeki askeri varlığını tehdit olarak görüyor. Suudi Arabistan, özellikle İran’ın nükleer tehdidi karşısında, İsrail ile olan ilişkileri daha da normalleştirebilir. İran ise Çin, Rusya ve Kuzey Kore gibi ülkeler ile bir ittifak yapabilir.

d) Uluslararası Tepkiler:

ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi küresel aktörler, bölgedeki gerilimlere yönelik diplomatik çözüm önerileri geliştirmeye çalışacaktır. Ancak, İsrail ve İran arasındaki stratejik çıkarlar oldukça farklı olduğu için, diplomatik çözümler zor olacak. ABD, İsrail’in güvenliğini her zaman desteklemekte, ancak İran ile yapılan nükleer müzakerelere de önem veriyor.

e) İnsani Durum ve Ekonomik Etkiler: 

Bölgedeki çatışmalar, büyük bir insani kriz yaratabilir. Suriye ve Lübnan’daki siviller, artan hava saldırıları ve kara operasyonları nedeniyle daha fazla mağdur olabilir. Ayrıca, Gazze’deki insani durum da ağırlaşacaktır. Küresel ekonomik etkiler de göz ardı edilemez. Petrol fiyatları, Ortadoğu’daki gerilimlerle birlikte artabilir ve küresel enerji piyasalarında dalgalanmalara yol açabilir.

Sonuç

İsrail ve İran arasındaki gerginlik, bölgesel bir savaşa dönüşme potansiyeline sahip. İran’ın nükleer kapasitesinin arttığı ve bölgedeki müttefikleriyle daha yakın işbirliği yaptığı bir ortamda, İsrail’in askeri operasyonlarının daha da artması ve karşılıklı misillemelerin devam etmesi olası. Diplomasinin rolü önemli olmakla birlikte, askeri çözüm her iki taraf için de yüksek bir risk taşıyor.

Yorum yazın