Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2022–2023 tiyatro sezonunda toplam seyirci sayısı bir önceki yıla göre yüzde 15,2 artarak 6 milyon 279 bin 512 kişiye ulaştı. En dikkat çekici artış ise yüzde 25,1 ile çocuk oyunlarında yaşandı. Ancak aynı dönemde sahnelenen eser sayısı yüzde 1,7 azaldı. Bu çelişki, tiyatroya olan ilginin artış gösterdiği fakat yapım sayısında düşüş yaşandığı anlamına geliyor.
Ancak burada dikkat çeken bir diğer unsur, bu artışın pandemi dönemi sonrası toparlanma sürecine dayanması. Zira 2018–2019 sezonunda, pandemiden hemen önce tiyatro seyirci sayısı 7 milyon 899 bin 625 kişiydi. Bugün ulaşılan 6 milyon seviyesinin, hala pandemi öncesi düzeyin altında olduğu görülüyor. Bu durum, son dönemdeki artışın göreceli olduğunu ve tiyatro sektörünün pandemiden önceki seviyelere dahi tam olarak ulaşamadığını gösteriyor.

Fisun Eşki
İlgi büyük, fakat eşit dağılmıyor
Tiyatro Kooperatifi’nin genel sekreteri Fisun Eşki’ye göre tiyatroya gösterilen ilgi, daha çok büyük salonlarda oynanan, popüler isimlerin yer aldığı prodüksiyonlara yönelmiş durumda. Bu durum, tiyatro sanatının genel anlamda yaygınlaştığını değil, belirli yapımların dikkat çektiğini gösteriyor. Fisun Eşki, “2024–2025 sezonunda küçük ve orta ölçekli tiyatrolarda seyirci sayısında ciddi bir düşüş gözlemliyoruz” diyerek bu ayrımı net şekilde ortaya koyuyor.
Gerçekten de büyük performans merkezlerinde düzenlenen yapımlarda televizyon oyuncularının sahneye çıkması, izleyicinin ilgisini çekiyor. Bu da İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Burcu Halaçoğlu’nun da ifadesiyle, “ekran seyircisinin geçici bir biçimde tiyatro salonlarına taşınması” anlamına geliyor. Ancak bu ilginin uzun vadeli tiyatro seyircisine dönüşüp dönüşmeyeceği henüz net değil.

Burcu Halaçoğlu
Gençleri kazanmak geleceği kazanmaktır
Tiyatronun geleceği, genç izleyicilerle kurulacak bağa bağlı. Tiyatroyla çocuk yaşta tanışan bireyler, ileriki yaşlarında da sanatla bağlarını koruyor. Bu yüzden çocuk ve gençlik tiyatrolarına yapılan yatırımlar, sadece bugünü değil, yarını da inşa ediyor.
Fisun Eşki, bu noktada Türkiye’de gençler için üretilen tiyatro içeriğinin yeterli olmadığını belirtiyor: “Gençlik tiyatrolarına özel teşvikler sağlanmalı, çünkü bu alanda ciddi bir eksiklik var.”
Öte yandan Halaçoğlu, tiyatronun gençlere ulaşmak için farklı mekanlara taşınması gerektiğini savunuyor: “Tiyatroyu sadece salonlara hapsetmeyip, sokaklara ve kamusal alanlara taşımalıyız.”
Avrupa’daki örneklerde gençlik tiyatrosu okullarla iş birliği halinde yürüyor. Türkiye’de de benzer projelerin yaygınlaştırılması, gençlerin tiyatroyla daha kalıcı bağ kurmasını sağlayabilir.
Sanatın değil, sistemin krizi
Tiyatro yalnızca bir sanat formu değil, aynı zamanda bir ekonomik ekosistem. Ancak özel tiyatrolar, Türkiye’de halen “tacir” statüsünde değerlendirildiği için vergi yükü altına giriyor. Fisun Eşki, bu durumun özel tiyatroların sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini belirterek tiyatronun kamusal bir faaliyet olarak tanınmasını ve özel destek mekanizmalarının artırılmasını öneriyor.
Önerilen yapısal reformlar arasında vergi indirimleri, SGK teşvikleri, enerji giderleri için kamu desteği ve bağış sistemlerinin güçlendirilmesi yer alıyor. Bunlar olmadan küçük tiyatroların ayakta kalmasının zor olduğu belirtiliyor.
Tiyatronun toplumsal gücü
Tiyatro, yalnızca bir sahne sanatı değil, aynı zamanda toplumsal değişim aracı. Fisun Eşki’ye göre, sahnede anlatılan her yerli hikaye, seyircide empati ve farkındalık yaratıyor. Özellikle toplumsal meseleleri ele alan oyunların genç izleyici kitlesinde daha fazla karşılık bulduğunu söylüyor.
Bristol Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, aynı anda aynı hikayeyi izleyen kişilerin kalp atışları senkronize hale geliyor. Bu fiziksel uyum, anlatının seyirciler üzerinde ortak duygular yarattığını gösteriyor. Araştırmaya göre, görsel ve işitsel unsurlar değişse bile, tek başına anlatı izleyicilerin kalp ritimlerini eş zamanlı hale getirebiliyor.
Geleceğin sahnesi: Teknolojiyle birlikte
Tiyatro da çağın getirdiği teknolojik değişimden etkileniyor. Yapay zeka, dijital ışıklandırma ve interaktif sahne teknikleri artık birçok yapımın parçası. Ancak Fisun Eşki, teknolojinin sanatı araçsallaştırmaması gerektiğine dikkat çekiyor: “Bu araçlar oyunun hizmetinde olmalı, oyunun yerine geçmemeli.”
Öte yandan, ekonomik belirsizlikler ve politik baskılar, tiyatronun üretim ortamını kırılgan kılıyor. Burcu Halaçoğlu, yaratıcı süreçlerin giderek günü kurtarma odaklı hale geldiğini ve uzun vadeli kültürel üretimin önüne geçtiğini ifade ediyor.
Alkışlar kalıcı olsun
Tiyatroda seyirci sayısı, pandemi sonrası toparlanmayla birlikte bir artış gösteriyor gibi görünse de, asıl mesele bu ilginin ne kadar kalıcı ve kapsayıcı olduğu. Tiyatro Kooperatifi’nden Fisun Eşki’nin de belirttiği gibi, yapısal düzenlemeler olmadan sadece geçici ilgiyle ayakta kalmak mümkün değil.
Yorum yazın