Genel

Boşanma “ilginç” olunca özel hayat kriteri geçersizleşir mi?

Yazan: [email protected]

Alper GörmüşGazetelerimizin, “Ünlülerin özel hayatı olmaz, çünkü onlar artık kamuya mal olmuşlardır” uydurmasının keyfini en fazla çıkardığı alanlardan biri de ünlülerin boşanması alanı… Fakat bir boşanmanın haber olması için ille de bu uydurulmuş meşruiyet sınırının içinde olması gerekmiyor. Yani, boşanan tarafların ünlü olmasına dahi gerek yok; boşanma “ilginç” olsun yeter. Sabah muhabirleri, biri ünlü, biri […]

Alper Görmüş

Gazetelerimizin, “Ünlülerin özel hayatı olmaz, çünkü onlar artık kamuya mal olmuşlardır” uydurmasının keyfini en fazla çıkardığı alanlardan biri de ünlülerin boşanması alanı… Fakat bir boşanmanın haber olması için ille de bu uydurulmuş meşruiyet sınırının içinde olması gerekmiyor. Yani, boşanan tarafların ünlü olmasına dahi gerek yok; boşanma “ilginç” olsun yeter.

Sabah muhabirleri, biri ünlü, biri ünsüz ama ikisi de “ilginç” iki boşanma haberi getirmişler yazı işlerine… Sonuç, 28 Nisan tarihli Sabah gazetesinin yan manşetine şu surette yansımış:

İki ilginç boşanma öyküsü / 1. Aldatma için ağır tazminat… / 2. Psikologa gizli bilgi davası…”

Birinci haberden, İzmir’de özel bir hastanenin ortağı olan bir doktorun karısının, kocasının kendisini bir hemşireyle aldattığı iddiasıyla hakkında boşanma davası açtığını öğreniyoruz. Doktorun eşi, tam 1.5 milyon YTL tazminat ve 5 bin YTL aylık nafaka istiyormuş. Haberin devamında başka şeyler de öğreniyoruz: Kadının doktoru hemşireyle yatağında bastığını ve bu eylemi nedeniyle darp edildiğini, falan…

İkinci haber de ünlü bir profesöre ilişkin… Profesör, iki kızının psikologunu, kızlarından elde ettiği gizli bilgileri boşandığı eşine vermekle suçlamış. Profesör, eski eşinin bu bilgileri, açtığı “velayetin kaldırılması davası”nda kullanmasını gerekçe göstererek psikolog hakkında dava açmış.

Zygmunt Bauman, Metis Yayınları’ndan çıkan “Siyaset Arayışı” adlı kitabında, özel hayatların kamusallaştırılması sürecine ilişkin olarak şu ilginç saptamayı yapıyor:

Merak uyandırmış ya da uyandırabilecek ne varsa onu kamusal hale getirmek, artık, ‘kamu çıkarına olma’ fikrinin merkezi olup çıktı. Kamusal hale getirilmiş her şeyin merak uyandıracak ölçüde cazip bir biçimde teşhir edilmesini sağlamak da ‘kamu çıkarlarına iyi hizmet etme’nin ana ölçütü oldu.”
Tam bizimkilerin yaptığı gibi yani… Bizimkiler, Bauman kadar “afili” cümleler kuramasa da onların da benzer cümleleri var. Birini yukarıda aktardım: “Ünlülerin özel hayatı olmaz…” Öbürü de şu: “Biz, halkın haber alma hakkının gereğini yerine getiriyoruz…”

Türkiye Cumhuriyeti’nde mahkemelerin kamuya açık olmasının bu ölçüde istismar edildiği başka bir alan var mıdır acaba? Bu serbestiyetin verdiği hakla uzat kafanı içeri, el birkaç not, bak dosyaya…

Öğrendiklerin “ilginç” mi? Evet. E, tamam o zaman, artık kim tutar seni?

Yorum yazın