Genel

Dersim’in yitik anıları

Yazan: Sami Mert Eğilmezer

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Salonu, Kültür ve Turizm Bakanlığının da katkılarıyla, 2 Mart Çarşamba akşamı “İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları” isimli belgeselin gösterimine ev sahipliği yaptı. Yönetmenliğini Nezahat Gündoğan’ın üstlendiği belgeseli oyuncu Jülide Kural seslendirdi. Müzikleri Mikail Aslan yaparken, Şevval Sam da kendi bestesini seslendirdi. Nezahat ve Kazım Gündoğan’ın bu belgesel için […]

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Salonu, Kültür ve Turizm Bakanlığının da katkılarıyla, 2 Mart Çarşamba akşamı “İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları” isimli belgeselin gösterimine ev sahipliği yaptı. Yönetmenliğini Nezahat Gündoğan’ın üstlendiği belgeseli oyuncu Jülide Kural seslendirdi. Müzikleri Mikail Aslan yaparken, Şevval Sam da kendi bestesini seslendirdi.

Nezahat ve Kazım Gündoğan’ın bu belgesel için üç yıldır çalışıyordu. Gösterim öncesinde yazar ve yönetmen Sırrı Süreyya Önder, Dersim’de yaşananları değerlendirirken “Bu ülkede her şey olabilirsiniz. Bir tek kendiniz hariç. Bu ülkenin siyasi tarihi kendin olmamayı temellendirmiştir” dediği konuşmasını, “Bu acıların bir daha yaşanmaması dileğiyle ve o günlere olan hasretle” sözleriyle tamamladı.

“Şimdi onlar konuşacak biz dinleyeceğiz”

Ardından konuşmacı olarak kürsüye çıkan yönetmen Nezahat Gündoğan, Dersim’e ‘medeniyet götürme’ adına yola çıkan trenlerin birçok insanla doldurulup geri döndüğünü belirtti. 72 yıldır süren suskunluğun son bulacağına tanıklık edileceğinin altını çizen Gündoğan, sözlerini “Bugüne kadar onlar sustu. Ve yalnızca dinlediler. Şimdi onlar konuşacak biz dinleyeceğiz” diyerek bitirdi.

Nezahat Gündoğan, 1937-38 yılları arasında Dersim yani günümüz Tunceli bölgesinde yaşanan olayları, ailelerinden kopartılıp rütbeli askerlere evlatlık olarak verilen çocukların gözünden beyaz perdeye aktarıyor. Belgesel, olayların birinci dereceden tanıkları olan amca torunları Huriye Aslan ve Fatma İçin’in ailelerinden alınışlarını, evlatlık verilmelerini ve yıllar sonra birbirlerini bulma hikâyelerini yalın bir dille anlatıyor. Tanıkların ağzından röportajlar eşliğinde ilerleyen belgeselde görsel malzemelere de başvuruluyor. Huriye Aslan ve Fatma İçin’in birbirlerini bulmalarına da vesile olan belgeselin sonunda halen kayıp olan ve birbirlerine ulaşamayan kişilerin de isimlerine yer veriliyor.

Dram içinde dram

Dersim’de yaşanan olayların ardından ailelerinden alınan çok sayıda çocuk, önce Elazığ’da toplanıp saçlarının kazıtılması ve kıyafetlerinin değiştirilmesinin ardından asker denetimi altındaki okullarda eğitim görüyorlar. Çocuklar daha sonra, “Türk kültürü” ile yetiştirilmeleri amacıyla Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan ailelere evlatlık veriliyor. Bu dönemde birbirlerinden koparılan amca torunlarından Huriye Aslan Samsun’a, Fatma İçin ise Malatya’da rütbeli askerlere evlatlık veriliyor. Aynı zamanda Fatma İçin’in erkek kardeşi Ergin İçin’in de Bursa’daki bir aileye evlatlık verilmesi ortaya yeni bir dram daha çıkartıyor. Ancak çocuklukları birlikte geçen iki amca torununu birbirlerinden koparamayan tek şey “iki tutam saçları”. İkisi de kazıtılan saçlarından geriye kalan tutamları mendillere sarıp birbirlerine verdikten sonra hayatları boyunca saklamışlar.

Dersimliler’in adetlerine göre küçük kızların kesilen saçlarından bir tutam, gelinlik çağına geldiklerinde kendilerine verilmek üzere anneleri tarafından saklanıyor. Gösterimin sonunda kürsüye çıkan belgeselin yapımcısı Kazım Gündoğan’ın da ifadesiyle “katılım gösteren tüm misafirlerin Dersim’in yitik çocuklarının iki tutam saçından birer tel alıp kendi yüreklerine bağlayarak konser salonundan ayrılmalarını” istemesi de bu iki tutam saça yüklenen anlamı ortaya koyuyor. Galanın sonunda, davetli olarak bulunan Fatma İçin, Ergin İçin ve çocukları salonu dolduran yüzlerce kişi tarafından büyük ilgi gördü.

Fatma İçin’in Tunceli’ye gidip yıllar sonra akrabalarını ve ailesini arama isteği ile başlayan buluşma öyküsü, oğulları ve torunlarının da desteği ile hayata geçmiş. Seneler sonra Tunceli’ye giden Fatma İçin, aynı zamanda orada yaşamını devam ettiren yakınlarından Bursa’ya evlatlık verilmiş olan abisi Ergin İçin’in adresini bulmasıyla 65 yıl süren hasreti bitiyor. Sonuç olarak Fatma İçin ailesine 65 yıl sonra kavuşurken, Huriye Aslan ise 10 yıl sonra ailesini bulabiliyor. Bu buluşma öyküsü mutlu sonla bitiyor. Amca torunları şimdilerde yaşadıklarını ve çocukluklarını yâd edip hasret gideriyorlar.

Dersim’de ne olmuştu?

Dersim, günümüzde Tunceli ilini içine alan bölgenin genel adı. Bu bölgenin etnik yapısını Zazalar, Türkmenler, Kürtler ve Ermeniler oluşturmakla birlikte genel olarak Dersimlilerin dini Alevilik idi. Osmanlı kaynaklarında da bölgenin adı Dersim olarak geçmektedir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de 1935 yılına kadar resmi belgelerde bölge Dersim adıyla anılmıştır. 25 Aralık 1935 yılında çıkartılan 2884 sayılı Tunceli Vilayeti’nin İdaresi hakkındaki kanun ile bölgenin öncelikle ismi değiştirilmiştir. Sadece bölgenin isminin değiştirilmesiyle kalınmamış; Zazaca, Kürtçe ve Ermenice olan çok sayıda köye ve ilçeye ‘Öz Türkçe’ olmadıkları gerekçesiyle Türkçe isimler verilmiştir. Bölgede devlet hâkimiyeti sağlamak ve bölgeye ‘medeniyet’ ve ‘Türklük’ götürmek iddiası ile Dersim üzerinde Türkleştirme çalışmalarına başlanmıştır. Tunceli kanununun hayata geçirilmesiyle Dersim bölgesinde yaşayan bazı aşiretler arasında isyanlar patlak vermiş, bölge de otoriteyi sağlayamayan hükümet, askeri çözümler aramaya başlamıştır. Seyit Rıza önderliğinde ayaklanan çok sayıda aşiret reisi barış antlaşması için Ankara’ya çağrılmış ancak tutuklanmalarının ardından Seyit Rıza’nın da aralarında bulunduğu 6 kişi idam edilmiş, geri kalanı ise çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Askeri harekâtlar 1938 yılındaki ikinci isyana kadar başarısız olurken, harekât sırasında çok sayıda sivil hayatını kaybetmiş, birçok aşiret sürgün edilmiş ve çok sayıda aile Türkiye’nin farklı bölgelerine yerleştirilmiştir. Resmi rakamlara göre 13 bin sivil hayatını kaybederken, resmi olmayan verilerde bu rakamın 40 bin civarında olduğu ifade edilmektedir. 12 bin kişi ise Türkiye’nin çeşitli bölgelerine sürgün edilmiştir. Bu olaylar tarihte ‘Dersim Katliamı’ ya da ‘Dersim İsyanları’ olarak adlandırılmaktadır.

Yorum yazın