Ekonomi Emek

‘Grev isteyen işçinin Türklüğünden şüphe ederim’

Yazan: Ayşe Melisa Özdamar
Paris'te Mart boyunca devam eden grevlerin neden olduğu "çöp krizi", Türkiye'de özellikle hükûmet yanlısı basının ilgi odağıydı. Aynı basın, Türkiye'de grev hakkının neredeyse ortadan kaldırılmış olmasına hiç değinmedi.

Fransa’da işçi grevleri kamu hizmetlerini aksatıp, kentlerde çöp yığınlarına neden de olsa halktan destek gördü. Oysa Türkiye’de grev, işçi için bir hak arama aracı olmaktan neredeyse çıkarıldı. Prof. Dr. Aziz Çelik anlatıyor.

Fransa‘da hükûmetin, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran yasayı meclisten geçirme kararı ülke genelinde protesto edilmiş, Genel Emek Konfederasyonu (CGT) bünyesindeki temizlik çalışanlanın grevi nedeniyle neredeyse tüm Mart boyunca başkent Paris sokakları çöp yığınlarına mahkum olmuştu. Sadece sol eğilimin en büyük sendikalarından CGT değil, Demokratik Emek Konfederasyonu (CFDT ) ile birlikte sekiz etkin sendika ortak eylem kararı alarak yasaya uzun süredir direniyor. 23 Mart’taki grev ve eylemlere 3,5 milyon emekçi katıldı. Bu protesto ve grevler sadece Paris’te değil, ülke genelinde kamu hizmetlerinin yavaşlamasına hatta kimi zaman durmasına neden oluyor.

Grev nedeniyle kamu hizmetlerinin aksaması Fransız halkının yabancı olduğu bir şey değil. Kentin, 1789 Fransız Devrimi de dahil olmak üzere tarihsel bir direniş kültürüne sahip olduğunu söylemek de mümkün. Zaten bir ay boyunca aksayan ulaşıma, yığılan çöplere, benzin kıtlığına rağmen halk da eylemlere destek verdi. Peki Fransa’da hayatın neredeyse bir parçası haline gelen grevler sadece işçi sınıfının gücüyle ya da ülkedeki direniş kültürüyle açıklanabilir mi?

Büyüteci kendi üstümüze çevirirsek, Türkiye’deki işçiler neden Fransa’da olduğu gibi haklarını aramıyor ya da arayamıyor? Sendikaların çoğu neden sessiz?

Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Çelik.

Çalışma Ekonomisi Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik‘e göre, sendikaların grev konusunda aktif olmamasının en önemli nedeni Türkiye’de grev hakkını sınırlayan düzenlemeler. Grev erteleme (yasaklama) uygulaması, greve başvurmayı caydırıyor. Çelik, Türkiye’de sendikalaşmanın az olmasının da grev eğilimini zayıflattığını görüşünde. Aynı şekilde belediyelerde istihdamın büyük ölçüde siyasi karakter taşımasının da kamuda grevi önleyen bir neden olduğunu belirtiyor.

Çelik’in AKP’nin 20 Yılında Emeğin Halleri-Despotik Emek Rejimi Üstüne Yazılar kitabında alıntıladığı, dönemin Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Fuat Erciyes’in 1950’de sarf ettiği “Grev isteyen işçinin Türklüğünden şüphe ederim” ifadesi, Cumhuriyetin ilk yılarından itibaren devletin greve mesafesini gösterir nitelikte.

Cumhuriyet tarihinin en az grev yapılan dönemi: AKP yönetimi

Çelik, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetimindeki döneminin Türkiye’nin en grevsiz dönemi olduğunun da altını çiziyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınladığı çalışma hayatı istatistiklerine göre Türkiye’de 2021’de greve katılan işçi sayısı 519. Bu sayı, grevin yasal olarak tanındığı 1963’ten bu güne en düşük sayı.

Kaynak: Aziz Çelik, Despotik Emek Rejimi Üstüne Yazılar (2002-2022)

Çelik’e göre düşük katılım, işçilerin yaşam koşullarından memnun olduğu anlamına gelmiyor:

“Resmi verilere göre özel sektörde toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı yüzde 6’nın altında. Sendikasızlık grev eğilimimi düşürüyor. Çünkü grev, örgütlü olarak yapılan bir hak arama eylemidir. Greve gidebilecek sendikalar grev mevzuatının engelleri ve zorlukları nedeniyle yasal grev mekanizmasını çok az kullanabiliyor. Türkiye’de grev hakkı 12 Eylül sonrası 1983 yılında kabul edilen yasalarla oldukça sınırlandı ve etkisi oldukça zayıfladı. Türkiye’de grev hakkının önünde ciddi sınırlamalar bulunuyor. Otoriter sendikal mevzuatın belki de en otoriter kısmı greve ilişkin düzenlemelerdir.”

Çelik, greve katılım eğilimin azalmasını diğer en önemli nedenlerinden birini AKP döneminde giderek bir grev yasağına dönüşen milli güvenlik ve genel sağlık gerekçeli grev ertelemeleri olarak tanımlıyor. Adı grev ertelemesi olan bu uygulama günümüzde Cumhurbaşkanı kararıyla yapılıyor.

50 grevin 43’ü milli güvenliği sağlama gerekçesiyle ertelendi

Çelik’in hazırlamış olduğu Türkiye’de Grev Ertelenmeleri Listesi‘nde 1984-2022 arasında grevleri ertelenen 50 işyeri/işletme, toplam 577 bin 393 işçi var. Bu işyerlerinin 27’si özel sektör, 23’ü de kamuya ait. Dönemin hükümetleri tarafından bu grevler milli güvenliği, genel sağlığı, ekonomik ve finansal istikrarı sağlama, şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozmama gibi gerekçelerle ve özellikle son zamanlarda cumhurbaşkanı kararıyla ertelenmiş. Bu gerekçelerden en çok kullanılanı ise milli güvenlik. 50 grevin 43’ü milli güvenlik gerekçesi sunularak ertelenmiş.

Milli güvenlik gerekçesiyle erteleme, grev hakkının nispeten özgür bir biçimde kullanıldığı 1963-1980 döneminde bile Demirel hükûmetleri tarafından istismar edilmiş. Un değirmenleri ve otellerdeki grevler dahi millî güvenliği bozduğu gerekçesiyle keyfi şekilde ertelenmiş.

Köklü devlet hastalığı: Grevfobi

Aziz Çelik’e göre “grevfobi” Türkiye’de köklü geçmişe sahip bir hastalık. Grev hakkının anayasal olarak tanındığı 1961 yılı sonrası dönemden günümüze kadar direncini koruyor. AKP hükûmetleri daha ilk yıllarında, pek çoğu uluslararası standartlara aykırı olan grev sınırlamalarını kaldırmak yerine, temel bir hak olan greve karşı daha fazla cezayı meclise taşıdı. Çelik, grev konusundaki köklü devlet geleneğini AKP’nin de sahiplendiğinin altını çiziyor.

Yorum yazın