Koronavirüs sebebiyle hayatımızda toplumsal, psikolojik ve ekonomik açıdan birçok değişiklik oldu. Her türlü faaliyet evlerden devam ediyor. İşyerlerinde toplantı uygulamaları üzerinden görüşülüyor. Dünyanın dört bir yanındaki öğrenciler eğitimlerini uzaktan tamamlamaya çalışıyor. Ekonomik açıdan şirketler, çalışanlar, hatta devletler bile belirsizlikten etkileniyor. Peki Coronavirüs hayatımızdan çıkıp gittiğinde her şey eskiye dönebilir mi?
“Meslekler, eğitim ve hobiler dijitalleşebilir”
Koronavirüs süresince çoğu insan daha önce hiç kullanmadığı yöntemlerle iletişime geçiyor, uygulamalar indiriyor ve hayatlarına devam ediyor. Sosyolog Aslı Taltekin’e göre koronavirüs sonrası dijitalleşme kaçınılmaz. Taltekin, eğitim söz konusu olduğunda görüştüğü çoğu öğrencinin online olarak yapılan uzaktan eğitimden memnun kaldığını belirtiyor. Öğretmenler ise derslere katılımın yüksek olduğunu söylüyor. Ofis hayatını bir kenara bırakan çalışanlar ise çoğu işi ve toplantıyı evden yapabiliyor. Toplantı uygulamaları birçok farklı amaç için kullanılıyor; şirket toplantıları, eğitim, resim, müzik gibi hobi dersleri, kişisel gelişim seansları… Taltekin’e göre koronavirüs bittikten sonra bir çok insan hayatına bu şekilde devam etmek isteyebilir. Şirketler yeni çalışma takvimleri belirleyerek, çalışanlarını belli saatlerde ofis, belli saatlerde evden çalıştırabilir, böylece işyerinde geçirilen mesai saatleri azalabilir. Fiziksel eylem gerektirmeyen, sohbet üzerine devam eden her türlü aktiviteye herkes telefonlarıyla evinden katılabilir. Öğrencilerin ve öğretmenlerin hayatı tamamen değişebilir; bundan sonra birçok ders uzaktan devam edebilir ve okula gitme günleri yarıya inebilir.
“Hastalarım bundan sonra da evden seans yapmak istiyor”
Psikolog Pınar Küçükoğlu‘na göre toplumu etkileyen salgın, virüs gibi felaketlerden sonra insan psikolojisi de negatif anlamda etkileniyor. Küçükoğlu, koronavirüs sonrası insanların birçoğunun önlemleri elden bırakmayacağını öngörüyor. Küçükoğlu’na göre salgın bitse bile hastalıktan korkan, psikolojik açıdan yıpranmış insanların dışarıya çıkarken hâlâ maske ve eldiven taktığını veya birbirine yaklaşmaktan kaçındığını görmeye şimdiden hazır olmalıyız.
Küçükoğlu, daha önce hijyen takıntısı olmayan insanların bu süreçte Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) hastalığına yakalanmamaları için her şeyin dozunda yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Kendi hastalarına süreçten dolayı görüntülü konuşma uygulamaları üzerinden yardımcı olduğunu belirten Küçükoğlu, hastalarının çoğunun bundan sonra da seanslarına bu şekilde devam etmek istediğini belirtiyor: “Hastalarımla olan seanslarıma görüntülü konuşmalar yaparak devam ediyoruz. Onlara kimsenin olmadığı sakin bir odaya geçmelerini söylüyorum ve yaklaşık olarak 50 dakika seans yapıyoruz. Hastalarımın seanslara katılma istikrarı olumlu anlamda yükseldi. Çoğu hastam daha önce kliniğe gelmeyi gözünde büyüttüğünü ve bu nedenle seanslarını aksattığını bile itiraf etti. Benim için önemli olan tedavi ve seansların aksamamasıydı çünkü psikolojik destek alırken devamlılık çok önemlidir. Koronavirüs süreci sonrasında da seansları bu şekilde devam ettirmek isteyen hastalarım mevcut.”
“Toplumsal alışkanlıklar değişebilir”
Sosyolog Aslı Taltekin, de koronavirüs bittikten sonra toplumda büyük bir iz kalabileceğini, çoğu alışkanlığın değişeceğini düşünüyor. Örneğin selamlaşırken birbirine sarılıp, öpen insanları bile artık göreceğimizi düşünüyor: “Bence koronavirüs öncesinde toplum olarak hızlı bir hayat yaşıyorduk, sürekli olarak gezip, tüketiyorduk. Kalabalık ortamlarda bulunmak hoşumuza gidiyordu. Şimdilerde her şey tersine döndü. Virüs bitse bile toplumun çoğunluğu bu durumdan halihazırda etkilenmiş olacağı ve içinde bulunduğu duruma alışmış olacağı için bundan sonra evden kolaylıkla yaptığı işleri devam ettirmek isteyebilir. Toplumsal alışkanlıklarımız da tamamen değişebilir, insanlar bundan sonra toplu alanlarda birbirinden uzak olmak isteyebilir. Türk geleneklerinde yıllardır var olan, merhabalaşırken sarılmak, öpmek, el sıkışmak gibi eylemler bir süreliğine ortadan kalkabilir. Alışveriş merkezi gibi toplu bulunulan yerlere insanlar gitmek istemeyebilir.”
Sosyolog Hasret Çakır, koronavirüsten sonra toplumda kısa süreli bir uzaklaşma olabileceğini düşünüyor. Ancak Türk toplumunun misafirperver bir yapıya sahip olduğunu belirterek özellikle geleneklerini yaşatan doğu bölgelerinde insan ilişkilerinin iç içe yaşamlarını sürdürmeye devam edebileceğini belirtiyor. Çakır, siyasi açıdan topluma bakıldığında; siyasi söylemlerin, kesilen para cezalarının ve insanların birbirine karşı aldığı tedbirlerin, toplumda bir tür çatışma hissi yaratabileceğine değiniyor. Koronavirus bittikten sonra da toplumda gergin davranışların var olmaya devam edebileceğini ifade eden Çakır, ekonomik açıdan da, sağlık açısından da toplumda bir yıpranma olduğunu, bunun da bir takım sonuçlara yol açacağını vurguluyor: “Salgın sonrasında da kalabalık ortamlarda insanlar birbirine temkinli yaklaşmaya devam edecek. İnsanların evlerinde maske ve eldivenler hazır halde bekleyecek. Siyasi gerginlikler toplum arasında artacak. Partizan davranışların çoğalacağını görmek çok mümkün. Süreç sonrası bence insanlar birbirinden izole yaşamaya bir süre daha devam etmeli.”
Bağlantılı haber: Karantina sürecinde ruh sağlığı hizmetleri