Kadın Politika Söyleşi

Feminist Müslümanların dünyasında kadın ve kadın hakları: Beyzanur ile bir söyleşi

Yazan: Melek Lara Ökten
Fotoğraf: Özge Sebzeci (The Fuller Project)

Son yıllarda daha görünür olmaya başlayan feminist Müslüman kadınlar hem seküler feministler tarafından hem de muhafazakar kesim tarafından eleştiriliyor. Kendini Müslüman ve feminist olarak tanımlayan Beyzanur, sorularımızı yanıtladı

Araştırmacılar, feminist Müslüman kadınların ataerkil dini toplumsal düzende yalnızca ezilen özneler olduğu görüşünün aksine çeşitli yapılar ve sosyal ilişkiler içinde varlıklarını göstermeye çalıştıklarını belirtiyor. Ancak bu varlık gösterme bizim alışık olduğumuz batılı feminist kalıplarının dışında gerçekleşiyor gibi. Beyzanur’a göre, Feminist Müslüman kadınlar bir arafta kalma durumu yaşıyorlar ve o da bunlardan sadece birisi. Beyzanur ile yaptığımız söyleşi bir değişimin ve dönüşümün izlerini ortaya koysa da, bu seküler ve modern feministlerin pek hoşuna gitmeyeceğe benziyor… 

Beyzanur 28 yaşında genç bir kadın, evli ve bir çocuğu var. İstanbul’da yaşıyor ve pazarlama uzmanı olarak çalışıyor. Elbette bu onun gerçek ismi değil. Gelebilecek tepkilerden çekindiği için röportajda gerçek isminin kullanılmamasını istedi. Kendisini feminist Müslüman kimliği ile tanımlıyor ve Müslüman feminist olmanın, onu ve onun gibileri arafta bıraktığını söylüyor. Yani biz her mahallenin zencisiyiz diyor Beyzanur.

HaberVs: Sana arafta kaldığını düşündüren şeyler neler?

Beyzanur: O kadar çok şey var ki, bu konuda günlerce konuşsak bitmez. Ama size birkaç örnek verirsem nasıl bir arada kalmışlık yaşadığımızı anlayabilirsiniz. Biz hem seküler, hem de dindar mahallenin zencileri gibiyiz, yani her iki kesim tarafından da eleştiriliyoruz. Mesela, sekülerlere göre bir feminizm kalıbı var, buna evrensel kabul görmüş feminizm diyorlar. Böyle olunca, mesela tesettüre uygun giyinmemizi eleştiriyorlar. Bu nasıl feminizm diyorlar. Yada eşlerimize saygı duymamız, onlara önem ve değer vermemiz nedeniyle de bizi eleştirip aşağılıyorlar. Daha birçok dini kural da seküler feministlere göre feminizm ile bağdaşmıyor. Kadın haklarının Müslüman ve dindar bir kadın kimliği ile savunulamayacağını iddia ediyorlar.

Bizim mahalle dediğimiz dindar Müslüman kesimden de eleştiriler alıyoruz. Onların da “kadın hakları” ifadesine tepkileri var, bunu batının, kapitalist kültürün icadı olan kötü bir şey olarak görüyorlar. Kadın-erkek eşitliği de bizim mahalle için tehlikeli bir kavram. Kadının iyi eğitim alması, çalışması, kariyer yapması, toplum içinde liderlik üstlenmesi, yönetmesi, giyinmesi, süslenmesi, yani kendine bir erkek gibi toplumda yer edinmesi bizim mahallenin hâlâ tartışma yaşadığı konular.

Laik feministlerin bu tutumunun nedeni nedir sence?

Başörtüsü taktığın için ve Müslüman olduğun için her zaman bir pozisyonu savunmak veya bir diğerine karşı çıkmak zorundasın. Bizim mahallede de kadın olmak aynı mücadeleyi veriyoruz aslında. Tesettürlü kadınlar olarak dindar cemaatte, özellikle dindar erkeklerin zihniyetine karşı mücadele etmek zorundayız. Elbette laiklere karşı da mücadele ediyoruz. Cinsiyetimle dindarlığımı birleştirip iki taraftan da üzerimize gelenler oluyor. Dindarlar Müslümanlıkla feminizmi bağdaştıramadığı için bizi eleştirirken, laikler de feminizme dindarlığı yakıştıramıyorlar. Yani laik feministler bizi Müslüman kadınların dünyasında her şeye rağmen kadın haklarını savunan hemcinsleri olarak görmek yerine, işin teorik ve kavramsal tarafıyla uğraşmayı seviyorlar.

Son zamanlarda başörtülü kadınlar feminist harekete daha fazla katılmaya başladılar ama örneğin bir eyleme gittiklerinde bazen tepeden bakan bir tavırla, “Vay canına! Beraber fotoğraf çekilebilir miyiz?” gibi sözlerle başörtüsüyle kadın hareketini bağdaştıramayanlar oluyor. Ve bence bu kesimlerin kadın hareketine mesafeli olmasının nedeni de bu. Yürüyüşlere, eylemlere gidiyorum, ben bir kadın olarak oradayım, dini kimliğim ne olursa olsun, benim de kadın hakları konusunda söyleyeceklerim var, taleplerim var. Ama orada bana göre kadına yönelik her türlü baskıya karşı olanlar, başörtümü bana baskı olarak görüyorlar. Sanki “henüz yeterince özgürleşmemişsin, aydınlanmış bir kadın değilsin sen” der gibi bakıyorlar bize ve “sizin haklarınızı da konuşuyoruz, tamam, kadın hakları mücadeleleri vb. etkinliklerde fon teşkil edin, ama siz bu kıyafetle neyi savunabilirsiniz ki” havasındalar.

Peki mütedeyyin kesimde tepki çeken nedir?

Mütedeyyin kesim tam anlamıyla “Müslüman mahallesinde salyangoz yenir mi?” havasında. Yani feminizmin, kadın haklarının adı bile bu mahallenin tutucu kesimi tarafından hoş karşılanmıyor. Aslında bu bakış açısın en güzel anlatan, Müslüman mahallesinde kadının durumunu en iyi tasvir eden Abdurrahman Dilipak’tır. 2019 yılında paylaştığı bir videoda yer verdiği konular, aslında bir ironi niteliğinde. Çünkü, Abdurrahman Dilipak bu videoda yeni zengin dindarların görgüsüzlüklerini anlatmaya çalışsa da, ortada bir gerçeklik de var. Artık Müslüman erkekler gibi, Müslüman kadınlar da zamanın ruhuna uygun yaşamak istiyor, iyi yaşamak istiyor, hayattan zevk almak istiyor, güzel olmak, güzel giyinmek, iyi yerlerde yemek, içmek istiyor. Bunun için feminist olmanıza gerek yok. İnsan olmak yeterli. Müslüman mahallesi sadece feministlere değil, bu insanlara da tıpkı Abdurrahman Dilipak gibi bakıyor. “Öyle davranırsan iyi Müslüman değilsin, böyle davranmak Müslüman kadına yakışmaz, başörtülü kadın bunu yapar mı, başörtülü kadın böyle giyinir mi” gibi sözleri bizim mahallede çok sık duyuyoruz ve bunun bir sınırı da yok. Kişiye göre, gruba göre, kültüre göre değişen şeyler bunlar ve sonsuz denebilecek kadar geniş. Yani, Müslüman mahallesinde salyangoz yenmiyor elbette, ama insanlar 21.yüzyılda bazı şeylerin değişmesini de istiyorlar. Bunu en çok isteyenler de Müslüman kadınlar elbette ki, ister feminist olsun, isterse olmasın, fark etmiyor.

Ne istiyor feminist Müslüman kadınlar veya sadece Müslüman kadınlar?

Aslında kısaca cevap vermek gerekirse, gereksiz, kültürel ve ataerkil cinsiyet yapısının dayattığı sınırların kalkmasını istiyorlar diyebiliriz. Kutsal kitabımız Kuran zaten kuralları belirlemiş, kadın için olduğu gibi erkek için de neler doğru, neler yanlış, hepsini belirtiyor. Ancak günümüzün Müslüman toplumlarında nedense hep kurallar ve sınırlar sadece kadınlar için var. Mesela bazı Müslüman ülkelerde erkek otomobil kullanabiliyor, ama kadın için özel izin veya yasa çıkarılıyor. Yada erkek istediği yere, istediği gibi gidebiliyor, ama kadının yalnız başına yolculuk yapması sorun oluyor. Kadının kendine değer vererek makyaj yapması, güzel giyinmesi, saçına, yüzüne bakım yaptırması hep “cık, cık, cık, bu nasıl Müslümanlık” sitemleri ile karşılaşıyor. Müslüman toplumlarda çocukların bakımı, kadının çalışmaması, eşine hizmet etmesi gibi kadına belirli görevler yüklenmesi de bu ataerkil kültürün sonucu, dinle hiçbir alakası yok.

Kadınlar bunları değiştirebilecek mi sence?

Ben dünya değişirken, Müslüman toplumların da bir değişim geçirdiğine inanıyorum. Çünkü artık akıllı telefonlar, internet, sosyal medya var. Kadınlar iyi bir eğitim almasalar da, çalışmasalar da, hatta evden dışarı çıkmasalar da dünyada, kendi toplumlarında olup bitenleri görüyor, izleyebiliyorlar. Dünyanın bir ucunda başlayan bir tiktok akıma, Mardin’de, Konya’da yada Kayseri’de yaşayan başörtülü bir teyze de katılabiliyor.  Feminist Müslüman kadınlar din adına kendilerine dayatılan, ama aslında dinle hiçbir ilgisi olmayan ataerkil kültürün baskılarını artık reddediyorlar.

Görsel kaynağı: https://fullerproject.org/

Yorum yazın