Genel

Modernleşme, değişim ve başkaldırı

Yazan: HaberVs

Modernleşme denilen hadisenin kapsamlı bir değerlendirilmesinin yanısıra mahiyetine dair kuşatıcı ve sahih bir tanımlamaya gitmenin zorluğu, bu mefhumun yer yer sarsak ve serbest stil bir pratiğin malzemesi olmasını da kolaylaştırmıştır. Her toplumun çoğunlukla koşarcasına bir yerinden yamandığı, tutunmaya çabaladığı bu süreç muazzam bir yenilik ve değişimi ifade ettiği için, bu dahil olma çabası da genellikle […]

Modernleşme denilen hadisenin kapsamlı bir değerlendirilmesinin yanısıra mahiyetine dair kuşatıcı ve sahih bir tanımlamaya gitmenin zorluğu, bu mefhumun yer yer sarsak ve serbest stil bir pratiğin malzemesi olmasını da kolaylaştırmıştır. Her toplumun çoğunlukla koşarcasına bir yerinden yamandığı, tutunmaya çabaladığı bu süreç muazzam bir yenilik ve değişimi ifade ettiği için, bu dahil olma çabası da genellikle belirsiz ve mütereddid bir nitelik taşımaktadır. Bir diğer deyişle, Batılı aklın dünyayı dolaysız bir algının nesnesi olarak tasnife muhtaç bir kaos yığını ve doğayı da insanın ihtiyaçlarını gidermesinden öte bir değere haiz olmayan bir alet çantası biçiminde tahayyülü olarak modernleşme, küresel düzen içerisinde yaşama çabasındaki her toplumun rahle-i tedrisadından geçmesi gerektiği bir zorunluluk haline geldi.

Modernleşme teorileri açısıdan özgün bir yer işgal eden İsrailli sosyolog Eisenstadt’ın burada ele aldığımız kitabı ise modernleşme sürecinde, toplumların karşılaştıkları sorunlara getirmeye çalıştıkları çözümler eksenin de ortaya çıkan farklılaşmalara ilişkin kurumsal bir yapının geliştirilmesi ihtiyacına odaklanıyor. Böylelikle kitabın temel kaygısı, “modernleşmede ‘çöküş’ ya da ‘gerileme’ durumlarının ortaya çıktığı koşullar karşısında, modernleşmekte olan ve modernleşmiş toplumların bu tür bir kurumsal çerçeveyi geliştirmelerinin altındaki koşulları anlamak” olarak karşımıza çıkıyor.

Yorum yazın