Yaşam

Santral Sözlük’e ‘antipatik’ uyarı

Yazan: Hüseyin Aldemir

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Santral Sözlük'te yapılan “antipatik adam” yorumunun silinmemesi halinde suç duyurusunda bulunacak.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lami Bertan Tokuzlu, Santral Sözlük’te kendisi için yapılan “antipatik adam” yorumunun silinmemesi halinde suç duyurusunda bulunacağı uyarısı yaptı.

Bertan Tokuzlu moderatör paneline gönderdiği iki şikayet mesajında, bir sözlük yazarı tarafından kendisi için yapılan “mavi tulumlu tesisatçı” ve “çok antipatik adam” yorumlarının saygınlığına gölge düşürdüğünü ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) hakaret şuçunu düzenleyen hükmü (125. madde) gereği şuç teşkil ettiği uyarısında bulundu. Tokuzlu bu ifadelerin 8 Şubat’a kadar silinmemesi durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunacağını ifade etti.
Santral Sözlük yönetimi bu uyarıyı dikkate alarak “mavi tulumlu tesisatçı” yorumunu siteden çıkardı; “antipatik adam” yorumuna ise müdahale etmedi.
“Konunun tartışmaya açılmasına pek sıcak bakmıyor, sorunu hocamızla kendi aramızda, iyi niyet çerçevesinde çözmeyi yeğliyorduk” diyen sitenin kurucusu, Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü öğrencisi Serdar Cevher konunun sanal alemdeki diğer platformlara da yansıması üzerine  HaberVs’ye şu açıklamada bulundu:

“Yazılan girdiyi kaldırmayacağız”

“Şahsi kanaatimce Sayın Tokuzlu’nun şikayet ettiği iki girdide de hakaret unsuru yoktu. Ancak içlerinden birinin [mavi tulumlu tesisatçı] her ne kadar hakaret içermese de hoş olmayan ifadeler taşıması ve karşı tarafın üzülmesine sebep olabilecek olması nedeniyle, bir yandan da iyi niyetimizin göstergesi olması amacıyla silinmesinin uygun olacağına kanaat getirdim ve hemen bu girdiyi silerek Sayın Tokuzlu’ya konu hakkında bilgi verdim.

“Öte yandan ikinci girdinin niçin şikayet edildiğini anlamıyorum. Birinin, bir diğeri hakkında ‘antipatik’ yazmasının suç olup olmadığını, böylesi bir davranışın suç olarak değerlendirilmesinin doğru olup olmadığını gerçekten merak ediyoruz. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mikael Boz’un fakülte dekanı hakkında Ekşi Sözlük’te yazdıkları nedeniyle başına gelenler ortada. Bu nedenle herhangi bir adım atmadan önce ‘aman başımıza bir iş gelmesin’ psikolojisiyle hareket etmek kaçınılmaz oluyor. Ancak bu psikolojiyle hareket etmek de, bir noktadan sonra yazarların ifade özgürlüğünün sınırlarının keyfi olarak daraltılması anlamına geliyor. Yazılan girdiyi hukuksal dayanağı olmayan sebeplerle kaldırmayacağız.”

Tokuzlu: “İşimizi gereği gibi yapamamışız”

HaberVs’nin görüşme talebini e-posta mesajıyla yanıtlayan ve şehir dışında olduğunu belirten Lami Bertan Tokuzlu Santral Sözlük’e yaptığı başvuruyu doğruluyor:

“İki ayrı giriş söz konusuydu. Bunlardan birisini sildiler. Ama silinmiş olması suçun işlenmedigi anlamına gelmiyor. Site yönetimi, aynı kişinin yolladığı ilk mesajı silmemekte ısrar ediyor. Çarşamba akşamı döndüğümde hâlâ silinmemiş olursa savcılığa gidecegim. Hukuk öğrencilerinin dahi, insan onuru konusunda bu kadar duyarsız olmasını son derece düşündürücü buluyorum. İşimizi gereği gibi yapamamışız.”

 

 

 

4 Yorum

  • Haberin sadece ihtilafın taraflarından birisi ile görüşülerek yapılması ve başlığının da "antipatik adam" ifadesine odaklanması taraflı olduğu izlenimini yaratıyor. "Çok antipatik adam" ifadesi orada bir yıldır duruyor. Ben bunu tek başına sövme olarak nitelendirmiş olsaydım çoktan şimdi gösterdiğim tarzda bir tepki gösterirdim. Benim buradaki tepkim, esasen, aynı yazarın "her ne kadar doktin dese de".. diye başlayan ve mesleki onurumu zedelemeye yönelik sonraki ifadesiydi. Bu ifade beni son derece üzdü ve yaraladı. İlk aşamada sert tepki göstersem de sonradan bir öğrencinin densizliğini bu derece ciddiye almamam gerektiği sonucuna vardım. Ancak, iki ifadenin birlikte suç teşkil ettiği konusunda hiçbir kuşkum da yok doğrusu.. Umarım Santral Sözlük üyeleri bir gün yukarıdaki yazıdaki temsilcisinin ima ettiği insan haklarına saygılı çizgiyi kendisine nirengi edinir ve insan hakkı ve onurunun sadece üyelerinin kendi hakları ve onurlarından ibaret olmadığını idrak eder.

  • Santral Sözlük'ten bir alıntıdır.

    Sayın Bertan Tokuzlu,

    ben kaan bayülken. istanbul bilgi üniversitesi hukuk fakültesi'nden 2010 yılında mezun olmuş genç bir hukukçuyum. hakkınızda, hakaret olduğunu iddia ettiğiniz girdileri ben yazdım.

    öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sizinle herhangi hiç bir kişisel husumetim bulunmamaktadır. öyle ki, bugüne kadar hiç bir dersinize girmedim. 2006 senesinde siz sayın serap yazıcı'nın asistanı iken, pratiklerinize girmek yerine, ben genellikle dolapdere kantininde batak ya da spor salonunda basketbol oynuyordum. sonuç malum: law 121 f- law 122 f.

    ertesi sene aynı dersi aldığımda, siz vatani hizmetiniz için okuldan ayrılmıştınız. o sene tekrar sayın serap yazıcı'dan aldığım anayasa dersini, kemal gözler'i 367 kararıyla ilgili yazmış olduğu makaleden ötürü yerin dibine sokarak, "a" ile verdim. bunlar sizin de rahatça ulaşabileceğiniz bilgiler.

    hakkınızda, antipatik olduğunuzu söylemiş olmam sizi yaralamış olabilir. belki bu düşünceyi kendime saklamam daha makul olacaktı, ancak açıkça söylemek gerekirse, sizinle bir kaç kez karşılaşmış biri olarak öğrencilere karşı yaklaşımınızı ve tutumlarınızı beğenmemekteydim.

    beni en çok yaralayan ise, elimizde bir çok iletişim ve diyalog yöntemi varken, beni ve sözlük yönetimindeki arkadaşlarımı dava etmekle tehdit etmeniz oldu. elbette bu yola başvurmak sizin hak arama hürriyetinizdir ve buna başvurduğunuz için kimse sizi kınayamaz. ancak arkadaşlarımın gösterdiği iyi niyete rağmen sizin bu konudaki sert tutumunuz, gerek bizlerin, gerekse sizin olmasını istemeyeceği bir noktaya, bir çok basın yayın organına taşıdı konuyu.

    biz hukukçular olarak, ifade hürriyetine en geniş anlamda tahammül göstermesi ve tüm sansürler karşısında dirençli olması gereken insanlar olmalıyız, birbirimize hoşgörüsüz, baskıcı, tehditkar olmak bizim mesleğimize yakışmaz. bu bağlamda ne ben ne sözlüğe emek veren arkadaşlarım, sosyal medya yoluyla hocalarına saldıran bir grup olarak görülmek isteriz, ne de siz genç insanların fikirlerini paylaştığı bir sosyal paylaşım sitesini sansürleyen bir akademisyen olarak görülmek istersiniz diye düşünüyorum. gelin üniversite öğrencilerini, muhalif gençleri sansürleyen, susturan baskıcı otoriteler karşısında birlikte omuz omuza duralım!

    hiç birşey için geç değil, bence siz, gelin bu hukuki süreçten vazgeçin. sizin hak arama hürriyetiniz karşısında sansüre uğrayacak ve karartılacak bir çok yazarın hakları yer alabilir. bundan sonrası sizin takdirinize kalmış.

    saygılarımla,

    stj. av. kaan bayülken

  • Merhaba Kaan,
    Mesajını ilk defa hava limanında uçağımın kalkışını beklerken görmüştüm. O andan itibaren kendimi sorgulamaya başladım. "Acaba yanlış yaptığım ne var?" diye. Tabi her zaman daha iyisi vardır. Ben de, bir öğretim üyesi olarak, eksiklerimi görmek için öğrencilerin görüşlerinden feyz almak durumunda hissediyorum. Öğrencilerim bilirler ki ben zaten bu konudaki eleştirilere açığımdır. Ancak, tabi eleştirinin de bir yöntemi vardır. Neyse, senin mesajın bu konuda zihnimde ciddi belirsizliklere yol açtı. Çünkü ortada somut bir eleştiri yoktu. Sonra düşündüm ki aslında bu olay ifade hürriyeti ve özel yaşamın korunması hakkının bir parçası olan insan onuru hakkının kesiştiği noktada mükemmel bir case-study idi. Bu konu aynı zamanda benim zamanında yüksek lisans tezimi yazdığım konuydu. Santral sözlüğün yapısını bildiğim için, göstereceğim herhangi bir tepkinin orada önemli bir ses getireceğini biliyordum. Bu nedenle, sizleri biraz ajite edip konuyu tartıştırmaya, eteğinizdeki taşları döktürmeye karar verdim. Altından ne çıkacağını merak ediyordum ve de tabiki grubun nasıl bir tartışma yapacağını. Bunun sonucunda zaten benim dışımdaki eğitimli gözler, varsa, eleştirinin aslı astarı olup olmadığını görebileceklerdi. Elbette aslında şikayetimde belirttiğim gibi savcılığa suç duyurusunda bulunmayacaktım. Zaten elimde bununla ilgili belge de yoktu. Nitekim, asıl suç teşkil eden yazı siteden silinmişti. Aslında beklentim konunun hak temelinde tartışılması idi. Yani benim şikayetim "haklı mı haksız mı?" temelinde. Pek öyle olmadı, tartışmalar daha çok öğrencileri savcılığa suç duyurusu ile tehdit etmem üzerine odaklandı. Bazı grup üyeleri bunu gruba dava açmak olarak nitelendirdi. Sanıyorum bu değerlendirmeyi yapanların çoğu hukukçu değldir. Çünkü suç duyurusunda bulunmak dava açmak anlamına gelmez. Neyse, grubun tehdit algılaması o kadar güçlü oldu ki hak tartışması bir kenara itildi. Yine de hepimiz açısından ilginç bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Nitekim görebildiğim kadarıyla Santral Sözlük'te pek alışık olunmayan şekilde hukuk konuşuldu. Sonuçta da, ne yalan söyleyeyim, bu yorumu yapanın benim öğrencim olmaması içimi çok rahatlattı. Hepinizin başarılarının devamını diliyorum. Sevgiler.

  • Öyle görünüyor ki gruptaki bazı arkadaşlar açıklamamı pek inandırıcı bulmamışlar. Herkesin fikrine saygım var tabi. Ama yine de bu konuda biraz açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum. Üyelerden birkaçı özgeçmişimi kontrol etmiş ama oradaki bir özelliği gözden kaçırmışlar sanıyorum. Benim Birleşmiş Milletler'de mülakat teknikleri konusunda uzmanlaşmış ve hatta Bilgi'de yedi yıldır bunun uygulamalı eğitimini verdiğimi fark etmemişler. Bana göre, bu olaydaki gibi yüksek egolu bir karakterin bir miktar tehdit altında kendini ifşa etme ihtiyacını duyacağı çok açıktı. Nitekim öyle de oldu. Mülakat teknikleri konusunda ayrıntılı bilgi edinmek isteyen tüm Bilgi Üniversitesi öğrencisi grup üyelerini güz döneminde verdiğim LAW 577 dersine beklerim. Bu derste çeşitli senaryolar üzerinde mülakat ve konuşturma eğitimi çalışmaları da yapıyoruz. Bir de grupta bisiklete binmek isteyen bir arkadaş vardı. Ben hemen her hafta sonu ormanda bisiklete binmeye gidiyorum. Hatta moderatörü olduğum 35-40 kişilik bir dağ bisikleti grubum da var. İlgilenirseniz sizleri gruba dahil etmek isterim.

Yorum yazın