Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra Rusya’ya sporun pek çok alanında ambargo uygulanıyor. Rus futbol kulüpleri ve milli takımları uluslararası organizasyonlarda mücadele edemeyecek. Olimpiyat komitesi Pekin kış olimpiyatlarına Rus ve Belaruslu sporcuların tarafsız olarak katılabileceklerini belirtmişti fakat gelen tepkiler üzere kararını değiştiren olimpiyat komitesi Rus ve Belaruslu sporcuların bireysel olarak da katılmasını yasakladı. Bu sene Rusya’da düzenlenmesi gereken F1 Grand Prix’si de iptal edildi.
Rusya’ya uygulanan bu yaptırımları eleştiren Rusya Futbol Federasyonu bu konuyu ayrımcılık olarak değerlendi, FİFA’nın kararına karşı hukuki süreci başlattı ancak olumlu yanıt alamadı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Burak Oder, uluslararası spor müsabakalarında bir neden olduğunda ilgili devlete ambargo uygulanabileceğini, bunun bir etik tartışması olmadığını, uluslararası yaptırımlar ve biraz da politika ile ilgili olduğunu belirtiyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu ise, Rusya’nın da sporu kendi devletinin amaçları için kullandığını, bu yüzden pek çok organizasyonu üstlendiğini söyleyerek, Rusya’nın bir ülkeyi işgal etmesi nedeniyle spor federasyonları tarafında Rus devletine uygulanan bu ambargonun sürpriz olmadığını belirtiyor.
Hacısoftaoğlu, Antik Yunan döneminden beri spora siyasetin karıştığını, günümüzde de devam ettiğini, dolayısıyla her ne kadar bağımsız bir ilke savunuluyor olsa da gerçek hayatta bu durumun böyle olmadığını ifade ediyor.
Devletlere uygulanan yaptırımları olağan karşılayan akademisyenler, sporculara bireysel olarak uygulanan ambargolar hakkında ise tam tersi bir görüşe sahip. Burak Oder, “Rusya’ya bir yaptırım uygulanıyorsa o zaman sporcular Rusya federasyonu adına müsabakalara katılamazlar. Ancak bağımsız olarak katılmaları mümkün olmalıdır. Çünkü bu sporcuların bireysel olarak da farklı menfaatleri vardır” diyor.
Uluslararası spor karşılaşmalarında, devletlerin elde ettiği menfaatlerin dışında sporcuların spor karşılaşmasına katılımı ve kazanım hakları olduğunu belirten Oder, Rusya Federasyonu’nun eylemlerinden dolayı kulüplerin ve milli takımların bu menfaatlerden yoksun kılınabileceğini, ama sporcuların bireysel olarak yarışmaya alınmamasının sporun ruhu ile bağdaşmadığını söylüyor. Oder’e göre bu uygulama etik değil ve spor federasyonlarının takım ve bireysel ayrımı yaparak ambargo uygulaması gerekiyor.
İlknur Hacısoftaoğlu da Oder gibi, sporculara bireysel olarak ambargo uygulanmasının etik olmadığı görüşünde. Sporcuların, yıllarca emek vererek organizasyonlara hazırlandığını, elit düzeyde sporcu olabilmek için neredeyse bütün hayatlarını feda edebilecek bir hazırlık süreci geçirdiklerini anlatıyor. Sporcuların üç yıl önceden hedeflerini belirleyip, sıkı bir disiplinle çalıştıklarını belirten Hacısoftaoğlu, ülkesindeki hükümet politikaları yüzünden tüm bu emeklerinin boşa çıkmasının önemli bir etik sorun olduğuna dikkat çekiyor: “Alınan önlemlerde ülke bayrağı altında olmadıkça bireysel sporcu olarak bu organizasyonlara katılma çözümünün yanındayım.”
Savaşla ilgili düzenleme yok
Sporcuların bireysel olarak spor organizasyonlarından mahrum bırakılmasının önemli bir nedeni ise savaş, uluslararası yaptırım ve benzeri konularda herhangi bir uluslararası düzenleme bulunmaması.
Burak Oder, spor hukukunda doping, şike gibi düzenlemelerin olduğunu; ancak savaşla ilgili bir düzenleme bulunmadığını belirtiyor. Rus sporculara konulan bu ambargo, kişinin temel hak ve özgürlüğüne bir müdahale oluşturuyor ancak Oder’e göre spor federasyonları devletlere bağlı olmadığı için konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzeri kurumlara götürülmesi mümkün değil. Bu nedenle konu yalnızca teorik bir tartışma zemini oluşturuyor.
İlknur Hacısoftaoğlu da sporcuların organizasyonlara katılabilme haklarını korumak için hukuki düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyor: “Spor bir insan hakkıdır. Her insanın her düzeyde spora katılım hakkı var. Dolayısıyla bir taraftan devletlerin sporu araçsallaştırmasının önüne geçmek gerekirken, bir taraftan da sporda insan hakları savunuculuğu temelinde bu sporcuların katılım hakkının korunacağı bir strateji bulunması yükümlülüğünün yine devletlerde olduğunu düşünüyorum.”
Hacısoftaoğlu, bir takım devletlerin kendi otoriter politikalarını meşrulaştırma ve bu meşrutiyeti uluslararası platformlarda da göz önünde bulundurmak için sporu çok sık kullandığını, tarihte bunun pek çok örneği olduğunu anlatıyor: Sovyetler Birliği yıkılana kadar Doğu ve Batı bloklarının olimpiyatlar üzerinden çatıştığını, günümüzde ise Çin, Rusya, ya da Orta Doğu’daki çeşitli ülkelerin otokratik rejimlerini meşrulaştırmak için sporu kullandığını söylüyor. Bu nedenle Çin’in pek çok spor organizasyonuna ev sahipliğini yaptığını, Katar’ın Forumla 1 ve Dünya Kupası organizasyonlarını üstlendiğini belirtiyor. Hacısoftaoğlu bu gibi nedenlerle sporcuların organizasyonlara bağımsız olarak katılabilmesinin önemli olduğunu düşünüyor: “Elit düzeydeki o yarışlarda ulusal devletler üzerinden temsiliyetin, dünyada bu kadar çok mülteci varken, sığınmacı varken, devletsiz ulus varken çok doğru olmadığını düşünenlerdenim. Sporcular bağımsız olarak katılabildiklerinde belki ödül törenlerinde ayrı düzenlenmelere gidilmesi gerekecek. Bu da umuyorum yeni bir düzenleme olarak spor organizasyonlarında karşımıza çıkacaktır.”
Karşı görüşü dile getiren kişilerin de düşüncelerine yer verilmesi gerekir. Yukarıda konuşan kişiler, ‘Spor, siyaset…’ demişler ama hiç örneğin bir gecede ‘Bağdat bombalamasında 150 bin insanı öldüren’ ABD ve Batı blokundan söz etmemiş, ‘Onlara neden spor ambargosu uygulanmadı?’ diyememiş. Açıkça objektif olamamışlar. ABD’nin kendi içinden Noam Chomsky bile bunu soruyor. İki öğretim görevlisi de kraldan çok kralcılar.