başlığıyla verilen habere göre Adalet Bakanlığı, İsmailağa Cemaati’ni soruşturan ve 235 şüpheliyi kapsayan dosya üzerinde çalışan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında idari soruşturma başlatmıştı. Milliyet’in haberiyle, en azından konuyu merak edenler Yeni Şafak Gazetesi’nde eksiklikleri öğrenme imkanı da buluyordu. Habere göre Başsavcı Cihaner Erzincan’da, 16 ile yayılmasını planladığı İsmailağa Cemaati’ne yönelik bir operasyon başlatmıştı. Haberde Cihaner’in, baskın yapılarak aranması talimatı verdiği çok sayıda ev ve işyeri için farklı savcılıklardan arama kararları çıkarıldığı ancak bunlar uygulamaya konmadan diğer savcılıkların arama talimatlarının yerine getirildiği belirtilerek cemaat odaklı baskınların büyük bölümünü sonuçsuz kaldığı anlatıldı. Operasyonlara devam eden ve belirlenen şüphelilerle ilgili telefon dinleme kararı aldıran Cihaner, bu teknik takip sonunda cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da aralarında bulunduğu 235 kişiyi kapsayan “şüpheliler” listesi hazırladı. Şüpheliler arasında eski Orman Bakanı Osman Pepe, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Yenişafak Gazetesi sahibi Ahmet Albayrak, Cübbeli Ahme Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de vardı. Milliyet’in haberine göre listedeki isimlere yönelik 16 ile yayılacak operasyonlara başlanacağı aşamada, Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girerek, soruşturmanın kendi yetki alanında olduğunu belirtip dosyayı Erzincan’dan aldı. Erzurum Başsavcılığı, Erzincan Başsavcılığı’nın planladığından çok daha dar kapsamlı bir soruşturma yürüterek iddianame hazırladı ve şüpheli sayısı 13 kişiye düştü.
Savcının telefonları dinleniyor
Bu gelişmeler yaşanırken Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı da ihbarları gerekçe gösterip Cihaner hakkında soruşturma başlattı. Müfettişlerin talebiyle telefonları dinlemeye alınan Cihaner’in diğer savcılarla yaptığı özel nitelikli telefon görüşmelerinin bile soruşturma konusu yapıldığı da ortaya çıktı. Haberde yer verilen en önemli ayrıntı ise Cihaner’in imza attığı cemaat soruşturmasının da soruşturma konusu yapılmasıydı. Haberin yayımlanmasının ertesi günü Adalet Bakanlığı bir açıklama yaparak soruşturmayı doğruladı. “Bakanlığın bağımsız yargı tarafından yürütülen yargılama faaliyetine hiçbir şekilde müdahalede bulunması söz konusu olmadığı” vurgulanan açıklamada, “Erzincan Adliyesi’nde görev yapan hâkim ve cumhuriyet savcılarıyla ilgili olarak Bakanlığımıza intikal eden ihbar ve şikâyet dilekçeleri, olağan denetim sebebiyle Erzincan’da bulunan Adalet müfettişlerine gönderilmiştir. Adalet müfettişlerince yapılan olağan incelemeler sırasında Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında başlatılan soruşturma devam etmektedir” denildi.
Açıklamada, başlatılan inceleme ve soruşturmaların Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa Cemaati hakkındaki soruşturmayla ilgisi bulunmadığı, yetkili mahkemeler ve hâkimler tarafından verilmiş yasal kararlar gereğince de telefonlarının dinlemeye alındığı belirtildi. Daha önce de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yargılanmaları gerektiği yönünde kararlar veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın telefonlarının dinlendiği ortaya çıkmıştı. Kaçmaz’ın Ergenekon soruşturması kapsamında dinlemeye alındığı açıklanmıştı.
Cihaner’in “unutulan” geçmişi
Ergenekon soruşturması konusunda yapılan çok sayıdaki kötü gazetecilik örneği arasından yukarıdaki örneği vermemizin nedeni ise Başsavcı İlhan Cihaner’in daha önce yürüttüğü ve özellikle Ergenekon soruşturmasından yana taraf alan medya organları için önem arzeden bir soruşturmaydı. Cihaner, Şırnak’ın İdil ilçesinde görev yaptığı 1999’da kamuoyunda ilk JİTEM davası olarak bilinen ve Ergenekon’un asker kökenli ünlü isimlerinin de geçtiği soruşturmayı yürüten isimdi. JİTEM görevlisi itirafçı İbrahim Babat’ın Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun hazırladığı Susurluk Raporu’nda yer verilen, 16 Eylül 1989’da kaçırılarak infaz edilen Sevim, Hasan Utanç ve Hasan Caner adlı üç köylünün öldürülmeleriyle ilgili anlatımları üzerine Cihaner aralarında Arif Doğan’ın da bulunduğu bazı şüphelilerle ilgili yeniden soruşturma açmıştı.
JİTEM’i paçasından yakaladı ama…
Ancak Savcı Cihaner’in bunca önemsediği ve JİTEM’in adının geçtiği ilk soruşturma daha baştan “resmi” engellerle karşılaştı. Savcı Cihaner 12 Kasım 1998 tarihinde, Babat’ın ifadesini almak ve cinayetlerle ilgili yer göstermesi için Midyat Cezaevi’ne naklini istedi. Ancak dönemin Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden savcının talebine “hayır” cevabı verildi. İdil savcısı Cihaner ardından, Babat’ın ifadesini bizzat almak için izin isteyince, yine “hayır” dendi. Bunun üzerine savcı Cihaner’in faksla gönderdiği 60 sorunun yanıtı talimatla alındı. Ama hiçbir zaman Savcı Cihaner ile Babat yüzyüze gelemedi. El yordamıyla yürütülen soruşturmada savcının talebi üzerine 25 Şubat 1999’da Albay Arif Doğan’ın ifadesi de Ankara’da alındı. Arif Doğan, İdil Savcılığı’nın 16 Aralık 1998 tarihli talimatı üzerine 25 Şubat 1999’da Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Hamza Uçar’a şu ifadeyi verdi: “Ben emekli Jandarma Albayım. Görev yerim Ankara idi ancak yurt genelinde 11 timden ki bunlar Jandarma İstihbarat timleriydi. Zaman zaman sorumlu olduğum bu timlerin bulunduğu yerlere gidiyor onlarla muhatap oluyordum. Diyarbakır grubunda zaman zaman 3-4 ay kalıyordum. İbrahim Babat isimli kişi itirafçı olduğu için kendisini tanırdım. Türkçe’yi az bildiği için Türkçe’yi öğrenmesi amacıyla Diyarbakır’a ben getirdim. Şırnak’ta öldürülen üç kişi hakkında bilgi sahibi değilim. İbrahim Babat’ın anlattığı olaylar ve iddialar hakkında bilgi sahibi değilim.”
Soruşturma görevsizlikle Diyarbakır’a
Doğan bu ifadeyi verirken, 1996 yılında Yalova Jandarma Komutanı olduğu dönemde kendisine sığınan Babat’ı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne teslim etmesi olayını ise gizledi. İdil Savcısı Cihaner tarafından başlatılan 1989/274 Nolu soruşturma dosyası kapsamında itirafçı İbrahim Babat, Adil Timurtaş, Cem Ersever, Jandarma Albay Arif Doğan, Jandarma Yüzbaşı Sinan Yaşar, Jandarma Kıdemli Başçavuş Şaban Bayram, Faysal Şanlı ile açık kimlik ve sayıları tespit edilemeyen itirafçı, korucu ve kamu görevlileri hakkında 8 Ocak 1999’da görevsizlik kararı verilerek dosyayı Diyarbakır DGM Savcılığı’na gönderdi. Görevsizlik kararında, “Açık kimlikleri yukarıda yazılı olan sahışların suç işlemek amacıyla çete oluşturdukları sanık Arif Doğan’ın daha sonra farklı bölgelerde de birçok suçlar işleyen çetenin Diyarbakır grubunun başında olduğu, bu şahısa bağlı Silopi Grubu’nun başında ise Ahmet Cem Ersever’in olduğu tesbit edilebilen diğer mensuplarının İbrahim Babat (Hacı Hasan) Sinan Yaşar, Şaban Bayram, Faysal Şanlı olduğu, bunlardan Ahmet Cem Ersever, İbrahim Babat, Şaban Bayram ile Faysal Şanlı’nın maktülleri önce sorgulayıp sonra Cizre-Nusaybin karayolunda öldürdükleri tüm evrak kapsamından anlaşılmıştır” denildi.
Savcı Cihaner, 1999/138 sayı numarası ile Adalet Bakanlığı’na gönderdiği resmi yazıda da şunlara dikkat çekti: “16 Eylül 1989 tarihinde Hasan Utanç, Hasan Caner ve Tahsin Sevim’in öldürülmeleri olayı ile ilgili olarak 15 Haziran 1998 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan bir haber üzerine daimi aramadaki evrakla ilgili soruşturma genişletilmiş ve sözkonusu eylemin bir takım kamu görevlisi, itirafçı ve korucuların biraraya gelerek oluşturdukları yasal olmayan bir çete oluşumu tarafından gerçekleştirildiği yönünde emareler deliller elde edilmiştir.”
JİTEM’ciler araştırılıyor
Babat’ın itirafları ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu doğrultusunda soruşturmalar yürüten Diyarbakır DGM Savcılığı, 29 Nisan 1998 ve 13 Nisan 1998 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı’na yazılan yazıda, 1998/276 nolu hazırlık dosyası kapsamında, Ahmet Yarbay, İsa Binbaşı, Ahmet Cem Ersever, Hulusi Sayın (Dönemin Asayiş Kolordu Komutanı), Arif Doğan (Albay), İsmail Selen (Korgeneral), Hikmet Köksal (Orgeneral), İsmail Öztoprak, Sinan Yaşar, Şaban Bayram, Erol adlı Tokatlı er, Abdülkerim Kırca, Veli Küçük (Tuğgeneral), İsmet Köksal, Aytekin Özel, İsmet Yediyıldız (Albay), Nurettin Binbaşı (Ata)’ adlı jandarma görevlilerinin 1984 yılından bu yana hangi tarihler arasında nerede görevli olduklarının, görevden herhangi bir nedenle ayrılan varsa mevcut adresinin ve kimlik bilgilerinin DGM Başsavcılığı’na gönderilmesi istendi.
Askerden savcıya fırça
Jandarma Genel Komutanlığı bunun üzerine Dibarbakır DGM’ye 30 Mayıs 1998 tarihinde yazı yazarak, bu konuda Genelkurmay Başkanlığı tarafından “gerekli incelemenin başlatıldığı ve gereğinin buna göre ifasının uygun” olacağına dikkat çekti. Savcılık, 15 Haziran 1998 tarihinde Ankara DGM’ye gönderdiği yazıda, İbrahim Babat’ın iddialarına atıfta bulunarak, asker kişiler hakkında bilgi alınmasını bir daha talep etti. Ankara DGM Savcısı Dilaver Kahveci tarafından 23 Haziran 1998 ve 14 Eylül 1998 tarihlerinde Jandarma Genel Komutanlığı’na yazı yazılarak, bu kişilerin jandarmada görevli olup olmadıkları hakkında bilgiler istendi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından 13 Ekim 1998’de Adli Müşavir Hakim Tümgeneral M. Erdal Şenel imzasıyla DGM’ye, “Genelkurmay Başkanlığı’nca gerekli inceleme ve soruşturma tarafımızdan yürütülmüştür. Bu nedenle aynı konuda tekrar talepde bulunulmasının sebebi anlaşılmamıştır” şeklinde fırça atar gibi bir yanıt verdi.
Yürütülen tüm soruşturmalar 1999/187 nolu dosyada birleştirildi. Hacı Hasan, Adil Timurtaş, Mehmet Zahir Karadeniz, Lokman Gündüz, Faysal Şanlı Recep Tiril Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Abdülkadir Aygan, Hayrettin Toka, Fethi Çetin hakkında silahlı çete oluşturmak ve adam öldürmek iddiasıyla dava açıldı. Dava DGM’lerin kapatılması ardından Dibarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2002/60 nolu dosya olarak halen sürüyor. Yargılama sürerken müdahil avukatı Tahir Elçi’nin Ergenekon davası ile JİTEM davasının birleştirilmesine yönelik defalarca dile getirdiği talebi ise her defasında reddedildi. Nihayet 14 Nisan 2009’daki duruşmada Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Albay Arif Doğan’ın Ergenekon davasında yer alan JİTEM’le ilgili ifadelerinin İstanbul’dan istenmesine karar verdi. Halen Dİyarbakır 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görlülmekte olan dava önümüzdeki ay zaman aşımına uğrayacak.