Gündem

Gazeteciler ne zaman bayram yapar?

Yazan: Yahya Koçoğlu
HaberVs

Gazetecilerin patronlara karşı gazete çıkarması 1961'de Bayram sayılmıştı. Tam 100 meslektaşı cezaevindeki bugünkü nesil Tutuklu Gazete’yi çıkarıyor.

Gazeteciler ne zaman bayram yapar? Kendi gazetelerini çıkardıkları zaman…

İşte 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı da gazetecilerin kendi gazetelerini çıkarmalarına dayanıyor. Özet bilgiyle; 1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi üzerine 9 gazete sahibi, yasayı protesto etmek için 3 gün boyunca gazeteleri yayımlamama kararı aldılar. Gazeteciler de 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) önünde toplanarak Vilayet'e kadar bir yürüyüş yaptı. Ayrıca patronların boykot kararı karşısında ise TGS’nin öncülüğünde, 11, 12 ve 13 Ocak 1961 tarihlerinde BASIN adıyla kendi gazetelerini yayımladılar.

O tarihten sonra 10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlandı. 27 Mayıs darbesini yapanların çıkardığı kanundan sonraki gelişmelerle ilan edilen bayram, 1971 yılındaki 12 Mart darbesinden sonra çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak, “bayram” olmaktan çıkarıldı ve Çalışan Gazeteciler Günü olarak anılmaya başladı. Birincisinin verdiğini ikincisi aldı böylece…

Üzerinden “üçüncüsü”, 12 Eylül de geçtiği için geriye sadece çalışan gazeteciler kaldı. O da sendikanın yok edildiği sektörde iş bulabilirlerse veya şimdilerde içeri atılmazlarsa…

Bu meslek, 1990’lı yıllarda üyelerinin yüzde birini “Kurşunla Sansür”ün kurbanı olarak tarihine yazdırdı. Öyle ki cinayetler 2007’ye kadar sürerken birinin bile katili cezalandırılmadı, dördüncü kuvvetin üyeleri öldürülürken “ikinci kuvvet”in tepesindeki zat; “Onlar gerçek anlamda gazeteci değil, militan” diyerek suçluyordu gazetecileri.

Öyle ki 1961’de 3 gün gazete yayımlayabilen gazetecilerin bugünkü nesli, artık Tutuklu Gazete’yi* çıkarıyor. Çünkü bu nesil gazeteciler, bir dünya rekoruna sahip. Bu neslin 100’den fazla üyesi sadece muhalif oldukları için demir kapılar ardında. Ama orada yan gelip yatmamışlar ve gazete hazırlamışlar.

Dışarıdakiler de mesleğini gereği gibi yapamıyor. Medya kuruluşları yandaş olanlar ve başka işlerinde tekerlerine taş konmaması için yandaş olmaya zorlananlar olarak ayrılırken muhalif olmak bile gerekmiyor artık. Her türlü icraatı destekleyenler bile herhangi bir konuda farklı düşündüğünü açıkladığında hemen ağzının payını alıyor.

Basılmamış kitabın yargılandığı, yazarının tutuklandığı memlekette bayram yapmak ancak delilere yakışır. Bir de iktidar yanlısı olma, iktidara yaranma yarışına girenlere… Onların 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı kutlu olsun.

İçeride yan gelip “yatırılan” Ragıp Zarakolu’nun, Ahmet Şık’ın, Nedim Şener’in, Vedat Kurşun’un, Bedri Adanır’ın, Ozan Kılınç’ın, Zeynep Kuray’ın ve adını buraya sığdıramayacağımız onlarca gazeteciye de selam olsun…


Tutuklu Gazete*

Tutuklu Gazete, cezaevindeki 43 gazeteci ile yeni tahliye olan iki gazeteci ve iki konuk yazarın yazılarıyla hazırlandı. Bugün Evrensel, Aydınlık, BirGün gazetelerinin eki olarak dağıtıldı. Gazeteciler şunları dile getirdi:

(KAYNAK: bianet.org)

Ragıp Zarakolu: Burada daha özgürüm
Ölüm tarlasına dönmüş bir ülkede yaşıyoruz, dışarıda olanlara selam olsun ve kolay gelsin! İçeride olduğum için çok mutluyum, binlerce insan haksız yere tutuklanırken, dışarıda olmanın yükünü taşıyamazdım artık.

Barış Terkoğlu: “Yeni rejim” gazeteciliği
Tarih gösteriyor ki yazarın ısrarı sürdükçe her karanlık tünelin sonunun gelmesi kaçınılmaz. Nazi Propaganda Bakanı Goebbels “Basının bugünkü tekdüzeliği hükümetin aldığı önlemler sonucu değildir, bizim istediğiz bu değildi…” dediğinde baskıcı rejimin çöküşüne çok az kalmıştı.

Nevin Berktaş (konuk yazar): Özgürlükler için mücadelede birleşmek
Hrant Dink ve onlarca devrimci-demokrat gazetecinin katledilmesi ve hapishanelerde bu kadar çok gazetecinin olması da gerçeklerden ve gerçekleri yayanlardan duydukları korku nedeniyledir.

Hasan Coşar: Sevgimiz sevgisizliğin üzerini çizecektir
Her şeye karşın umutluyuz yine de. Bilincimizi, tarihin karşımıza çıkardığı tablodan, gücümüzü insanlığın haklı yürüyüşünden alıyoruz.

Murat İlhan: Hişare!
Hişare! Wa ye we roj hile. Le baye sariya sibehe ber b imin ve te.

Doğan Yurdakul: Otosansürcüye tüyolar
Siz siz olun bütün siyasi davaların iddianamelerini tarayıp dokunanı yakan konuların ve sözcüklerin listesini yapın ve yazı işlerinin duvarına asın.

Barış Açıkel: Kafka'nın böcekleri gibiyiz!
Gelecekler yine, bir yudum zehir gibi; daktilomuzu, fotoğraf makinemizi, ders notlarımızı, kitap nüshalarımızı… Alıp da gidecekler. Yine gelecekler… İşte o an, “Sıra kimde” olacak?

Mustafa Balbay: Her yer iktidar kokusuyla dolduğunda…
Bir iktidar kendi sesi dışındaki tüm sesleri yok etmeye başladığı gün, kendi varlığı da tehlikeye girmiş demektir.

Aydın Yıldız: Benim silahım; kameram ve fotoğraf makinem
Hakkaniyet duygusunun olmadığı yerde hukuksuzluk ve diktatörlük olur. Ahlak ve vicdan ilkelerinden uzak bir anlayışla karşı karşıyayız.

Nedim Şener: Özgürüm, özgürsün, özgürüz
Eğer sen de özgürsen, biz özgürüz her alanda. 100 meslektaşım tutukluysa ben 100 kere tutukluyum. 100 gazeteci tutukluysa, gazetecilik tutukludur.

Müyesser Uğur Yıldız: Babalar gibi adalet de özelleşti… Nitekim!..
Çağı aştık. Bin adım önde hiç kimsenin yapamadığını yaptık, hukuku bile babalar gibi özelleştirdik.

Baha Okar: Gazeteciler içeride gazeteler yasaklı
Şu devletin işine akıl sır ermiyor doğrusu. Gazeteciler içeride, ama ne hikmetse gazeteleri içeri bırakmıyor.

Ahmet Şık: Susmak değil söylemek mecburiyeti
Anlatmak istediğinin ne anlama geldiğini bilenler için, Roland Barthes'in çok güzel bir lafı vardır: “Faşizm, susmak değil söylemek mecburiyetidir.”

Kenan Karavil: Yenilginin itirafı kara propaganda ya da medya
Ne yöntemleri ne de bel bağladıkları “savaş medyası” onları kurtaracaktır. Her zaman olduğu gibi yine insanlık onuru ve iradesi kazanacaktır.

Soner Yalçın: Size bir sırrımı vereyim
Koğuş arkadaşlarıdır; mahpusun iradesini çelikten yapan; ve kararlılığını yıkılmaz eden. Memleketimde mahpusluktan geçer aydın olmanın yolu…

Barış Pehlivan: 2112'de yaşayan meslektaşıma mektup
Başta dedim ya; sadece “bil” diye, “gül” diye yazdım. Gazetecilik yaptığın için özgürlüğünden mahrum kalmaman nedeniyle.

Yalçın Küçük: Akis Dönemi: Ankara Hilton'da gazeteciler
Bir dönemimiz var, hapse girmeyene “solcu” veya “aydın” diyemiyorduk ve gazeteci de olmuyordu. Ellili yıllarda ne yazsanız Hilton'u boylayabiliyordunuz.

Hikmet Çiçek: Türkiye'nin “Vahşi Batı” yılları
AKP, kendisine muhalif bütün kurum ve kişilere, asker-sivil demeden aynı yöntemi kullanmaktadır.

Deniz Yıldırım: “Özgürlük” havucu ve “örgüt” sopası
Haber yazmanın kahramanlık sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu gazetecilerden çok, sistem için bir kriz durumudur.

Turhan Özlü: Silivri toplama kampı
Unutmayalım, esir tutulanlar ne darbe girişimcileridir ne de faili meçhullerle ilgilidirler. Tersine darbe mağdurlarıdır.

Ömer Çelik: Kürt gazeteciler olarak hakkımızı aldık
Evden, işten, büroya dönüştürülmüş deprem çadırından sizinle beraber başlangıçlara hasıl olmuş gazeteci arkadaşlarınızla tıkıştırıldığınız hücrelerde yan yana buluyorsunuz kendinizi bir anda…

Çağdaş Kaplan: Yaman çelişki, hangimiz gazeteci?
Bu ülkede gerçekleri açığa çıkarmak isteyen gazeteciler “örgüt üyesi” ise gerçek gazeteciler kim?

Kazım Şeker: Asit kuyularından kör hücrelere
Bir gazeteci ne zaman devletin hedefi haline gelir? Gerçekleri ifşa ettiği zaman…

Ece Temelkuran (konuk yazar): Zalimliğin meşruluğu
Ben buradayım arkadaş! Ben burada bana bu işte düşecek görevi beklemekteyim. Sen neredesin arkadaş? Sen neredesin?

Hüseyin Deniz: Derin bir suskunluk için seçildik
Basının özgür olmadığı yerde adaletin varlığını hissetmek mümkün olmayacaktır. Oysa hem özgür basın hem de adalet herkese bir gün lazım olacaktır.

Sait Çakır: Baskıcı basın
Ne demeli; büyük basın, bir köle ahlakıyla, gerçekleri aydınlatmaktan ziyade karartmayı ilke edinmiştir. Gazetecilik mesleği ise betondan bir mezara gömülü haldedir.

Vedat Kurşun: Haberiniz var mı?
Bunun için gelin hep beraber geleceğimizi karartmaya çalışanlara karşı ortak tavır alalım. Onları kendi yarattıkları karanlığa mahkum edelim.

Coşkun Musluk: Türkiye kendi “baharını” bekliyor
Türkiye'nin modern birikimi, kendi baharını yine bizzat kendi elleriyle getireceği güne hazırlanıyor.

Bedri Adanır: (fog)(x) = terörist = r(x)
Korkulmasın bu devden ve bu devi kumanda edenlerden. Çünkü zulüm, zalimin korkusudur, esasında… Korkaklardan korkulur mu hiç?

Tuncay Özkan: Ergenekoncuuuluk!
Kimsenin bilmediği, kimsenin kabullenmediği, devlet denilen organın dahi belleği dahil hiçbir yerinde kendisiyle ilgili bilgiye rastlamadığı bu Ergenekon örgütünü bilen, duyan biri varsa insaniyet namına ilk karakola bildirsin.

Kaan Ünsal: Daha güçlü davranmalıyız
“Tutuklu Gazete” ye ihtiyaç duymayacağımız günlere olan inancımla, tüm basın emekçilerini, basının özgürleşme mücadelesinde daha cüretli davranmaya çalışıyorum.

Naciye Yavuz: Duruşmamıza bekliyoruz
Tüm bu zulme adaletsizliğe rağmen korkmuyoruz ve düşüncelerimizden vazgeçmeyeceğiz. Gücümüzü haklılığımızdan ve birlikteliğimizden alıyoruz.

Cihan Gün: Tarihi direnenler yazıyor
İçerde veya dışarıda, bütün “yaratıcı” saldırılarına karşın, onurlu gazetecilerin soluğunu kesemiyorlar. Tarihi, zulüm, tecrit, keyfilikler, hukuksuzluklar yazmıyor. Tarihi direnenler yazıyor.

Nuri Yeşil: TMK faşizmi
Foucault, “ceza, bedenden çok ruha yöneliktir” diyerek, cezaevi sistemlerinin amacını deşifre ediyor. Ruhumuza yönelik bu saldırılara karşı biz gazeteciler bu mekanlarda irade savaşı veriyoruz.

Hatice Duman: Bize gücünüz yetmez!
Hakikat ağacını buduryorsunuz. Ancak unutmayın ki, ağaçlar budandıkça gürleşir, dallanır, budaklanır.

Hamdiye Çiftçi: Türkiye'de çalıştırılmayan gazeteci olmak
Sormak gerekir; silahımız, tankımız, topumuz varsa nerede? Tabii kitap bomba, kamel kurşun, fotoğraf makinesi tank gibi görünüyorsa bilemem.

Ozan Kılınç: Gerçeklerden asla taviz vermeyeceğiz
DİHA'nın “Gerçeklerden asla taviz vermeyeceğiz” (Rastiyan tu car tawiz nadin) sloganıyla çalışmalarımıza her zaman devam edeceğiz.

Halit Güdenoğlu: Örgütlenmeliyiz
Halkın her kesiminin olduğu gibi; biz gazetecilerin de haklarımızı almamızın, var olan haklarımızı koruyabilmemizin tek yoludur örgütlü mücadele.

Erol Zavar: Hukuk
Hukuk tükenmiştir. Bunu sadece AKP yönetimine bağlamak yanıltıcı olur. Şu an mevcut hükümet o olsa da, kapitalizmin içsel dönüşümünün sonucudur bu.

Mustafa Gök: En güçlü silahımız gerçeklerdir
Yasaklara, sansüre karşı yine en güçlü silahımız gerçekler ve haklılığımızdır. Nerede olursak olalım, gerçekleri anlatma suçunu işlemeye devam edeceğiz…

Mehmet Yeşiltepe: Gerçeklere ayna tutmaktır bizim işimiz
Madem gazeteciyiz, tutsaklıkta da olsa, bireysel değil, toplumsal bir aralıktan konuşmalı dilimiz.

Erdal Süsem: “Düşünce hazır olda durmaz”
İstiklal Mahkemeleri'nden Ağır Ceza Mahkemeleri'ne uzanan tarih aralığında, TC klasiğinin yargı organları; aydınları, basını, muhalif ve ilerici kesimleri nasıl “terbiye” edeceğiyle; devrimci ve sosyalistleri de hangi yöntemlerle tasfiye edeceğiyle görevlendirilmişti.

Miktat Algül: Trajik dönemin şifresi: T ve F tipi örgütlenme
Her türlü diktatörlüğe karşı legal yollardan demokratik direnişimizi gösterelim. Sokak sokak yürüyelim. Baskıya, zulme, kanunsuzluğa karşı haykıralım.

Füsun Erdoğan: TMY ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine dur demek için!
Bu ülkede gerçekleri söyleyen ve yazanların yolu tıpkı baba ve annesi gibi sık sık işkenceli gözaltılardan ve sorgusuz sualsiz, hiçbir maddi kanıta dayanmadan yıllarca hapis yatmaktan geçiyordu.

Musa Kurt: Hepimiz “terörist gazeteci” olmalıyız
Bugünün zulmünü teşhir etme onuru da bugünün gazetecilerinin olacak. Sorun “terörist gazeteci” olmakta. Gerisi gelir… (AS)

* Gazetede, iki yıl kadar cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra 14 Ağustos 2011'de tahliye edilmesinin ardından, 12 Ekim'de yaşamını yitiren, Özgür Gelecek ve Partizan dergilerinin Kartal muhabiri, çevirmen Suzan Zengin anısına yazılan bir yazı da bulunuyor.

Yorum yazın