Koronavirüs günlüğü Sanat Üniversite

Konservatuvarın ‘online’ öğretimle imtihanı

Yazan: Ekin Nalçakar
Hollanda Kraliyet Konservatuarı Ses Sanatı üçüncü sınıf lisans öğrencisi Kaan Yazıcı. (Fotoğraf: Kraliyet Konservatuarı)

Konferans programlarının enstrüman seslerini filtrelemesi, performans sırasında soru sorma güçlüğü, teknolojiyle arası kötü hatta internet bağlantısı zayıf hocalar, konserlerin iptali… Hollanda Kraliyet Konservatuvarı öğrencisi Kaan Yazıcı, “online konservatuar” tecrübesini aktarıyor.

Koronavirüse karşı önlem alan hemen tüm ülkelerde eğitim ve öğretim “online” (çevrimiçi) devam ettiriliyor. Eğitim ve öğretim kurumları teknik altyapılarını bu yeni düzene uyum sağlayacak şekilde geliştirmeye çabalarken, özellikle yüz yüze yapılma zorunluluğu olan uygulamalı derslerin nasıl yürütüleceği merak konusuydu.

İlk Covid-19 vakası 27 Şubat‘ta kaydedilen Hollanda‘da da üniversiteler, Ağustos sonuna kadar etkinliklerine ara verme kararı almış ve Mart ortasından itibaren de dersler online devam etmişti. Lahey’deki Kraliyet Konservatuvarı’nda Ses Sanatı (Art of Sound) öğrenimi gören Kaan Yazıcı, konservatuar öğreniminin Hollanda’da nasıl devam ettiğini, öğrencilerinin durumlarını, müzik eğitiminin nasıl dijitale taşındığını, ülkede müzikle ilgili etkinliklerin karantinaya adaptasyon yöntemlerini HaberVs‘ye anlattı. Söz Kaan Yazıcı’da.

“Dijital altyapı performans dersleri için çözüm değil”

İlk etapta 100 kişiden fazla katılımı olan konserler, etkinlikler, vs. iptal oldu. Öyle olunca konservatuar önce yüz yüze dersleri bitirdi, daha sonra fiziksel olarak binaları ve tesisleri kapattı. Hemen öğrencilere uzun uzun açıklamalar yapıldı. Anladığım kadarıyla idari kadro ilk birkaç gün içerisinde yoğun bir şekilde toplantılar yapıp hemen eğitimi nasıl adapte edebileceklerini tartıştılar. Hemen ertesi hafta, 16 Mart haftasında, online eğitime başladık mesela. Resmi olarak derslerin hepsi Microsoft Team’e taşındı. Okulun IT departmanı hepimize Microsoft Team ile ilgili açıklamalar yaptı. Microsoft Team zaten bizim okul e-posta adreslerimize bağlı, direkt oradan o e-posta adresleri ile giriş yapabiliyorduk (hâlâ yapabiliyoruz, tabii ki). Bazı hocalar Zoom’un kalitesi daha iyi diyerek, ya da sadece tercih ettiklerinden ötürü Zoom üzerinden yaptılar dersleri. Yine onun için de bize bilgilendirme mesajları atıldı.

Her ne kadar doğrudan dijital altyapıya geçebilmiş olsak da, derslerin işleniş biçimi için gerçekten verimli bir çözüm bulundu denemez. Bu durum özellikle performans bölümlerinde söz konusu. Mesela arkadaşım Sofia’yı örnek vereyim, flüt çalıyor kendisi. Sıkıntı şu: hem Zoom hem Microsoft Team, bunların hepsinde sesi taşıyan algoritmalar (coding-decoding) konuşmaya yönelik olduğu için çok büyük oranda enstrüman ve diğer sesleri filtreliyor. Dolayısıyla bu uygulamalar üzerinden enstrüman dersi yapmak imkansız. Ses kalitesi kesinlikle doğal değil ve karşındakinin çaldığı enstrümanın tınısını hiçbir şekilde anlayamıyorsun. Dolayısıyla performans derslerinin büyük bir kısmı şöyle işleniyor: Biz hafta içerisinde parçalarımızın performans videolarını çekiyoruz, onları hocaya yolluyoruz, hoca da izledikten sonra bize derste geri bildirimde bulunuyor. Sonra da bir sonraki hafta için çalışmaya devam ediyoruz ve bu döngü devam ediyor.

“Bazı hocalar dijital eğitime hiç adapte olamadı”

Bunun dışında daha pratik/uygulamalı dersler olan stüdyo dersleri (elektronik müzik prodüksiyonu, stüdyo prodüksiyonu, vb.) için tam bir alternatif olmadığı için bu derslerin içerikleri biraz değişmek zorunda kaldı. Mesela ben müzik prodüksiyon bölümünde okuyorum. Prodüksiyon dersimizde dersin hocası bize Red Hot Chili Peppers’ın bir parçasının çoklu kanal kayıtlarını attı ve 2,5 saat içerisinde hoparlör yerine kulaklık ile miksaj yapmamızı söyledi. Herkes bireysel bir şekilde çalıştı, dosyalarımızı hocaya gönderdik ve sonra da Zoom üzerinde parçaları dinleyip birbirimizin parçalarına yorumlarda bulunduk. Dolayısıyla bu derste de önceden bahsettiğim döngü modelini benimsemek zorunda kaldık.

Bazı hocalar dijital eğitime çok güzel adapte oldular, bazıları hiç adapte olamadılar, bazıları doğrudan saldılar. Bize materyeller listesi atıp, “Bunları okuyadurun siz, sonra ben size bir ara ulaşacağım, hep birlikte bir sanal toplantı yapacağız” diyen çok oldu. Bazıları ödev yağdırmaya başladı, nasıl olsa evdeyiz diye.

Ama öte yandan bahsettiğim prodüksiyon hocam hemen ilk hafta içerisinde üçlü kamera sistemi kurdu; biri mikser başında yaptıklarını gösteriyor, biri bilgisayar başındayken yaptıklarını gösteriyor (ayrıca eş zamanlı ekran paylaşımı da yapıyor), bir yandan da cep telefonunu webcam yerine kullanarak analog ekipmanları göstermek için kullanıyor. Bunlar olurken de bir yandan bize 24-bit kayıpsız ses yayını yapıyor. Tabii bu durumda internet bağlantın da önemli oluyor. İnternet bağlantın düşükse ayarları düşürmen gerekebiliyor. Yani bu uygulamada bile biraz sıkıntılar var. Hiçbir zaman stüdyoda yan yana olmak gibi değil.

İletişim de zor, çünkü bir yandan hoca “şunu yapacağız” diyor, üzerinde çalışacağımız parçayı başlatıyor, tuşlara dokunuyor, ama o an, o streaming yaparken, hocayı bölmen zor, hemen araya bir soru sokuşturman zor, dolayısıyla iletişim hep sırayla olmak zorunda oluyor. Bu da bir önceki bahsettiğim döngüye (bir ürün hazırlayıp, hocaya atıp, hocadan geri dönüş alma) çok benzer.

“Artık ‘ödev olduğunu bilmiyordum’ gibi bahaneler ortadan kalktı”

Öğrenciler olarak biz de adapte olmaya çalışıyoruz, ama bazı noktalarda “bu olmuyor” modundayız. Özellikle bir hocamız var mesela, internet bağlantısı korkunç. Dersler sürekli takılıyor, gidiyor, yeniden bağlanıyor… Özellikle elektronik müzik prodüksiyon gibi biraz akışkan olması gereken bir derste ders yürüyemiyor. Dolayısıyla “gitmiyor bu ya” deyip iğreti kaldığımız oluyor. Tabii bazı güzel yanları da var. Teorik ve tartışma ortamı olan dersler rahat işleniyor, hatta bu derslerin sadece fiziksel sınıf ortamıyla kısıtlı kalmaması şimdilik hoş bir değişim. Ayrıca artık ödevlerin Microsoft Team sistemine net bir şekilde girilmesi de güzel oldu. Artık “ödev olduğunu bilmiyordum”, “notalar bana verilmedi”, vs. gibi bahaneler ortadan kalktı. Ama bunlar verimli bir müzik eğitimi için yeterli değil.

“Eğitim kalitesinin düştüğünü düşünen öğrenciler para iadesi istiyor”

Müzik eğitiminin dijital ortamdan yapılamayacağını savunan öğrenciler, Facebook üzerinden bir sayfa kurup okulun öğretim ücretlerinin bir kısmının iade edilmesini talep ediyor. Koronavirüs yardım paketi kapsamında konservatuar eğitim ücreti taksitlerini üç ay erteleme kararı almıştı. Bu her ne kadar rahatlatıcı bir adım olsa da öğrencilere göre yeterli değil. Onlara göre, okulun fiziksel imkanlarının kapanmasını anlıyor ve doğru buluyor olsalar da, eğitim kalitesinin düştüğü aşikâr. Ne stüdyolar ve atölyelerden faydalanabiliyorlar, ne bireysel projeleri verimli bir şekilde ilerletilebiliyor, üstüne final konserleri de artık riskte. Adeta dönem süresi belirsiz bir şekilde askıya alınmış gibi. O yüzden de öğrenciler, okulun kapalı olduğu aylar için kısmi ücret iadesi talebini makul buluyorlar.

Müzisyenlere destek

Devletin sanatçılara özel bir destek planı yok ama serbest çalışanlar için aylık 1500 euroya kadar bir destek sağlanacağını açıkladı. Zaten müzisyenlerin de çok büyük bir kısmı serbest çalışan olduğu için böyle bir destekten yararlanabiliyorlar. Bu desteğin en güzel tarafı başvuru sahibinin mali durumunun dikkate alınmaması. Ne varlık ne ortak hane gelir testi yapılıyor. Amacı bu karantina dönemindeki işçilerin ve iş sahiplerinin zararlarını karşılamak.

Bunların dışında diğer sanatçılara değinecek olursak aslında bütün dünyada sanatçılar dijital yayın platformları üzerinden neler yapabileceklerini düşünüyorlar, farklı işbirlikleri düzenleniyor. Hollanda’daki örneklere bakacak olursak mesela Zuiderstandtheatre isimli bir tiyatro salonu her Perşembe bir sanatçıyı kendi hesaplarında konuk ediyor, o sanatçı bir performans sergiliyor.

Hollanda’nın köklü müzik topluluklarından ASKO Scönberg’ın öncülük ettiği, benim de içinde bulunduğum bir proje var mesela. Sanatçı sayısı belirlenmemiş bir parçayı çalıyorlar. Herkes kendi kısmını çalıyor sonra ben hepsini üst üste koyucağım ve miksajını gerçekleştireceğim. Bu parçanın miksajı bittiğinde parça halka açık bir şekilde yayınlanacak ve isteyen sanatçılardan bu parçanın üzerine kendi partisyonlarını çalıp yollamaları istenecek. Böyle parça kümülatif olarak büyütülecek. Bunun dışında bir tane arkadaşım kendi de içinde bulunduğu bir streaming etkinliği hazırladı. Üç DJ kendi taraflarından canlı set yaptılar, eş zamanlı olarak de hepsine birer tane VJ (canlı görsel yapan kişi) eşlik etti. Benzer şekilde Amsterdam’da bir kulüp tamamen boşken bir DJ ve bir ışık tasarımcısı bir performans yaptılar ve bütün ses ve ışık gösterisiyle birlikte canlı olarak yayınlandı. Anlayacağınız üzere, herkes bir şekilde adapte olup üretken olmaya devam etmeye çalışıyor.

Yorum yazın