Genel

‘Kötü adam’ın fevkalade iyi hayatı

Yazan: HaberVs

Meltem Ürütmurut@medyakronik.com Kenan Pars, Türk filmlerinin klişe senaryolarındaki kötü adam rollerinin vazgeçilmezlerindendi. Hem sarışın hem mavi gözlü olması, Erol Taş misali değil de kent soylu, mevki sahibi zengin kötü adam rollerini canlandırmasını sağladı. Filmde kötü adamsa eğer ki, hep öyleydi, başroldeki kızı büyük bir hırsla sevgilisinden ayıran zengin bir işadamı olarak izleyicileriyle buluşurdu. “İlk filmimde […]

Meltem Ürüt
murut@medyakronik.com

Kenan Pars, Türk filmlerinin klişe senaryolarındaki kötü adam rollerinin vazgeçilmezlerindendi. Hem sarışın hem mavi gözlü olması, Erol Taş misali değil de kent soylu, mevki sahibi zengin kötü adam rollerini canlandırmasını sağladı. Filmde kötü adamsa eğer ki, hep öyleydi, başroldeki kızı büyük bir hırsla sevgilisinden ayıran zengin bir işadamı olarak izleyicileriyle buluşurdu. “İlk filmimde Turhan Seyfioğlu’nun, vuran kıran bir adamını oynadım. Kötü adamı yani. Sinemaya jön olarak değil, kötü adam olarak girdim öyle de kaldı” dediği röportajında, “Jönü de oynadım tabii. Bizde jön denen adam iyi adamdır. Oysa ben kötü roldeki jönüm” diye özetliyordu 500’den fazla film sığdırdığı on yıllarca süren sinema yaşantısını. Alaylı olarak girdiği sinemayı çok sevip birçok karakter oyuncusunun aksine yönetmenlik ve yapımcılık da yapan Kenan Pars, belleklerde kötü adam olarak yer etmesinin kırgınlığını da şöyle anlatıyordu: “Ne teklif gelirse gelsin, ben hep kötü adam oldum. Bu büyük bir dezavantajdı. Ne iyi bir rol gelir, ne de parası iyidir. Oysa kötü adam olmasa, jönler nasıl sivrilip sevilir.”

“Mezarımda ne yazdığının önemi yok”

Bir röportajda, “Oyunculuk dünyanın en güzel mesleği bence. Hiç pişmanlık duymadım. Şimdi teklif gelse, film setine parende atarak giderim” diyecek kadar tutkundu oyunculuğa. Türk sinemasının bunca çıkış yaptığı, dizi sektörünün bu kadar canlandığı bir dönemde Kenan Pars teklif almadı elbet ve bu röportajdan bir yıl sonra 88 yaşında hayata gözlerini kapadı. Kimi haber bültenleri kızının söylediklerine atfen “Son nefesinde Müslüman oldu. Kelime-i şahadet getirerek öldü” diyerek duyurdu Türkiyeli Ermeni Kenan Pars’ın ölüm haberini. Ama dinlerin ve ırkların üstünde bir yerdeydi:
“Müslüman da ölebilirim. Mezarımdaki tabelada bundan sonra ha Müslüman, ha Hıristiyan yazsın, benim için hiçbir şey fark etmez. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Üsküdar’da doğdum. İstanbul’a döndük. Ailem 500 yüzyıllık Türkiyeli, ben 83 yıllık Bakırköylüyüm. Benim için Türk, Ermeni, Arnavut, Çekoslavak yok. Benim için Türkiye var. Sonuçta bu coğrafyanın çocuğuyum. Niye birbirimize ters bakalım? Arnavutu, Lazı, Türkü Ermenisi, Kürtü, Çerkezi karışmışız. Aynı toprağa ayak basıyoruz, aynı bayrağın altındayız, başka seçenek yok; birbirimizi sevmeliyiz. Ben bu ülkenin baştacıyım. Bu ülke beni bu noktaya getirdi. Nereye gidersem Kenan Pars’ım. Tüm Anadolu’yu gezdim. Her yerde iltifat, saygı gördüm.”
O bu topraklara sevgiyle bağlı olsa da, birileri için hep tehlikeydi. O yüzden de Balıkesir’deki askerliği sırasında eline silah yerine kazma kürek tutuşturdular. Yine de darılmadı. “Akhisar-Sındırgı yolunun yapımında benim de emeğim büyüktür” diye anlatırdı o yılları.

Tutkuyla sevdiği sinemaya küs öldü

Asıl adı Kirkor Cezveciyan olan Kenan Pars çilingirlik, tuhafiyecilik gibi işlerin ardından 1953’te adım attığı sinemada 88 yıllık yaşamı boyunca oyunculuk, yapımcılık ve senaryo yazarlığı yaptı. Hiçbir zaman başrol oyuncusu olamasa da, çeşitli kırgınlıklarla bıraktığı oyunculuğa her seferinde ilk günkü tutkusuyla döndü. Emlakçılıktan ayakkabıcılığa, düğmecilikten gazete bayiliğine kadar el atmadığı iş kalmadı.
“Evet, benim ellerim beceriklidir. Her şeyi yaparım ve en iyisini yapmaya çalışırım, elim becerikli olduğu için ayakkabı dükkanı açtım. Ama 10 sene ağladım. Mesleğimi yapamıyordum çünkü. Seks furyasından kaçmıştım. Sinemanın içine girdiği krizde, seks filmleri ve benzerlerini çekerek ayakta kalmaktansa esnaflığı tercih ettim. Ama bir mikrop mu desem, başka bir şey mi bilemiyorum. Kumarbaz vardır, hiç kazanamaz ama hep oynar. Benimki de o hesap. Hep büyük değişiklikler olmuştur diye her seferinde döndüm sinemaya, ama her şey bıraktığım gibi durdu. Şimdi de küstüm sinemaya. Ne yerli ne yabancı, hiçbir filme gitmiyorum. Küsüm.”

Sadece film icabı zengindi

“Dünyada iki türlü insan var bence, bir işi yapanlar, yani zanaatkarlar ve o işi satanlar. Ben iyi zanaatkarım, yaptığım işin en iyisini yaparım ama satamam” dediğinde, işini iyi yapmasına rağmen kendi dediği gibi satamamasını da anlatıyordu:
“500’den fazla film çevirdim. Ama yat, kat değil de yat-kalk edindim. Bizim zamanımızda para yerine çek-senet alırdık. Filmci senedi verirdi birkaç ay sonraya. Kapıda bir adam dururdu filmcinin adamıydı, o yarı yarıya senedi kırardı. Yani bu işte zenginlik sadece filmlerde olurdu.”
Son dönemlerinde artık dizi oyunculuğuyla ilgili teklifler de gelmez olan Kenan Pars, günlerini, çocukluğunda okuduğu ortaokul olan, şimdi Bakırköy Belediyesi’nin restorasyonuyla Bakırköylü Sanatçılar Derneği adı altında faaliyete giren sanat merkezinde geçiriyordu.

Ermeni asıllı yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi sanatçısı Kenan Pars, 10 Mart 1920’de İstanbul’da doğdu. Siyah-beyazlı yıllardan bugüne kadar “Öldüren Şehir”, “Ecel Köprüsü”, “Evlat Acısı”, “Son Şarkı”, “Vahşi Kız”, “Ölüm Korkusu”, “Büyük Sır”, “Pusu”, “Gurbet”, “Samanyolu”, “Vatan Uğruna”, “İlk Aşk”, “Ekmek Kavgası”, “Namus Belası”, “Sarışınım”, “Hayat Bağları” ve “Acılar”ın da aralarında bulunduğu yüzlerce filmde oynayan Pars, bir dönem Yeşilçam filmlerinin sert mizaçlı karakterlerini canlandırdı. Oyunculuğunun yanısıra “Oğlum”, “Derdimden Anlayan Yok”, “Cinayet Gecesi”, “Ölüm Allah’ın Emri”, “Aklın Durur” ve “Bir Ateşim Yanarım” adlı filmlerin yönetmenliğini üstlendi, ayrıca birkaç filmde yapımcılık ve senaryo yazarlığı da yaptı. Bakırköy’de kendi adını taşıyan bir milli piyango bayii işletiyordu. Akciğer kanserinden muzdaripti ve son günlerinde ağır grip tedavisi görüyordu. Kenan Pars, 88 yaşında, doğum gününde 10 Mart’ta vefat etti.

Yorum yazın