Genel Tvsaire

Margaret Moth

Yazan: Meneviş Tozak

“Somali’deki doğum günlerimizi, Irak’daki gündoğumlarını, Tibet’in zirvelerini, Kongo Nehri’nde yüzüşümüzü ve Champs-Elysées’de paten yaptığımız zamanları düşününce hâlâ gülümsüyoruz. Gülüşlerimiz, sıradışı hayatlarımızdan geriye kalan anılarımızı, kameranın arkasında yaşadığımız hayatın en samimi anlarını yansıtıyor.” CNN Internationalkameramanı Cynde Strand, 21 Mart’ta ölen meslektaşı Margaret Moth’un ardından www.cnn.com’da bunları yazıyordu. Sadece CNN’deki çalışma arkadaşları değil, dünyanın saygın haber kuruluşlarında […]

“Somali’deki doğum günlerimizi, Irak’daki gündoğumlarını, Tibet’in zirvelerini, Kongo Nehri’nde yüzüşümüzü ve Champs-Elysées’de paten yaptığımız zamanları düşününce hâlâ gülümsüyoruz. Gülüşlerimiz, sıradışı hayatlarımızdan geriye kalan anılarımızı, kameranın arkasında yaşadığımız hayatın en samimi anlarını yansıtıyor.”

CNN Internationalkameramanı Cynde Strand, 21 Mart’ta ölen meslektaşı Margaret Moth’un ardından www.cnn.com’da bunları yazıyordu. Sadece CNN’deki çalışma arkadaşları değil, dünyanın saygın haber kuruluşlarında çalışan birçok gazeteci, Afganistan’dan Bosna’ya, Irak’tan Gürcistan’a omuz omuza görev yaptıkları Moth’u yazılarıyla uğurladı. Özellikle de kadınlar… Ülkesinin ilk kadın haber kameramanı olan Moth, erkeklerin egemen olduğu bir alanda hemcinslerin neferi olmuştu. Savaş muhabirlerinin, daima saçlarına uyumlu siyah makyajı ve giysileriyle hatırladığı bu güzel kadın, silahların gölgesinde de olsa güçlü duruşundan ödün vermemişti.

Moth’la birlikte kadın haberciler idollerini, İstanbullular ise bir “hemşeri”sini kaybetti. Hayatının son yıllarını CNN’in bölge ofisinde görev yaptığı İstanbul’da geçiren Moth bu kente, öldükten sonra küllerinin getirilmesini isteyecek kadar bağlıydı.

1951’de Yeni Zelanda doğumlu Moth, yaşam tarzına erken yaşlarda karar vermiş gibiydi. İlk kamerasını sekiz yaşında edindi. Gerçek adı Margaret Wilson’dı. “Evlenene kadar babamın ismini, evlendikten sonra da kocamın ismini taşıyorum. Neden kendi adım olmasın” diyerek soyadını Moth olarak değiştirdi (bu ismi, paraşütle atladığı Tiger Moth modeli uçaktan esinlenerek almıştı). Ama aile yaşantısına hiçbir zaman ilgi duymadı, evlenmedi. Kendini, dünyanın zor coğrafyalarında görev yapan şanslı azınlık içinde görüyordu: “Milyoner bile olabilirsiniz, ancak yine de bizim gittiğimiz yerlere gidemezsiniz” diyordu kendisiyle yapılan bir söyleşide. 1983’te Amerika’ya geldi ve 1990 yılında CNN’e geçene kadar Teksas’daki KHOU’da (Amerikan CBSTelevizyonu’nun Houston’daki iştiraki) çalıştı.

Margaret Moth, Lübnan’dan Güney Afrika’ya kadar dünyanın pek çok yerinde yaşanan savaşlarda gönüllü olarak görev yaptı. Koyu siyah saçı ve makyajı, bazen beraber uyuduğu postalları ve her zaman siyah giyinmesi ile kendine has bir stili vardı. Hangi şartlar altında olursa olsun her sabah erken kalkıp saçını, makyajını düzeltmesi ve kilosundan her zaman şikayetçi olması da, güçlü görüntüsü altında aslında bir kadın olduğu gerçeğindendi.

Gürcistan Savaşı’nda birlikte çalıştığı CNNmuhabiri Stefan Kotsonis, Moth’u şöyle anıyor: “Eylemleri izliyorduk. Daha sonra yönetimi devirmek isteyen silahlı göstericiler halkın üzerine ateş etmeye başladı. Ben bu sırada otele gittim. Bir süre sonra bütün muhabirler de otele döndüler. Birine neler olduğunu sorunca aldığım yanıt, ‘Ateş başlayınca hepimiz arabaların arkasına geçip saklanmaya çalıştık. Kameramla beraber eğilmiş otururken birden üstümde bir gölge gördüm. Kafamı kaldırıp baktığımda Margaret ayağa kalkmış, gayet sakin ve korkusuzca silahlı adamları çekiyordu’ oldu. Muhabir bunları anlatırken elleri titriyordu”.

Hayatını değiştiren olay ise 23 Temmuz 1992’de Saraybosna’da yaşandı. Onu ve iş arkadaşlarını taşıyan, üzerinde büyük harflarle “TV” yazan haber aracı bir keskin nişancının hedefi oldu. Moth çenesinden vuruldu. Çenesini, dişlerini ve dilinin bir kısmını kaybetti. İleride o günü şöyle anlatacaktı, “O anda sakin olmam ve bilincimi kaybetmemem gerekiyordu. Eğer bilincimi kaybedersem nefes almayı bırakacaktım, bunu biliyordum.” Amerika’ya dönüp, hastaneye yattığında kendisini ziyarete gelen arkadaşları, yüzünün tamamı bandajlı olan Margaret’ın tanınmayacak halde olduğunu söylüyorlar. Bandajlar ve yaraları yüzünden konuşamayan Moth arkadaşları ile yazışarak anlaşıyordu. Sorduğu sorulardan biri de “Do I look like a monster” (canavara mı benziyorum) idi. Saraybosna’da geçirdiği ilk ameliyatlarda hepatit C kapmıştı. Ancak bundan da kurtulmayı başardı. Bir düzineden fazla ameliyattan sonra CNN’in karşı çıkmasına rağmen 1994’te Saraybosna’ya kendi isteğiyle döndü. Kendisi için endişelenen arkadaşları ise onun ne kadar mutlu olduğunu görüce endişelerini bir kenara bırakmak zorunda kaldılar.

Yıllar sonra “Seni vuran keskin nişancı ile karşılaşırsan ne yapardın” diye sorulduğunda cevabı, “Sanırım sadece beni görüp mü vurdu yoksa rastgele açılan bir ateşte mi vuruldum diye merak eder ve bunu sorardım. Sinirlenmezdim. Çünkü savaşan iki taraf arasına girdiğinizde bunun sonucunda da olanları kabul etmeniz gerekir. Sonuçta biz onların savaşının ortasına girdik ve bu yüzden onları suçlayamam” oldu. Hayatının son yıllarına kadar o savaşların ortasına girmekten vazgeçmedi.

Üç yıl önce kolon kanseri olduğunu öğrendi. Ancak hayata duruşu kadar, hastalığa duruşu da sağlamdı. CNN muhabirleri Christiane Amanpour ve Joe Duran’ın da söylediği gibi hayatını dolu dolu yaşamıştı ve yaşadığı hiçbirşey için pişmanlık duymamıştı. Arkadaşlarının korkusuz olarak tanımladığı Margaret, cesareti ve işine olan aşkı sayesinde Indira Ghandi’nin ölümünden, Körfez Savaşı’na kadar pek çok tarihi olayı takip etme şansını yakaladı.

Moth’un İstanbul’daki görevini devralan Joe Duran, meslektaşı ve 20 yıllık arkadaşını “Margareth tarihin bir parçası olmak istedi ve bunu başardı” sözleriyle anıyor.

HaberVs, kamerasıyla yakın tarihin en büyük insanlık dramlarına tanıklık eden Margareth Moth’u hatırlayan Türkiye’deki tek yayın organı oldu. CNNİstanbul muhabiri Joe Duran’la, Moth’un Yeniköy’deki evinde bir araya geldi. Moth’un görüntülerini HaberVsile paylaşan CNN International’a ve Moth’un evini ilk kez bize açan Joe Duran’a teşekkür ediyoruz.

Yorum yazın