İstanbul

Metropolde “trophy”

Yazan: Gizem Dörtler / Fotoğraflar Alican Barlas
Alican Barlas

Taksim Yayalıştırma Projesi başlayalı beri İstanbul’un çileli trafiği daha bir içinden çıkılmaz hale gelmiş durumda. Ve artık bu yayaların da sorunu.

Bu uzun yazı Türkiye nüfusunun tahmini olarak yüzde 20’sinin yaşadığı İstanbul’un, tabir yerindeyse tam göbeğinde yer alan Taksim’e nasıl gidilebileceğini anlatacak. “Ne olacak atlarsın arabana gidersin” ya da “İster dolmuş ister otobüsle ve hattı ne kadar kısa da olsa güzergahın uygunsa metroyla da gidiliyor” diye de düşünebilirsiniz. Ama kazın ayağı artık öyle değil. Daha doğrusu 7 Kasım gününden bu yana değil. Nedeni malum; çünkü bir devrim gibi sunulan Taksim Yayalaştırma Projesi tüm hızıyla sürüyor.

Ne konuyla ilgili uzmanlardan, ne de sivil toplum kuruluşlarından görüş alınmadan bir oldu bittiye getirilerek çalışmaları başlayan proje İstanbulluları canından bezdirmiş durumda. Canınızdan bezmek için ille de Taksim civarında yaşamak ya da o bölgedeki eğlence mekanlarının müdavimi olmak da gerekmiyor. Yazının başında dedik ya Taksim İstanbul’un göbeği diye. İşte ondan. Öyle ya da böyle illa ki Taksim’e yolunuz düşer. Benim de, en azından öğrencisi olduğum İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne gidebilmek için sıklıkla düşüyor. İstanbul’un ve elbette Taksim’in zaten çileli olan trafik sıkışıklığı bölgenin dört bir yanının şantiyeye dönmesiyle daha bir çileli hale geldi. Araçla gitmekten vazgeçtim yaya olarak dahi Taksim’de bir yerden bir yere gidebilmek artık bir “trophy” tecrübesi gerektiriyor. Nasıl mı? Buyrun okuyun.

Maraton başlıyor

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Yayalaştırma projesi başlayalı beri Taksim Meydanı’na ulaşmanın daha bir azap halini aldığı bu günlerde, yayalar da sürücüler de meydana ulaşmanın en kolay yolunu bulmaya çalışıyorlar. Taksim’e hem Şişli yönünden hem de Tarlabaşı Bulvarı üzerinden araçla gitmeyi deneyerek bu kolay yolu bulmaya çalışanlardan biri de beni oldum. Doğrusunu söylemek gerekirse ne ben ne de bir başkasının başarılı olduğunu da sanmıyorum. Sonuç olarak araç trafiğine dayanamayıp kendimi yollarda buldum. Ama yaya olarak Taksim’e gitmeye çalışmak da araçla gitmek kadar çileliydi.
Bu yazıyı okuyacaklara, araçla Taksim’e nasıl gidibebileceğini anlatmak için kendimi kurban ederek ilk önce 1’inci Levent’ten bir İETT otobüsüne binerek Taksim’e gitmeyi denedim. Güzergahın her zamanki trafiği Zincirlikuyu üzerinden geçip Şişli’ye ulaşana dek eskisi gibiydi. Ancak Şişli’ye geldiğimizde otobüste bulunan benim gibi gençlerin cümbür cemaat inmesi ve yollarına yürüyerek devam etmesi 3 haftalık tecrübeyle ilgiliydi elbette.
Bu tecrübe nedeniyledir ki otobüsteki 50 yılı devirmiş yolcuların yaş ortalamasını düşüren bir ben kalmışım. “Kalmaz olaydım” diyorum ama görev beni bekliyor. Ben de trafiğin açılmasını. Ama açılacak gibi de görünmüyor. Dışarından gelen korna sesleri, oütobüsün içinde söylenenlerinkine karışıyor. Amcalar, teyzeler söylendikçe daha bir sinirleniyorlar. Aralarında, “Bitince güzel olacak ama” gibisinden naif düşüncelerini dillendirmeye kalkanlar zılgıtı yiyor. Bu çileyi her gün defalarca yaşayan şoförler ise herkesten dertli. Yolcuların, artık sıkışan trafikte her bir noktanın durak olarak kullanıldığı güzergahta kendisini dışarı atarak “kurtulabileceği” bu çilenin gönüllü mahkumları olmuşlar artık.

Ortada yol yok

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Neredeyse 1 saat oldu ama hala Şişli yakınlarındayım. Mevcut trafik sıkışıklığın üzerine bir de yağmur başlayınca ıslanmayı da göze alıp neredeyse hiç hareket edemez hale gelen otobüsten atıyorum kendimi dışarı. Benim gibi ıslanmayı göze alan ve 1 Mayıs gösterilerini kıskandıran bir kalabalıkla birlikte Taksim’e doğru yürüyoruz. Alt üst olmuş sinirlerim ıslanmamla birlikte daha bir artıyor. Bir yandan da Taksim’e nasıl ulaşacağımı düşünüyorum. Ve kendimi yolunu bulmaya çalışan insan selinin içine bırakıyorum. Kısa süreli bir yürüyüşten sonra şantiyenin Harbiye tarafındaki başlangıç noktasına ulaşıyorum.
Bölgenin nadir yeşil alanlarından biri olan ve tüm Taksim’i bir şantiyeye çeviren porje tamamlandığında artık esamisi okunmayacağını düşündüğüm Gezi Parkı’ndan geçerek Taksim’e ulaşmak bir çözüm olabilir. Ama ben caddenin sağ tarafından Talimhane yönünden gitmeyi tercih ediyorum. Zaten şu şantiyeleri çevreleyen tahta perdeler olmasa Taksim görülebilir mesafede. Ama kaldırımların ortadan kalktığı, insanların neredeyse birbirinin üzerine basarak yürüdüğü, her adımınızda ayaklarınıza paçalarınıza sıçrayan çamurlarla kaplı daracık yollardan gitmenin çok akıllıca olmadığını anlıyorum.
Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Tam metronun Talimhane çıkışının oraya geldiğim anda Abdülhakhamit Caddesi’nin “genişliğiyle” karşı karşıya kalmak gözlerimi açıyor. Böyle anlarda anlık karalar verebilmek önemli. Daha rahat yürüyebileceğimi düşünerek hemen Abdülhakhamit Caddesi’ne kıvrılıyorum. Bir önceki, kaldırımdan bozma  daracık yola göre daha hızlı hareket ediyor ve caddenin sonuna geliyorum. Ama bir de ne göreyim. Bir kaç hafta önce trafik ışıklarının ve yaya geçidinin bulunduğu alanda çalışmaların başlamasıyla birlikte ne araçlar ne de yayalar için hiçbir düzenleme yapılmamış. Daha doğrusu ortada yol kalmamış.

Metro en akılcı çözüm

Simit Sarayı’nın önündeki eskiden trafik ışıklarının olduğu bölge tahta perdelerle de çevrilmiş. Tahtaların üzerindeki “Yayalar için mecburi yol” yazılı levhalar oklarla hangi yöne
Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

gideceğimizi gösteriyor. Zemini çukurlarla, çamurlarla kaplı bir labirente dönmüş her yer. Uyarı tabelalarını izleyip Tarlabaşı’na doğru kısa ancak zorlu bir yürüyüşten sonra Tarlabaşı Bulvarı ile Talimhane’den gelen Taksim Caddesi’nin birleştiği noktaya ulaşıyorum. Ama karşı tarafa geçmek hâlâ kolay değil. Ancak araçlar yayalara yol vermek için durursa ya da biri arabaların önüne atlar da zoraki durdurursa karşıya geçebiliyorsunuz. Bunun için de bir süre araçlarla yan yana yürümeniz gerek. Ben de öyle yapıyorum. Ama bir türlü karşıya geçiş noktasına ulaşamıyorum. Bir kaç gün önce açık olan kısım şimdi kapatılmış. Mecburen Tarlabaşı’ndan aşağıya doğru inmek gerek. Şantiye bölgesini çevreleyen tahta perdelerin bitimine dek yürüyorum.
Nihayet karşıya geçebileceğim bir “geçit” çıkıyor karşıma. Kendimi araçların arasına bırakıp, kazasız bir şekilde karşıdan karşıya geçebiliyorum. 1’inci Levent’ten otobüsle başlayan yolculuğum, kaldırım ve yaya geçidi bulunmayan yollarda kendimi zaman zaman arabaların önüne atarak, şoförlerin hem birbirleriyle hem de yayalarla tartışmalarına tanıklık ederek 1,5 saatte Taksim’de tamamlanıyor. Dönüşte “Gezi Parkı’nı
Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

tercih etseydim ne olurdu?” diye düşünüyor ve meydandan Harbiye’ye ulaşmak için bu güzergahı kullanmaya karar veriyorum. Bu güzergahta çalışmaların azizliğine uğrama riskiniz daha düşük olsa da, yol süresi yine dolambaçlı yürüyüş nedeniyle 10-15 dakika sürüyor. Üstelik engelli ve yaşlı vatandaşlar için merdivenleri inip çıkmak cabası. Hangi yoldan giderseniz gidin meydana metrosuz ulaşmak ortalama yarım saatten aşağı sürmüyor. Bu ilk parkurun ana fikri Levent-Taksim arasında metro kullanılacağı oluyor.

Belediyeden hemşehrilerine müjde!

Bu çileli denemeden bir kaç gün sonraysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi hemşehrilerine “müjdeli” haberi duyurdu. Şantiyelerin olduğu bölgede bir “üst geçit” açıldı. Üst geçit dediğime bakmayın. Kazılı alanın hemen üstünde yoldan hafif yüksek bir geçit işte. Tarlabaşı

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Bulvarı’nın bitip Cumhuriyet Caddesi’nin başlangı olan bölgedeki Simit Sarayı’nın önüyle meydan arasına konulan bu geçit en azından karşıdan karşıya geçişler için dakikakalarca dolanmamıza ve kaza riski atlatmamıza engel olacak. Tabi ki bir motosikletin altında kalmazsanız. Çünkü geçit her ne kadar araç trafiğine kapalı olsa da ülkemizde motosikletler araçtan sayılmadığı için olsa gerek yayaların arasında motorsikletlerle karşılaşabiliyorsunuz. Bu geçidin açılmasından bir kaç gün önceyse yerin üstünde yayalar için de kullanılacak bir yol olmayınca önce ücret turnikelerinin yeri değiştirilerek metro girişleri de alt geçit olarak kullanıma açılmıştı. Yani Harbiye tarafından gelenler için Taksim Meydanı’na üstünüz başınız çamur olmadan ya da çukurlara düşmeden ulaşmak mümkün. Sadece metro çıkışında karşınıza her an çıkabilecek iş makinelerine dikkat etmeniz gerekiyor.

Peki ya Aksaray güzergahı?

Ertesi gün Aksaray yönünden Taksim’e meydana gelişi merak ediyorum. Bu kez dolmuşla seyahat ediyorum. Aksaray’dan başlayıp Unkapanı Köprüsü’ne gelene dek kâh otobüs durakları kâh trafik ışıkları derken zaten güç bela ilerledikten sonra Şişhane yokuşunu tırmanmaya başlıyoruz. Unkapanı Köprüsü’nden hemen sonra kısa bir an sürat yapabilen dolmuş ancak Tepebaşı’na kadar gidebiliyor. Güzergahın tecrübelilerinden genç olanlar da zaten hemen inip tabana kuvvet yürümeye başlıyor. Çünkü araçla gitmek neredeyse imkansız. Yine yaşını başını almış yolcularla birlikte ben kalıyorum dolmuşun içinde. Taksim’e, daha doğrusu dolmuşların durağına ulaşmak hayli zaman alacak. Yol, çalışmalar nedeniyle kimi yerlerde tek şeride de düşünce Şişhane’den dolmuşun son durağına ulaşmak neredeyse yarım saati buluyor. Bakırköy dolmuşları eskiden durak olarak kullandıkları yerin 50 metre kadar aşağısında indiriyor yolcularını. Zatan artık durakları da yok. Aradaki refüjler bozularak U dönüş yapmaya imkan veren bir geçit açılmış yolun ortasına. Dolmuş yolcuları da zaten tam dönüş noktasında, herhangi bir aracın altında kalmamaya dikkat ederek iniyorlar.

Fotoğraf: Alican Barlas

Fotoğraf: Alican Barlas

Trafikten kurtulmuş olmanın sevinci yerini bir gün önceki yaya çilesine bırakıyor. Çünkü ortalıkta yayaların kullanacağı bir yol ya da kaldırım yok yine. Güya kaldırım olan bölümlerde yürürken çalışmalardan dolayı zarar gören zeminin azizliğine uğrayıp dengenizi kaybederek yola düşmemeye dikkat etmek gerek. Meydana doğru yaklaştıkça yürüyecek alan daha da daralıyor. Eskiden meydanın hemen girişinde çiçekçilerin kullandığı bölüm şimdilerde arabaların ve yayaların ortak kullandığı bir yol haline dönüşmüş. Bütün “haşmetiyle” önümde duran Taksim Meydanı’na çıkmak için araçlardan kendimi kurtarıp diğer yayalara omuz atıp geçmem gerekiyor. Bu son hamleleri de yaptıktan sonra kaos halindeki meydana ulaşabiliyorum. Bölgede hâlâ yerinde duran tek trafik ışıklarını kullanıp nihayet metro girişine ulaşabildiğimde Aksaray’dan yola çıktığımdan itibaren 1 saat geçmiş oluyor. Uzun lafın kısası 8 ayda biteceği açıklanan Taksim Yayalaştırma Projesi bitene dek mecbur kalınmadıkça Taksim’e gelmemek en iyi çözüm olsa gerek.

Otobüs güzergahları
•Taksim Meydanı’ndaki çalışmalar sırasında; Şişhane yönünden gelip, son durağı Taksim olan hatlarda İETT otobüsleri, Tarlabaşı Bulvarı’nda çalışmaların başladığı bölgeye gelmeden yolcularını indirip U dönüşü yaparak tekrar Şişhane yönüne dönüyor. • Harbiye yönünden gelen otobüsler içinde son durağı Taksim olanlar ise; Divan Oteli-Asker Ocağı Caddesi-Mete Caddesi – Taksim Meydanı’na gelip aynı güzergahtan geri dönüyor. • Harbiye yönüne gidecek otobüsler; Tarlabaşı Bulvarı-Taksim Meydanı-Mete Caddesi-Asker Ocağı Caddesi (Divan Oteli önü) üzerinden Harbiye yönüne gidiyor. • Tarlabaşı yönüne gidecekler ise Abdülhak Hâmit Caddesi (Eski Elektrik İdaresinin bulunduğu yol) üzerinden Şişhane yönüne devam ediyor. • Taksi ve dolmuşlar halen kullanılan bekleme yerlerinin 100 metre kadar gerisinde konuşlanarak, İETT otobüsleri gibi, geçici trafik güzergahını kullanıyor.

Yorum yazın