Genel

Ne bakışlar gördüm zaten yoktular

Yazan: HaberVs

İlknur Aydoğaniaydogan@medyakronik.com “Olabilirdi aşklar” kavram olarak belki hayatımızda yok ama fiilen var aslında. Kısa bakışmalarla ayaküstü yaşanan flörtler sonrasında elinizde ne bir isim kalır, ne bir telefon. O öylece gider; siz lazım olduğunda asla bulamadığınız cesareti, iyi örülmeyen kader ağlarının ilmiklerini sorgularsınız. Bir daha görme ihtimaliniz de düşük olduğu için o artık sizin “olabilirdi aşkınız” […]

İlknur Aydoğan
iaydogan@medyakronik.com

“Olabilirdi aşklar” kavram olarak belki hayatımızda yok ama fiilen var aslında. Kısa bakışmalarla ayaküstü yaşanan flörtler sonrasında elinizde ne bir isim kalır, ne bir telefon. O öylece gider; siz lazım olduğunda asla bulamadığınız cesareti, iyi örülmeyen kader ağlarının ilmiklerini sorgularsınız. Bir daha görme ihtimaliniz de düşük olduğu için o artık sizin “olabilirdi aşkınız” olmuştur. Ama onu oldurmanın yolu olarak interneti deneyenler var; ne kadar ‘başarı’ya ulaşılıyor, ona dair bir şey yok, ama ‘ne aşklar yaşan(m)ıyor’daki buruk tat okudukça okutturuyor insanı.

www.kizmeet.com

Bu site size arkadaş, değil kaderinizi buluyor. Sloganları “ilk bakışlar, ikinci şanslar” olan, Amerika menşeli kizmeet.com, normal arkadaş sitelerinden biraz farklı. Burada fotoğrafından, kişisel özelliklerinden beğendiniz kişiyi değil, gerçek hayatta zaten gördüğünüz insanı arıyorsunuz. Yani siz bir barda, spor salonunda, okulda, otobüste gördüğünüz, açılamadığınız ve unutamadığınız kadını ya da erkeği arıyorsunuz.

Siteye mesaj bırakarak başlıyorsunuz. Öncelikle tarihi ve yeri belirtiyorsunuz. Üzerinizde ne olduğundan, diğer tarafın ne giydiğinden bahsediyorsunuz. Aranızda bir konuşma geçtiyse, onu yazıyorsunuz. Aradığı insanı bulmak için yazan da var, ama biri beni yazmış mı diye de bakılabiliyor. O zaman da kendi gittiğiniz mekânı ve tarihi yazıp aratabiliyorsunuz. Mesela sitede, Los Angeles’tan bir kadının markette karşılaştığı bir adama, 16 Şubat 2008 tarihli mesajı şöyle:

“Ben senin yanındaki kırmızı lahanaya ulaşmaya çalışıyordum, senden izin istedim. Sense kereviz taşıyordun. Ne diyeceğimi bilemediğimden lahananın ambalajlı olmadığını söyleyiverdim. Sen de organik yiyeceklerin yararı üzerine yorum yaptın. Düşündüm de senle çay ya da kahve içmek güzel olabilirdi, fakat sen gitmeden önce düşünemedim bunu. Hâlâ ilgileniyor musun?”

“Gelenekseli yaşatan teknoloji”

Sitenin kurucusu Mark Jaffe yaptıkları iş için söyle demiş: “Geleneksel bir buluşma sitesi değiliz. Daha çok geçmişteki geleneksel buluşmaları hatırlatan bir tarzımız var. Bir insanı görürsünüz ve bir kıvılcım hissedersiniz; şimdi internet işleri kolaylaştırıyor; burası kimya ilk nerede tuttuysa, oraya gerçek bir dünya bağlantısı.”( Chicago Tribune, Mart 25, 2007)

Şimdilik Amerika’nın 16 eyaletine hizmet veren site, son olarak Toronto şehrini ekledi. Çünkü sitenin kurucuları başka ülkelerin şehirleri için de bu hizmeti vermeyi planlıyor. 2006’da faaliyete başlayan sitede her gün yeni mesajlara rastlamak pek mümkün değil. Örneğin Austin eyaletinden bırakılan son mesaj 5 Temmuz 2007 tarihli. Son mesajla bir önceki arasında aylar olabiliyor.

Buradan yola çıkarak, izlediğimiz onca Amerikan filminin de katkısıyla, amatörce bir kültürel kod çözmeye kalkarsak Amerikalıların çok da bakışmadığı, en azından bizim kadar uzun bakışmadıkları çıkarımını yapabiliriz. Ya da o kadar bakışsalar bile platonikim’e yazanlar kadar, o insanı bulma derdinde olmuyor olabilirler.

Konu kadın erkek ilişkisi, aşk olduğunda konuşamama, açılamama durumu çok yerel olmayabilir, ama var böyle bir şey bizim kültürde. Bakışlara bu kadar değer atfetmemiz sözcüklerimizin eksikliğinden kaynaklanıyor olamaz mı? İletişim bazen sözcüklerle bile zorken, yanlış anlaşılma ihtimalinin günahı gözlerin boynuna oluyor. Bunu itiraf.com/platonikim’i okuyunca daha iyi anlıyoruz.


www.itiraf.com/platonikim

1999’dan beri yayında olan itiraf.com, adından anlaşıldığı üzere önce itirafta bulunmanız gereken bir yer. Dolayısıyla platonikim’in içeriğinde, aylardır sevdiğiniz birine aşkınızı itiraf etmek de oluyor, o gün gördüğünüz, tutulduğunuz birine ‘beni bul’ çağrısı da. Yoğun şiiri olan bu yazıları okumanın buruk tadı iyi güzel de, yine de “niye söylemedin sevdiğini, be adam ya da kadın?” dedirtebiliyor. Ümidin ve gururun birbirine dolandığı bu yazıları okuyunca sözlü bir toplum olsaydık durum daha değişik olur muydu, diye düşünüyor insan. Ama biliyoruz ki, keder edebiyatı bizde her konuda bir şekilde tezahür edebiliyor. Siteden birkaç alıntı:

“O da benimle aynı şehirde”

Aylardan 2.’si, günlerden 16.’sı. Otobüsün Mecidiyeköy’e gideni. Tam da saatin yarımı. Kalınca, kırmızımsı bir bere kulaklarının yarısını örtmüştü. Halkalı küpelerin sarkıyordu, üzerinde ufak kırmızı boncuklar olan küpelerin. Göz göze geldiğimiz anda, bir ışık düştü gökyüzüme. Bir telaşla indim otobüsten. Kaçmak, kurtarmadı o güzel gözlerinden. Bütün gün seni düşünmekten. Bir derdi var artık kalbimin ve bu satırları yazıyor ellerim, çaresiz. Zira, aynı şehirde yaşıyoruz, tek bildiğim.( MissingJigsawPiece, Erkek , 26 , İstanbul)

Mesut?”

Geçtiğimiz haftasonu Tophane’de arkadaşıyla birlikte kahve ve sigara içen, kıvırcık saçlı, çarpık dişli, uzun boylu, güzel elli, ilk görüşte aşka inanmamı sağlayan, yakışıklı, esmer çocuk; arkadaşın sana Mesut diye seslendi ama doğru duyup duymadığımdan emin değilim. Ulaş bana yoksa ruhum huzur bulmayacak! (LcSt, Kadın , 26 , İstanbul)

08.25 hayatımın vapuru”

Heyecanla vapurun üst katına çıktım, her zamanki yerime oturdum. Gözler daha güne kapılarını açmamışken senin merdivenlerden çıkışını seyretmek 1000 kere yüz yıkamak gibi yine. Usulca her zamanki yerine oturdun, önce çantanı boynundan çıkardın, sonra atkını ve sonra da müzik dinlediğin cep telefonunun kablosunu boynundan kurtardın. Bir çay aldın, bir de sigara yaktın. Uzaktan seni seyretmek kadar seninle tanışmak da bana heyecan verecek mi işte orasını bilemiyorum. Yakında sanırım bunu da öğreneceğim. Vapur Pasaport iskeleye yanaşırken bir prensesin tahtından kalkması gibi, yerinden kalktın. Tabii ben de hemen peşinden geldim. Merdiven başında kalabalığın arasında beklerken, ben de 1 metre sağında duvara dayanmış sana bakıyordum. Bugün taktığın kare yüzük çok hoşuma gitti. Tarz sahibi, olgun, asil, güzel ve şu bir türlü fön çektirmediğin dağınık saçların yok mu. Bakalım adını ne zaman öğreneceğim. Ben kim miyim, sen kadar boyu, dünyalar kadar yüreği ve gözleri sürekli üzerinde olan kişiyim.( coldcut, Erkek , 31 , İzmir)

Yorum yazın