Genel

Neden blog yazıyoruz?

Yazan: Görkem Keser

Bloglar, yani internet günlükleri hızla büyümeye devam ediyor. Aklımıza gelebilecek her konuda görüş ve bilgilerin yer aldığı milyonlarca bloga her gün binlerce yenisi ekleniyor. Blog yazarlığı günümüzde gazete-dergi yazarlığı gibi ayrı bir kategori haline gelmiş durumda ve bloglar neredeyse “bağımsız gazeteciliğin geleceği” olarak görülüyor. Dünyanın en büyük blog indeksleme ve arama motoru Technorati ’nin verilerine […]

Bloglar, yani internet günlükleri hızla büyümeye devam ediyor. Aklımıza gelebilecek her konuda görüş ve bilgilerin yer aldığı milyonlarca bloga her gün binlerce yenisi ekleniyor. Blog yazarlığı günümüzde gazete-dergi yazarlığı gibi ayrı bir kategori haline gelmiş durumda ve bloglar neredeyse “bağımsız gazeteciliğin geleceği” olarak görülüyor.

Dünyanın en büyük blog indeksleme ve arama motoru Technorati ’nin verilerine göre 2002-2009 arasında 66 ülkeden 1,2 milyonun üzerinde blog yazarı Technorati’ye üye olmuş. 81 ayrı dilde yazılan kayıtlı blog sayısı ise 133 milyonu aşıyor. Technorati, blogların oluşturduğu bu evrene “Blogosfer” adını veriyor. Blogosfere günde 900 bin yeni makale ekleniyor ve dünyada 346 milyon kişi blogları izliyor.

Technorati’nin 2009’da gerçekleştirdiği araştırmaya göre blog yazarlarının yüzde 70’i bu işi kişisel tatmin için yaptığını söylüyor. Yazarlar buradaki başarılarını da günlük ziyaretçi sayısı, RSS abone sayısı, kendilerine verilen bağlantı sayısı veya yazılarına yapılan yorumların çokluğuna göre belirliyor.

Blog yazarlarının değindiği konular ise kişisel düşünceler (yüzde 45), politika (yüzde 32) haberler (yüzde 30), bilgisayarlar (yüzde 28), iş yaşamı (yüzde 25) müzik, (yüzde 24) seyahat (yüzde 20), din ve ruhani konular (yüzde 19), bilim (yüzde 19), sinema (yüzde 19), çevre (yüzde 17), ekonomi (yüzde 16), sağlık (yüzde 16), televizyon (yüzde 16), ailevi olaylar (yüzde 14), sürdürülebilirlik (yüzde 10), spor (yüzde 10) ebeveynlik (yüzde 10), mali konular (yüzde 8), oyunlar (yüzde 8) ve ünlülerden (yüzde 7) oluşuyor.

Üçte ikisi erkek olan blog yazarlarının yüzde 60’ı 18-44 yaş arasında ve yüzde 75’i de üniversite mezunu. Technorati araştırmasına katılan yazarlar “Neden yazıyorsunuz?” sorusuna da ağırlıklı olarak “internet ortamında fikirlerimi söylemek için” (yüzde 71) diye yanıt veriyor. Yüzde 68’i deneyimlerini paylaşmak, yüzde 49’u ise benzer düşüncedeki insanlarla bağlantı kurmak için blog yazıyor. Diğer nedenler ise şöyle sıralanıyor:
Aile ve arkadaşlarla sürekli bağlantıda kalmak (yüzde 24), işim için yeni müşterilen edinmek (yüzde 24), medya sahibi olmak (yüzde 22), özgeçmişimi zenginleştirmek (yüzde 19), gelir sağlamak veya gelirimi artırmak (yüzde 19), işle ilgili yeni müşteriler veya çalışacak yerler bulmak (yüzde 12).

Türkiye’de de Technorati kadar büyük olmasa da Bloxoo, Bloglar Alemi gibi bazı blog arama motorları hizmet veriyor. Örneğin Bloxoo adlı platformda 15 binin üzerinde blog indekslenmiş durumda. Blog yazarlarıyla ilgili kapsamlı araştırmalar bulunmamakla birlikte MuratKGirgin’in blogunda 717 blog yazarıyla yapılmış bir araştırma ülkemizdeki blog yazarlarının profiliyle ilgili bir fikir veriyor. 2009 Ocak ayında yayınlanan araştırmanın sonuçları Technorati’nin küresel çaptaki araştırmasıyla bazı paralellikler taşıyor. Türkiye’de blog yazarlarının yüzde 68’inin erkek olduğunu, yüzde 70’inin 20-30 yaş arasında bulunduğunu, yüzde 35’inin üniversite mezunu olduğunu bu araştırmadan öğrenebiliyoruz. Türkiye’deki yazarların politika ve ekonomi gibi konulardan çok kişisel konulara ağırlık verdiğini de yine bu araştırmadan öğreniyoruz. Blogcuların yüzde 70’i kişisel konularda yazarken, yüzde 52’si internet, yüzde 41’i teknoloji ve yüzde 32’si de müzik konusunda yazmayı tercih ediyor.

Türkiye’deki bloglara şöyle bir göz attığınızda, haber analizleri, sanat ve kültür eleştirileri, fotoğraf paylaşımları, yemek tarifleri gibi aklınıza gelebilecek, hatta zaman zaman hayal bile edemeyeceğiniz birçok konuda yazılmış bloglara rastlamak mümkün. Çok fazla sayıda internet günlüğü olmasına rağmen aralarında gerçekten iyi olanları ve okunmaya değer olanları bulmak zaman içerisinde zor olabiliyor. Bazı bloglar, okuyucular tarafından çöp olarak tarif edilirken, bazıları ise geleneksel yazılı medya için ciddi bir rakip olmuş durumda. Heyecan verici bir başka nokta ise, bu kadar çok blogun içinde belki hayatınızı bile etkileyecek bir şey okuma olasılığınızın olması. Hiç okunmayan, ücra bir köşede kendi halinde bir blog, belki sizi dünyanın en mutlu insanı yapabilir. Keşfetmek ve keşfedilmek arzusu gerçekten heyecan verici. Milyonlarca elektronik günlük şu an keşfedilmeyi ve okunmayı bekliyor. Bütün bunların ışığında HaberVs mikrofonunu blog yazarlarına yöneltti. Neden blog yazdıklarını, çıkış noktalarının ne olduğunu, okunma oranlarını ve maddi bir beklentileri olup olmadıklarını sordu.

Yazarak iyi hissediyoruz
Aysun Eltan
http://3aymun.wordpress.com/

Kendimize bir uğraş bulmak istediğimiz için açtık. Sitelerde, sözlüklerde güzel yorumlar yaptığımızı söylüyorlardı. Bunları bir yerde toplamak daha mantıklı geldi. 3 farklı kişinin elinden çıkan bir blog da farklı ilgi alanlarına hitap edebilir diye düşündük. İlk çıkış noktası tamamen güzel bir uğraş bulma ihtiyacıydı. Bunu insanlarla paylaşmak ve geribildirim almak istedik. Yorumlar bizim için çok önemli. Ortalama her gün 100 kişi tıklıyor bizi. Siteye girdiğim anda ilk baktığım şey yorum gelmiş mi? İkinci baktığım şey de istatistik kısmı. Yeni yazı eklemediğimiz zamanlarda bile her gün 100 kişinin girdiğini görmek bizi mutlu ediyor. Tabi ki hedef daha fazla okunsun, daha fazla insan katkı sağlasın. o yüzden okunma sayısı düştüğü zaman, bu bizi yeni yazı yazmak yönünde etkiliyor. Bugüne kadar hiç maddi bir kazancımız olmadı, olmasını da düşünmedik. Şu anda da olması için herhangi bir girişimimiz yok. Sanırım kişisel doyum daha ön planda. Yazarak iyi hissediyoruz. Blogu açarken kendimizi çok daha basit düşünmüştük ama şimdi görüyorum ki birçok bloga göre daha kaliteli duruyoruz. Okuyucu sayımızda artış var. Çok fazla blog olduğu için aradan fark edilmek de zorlaşıyor.

Maddiyatla olacak iş değil
Cem Aydın

http://equum.blogspot.com/

Zaten daha önce kâğıt üzerine yazıyordum. Daha sonra arkadaşlarımdan gördüm ve bu işin eğlenceli olduğuna karar verdim. Şu anda da sadece eğlenceli bulduğum için yazıyorum. Herhangi bir amacım yoktu. Post yazdığım günler 40–70 arası tekil ziyaretçi oluyor. Onun dışındaki günler 3–6 tekil ziyaretçi civarında. Geçtiğimiz hafta 25, geçtiğimiz ay 238 tekil ziyaretçi gelmiş bloga. Az okunduğu zaman olumsuz etkilenmiyorum. Daha çok arkadaş çevreme yazdığım için onların okumuş olması yeterli oluyor benim için. Google Adsense’den para kazanmadım. Adsense kullanmadım hiç. Böyle bir beklentim yok. 5 yıllık sürede blogun konusu değişti. Daha önceleri yaptıklarımı anlattığım bir günlük/günce şeklindeyken şu anda mizah yazıları yazdığım ve güncel konuları içermeyen bir formata girdi. Önceleri ayda 20 post’a yaklaşırken şu anda ayda 1-2 post oluyor. Haliyle daha dar bir kitleye sesleniyor gibi görünüyor.

Kendim için yazıyorum
Uğur Güçarslan

http://farelikoyunhayalcisi.blogspot.com/

Blogumu sadece aklıma gelenler, takılanlar ve kendi anılarım için yazıyorum. Olay sadece kendim için. başka bir şey için değil. Bir açıdan kendimi bir yerlerde ifade etme isteği sanırım. Bunu Ekşi Sözlük’te de yapabilirdim ama olay sadece bu değil. Fotoğraf çekmeyi çok sevdiğim için paylaşma imkânım var. Yazılar ise her zaman ifade etmede bir araç, blog da bunu yapabilmem için bir vesile. Blogu açarken bir amacım yoktu. Sadece ben bu düşündüklerimi, çektiğim fotoğrafları bir yerde paylaşmalıyım mantığı vardı. Belli başlı okuyucularım var. Onların haricinde yurtdışından blogumu okuyan insan çok fazla. Onlara da hitap etmek hoşuma gidiyor. Fotoğraf evrensel bir şey ve bu herkesin ilgisini çekiyor. Az okuması da hiç moralimi bozmaz. Ben asıl olarak kendim için yazıyorum.Maddi bir şey hiçbir zaman düşünmedim. Bu maddiyat ile olacak iş değil bence. Gelişme her türlü var. Okunma durumunun fazlalılığı da çok sevindirici. Yazılarım daha fazla gelişti tabiî ki. Daha sağlam basıyorum sanırım. Olması gereken de bu bence


Maddi beklentim uzun vadede
Özgür İlker Özgür

http://oziloz.com/

Sevdiğim bir uğraş ve hobi olduğu için blog yazıyorum. İlgi duyduğum alanlarda başkalarıyla bir şeyler paylaşmayı seviyorum. Belirli bir hedefim yok, söylediğim gibi bu işi seviyorum. Ancak Türkiye’de blogumun belli bir konuma gelmesi, tanınması ve daha çok kişi tarafından okunması hedeflerim arasında sayılabilir. Sinema ile ilgili olan blogumu kapatmadan önce günlük ortalama 400–500 kişi gibi bir rakama ulaşıyordu. Yeni açtığım teknoloji sitesinin henüz sabit bir okuyucu kitlesi yok. Yeni olduğu için şimdilik günlük 20–40 kişi arasında değişiyor. Tabi ki emek verilen bir işin ilgi çekmemesi üzücü. Ancak bir internet sitesi ve özellikle bloglarda trafik oluşturmak, okuyucu kitlesini artırmak zaman alan bir süreç. Pek olumsuz etkilendiğimi söyleyemem ancak belli bir süre sonra daha bu okunmama durumu devam ederse negatif etkileri olacaktır. İlk aşamada maddi bir beklentim yok. Daha önce cüzi miktarlarda gelirlerim oldu ancak bahse değer meblağlar değildi. Şu an blogumun tanınması ilk amacım. İleride kullanıcıyı rahatsız etmeyecek reklâmlara yer verebilirim. Kısaca ilk ve olmazsa olmaz amacım değil ancak uzun vadede maddi kazanç beklentim var. Gün geçtikçe daha çok kişinin blogumu okuduğunu görebiliyorum. İlk (sinetr.com) blogumda da başta az olan okuyucu kitlesi belli bir süre sonra tatmin edici rakamlara ulaşmıştı. Bu sefer daha geniş bir kitleye ulaşabileceğimi düşünüyorum.

Çocukların büyümesini görüyorum
Mahmut Mustafa Özdil

http://aliozdil.blogspot.com/

Aslında bloga başlarken uzun uzun düşünüp, yazma sebeplerimi tahlil etmiş değilim. Şimdi iki buçuk yaşında olan oğlum Ali’nin doğumu yaklaştıkça ara ara yokluyordu aklımı bir blog açma fikri. İşte çocukların sahiden inanılmaz bir hızla büyüdüklerini, bir günlerinin diğerine hiç benzemediğini, o hengâmede bir dolu şeyin muhakkak unutulacağını filan hissediyordum. Sonra hamilelik ilginç bir süreç, Tuba bütün o fedakârlıkları yaparken elimden neredeyse hiç bir şey gelmiyor olması rahatsızlık vericiydi. Üstelik baba olarak zaman zaman kendinizi bütün sürecin çok dışında hissedebiliyorsunuz. Ama doğrusu bir blog açmak, acaba çok mu fazla kendini ortalara sermek olur diye de endişeleniyordum. Sonra, Ali’nin doğumundan iki gün evvel, çok sevgili arkadaşım Gökçe’nin cesaretlendirmesiyle, kendimi bütün o derin soruların ötesinde, hiç ustası olmadığım teknik sorunlarla uğraşırken buldum… Şimdi de etrafa bir de Ali’yle bakma fırsatı sunuyor olmasını seviyorum. Doğrusu elimde hiçbir sayısal veri yok. Dolayısıyla gerçekleri bilmediğim için, bana hep sanki çok okunuyormuş gibi geliyor. İçerik sağlayıcım sürekli değişip gelişiyor bir kere. Sanırım artık onun olası tepkilerini daha fazla düşünmeye başladım. Geniş kitlelere seslenmek demişken, bu konudaki en eğlenceli tecrübem, bir sergi açılışında, hiç tanımadığım birinin gelip olanca nezaketiyle, “Pardon siz Ali’nin babası mısınız?” diye sorması oldu. Öyle ortak tanıdıklarımız filan da yokmuş, bütün marifet “Ali, Babası ve Kırk Haramiler”deymiş.

Bir şeyler sormaları beni mutlu ediyor
A. Murat Eren
http://meren.org/blog/

Kendimdeki gelişimi takip etme isteği, blog açma nedenlerimden en önemlisi. Bunu yaparken günlüğümün etrafındaki topluluğa feyz alacakları şeyler sunmak, onların geri beslemelerinden ise feyz alacak şeyler çıkarmak da beni yazmaya devam ettiren önemli bir dürtü. Mesleğimle doğrudan ilgili olmayan konularda ve bu konular üzerine düşüncelerime dair yazabileceğim bir mecraya sahip olmak istiyordum. Fotoğraf ise tam o esnada benim için ciddi bir hobi halini almaya başlamıştı. Olaylar gelişti. İstatistikleri sürekli takip ettiğim söylenemez, fakat günlüğün ziyaretçi ortalamasının benim doktora çalışmalarımdaki yoğunluğuma bağlı olarak değiştiğini gözlemleyebiliyorum. Bu, okurlarla aramda bir bağ gibi. Kimi yazılar diğerlerine nazaran daha az okunuyor. Az okunanlar ise genellikle okunmayı -kimi çok okunanlara göre- daha çok hak edenler oluyor. “Hayatın bir diğer cilvesi” diyor ve geçiyorum. Bir şeylerden olumsuz etkilenmeyen bir insanım. Şu ana kadar herhangi bir reklâm geliri arayışı içine girmedim. Açıkçası ilerde de reklâm almayı düşünmüyorum. Bunun birkaç sebebi var. Anlatması kolay sebeplerinden birisi, zaten benim için çok keyifli olan bir şeyden beni takip edenlere saygısızlık etmek pahasına maddi bir gelir elde etmeye çalışmayı kendime yakıştıramıyor olmam. Tabi benim gibi yazmaktan para kazanmak durumunda olmayan birisi için bunu söylemek kolay. Dolayısıyla reklâm geliri elde etmeye çalışanları katiyen yadırgamıyorum. Onlar avlayıp yiyorlar, ben yaparsam zevk için öldürmüş olacağım.
İlk açtığım zamanlara nazaran çok daha fazla geri besleme alıyorum. Günlüğümün daha geniş ve tam da istediğim özelliklerde bir kitle tarafından takip edildiğini de hissediyorum (bahsettiğim kitle ekipman konusunda hırslı olmayan, bir fotoğrafa bakarken göründüğünden fazlasını da sorgulamayı seven, düşünmeye ve tartışmaya önem veren, okumayı bilen bir kitle; zaman zaman çok güzel tartışmalar alevlenip sönüyor yorumlarda, ben de dahil olmak üzere herkes bir şeyler öğreniyor o tartışmalardan). İnsanların zaman zaman beni çeşitli konularda fikrini sormaya değer bulmalarının ardında hiçbir marka ile aramda bir bağ olmaması, işin ekipman tarafından ziyade fotoğraf tarafına önem veriyor olmam, fotoğraf üzerine tartışmaktan, okumaktan hoşlanıyor olmam gibi nedenleri olabilir belki, bilemiyorum. Her zaman kendilerine bekledikleri gibi yardım edemiyor olsam da onların bu rahatlıkları ve güveni beni mutlu ediyor.


Pazar kazansam yalnız bu işi yaparım
Yusuf Karaca

http://www.sivyus.com/

İlk yazma sebebim aslında Hürriyet’in ‘’onpunto.com’’ isimli blog sitesinin açılışındaki reklâm ve reklâmda verildiği söylenen ödüldü. Blog yazmaya bu sayede başladım. Bunun dışında yazmayı çok seviyorum. Kendi medyamı oluşturmayı ve geriye bakıp değerlendirmelerimin sonuçlarını okumak bana keyif veriyor. Amacım kendimi mutlu etmekti, başka bir amacım yok. Okunma oranlarım fena sayılmaz. Aylık yaklaşık 3500 civarı haftalık da 800–900 gibi. Okunma oranları düştükçe etkilenme oluyor ama okunma oranları yazı kalitesini her zaman göstermez, örneğin ne kadar porno ve seks kelimelerini kullanırsanız o kadar çok okunabiliyorsunuz. Önemli olan sürekli okur sayısının çokluğu. Maddi bir kazanç sağlamadım. Çok da kazanç getiren bir şey değil blog yazımı. Çok büyük tıklanma rakamlarına ulaşmak gerekiyor. Aslında para kazanmak isterim. blogdan para kazansam tüm zamanı sadece bu işe ayırmak isterim. ilk açtığımla bugün arasında ziyaretçi ulaşımı açısından fark var. İnsanlar karşılıklı blogları tıklıyorlar yani burada sizi okuyanlar eğer blogları varsa onları ziyaret etmenizi bekliyor, ancak zaman zaman umutsuzluğa kapıldığım da oluyor.

Yorum yazın