Sanat

‘Piyasaya yönelik tek bir nota yazmadım’

Yazan: İlknur Aydoğan

Onun sesi mutlaka kulağınıza çalınmıştır. Hatta belki şarkılarına bayılıyorsunuzdur. Eğer Yaprak Dökümü, Menekşe ile Halil ve Dudaktan Kalbe dizilerinin jeneriklerine dikkat ettiyseniz, adını da biliyorsunuzdur ki bu, Toygar Işıklı için çok önemli. Genç müzisyen, bunun kendisi için neden önemli olduğunu şöyle anlatıyor: “Türkiye’de şöyle bir şey var; insanlar beğendikleri şeyin hakkını vermek için bir çaba […]

Onun sesi mutlaka kulağınıza çalınmıştır. Hatta belki şarkılarına bayılıyorsunuzdur. Eğer Yaprak Dökümü, Menekşe ile Halil ve Dudaktan Kalbe dizilerinin jeneriklerine dikkat ettiyseniz, adını da biliyorsunuzdur ki bu, Toygar Işıklı için çok önemli. Genç müzisyen, bunun kendisi için neden önemli olduğunu şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de şöyle bir şey var; insanlar beğendikleri şeyin hakkını vermek için bir çaba sarf etmiyorlar. Çok beğeniyor şarkıyı, arkadaşlarıyla konuşuyor falan ama izlediği 30 bölüm boyunca, bir kere bekleyip ‘kim yapmış bu müzikleri, beni etkileyen insan kimdir?’ diye oturup bakmıyor. Benim için tek sorun bu.”

O her ne kadar adının bilinmemesini sorun olarak nitelendirse de içten içe bu durumdan memnun aslında. Müzikal bir kimliği olduğundan tanınmak, görünmek gibi dertleri olmadığını söylüyor ama yine de kendi kendine neden umursanmadığını sorduğu oluyormuş Işıklı’nın. “Ben kendimce iyi bir iş yaptığımı biliyorum. Babam ve Oğlum kulaktan kulağa yayılarak Türkiye’nin çok izlenen filmlerinden biri oldu. Özel bir çaba sarf edilmedi, çünkü iyi bir işti. Eğer yükseleceksem Babam ve Oğlum filminin müzisyen versiyonu olmak istiyorum” diye özetliyor hedefini. Sesini, müziğini ilk kez dizilerde duyduğumuz için dizi müziği de yapan Kıraç ve Gökhan Kırdar’dan biraz farklı olduğunu bu yüzden yavaş yavaş bir yükselişi olacağını anlatıyor.

Albüm sözleşmeleri sıkıcı olunca…

34 yaşındaki Işıklı aslında uzun zamandır müzik piyasasının içinde. Birçok şarkıcı ile bas gitarist olarak çalışmalarda bulunmuş. 20 yaşından beri albüm teklifi aldığını ama ısrarla kabul etmediğini söylüyor: “Ben gelen sözleşmeyi okuyorum, onlardan habersiz su içmeye gidemiyorsunuz. 5 yıl boyunca sizi bağlıyorlar. 5 yıl 3 albüm. 3. albüm çıkmazsa 5 yıl 7 yıla sarkıyor. Ben özgürlükçü bir adamım, böyle sözleşmeler beni boğar. ‘Bu iş böyle olmuyor’ deyip dizi müzikleri yapmayı kafama koydum.” Dolayısıyla kariyer planlamasını önceden yapmış Işıklı. Dizi müzikleri yapan arkadaşlarına bu işi yapmak istediği haberini vermiş. İlk işi 2005 yılındaki, kısa ömürlü “Gece Yürüyüşü” adlı dizi. Sonrasında Altın Portakal ödüllü “Türev” filminin ve kısa süren dizilerin müzikleri var.
Hayatında neyin, ne kadar planlı ne kadar tesadüf olduğu sorusu karşısında şöyle konuşuyor: “Ben çok beklerim hayatta. İnsanların sabrını çatlatacak kadar beklerim. Çünkü şuna inanırım; bir şeyi iyi yaptıysam bir gün o bana dönüp dolaşıp mutlaka gelecek. Gece Yürüyüşü’ndeki müziğimin beğenilmesi 4 yıl sonra beni buldu. Benim müzikal kariyerimdeki açılımın başlangıcı oldu.”
Dizinin yönetmeni Mesude Eraslan, “Yaprak Dökümü” dizisinin de yönetmeni olunca, haliyle müzikler için aklına gelen ilk isim olmuş Toygar Işıklı.

“Huzurlu, dingin, aynı zamanda hüzünlü”

Toygar Işıklı’nın müzik tarzına dinleyicilerden gelen yorumlar genelde “huzurlu, dingin, aynı zamanda hüzünlü” gibi oluyor. Kendisi de aşağı yukarı aynı sözlerle ifade ediyor tarzını ve şunları söylüyor: “Ürettiklerimde yumuşak, sakin, huzur verici bir durum var. Karakter olarak melankoliğimdir biraz. Bana psikologlar mail attı; ‘parçalarınızı terapilerimizde kullanmak istiyoruz; insanlarla konuşurken arkada sizin müzikleriniz çalsın’ diye. Aslında ben yıllarca rock söyledim; Queen, Metallica dinleyerek büyüdüm. Sting, Bryn Adams söyledim barlarda. Ama şuna inanıyorum; bir Toygar Işıklı tarzı var.”
Youtube’da binlerce kez dinlenen şarkıların altındaki yorumlardan birinde, Toygar Işıklı’nın böyle şarkılar yapabilmesi için aşık olması ya da hayatında önemli bir şey olması gerektiğini yazıyor. 7 yıllık evliliği olan Işıklı’nın 1 yaşında kızı var. Kızının onu daha toleranslı yaptığını söylüyor. Eşiyle üniversitede gitar bölümünde tanışmış, onun müzisyen ruhundan anladığını söylüyor ve ekliyor: “Müzisyenle herkes birlikte olamaz. Açıkçası çok dengeli insanlar değiliz. Ruh hali değişkendir. Sistemli bir hayat yoktur. Eşim çok yardımcı. Karar veremediğim sahnelerde, gelir, ‘burası daha etkili’ der ve ben onun sözünü dinlerim. ‘Ninni’nin sözlerinin çoğu ona ait. ‘Kızım’ şarkısının sözlerini beraber yazdık.” Arada evde beraber çalıp söyledikleri de oluyormuş.
Işıklı hep müzik konuşulan, söylenen bir evde büyümüş zaten. 1974’te İzmit, Gölcük’te doğan müzisyenin babasının aranjmanlar söyleyen bir müzik grubu varmış. İlkokul öğretmeni keşfetmiş sesinin güzelliğini ve ortaokulda da küçük bir orgla başlamış müziğe. Sonra gitar gelmiş, ardından da hayatından önemli bir yeri olan koro çalışmaları: “Koro hayatımda hep vardı. Liseden sonra koro öğretmenliği yaptım. Benim için çok önemli çünkü müzikal olarak çok seslilik mükemmel bir şey.”
Işıklı’nın öğretmenlik yılları geride de kalsa ileride akademisyenlik yapabileceğini söylüyor ki şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Müzikoloji ve Müzik Teorisi üzerine doktora yapıyor. “Hoşuma gidiyor akademik kariyer, büyük bir katkısı oldu bana. Ben Halk Müziği, Türk Sanat Müziği korosunda yer aldım, akordeon, piyano çalmayı da öğrendim. Makam dersi, caz, bunların hepsi perspektif sağlıyor. Bir tarzımız oluyor ama bir an olmadık bir şeyi üreteyim derken şans veriyor insana.”

Karaktere göre müzik

Dizilere müzik yaparken oyunculuktan nasıl etkilendiğini şöyle anlatıyor Işıklı: “Ben sulu göz bir adam değilimdir, ama Yaprak Dökümü’nün müziğini yaparken, çoğu zaman ara verme ihtiyacı duyduğum sahneler oluyor. Bana gelen görüntüler dublajlı görüntüler değil. Direkt tiyatro oyunu gibi ve o çok daha etkili. Gözlerimden yaşlar akıp, bir balkona çıkayım durumu var. ‘Kızım’ şarkısını öyle yaptım. Leyla sürekli kardeşinin mantosunu giyiyordu. Babasının çok ağır bir konuşmasının ardından mantoyu çıkarıyordu ve o anda baba kızın oyunundan çok etkilendim ve ‘sen hâlâ benim için küçük bir kız çocuğu, gözlerimden akan yaş acılarına çare olur mu’ sözleri geldi. O tamamen gerçek bir müzik. Oturup, ‘ne yapsam?’ demedim. Popüler bir mantığım yok. Piyasaya yönelik tek bir nota yazmadım.”
Sözlü şarkıların yanı sıra enstrümantal müziklerde kendini daha iyi ifade ettiğini vurguluyor Toygar Işıklı ve yavaş yavaş enstrümantale de ilgi gösterildiğini söylüyor: “Bana gelen mail’lerden bazılarında, ‘Fikret karakterinin olduğu sahnelerde kullandığınız bir müzik var, ona nereden ulaşabiliriz?’ diyorlar. İnsanların buna dikkat etmesi, sizin sözsüz bir şeyle ifade ettiğinizden etkilenip, onu sizden istemesi çok güzel. Çünkü sözlü bir müzik çalarken birileri mutlaka durup dinler kim söylüyor diye, ama sözsüzse ne kadar değişik bir müzik diye öyle herkes dönmez, gerçekten ilgi çekmesi lazım.”

Rakiplerini de beğeniyor

Yaptığı işlerden en çok ilgi çekenin “Dudaktan Kalbe” dizisinin “Gecenin Hüznü’” şarkısı olduğunu söylüyor Işıklı ve insanların bu şarkıdan sonra “kim yapmış bunu” diye baktıklarını anlatıyor: “Neden ilgi çektiğine kendim karar verdim. Çünkü aşk şarkısı, diziden bağımsız dinlenebilir.” Üç dizinin müziklerinin birbirlerine benzer olduğu eleştirisine pek de katılmıyor kendisi ve benzerlikle tarzın karıştırılmaması gerektiğini söylüyor: “Amaç ‘bunu Toygar Işıklı yapmış’ dedirtmektir. Müzikal kimliği koruyarak, birbirinin taklidi gibi olan şeyler üretmemek lazım. Şu an için onu bu dizilerde başardım.” Toygar Işıklı dizilerle tanınmasının tarzını kabul ettirmede bir avantaj olduğunu söylüyor: “Diziler olmasaydı tarzım tutmazdı, çünkü popüler sound’a hizmet vermezdi. Kötülediğim için değil. Düzgün müzik yaptığını birilerine anlatmaya çalışacaksın, seni nerden duyacaklar, ama bu şekilde güzel güzel yerine oturuyor her şey.” Diğer dizilerin müzikleriyle ilgili ne düşündüğünü, “Nail Yurtsever’i beğeniyorum, ‘Asi’ dizisinden. ‘Hatırla Sevgili’nin müzikleri de güzel. Kıraç’ın bana hitap etmeyen bir tarzı var ama çok güzel melodiler bulduğunu düşünüyorum” diye anlatıyor.

Albüm yolda

Toygar Işıklı yoğun iş temposunda fırsat buldukça dışarı çıktığını söylüyor. Beyoğlu’nu, Moda’yı seviyor. Oturduğu yerdeki mini market ve apartmandakiler geç de olsa onun kim olduğunu öğrenmiş. Bilmeyenlerle de aralarında şu diyalog geçiyormuş; “Sen ne işle uğraşıyorsun diyorlar, müzisyenim diyorum. Nerde çalışıyorsun? Dizi falan, Yaprak Dökümü diyorum. Her hafta izliyorum, o şarkıyı sen mi söylüyorsun? Konuşma sesimle şarkı söylediğim sesim farklıdır.”
Yakında dizi müziklerinden derleyeceği karma bir albüm çıkaracak olan Işıklı, albümde dillere dolanacak şarkılar var diyor. Kısa süreli olan dizilere yaptığı müziklerin de içinde olacağı için albümün bazı şarkıları dinleyiciye sürpriz olacak. Kendi solo albümünü çıkartmayı planlayan müzisyen, “Benim ürettiklerimde melankoli hep var, insanları hoplatacak zıplatacak şarkılarım olmaz hiçbir zaman” diyor. Müzik yerleştirmenin müzisyenlikten bambaşka olduğunun altını çiziyor Işıklı ve Türkiye’de sadece kendisinin yaptığı teknik bir tarzdan bahsediyor ama tam olarak açıklamak istemiyor: “Belli duyguları yaşatmak için, teknik bir şey. Dünyada kullanılıyor. İç içe geçme sistemi, biraz karışık.”
Yeni bir şiir albümü projesi olduğundan söz ediyor ama onu da pek açmadan hakkında sadece şunları söylüyor: “Ünlü, yaşamayan bir şairin ilk defa duyulacak şiirlerine müzikal olarak destek vereceğim. Biraz evrensel bir albüm projesi.”

3 Yorum

Yorum yazın