Genel

Size de çıkabilir, onlara da

Yazan: İlknur Yabansu

Eminönü Yeni Camii’nin önünden, kanatlarıyla hareketlendirdikleri havayı yüzünüze çarparak yükselen güvercin kalabalığını yarıp meydanı geçersiniz. Bu pek zor bir şey değil. Ama biraz ilerleyip, Bahçekapı’ya doğru yürüyünce başka bir güvercin topluluğuyla karşılaşırsınız. İşte onların arasından öylece yürümek kolay değildir. Nimet Abla Bayii önünde konuşlanan bu güvercinler, yılın sadece bir ayı burada toplanırlar: Aralık…Bu güvercinleri diğerlerinden […]

Eminönü Yeni Camii’nin önünden, kanatlarıyla hareketlendirdikleri havayı yüzünüze çarparak yükselen güvercin kalabalığını yarıp meydanı geçersiniz. Bu pek zor bir şey değil. Ama biraz ilerleyip, Bahçekapı’ya doğru yürüyünce başka bir güvercin topluluğuyla karşılaşırsınız. İşte onların arasından öylece yürümek kolay değildir. Nimet Abla Bayii önünde konuşlanan bu güvercinler, yılın sadece bir ayı burada toplanırlar: Aralık…
Bu güvercinleri diğerlerinden ayıran özellik ise umut dağıttıklarına inanılması ve çevrelerinin onlara inananlarla olmasıdır. Evet, çok sayıda gezici milli piyango bayiini dip dibe satış yaparken görünce insanın aklına böyle bir benzetme geliyor. Onlar Nimet Abla’nın önünde duruyorlar ve “Aynı bilet, aynı bilet”, “Bu da Bahçekapı” diye bağırıyorlar. Bu sayede kendi şansına değil Nimet Abla’nın şansına güvenip gelen kalabalığı çekmeye çalışıyorlar. Fakat onlara gelmeden önce ustalara saygı kuşağımız var…

“Şansı gelecek diye bekleyeceksin, gelmeyecek diye değil”

31 Aralık 2008 Milli Piyango Özel Çekilişi’ne bir hafta kalması sebebiyle ellerindeki biletleri satmaya çalışan seyyar bayiler arasında en kıdemlisi Ömer Demiray’dı. O Bahçekapı şubesinin en eskisi ve devamlı müşterileri var. Bayi numarası 003. Diğerlerinden tek farkı 48 yıldır bu işi yapıyor olması değil. Çünkü geçen seneden beri “değişiklik olsun diye” yeşil bir kaftan giyip başında bir kavukla satıyor elindeki biletleri. “Ben saat dokuz buçukta geliyorum buraya, akşam sekizde gidiyorum. Evde bakıcı bekliyor; karım yataktan kalkamıyor, iki seneden beri hasta.” İyi para kazanmış zamanında bu meslekten ama “Elde avuçta bir şey kalmadı, harcadık gitti, kiradayız hala” diyor. Yılbaşı çekilişleri hep özel; “değişik oluyor; senede bir ay. O kazandığın parayla üç beş ay gidersin, iş olmaz sonra. Zaten alıştık bu işe, bırakayım demedim hiç.”

Ömer Demiray’ın unutamadığı yılbaşı çekilişi 1960: “Üç tane yarım biletim vardı. Kapalıçarşı’da satmıştım; bir tanesini çıkardım, verdim müşteriye; büyük ikramiye çıktı. Aynı numarayı oynarım o zamandan bu tarafa. Sonu üçer sıfırdı. Birini çıkardım, verdim…” Demiray, “Nasip olsaydı bana çıkacaktı” diyor, “Şansı gelecek diye bekleyeceksin, gelmeyecek diye değil. Alırsan sana da çıkabilir.”

Meryem Özcan’ı buluyoruz Mısır Çarsının önünde. 56 yaşında ve 32 yıldır gezici bayilik yapıyor. Mesleğe ilk başladığı zamanlar için “Millet bir artist görse bu kadar şaşırırdı” diyor. Zaten “Hürriyet’in Kelebek ekinde, Ses mecmuasında, çok dergilerde çıkmış…” Hemen kimliğindeki gençlik resmini gösteriyor. “10 sene önce atv’de canlı yayında beş dakika boyunca konuştum.” Bu işe başlama hikayesini şöyle anlatıyor: “Eşim devlet memuruydu ve ek olarak bu işi yapıyordu. Devlet memurlarına yasaktı ek iş yapmak. Ama akşamları çıkıyordu, en sonunda yakalandı, istifa edilmesi istendi. Sonra o bir gün rahatsızlanmıştı, haberi olmadan şapkasını aldım, çıktım evden. Harbiye’de indim otobüsten. Şapkayı takayım mı, takmayayım mı, içimde bir heyecan, hafif de bir yağmur çiseliyor, hiç unutmam o günü. Ne olursa olsun deyip şapkayı geçirdim kafama. “Piyangocu Hanım, bakar mısınız?” diyen bir sürü insan oluştu etrafımda. O zaman kadın bayii çok yoktu. Bir saatin içinde bütün biletleri bitirdim. İyi para kazandım o zamanlar, kazandım ama eşim iyisini yapayım derken batırdı hep. Canı sağ olsun, n’apalım.” O da her milli piyango bayii gibi büyük ikramiyelerin elinden kaçmasına izin veriyor; “Geçen sene iki yüz milyarı tek rakamla kaçırdım. Benim müşterime gitti!”

“Aynı bilettir, kısmetse buradan da çıkar”

Bilal Kılıç üç senedir ve yalnızca yılbaşı çekilişleri için bilet satıyor. Nimet Abla’nın önünde duruyor. “Eskiden esnaftım ben, iflas nedeniyle dükkânı kapattık, şimdi bu işi yapıyorum, sonra başka işlerde rasgele çalışıyorum.” Biz daha sormadan Nimet Abla fenomeniyle ilgili konuşmaya başlıyor, çünkü dertli: “Nimet Abla, Nimet Abla diyorlar. Nimet Abla bedava mı veriyor, kaşeye mi çıkıyor, numaraya mı çıkıyor? Medyacılar böyle dedikleri zaman fakir fukaranın ekmeğine mani oluyorlar. Büyük bir yanlıştır! O da bayi, ben de burada bayiyim. Yetkimiz aynı, biz de vergi veriyoruz, ama satamıyoruz.” Yer değiştirince hiç satamadığını söylüyor Kılıç, “Aynı bilettir, kısmetse buradan da çıkar.”

Nimet Abla Bayii önü güvercinlerinin en renklileriyle karşılaşıyoruz bu sefer: kız kardeşler, Hatice Demir, Fatma Köksaldı, İpek yıldız. Onlar aslında Kumkapı’nın kadrolu milli piyangocuları. Yani söylediklerine göre yeni bir bayii oraya giremez! Hatice Demir 40 yaşında, 1992 yılında başlamış bu işe: “Biz ailecek milli piyangocuyuz. Ablam yapıyordu bu işi, onun vasıtasıyla biz de yapmaya başladık.” Hatice Hanım, kardeşler arasında bu işi en çok seveni. Mesela en küçükleri 34 yaşındaki İpek Yıldız, “Ben de biraz bıkkınlık oldu. Bu soğukta burada titremeyi kimse istemez” diyor. Hatice Hanım hemen karşı çıkıyor, “Yok, ben seviyorum! Evet, macerayı seviyorum. Her türlü insanla karşı karşıya geliyorsun” ve ekliyor “Örneğin 12 saat çalışıyor bir vatandaş, beş yüz, altı yüz lira alıyor; ben 12 saat çalışsam iki katını kazanırım o paranın.” Fatma Köksaldı, 46 yaşında ve kardeşlerin en sessizi olduğunu tahmin etmek zor değil. Çocuklarına bakmak zorunda olduğu için bu işi yaptığını söylüyor sadece.

“Çıkarsa ortağız” meselesi

Bahçekapı’dan sonra İstanbul’da en çok bilet satılan ikinci nokta Kadıköy. Oradaki gezici milli piyango bayilerinin doğrudan Nimet Abla’ya bir öfkeleri olmasa bile Bahçekapı’ya göndermek istemiyorlar müşterilerini. Açtığı ufak tezgâhın reklam panosuna “Bahçekapı Biletleri Burada” diyen bir piyangocuyla karşılaşıyoruz: Nazım Nayır. Biletleri Kadıköy şubeden aldığını ve Bahçekapı ismiyle reklam yaptığını söylüyor. Biz onu jübilesini yaparken yakalıyoruz aslında; bu yılbaşından sonra bırakıyor. “Para bağlıyorsun, satmayınca elde kalıyor. Bir de zarara giriyorsun, soğuğu yiyorsun, burada aç kalıyorsun. Kolay değil bu iş yani.”

72 yaşındaki Nazım Bey Devlet Demiryolları’ndan emekli olduktan sonra başlamış bu işe ve 30 senedir yapıyor. Mesleğinin ilk 15 senesinde, adının da hakkını vererek, yani gezerek satmış biletleri. “Ben 15 sene gezdim, dolaştım. Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Balıkesir’de, Denizli’de, Yalova’da sattım.” Oradaki satışlarının çok olmasını biletleri “İstanbul bileti” diye satmasına bağlıyor. 15 senedir İstanbul’da ve Tuzla’dan, Pendik’ten müşterilerinin ona geldiğini söylüyor. “Çok kişileri zengin etmişimdir, çok kişilere de çıkmıştır.” Nazım Bey’in de her biletçi gibi büyük ikramiyeyi kazanmasını sağladığı bir müşterisi olmuş ama o izini kaybetmemiş talihlinin. “Bundan 10-15 sene evvel büyük ikramiye verdim. Büyük paraydı, beş milyar. Kadıköy’de üç tane daire alınırdı. Bir cumartesi günü verdim bileti, ‘yarın pazar, çıkmayayım’ diye. Şans onunmuş. İki sefer ayağına gittim; ‘Amca niye geldin, ben gelip seni görecektim’ dedi, hala gelecek! Neyse, bir yukarı bir aşağı gidiyor, çay geliyor önüme falan. Üçüncü defa gittim, bana ne diyor biliyor musun: ‘Çok borçlandırdın beni; üç daire aldım Küçükyalı’da.’ Borçlanmış! Üç kuruş vermedi. İnsan kazanınca vermez mi biraz; az para değildi.” Kendisine hala bilet ayırıyormuş Nazım Bey, hatta aile de çocuklara, torunlara hediye milli piyango biletiymiş. “Zarflara koyuyorum, isimlerini yazıyorum üstüne, hediye ediyorum. Bir oğlum İngiltere’de yaşıyor, ona gönderiyorum. Bizim aileden birine çıkmadı daha. Zaten ben de ancak çalışırsam kazanıyorum.”

Ahmet Bektaş, 43 yaşında, doğuştan engelli ve 1986’dan beri bu işi yapıyor. “Sakatlara kolaylık sağlıyorlardı bayilik vermede. ‘Sen git, kolay alırsın’ dedi birileri; öyle başladık. Başka iş baktım ama bulamadım. Bu devirde sağlamlar iş bulamıyor ki biz hiç yanından geçemiyoruz.” Yılbaşlarından sonra ara ara bilet satan Ahmet Bey, o gün karısı Selma Hanım’la çıkmış, “Karım da bana yardım ediyor, beraber bitirelim diyoruz kar yağmadan önce.” Selma Hanım bu yılbaşının sönük geçtiğini düşünüyor: “Biletlerde iade olmadığı için satıp bitirmek zorundayız. Eskiden televizyonda çok reklamı olurdu, sağ olsun başbakanımız sayesinde bu reklamlar kaldırıldı! Çünkü piyango onlara biraz karşı olduğu için…”

En son, “Nimet Abla bizi her sene baltalıyor” diyen 62 yaşındaki Mehmet Ali Tatar’la konuşuyoruz. O daha çok sahte bilet söylentisinden şikâyet ediyor. “11 ay yoktur sahte bilet, 12’nci ay var!” Panoya dizerek sattığı biletler kendi şansına güvenen müşteriyi pek cezp etmiyor, şahit oluyoruz: “Deste yok mu? Orada kendin dizmişsin. Bakalım şansıma ne çıkacak?”

1 Yorum

Yorum yazın