Gündem Medya

Van’da yasaklar ve gazetecilik

Yazan: Rojda Oğuz
Polis, 28 Ağustos 2020'de HDP heyetinin, helikopterden atıldığı iddia edilen köylüleri ziyaret ettiği Van Devlet Hastanesi'nde gazetecilerin görüntü almasını kalkanlarını kullanarak engellemeye çalışıyor (Fotoğraf: Rojda Oğuz)

Gazeteciler Ruşen Takva ve Arif Aslan, Van’da 1532 gündür devam eden yasakların haberlere ve çalışma koşullarını nasıl etkilediğini anlattı.

Van’da görev yapan gazeteciler, dört yıldan fazla süredir devam eden yasakların, mesleklerini yapmalarının önünde büyük bir engel oluşturduğunu söylüyor.

Van’da 1532 gündür basın açıklaması, kitap fuarı, festival, STK’ların sokakta herhangi bir faaliyeti ve hemen bütün siyasi partilerin neredeyse tüm faaliyetleri yasak. Van Valiliği, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hali (OHAL) gerekçe göstererek, 24 Ekim 2016’dan bugüne kadar her 15 günde bir kentte eylem ve etkinlikleri yasaklama kararı alıyor. En son 19 Kasım’da bu yasaklar 15 gün daha uzatıldı.

“Kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylemler ile saldırı olaylarının önüne geçmek, vatandaşların can ve mal güvenliklerini sağlamak, terör örgütlerinin planlarını bertaraf etmek ve bu bağlamda milli güvenliği sağlanmak, kamu düzeni ve genel sağlığı korumak, suç işlenmeyi önlemek, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin devamının temini, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlenmek ve koronavirüs salgınının görüldüğü andan itibaren, salgının/bulaşın toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetmek ve salgının yayılım hızını kontrol altında tutmak” valiliğin yasaklama gerekçeleri arasında yer alıyor.

Yasaklar, sadece il merkezinde çalışan gazetecileri değil, ilçelerdeki haber faaliyetlerini de etkiliyor. Ayrıca son bir yılda ilde genelinde 27 gazeteci hakkında, yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek dava açıldı; davaların bir çoğu halen sürüyor.

Türkiye gündeminde günlerce yer edinen, helikopterden atıldığı iddia edilen köylülerin haberini yaptıkları için Van’da gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala göz altına alınmış savcılık sorgularının ardından “devlet aleyhine toplumsal olayları haber yaptıkları”, örgüt üyesi oldukları gerekçeleriyle 13 Ekim’de tutuklandı.

Van’da serbest gazetecilik yapan Ruşen Takva ve Amerika’nın Sesi Kürtçe muhabiri Arif Aslan ile Van’da 1532 gündür devam eden olağan üstü hal uygulamalarının gazetecilik faaliyetlerini nasıl etkilediğini konuştuk. Jinnews Van bürosu sorularımızı yanıtlamazken, Mezopotamya Ajansı’nın Van muhabirleri tutuklandığı için yerlerine gelen muhabirler Van’da süren OHAL uygulamalarında bulunmadıkları için görüş belirtmediler.

“1532 gündür gazetecinin olmadığı yerde basın açıklaması yapılıyor”

Serbest gazeteci Ruşen Takva

Takva’ya ilk olarak 1532 gündür süren yasakları nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda Diyarbakır’ın Sur ilçesi hariç tüm Türkiye’de darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL uygulamaları son bulurken Van’da halen devam etmesinin, gazetecinin görev alanını doğrudan kısıtladığını ifade ediyor: “Örneğin, açık alanda bir sivil toplum örgütü basın açıklaması yapıyor fakat bu yasağı gerekçe gösteren kolluk kuvvetleri, gazetecileri açıklamanın yapıldığı alana almıyor. Ya da Van’da oyların çoğunu alan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yaptığı bir basın açıklamasında polisler,  kendilerini korumaları için verilen kalkanları, açıklamanın duyulmasını ve halkın ve bizlerin yaklaşmasını engelleyecek şekilde havaya kaldırılıyor.  Yani Van’da 1532 gündür gazetecinin olmadığı yerde basın açıklaması yapılıyor.”

“Özgürlüğümü koruyabilmek için haberlerime otosansür uyguluyorum”

“Bu koşullarda haberlerinizde otosansür uygulamak zorunda kaldınız mı?’ sorumuzu yanıtlayan Takva, “Türkiye gibi demokrasi eşiğinin düşük olduğu ülkelerde gazeteciler otosansürü özgürlüklerini güvence altına almak için uyguluyor. Bu elbette çok geçerli bir gerekçe. Tüm bu haklı gerekçelere katılmak ile birlikte otosansür, anlatmak istediğini zekice kurgulayıp, haberi ve metni bağlamından koparmadan anlatmak ve bunu yaparken özgürlüğünü de garanti altına almayı başarmak ise ben kendine otosansür uygulayan gazetecilerden birisiyim” diye cevaplıyor.

“Van’da gazeteci haklarıyla ilgili bir temsilcilik yok”

Olağanüstü hal uygulamalarının ekonomik olarak da kendilerini zorladığına dikkat çeken Ruşen Takva, Van’da gazetecilik yapmanın İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’dan daha zor olduğunu düşünüyor. Takva, bu şehirlerde gazetecilikle ilgili ulusal ve uluslararası çok sayıda kurumun temsilcilikleri olmasına rağmen Van’ın bu konuda da yalnız kaldığına dikkat çekiyor:

“Çevresindeki şehirlerle birlikte Van neredeyse 6 milyonluk bir nüfusa hitap ederken kentte gazetecilerin temsil edildiği bir kurumun temsilciği yok. Bunlarla birlikte 1500 günü aşan ve gazetecinin olmadığı yerde basın açıklaması yapmaya zorlanan bir ortam olunca ekonomik olarak zorlanmaya devam ediyorum. Fakat gazetecilik biraz da derdi olanın işi olduğu için ekonomik sorunları kabul ederek yaşamımı sürdürüyorum” şeklinde konuştu.

 “Çok kolayca cezaevine girebiliyoruz”

Gazeteci Arif Aslan

Gazeteci Arif Aslan da sadece gazetecilik faaliyetlerinden ötürü çok yüksek cezalara çarptırılan meslektaşlarının olduğunu diye getiriyor: “Ciddi hak gasplarının yaşandığı ya da sivil insanların öldüğü olayları haber yaptığımızda bile bir örgütle ilişkilendirilip kolayca cezaevlerine girebiliyoruz. Gösteriler yasaklanıyor ve bizler haber yapamıyoruz. Şehirde özgürlüklerin kısıtlanması mesleki anlamda bizleri zorluyor.”

Arif Aslan da meslektaşı Ruşen Takva gibi haberlerinde otosansür uygulamak zorunda kaldığını aktarıyor. Özellikle sosyal medya hesaplarında kendi düşüncelerini ve eleştirilerini paylaşmadığını da sözlerine ekleyen Aslan, en ufak bir paylaşımda evlerinin basıldığını ve gözaltına alındıklarını söylüyor.

Aslan “Bu 1532 günü mesleki açıdan nasıl özetletiyorsunuz?” sorusunu cevaplarken,  Türkiye’nin doğusu ve batısı arasında çalışma koşullarının çok farklı olduğuna dikkat çekiyor: “Doğuda sahada çalışan gazeteci sayısı çok az ve bir haber yaptığınızda hemen hedef alınabiliyorsunuz. MA’nın muhabirlerinin tutuklanmaları aslında basit bir özet. Öte yandan bu kente gazetecilerin hakkını savunacak bir sivil toplum örgütü yok. Özellikle Kürt olduğumuz için ve bu bölgede yaşadığımız için gazeteciliğimizi karalamak amacıyla çok kolay bizi örgüt üyeliğiyle suçlayıp tutuklayabiliyorlar. Asla yaptığımız haberleri görmüyorlar.”

Bitmeyen yasaklar hakkında TBMM araştırma önergesi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) mensubu 20 milletvekili, 21 Ekim TBMM’ye sunduğu araştırma önergesinde Van Valiliği tarafından uzun süredir toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının engellendiği iddialarının araştırılması istemişti. Diğer illerdeki benzer yasaklamaların Temmuz 2018’de OHAL’in kaldırılmasıyla sona erdiğini söyleyen Van Milletvekili Murat Sarısaç, Van’da kalıcı hale getirildiğini savunmuştu. Sarısaç, Van Valiliği’nin her 15 günde ilan ettiği yasaklara karşı Van Barosu’nun açtığı iptal davalarının, yasakların “orantılı ve ölçülü” olduğu gerekçesiyle reddedildiğini söylemişti.

Yorum yazın