Ahmet Şık
İzmir Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı Baran Tursun’un, “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından öldürülmesiyle ilgili 10 polis hakkında daha dava açtı. Tursun ailesi ve avukatlarının suç duyurusunda delil olarak sunduğu fotoğraf ve görüntü kayıtlarını bilirkişi incelemesine gönderen savcılık, 9 Eylül Üniversitesi’nden gelen rapor doğrultusunda 10 polis hakkında adli kolluk görevini yapmama, delilleri gizleme ve değiştirme, resmi evrakta sahtekârlık suçlamasıyla dava açtı.
Polis delil gizleyip delil üretmiş
Baran Tursun’un polis kurşunuyla öldürülmesinden sonra ailesi ve avukatları “delil karartıldığı” iddiasıyla Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesiyle birlikte verilen ve olaydan hemen sonra çekildiği belirtilen 8 ayrı fotoğraf ve televizyon kameralarının görüntüleri ile İzmir Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şubesi ekiplerinin çekmiş olduğu fotoğraf ve görüntüler savcılık tarafından bilirkişi incelemesi için Ege ve 9 Eylül üniversitelerine gönderildi. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Başkanı Yardımcı Doçent Doktor Beyhan Özdemir, bilirkişi sıfatıyla savcılığın gönderdiği fotoğraf ve görüntüleri inceleyerek 16 Mayıs 2008 tarihinde raporunu tamamladı.
Fotoğraf ve görüntülerin tamamının orijinal olduğu ve üzerlerinde oynama yapılmadığı belirtilen raporda, “Olay yeri inceleme tarafından çekilen bir fotoğraf dahil olmak üzere, incelenen fotoğraf ve görüntü kayıtlarının hiçbirinde koltuk üzerinde mermi çekirdeği gömlek parçası bulunmadığı ancak tüm bu fotoğraflardan daha sonra çekilmiş olan ve 5 nolu olarak nitelenen olay yeri inceleme görevlilerince çekilen fotoğrafta koltuk üzerinde mermi çekirdeği gömlek parçası bulunduğu saptanmıştır. Mermi çekirdeği gömlek parçasının sonradan ve polis memurları tarafından araç koltuğuna konduğu ortaya çıkmıştır” denildi.
10 polise dava açıldı
Bilirkişi raporu üzerine 4 Haziran günü Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, olaya müdahale eden Bornova İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 10 polis hakkında, “Adli kolluk görevini yapmama, delilleri gizleme ve değiştirme, resmi evrakta sahtekârlık” suçlamaları ile dava açıldı. İddianamede, olayla ilgili polislerin çektiği fotoğraflarda araç koltuğunda yer alan mermi gömlek parçasının basın mensuplarının çektiği fotoğraflarda görülmediği vurgulandı.
İddianamede, polisler Hasan Taşan, Murat Masat, Kenan Duman, Hacı İsa Onur, Aycan Başdur’la ilgili; “Nereden ve nasıl temin ettikleri tespit edilmeyen mermi çekirdeği gömlek parçasını 35 AL 9207 plakalı aracın sağ ön koltuğunda gösterip fotoğrafını çekerek ve suç yeri araştırma ve inceleme raporu düzenleyerek bu durumu resmi belge ile tevsik ettikleri anlaşılmıştır. Mermi çekirdeği gömlek parçasının sonradan ve polis memurları tarafından araç koltuğuna konduğu ortaya çıkmıştır” denilerek, haklarında, “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlamalarıyla dava açıldı.
Delil karartmak için olay yeri incelemişler
Olay Yeri İnceleme Şubesi’nde görevli polis memurları Veysel Aydın, Salih Tokucu, Aytekin Altunışık, Tayfun Kazıcı ve Bahadır Aksoy hakkında da iddianamede şu görüşlere yer verilerek cezalandırılmaları talep edildi:
“Sanıklar olay mahallindeki delil ve emareleri koruma ve tespit altına alma görevleri olduğu halde olay mahallindeki boş kovanları toplamışlardır. Olay sırasında silah kullanıldığını bilmelerine rağmen Baran Tursun’un silahla vurulduğuna ilişkin hekim tespitine kadar geçen sürede adli kolluk görevlilerine ve cumhuriyet savcısına derhal haber verme görevlerini yerine getirmemişlerdir. Bu sebeple olay yerindeki iz ve emarelerin yok olmasına ve aracın çekiciye konup bir başka yere götürülmesine neden olmuşlardır. Bu sebeplerle, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve adli kolluk görevi olan suçun bildirilmemesi suçlarını işledikleri anlaşılmıştır.”
“Baran’ın öldürülmesinden daha vahim”
Baran Tursun’un öldürülmesiyle başlayan süreçte polisin her aşamada delil karartmaya çalıştığını belirten Tursun ailesinin avukatları, “Ailenin ve sivil toplum örgütlerinin bu olgulara yönelik iddia ve açıklamaları Türk Ceza Kanunu’nun 301 ve 277. maddelerinden açılan davalarla engellenmeye çalışılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada, Baran Tursun’un polis memuru tarafından öldürülmesi ve bu olgu kadar vahim olan polisin delil saklama, soruşturma faaliyetini karartma ve gerektiğinde sahte resmi belge düzenleme faaliyetlerinin bir kısmının açığa çıkmış olmasıdır.” diyor.
“Polisin öldürmelerinde bizce mutad olan delil karatma ve sahte belge düzenleme olgusuna ilişkin iddianame bu davada da sadece basit memurlar düzeyinde kalmıştır” diyen avukatlar, “suçu organize eden, delilleri karartan” taraf olarak nitelediği amirler hakkında dava açılmadığına dikkat çekiyor.
Özdemir, polis memuru Oral Emre Atar hakkında delilleri karartma ve adli kolluk görevinin yerine getirilmemesi hakkındaki iddiaların savcılık tarafından yeterli görülmesine rağmen bu kişinin sanık olması nedeniyle hakkında dava açılmadığını belirterek, “Ancak ortaya çıkan bu yeni gelişme Oral’ın sanık olarak delilleri karattığının kanıtıdır” diyor.
“Dur” ihtarı mı ölüm emri mi?
Karşıyaka ilçesi Bayraklı semtinde 25 Kasım 2007’de meydana gelen olayda, arkadaşlarıyla birlikte eğlenceden dönen Baran Tursun, ehliyeti olmadığı için polisten kaçarken açılan ateşle kafasından vurulmuş, kullandığı 35 AL 9207 plakalı araç da ağaçlara ve elektrik direğine çarparak durabilmişti. Tursun, kaldırıldığı hastanede 5 gün sonra ölürken emniyet yetkilileri açıklamalarında “dur” ihtarına uyulmadığını iddia etmiş, Tursun’un arabadaki iki arkadaşı Emre Ökçelik ve Atilla Doğan ise dur ihtarı yapılmadığını söylemişti.
Olaydan sonra tutuklanan sanık polis Oral Emre Atar, Tursun’un aracına kasıtlı olarak ateş etmediğini, kayıp düştüğünü, elindeki silahın kazayla patlaması sonucu da seken bir kurşunun isabet ettiğini iddia etmişti. Emniyet bilirkişisinin yaptığı incelemede de Tursun’u öldüren kurşunun sekerek değil doğrudan ateş edilmesiyle kafasına isabet ettiği ortaya çıkmıştı. Baba Mehmet Tursun da olaydan sonra polisleri delilleri karartmakla suçlarken, polis memuru Oral Emre Atar hakkında Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “olası kasıtla adam öldürme” suçlamasıyla dava açılmıştı.
Sanık Atar Ocak ayında yapılan ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, mahkemenin bu kararını eleştiren baba Mehmet Tursun ile anne Berin Tursun ve kızkardeş Şelale Tursun hakkında Türk Ceza Kanunu’nun “Yargı görevi yapanı etkileme” suçunu düzenleyen 277. maddesi ile “Yargı organlarını ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama” suçunu düzenleyen 301. maddelerinden iki ayrı dava açılmıştı.
Evlat acısı 301. maddeden sanık yaptı
Tursun ailesi hakkında düzenlenen iddianamelerde baba Tursun’un, “Senin oğlunu öldürseler sen peşlerini bırakır mısın? Nefesim ensenizde, sizin peşinizi bırakmam?”, “Maskaralıkları Şemdinli’de gördüm” sözleri nedeniyle “Yargı görevi yapanı etkileme”, “Yargı organlarını ve Emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve üç emniyet görevlisine yönelik “ölümle tehdit” iddialarıyla cezalandırılması talep edildi.
Anne Berin Tursun hakkında bir emniyet görevlisi için, “İki gözünü kendi ellerimle çıkaracağım” dediği; Şelale Tursun hakkında da, “İbreti alem olacak, en az Baran’ın haberleri kadar o polisin ve ona yataklık edenlerin haberleri çıkacak, buradan söz veriyorum, tahliye olsun, davacı falan da değiliz, çıksın” sözleri nedeniyle, “Hakaret ve ölümle tehdit”, “Yargı organlarını ve Emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve “Yargı görevi yapanı etkileme” iddialarıyla dava açıldı. Mayıs ayında görülen 301. maddeden açılan davalar yapılan yasal değişiklik uyarınca kovuşturma izni için Adalet Bakanlığı’na gönderildi.