Genel

Bilgi’den sendikaya giriş dersleri

Yazan: Berk Doğan-Koray Çil

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, sendikalı üç çalışanın işten atılmasına tepkiler artıyor.

Üç çalışanın işten çıkarılması nedeniyle dün öğrencilerin protesto gösterisine sahne olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde bugün de çalışanlar eylem yaptı. İşten çıkarmaların, bir kaç aydır devam eden ve vakıf üniversiteleri için ilk örneği oluşturan sendikal örgütlenmeye karşı yapıldığı gerekçesiyle başlatılan eyleme akademik ve idari kadro çalışanlarıyla öğrenciler katıldı.

Üniversitenin ahşap atölyesinde görevli Kadir Karabulak, Bülent Karaçeper ve Rıza Karaçeper, yeni yapılanma nedeniyle bu birime ihtiyaç duyulmadığı ve kârlı olmadığı gerekçesiyle dün işten çıkarılmıştı. Karabulak’ın, bu sabah eşyalarını toplamak amacıyla geldiği santralistanbul yerleşkesine girişine izin verilmedi ve güvenlik tarafından darp edildi.

HaberVs’nin sorularını yanıtlayan Genel Sekreter Yardımcısı Kaya Arslan ise, işten çıkarılan çalışanlara tebliğ edilen gerekçelerin gerçeği yansıttığını, ahşap atölyesinin ihtiyaç duyulmayan ve zarar eden bir birim olduğunu dile getirdi. Üniversite içindeki ahşap atölyesinin, piyasanın çok üzerinde, komik maliyetlerle üretim yaptığını savunan Arslan, akademisyenlerin tepkisini “Toplu bir işten çıkarılma olursa karşısında oluruz” diye algıladığını, ancak üniversitenin böyle bir amacı olmadığını dile getirdi. Arslan, sendika örgütlenmesi karşısında olmadıklarını “karşı olsak bu eylemi de yaptırmayabiliriz. Fiziki müdahale de yapabiliriz, polisi de çağırabiliriz” sözleriyle açıkladı.

Çalışanlar eylemde

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Sosyal-İş Sendikası‘nda örgütlenen üniversite çalışanları bugün üç arkadaşlarının işten çıkarılmasını protesto etmek ve atılanların işe iadesini talep için santralistanbul yerleşkesinde bir araya geldi. Saat 12.00 sıralarında toplanan akademik ve idari kadroda görevli 200’ün üzerinde çalışan ve destek veren öğrenciler üzerlerinde “İşten atılanlar geri alınsın”, “Örgütlenme hakkımız engellenemez” yazılı pankartlarla rektörlük binasının önüne geldi.

Sivil polis ve özel güvenlik personelinin de takip ettiği yürüyüş sırasında çalışanlar “Örgütlenme hakkımız engellenemez”, “İşten atılanlar geri alınsın”, “Örgütlü Bilgi’yi hiçbir kuvvet yenemez”, “Güvenceli iş, güvenceli gelecek”, “Bilgi biziz” sloganları attı. Rektörlük binası önünde hem Sosyal-İş hem de çalışanlar adına iki ayrı basın açıklaması yapıldı. Sosyal-İş adına yapılan basın açıklamasında sendika üyesi Prof. Nevin Ateş’in Nisan ayında “üniversite yönetimini eleştirdiği” gerekçesiyle tazminatsız olarak işten atıldığı belirtilerek, “Ahşap Atölyesi sorumlusu Kadir Karabudak ile aynı atölyede çalışan Bülent Karaçeper ve Rıza Karaçeper de ‘yeniden yapılanma’ gerekçesiyle işten atıldı. Bu çıkarmalar, sendikamıza üye olan ve olmaya hazırlanan Bilgi çalışanlarına gözdağı verme amacının taşıdığını göstermektedir” denildi.

Taahhütlere uyulmadı

Kimi sendikacılar ve diğer üniversitelerden akademisyenlerin de destek verdiği eylemde çalışanlar adına yapılan basın açıklamasında da akademik ve idari kadrolarda çalışan tüm Bilgi Üniversitesi emekçilerinin 2010 Mart ayından bu yana bir sendikal örgütlenme sürecinde olduğu belirtilerek, “Bu sendikalaşma süreci, akademik, idari ve destek personelin birlikte geliştirdiği, dayanışma gösterdiği, Bilgi’yi ve geleneğini sahiplenen bir hatta yürümektedir. Bilgi’yi Bilgi yapan, emeğimizle, belleğimizle, Bilgi çalışanları olarak biziz! Ve biz, yönetimin anayasa ve insan haklarını hiçe sayan tutumuna göz yummayacağız” denildi.

Sendikal örgütlenme sürecinin başlangıcında üniversite yönetiminin sendikalaşmayı engellemeye yönelik olumsuz tutumundan, kararlı duruşumuz ve kamuoyu desteği neticesinde geri adım atıldığı vurgulanan bu açıklama, “Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Rıfat Sarıcaoğlu ve Rektör Prof. Dr. Halil Güven tarafından imzalanan 18 Mart 2010 tarihli mektupla anayasal bir hak olan sendikal örgütlenme özgürlüğüne saygılı olunacağı, aksi durumlarda şeffaf bir soruşturma süreci yürütüleceği ve ‘her tür konu ve soruda’ diyaloğa açık olunacağı taahhüt edilmişti. Bu mektubun yarattığı iyimser havaya rağmen giderek artan tempoda yaşadığımız kimi gelişmeler üniversite yönetiminin verdiği bu taahhüde uymadığını göstermiştir” diye devam etti.

Profesör Nevin Ateş’in 6 Nisan 2010’da tazminatsız olarak işten çıkarılması, sendika temsilcileriyle yapılan görüşmelerde iletilen taleplerin yanıtsız bırakılması, destek biriminde çalışanlara yönelik baskı ve tehditler, yeni işe alınanlara sendikaya üye olmamaları yönünde sistematik olarak telkin ve tehditlerde bulunulması ve son olarak ahşap atölyesinde çalışan sendikalı üç kişinin işten çıkarılması da üniversite yönetiminin taahhütlerine uymadığının örnekleri olarak sıralandı.


“Atılanlar geri alınsın”

İşten çıkarılanların sendika üyesi ve örgütlenme sürecinin aktif çalışanları olduğu belirtilen açıklamada, “Tüm bunları göz önüne aldığımızda, bu işten çıkarmaların öncelikle arkadaşlarımızın sendikalı olmasıyla ilgili olduğu ve sendikalaşma sürecini engelleme amacını taşıdığı açıktır. Üniversite yönetiminden iş akitleri feshedilen arkadaşlarımızı en kısa sürede işlerine iade etmesini, işten çıkarmalara ve baskılara son vermesini, hukuka saygı göstermesini ve anayasa ile güvence altına alınmış temel insan haklarımızdan olan örgütlenme özgürlüğümüzü ihlal etmekten vazgeçmesini talip ediyoruz” denildi.

Yönetim: “Bir hafta bekleyin”

Basın açıklamasının ardından, Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Tonak, Psikoloji Programı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Paker, Bilgisayar Bilimleri Bölümü Öğretim Görevlisi Christopher Stephenson ve Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Reyda Ergün çalışanları temsilen Rektör Halil Güven’le görüştü. Görüşme sonrasında bahçede bekleyen çalışanları bilgilendiren Murat Paker, açıklamada belirtilen taleplerin sözlü olarak da iletildiğini ve yönetimin bir hafta içinde resmi olarak yanıt vereceğini söyledi. İşten atılanlar geri alınana kadar eylemlerine devam edeceklerini açıklayan üniversete çalışanları basın açıklamasının ardından santralistanbul’da oturma eylemi yaptı. İşten atılanların geri alınması, sendikal örgütlülüğün engellenmesi ve işten atılmalara son verilmesine yönelik talepler için bir imza metni ise www.bilgicalisanlari.com adresinde imzaya açıldı.

“Okula girişim engellendi, darp edildim”

Ahşap atöylesinde çalışan ve işten çıkarılan üç Bilgi çalışanı, HaberVs mikrofonuna şunları söyledi:

Kadir Karabulak
2003’den beri Bilgi Üniversitesi için çalışıyorum. Defalarca yönetim tarafından “sorguya çekildim”. Bu okuldaki sendikalaşmayı benim örgütlediğim şeklinde sorularla karşılaştım. “Evet, ben anayasal hakkımı kullanıyorum” dedim. Okulda dolaşırken peşimde güvenlik takmışlardı. Nereye gidiyorum, kimle konuşuyorum diye izliyorlardı. Ahşap atölyesinin kâr etmediği açıklamasıyla işten çıkarıldığımızı bildirdiler. Oysaki 2009 sonunda yapılan bir raporlamada ahşap atölyesinin kârlılığı ortaya çıkmıştı. Zaten Genel Sekreter Yardımcısı İsmet Aksöyek de bunu yaptığımız bir görüşmede sözlü olarak söylemişti. Bu sabah ise Santral kampusündeki eşyalarımı almaya geldiğimde beni kapıdan içeri sokmamaya çalıştılar. Ben de buranın kamusal bir alan olduğunu söyleyerek yoluma devam ettim. Ofisteki eşyalarımı topladıktan sonra kampüsü terketmem söylendi. Ben de terk etmeyeceğimi, buranın kamusal bir alan olduğunu söyledim. O arada güvenlikten amirleri Zeki Çalışkan tarafından darp edildim ve gözlüğüm kırıldı. Üniversite içerisinde böyle bir şiddet olayının kabullenilir bir şey olduğu düşüncesinde değilim. Bu eylem için kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağım.

Rıza Karaçeper
Bize atölyenin zarar ettiği gerekçesiyle işten çıkarılmamıza karar verildiği söylendi ve işimize son verdiler. Ben 5 yıldır bu okulda çalışıyorum ve harcadığımı emeği düşününce bu muamele zoruma gidiyor. Arkadaşlarımızın desteklerinden dolayı çok mutluyum.

Bülent Karaçeper
Yedi senedir ahşap atölyesinde çalışıyorum. Kâr edilmemesini neden olarak gösteriyorlar ama idari koordinatörün yanına gittiğimde işe yeni alınanların başvurularını gördükten sonra oranın kâr edip etmemesinin mantığını siz bana nasıl açıklayacaksınız? Demek ki birileri bir yerlere alınırken biz de çok rahat bir şekilde başka yerlere geçirilebilirdik. Fakat sendikalı çalışmanın önünü kesebilmek için yaptılar.

“İddialar asılsız”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Kaya Arslan, iddiaları HaberVs’ye yaptığı şu açıklamayla cevapladı:

“Santralistanbul kampusümüzün yapılanması tamamlandı ve daha büyümeye devam edilmeyeceği için de marangozhaneye gerek olmadığını düşünerek ve maliyetler göz önünde bulundurularak bölümün kapatılmasına karar verdik. Marangozhane kapatılınca burada çalışan altı personelin üçünün işine son verildi. Yine sendika üyesi kalanlar ise teknik işler altyapısında ahşap işleri birimine kaydırıldı. Çıkarılanların iş akitlerinin feshinde iddia edildiği gibi sendika üyesi olup olmadığı göz önünde bulundurulmadı.
Son bir yıldaki maliyeti gerçekten çok komikti ahşap atölyesinin. Gidip bir mobilya firmasıyla anlaşsam o fiyata üç kampüsün tüm mobilyalarını yenilerdim. Biz orada sıfırdan bir şey yapmıyorduk, belli başlı malzemeleri alıp birleştiriyorduk. Bir üniversite için gerçekten pahalıydı. Tüm üniversiteler kaynaklarını çok verimli kullanmak zorundalar. Bir sürü denetimden geçiyoruz mali portremizin çok iyi olması gerekiyor. Kaynaklarımız çok sınırlı ve oraya ayıracak kaynağımız yok. Bu tür idari kararlar her üniversitede alınıyor fakat hiçbirinde dramatize edilerek bu kadar büyütülmüyor.

Tekrar ediyorum kimse sendikalı olduğu için işten atılmadı. Bu 3 kişi de başka bir birime kaydırılabilirdi fakat yapabilecekleri iş yok. Bu tür kararlar alınırken iş performanslarını da göz önüne almak lazım. ‘Ben bir işe girerim ondan sonra ne yaparsam yapayım’ şeklinde bir iş güvencesi olmaz. İş güvencesi alın teridir. Sen çalışırsan, emek verirsen, işini düzgün yaparsan, kurallara uyarsan varsın. Bizim herhangi bir işten çıkarma furyamız falan yok. Bu bir birimle ilgili özel bir karardı. Ne sendikayla ilgili, ne üniversite ile ilgili bir işten alım işten çıkarım süreci değil. Bu başladı ve bitti. Eğer sendikayla uğraşsaydık toptan işten çıkarma yapardık. Bizim böyle bir amacımız yok. Zaten öyle bir düşüncemiz olsa üç kişi çıkararak oraya varamayız.
Şimdi burada protesto ediyorlar fakat bu idari bir karardır. Yani akademisyenlerin bu konuda neden görüş beyan ettiklerini açıkçası çok anlamış değilim. Bunun açıklamasını da onlar yapsın. Akademisyenlerin eyleme katılmasını ‘toplu bir işten çıkarılma olursa karşısında oluruz’ diye algılıyorum. Fakat böyle bir şey yok zaten. Yönetim böyle bir karar alırsa bunu kurumsal bir şekilde ilan eder ve yapar. Sendikalaşma bir hak ve bunu engellemek suçtur. Sendikal özgürlüğün kullanılış biçimleri bellidir. Biz karşı değiliz, karşı olsak bu eylemi de yaptırmayabiliriz. Fiziki müdahale de yapabiliriz polisi de çağırabiliriz. Yönetim bu olaylara ılımlı yaklaşıyor ki eylemlere göz yumuluyor. Orada çalışanlar bizim insanımız. Bir şekilde yanlış bir kanıya da kapılmış olabilirler. Belirtmek istedikleri bir görüş olabilir ve gelip doğru veya yanlış belirttiler. Bu onları bağlar.”

Yorum yazın