Medya

Çatışma dili tiraj mı getiriyor?

Yazan: Şeyhmus Yıldırım

Barış gazeteciliğinin masaya yatırıldığı seminerde çatışma dilinin tiraj ve ratinglere etkisi de tartışıldı.

“Barış Süreçleri ve Medya” seminerinin, “Çatışma dili tiraj mı getiriyor? Türkiye’de ana akım medya ve savaş gazeteciliği” başlıklı oturumunda ise akademisyenler İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Profesör Sevda Alankuş, Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Arsan ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr Koray Çalışkan ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi  gazeteci Utku Çakırözer’in katılımıyla çatışma dilinin tiraja etkileri ve Türkiye'de savaş gazeteciliği tartışıldı. Alankuş feminist medya çalışmaları ile barış gazeteciliği arasındaki benzerliği aktardığı oturumda Arsan Türk ve Kürt medyasını karşılaştırmalı olarak ele alırken, Çalışkan barış gazeteciliğinin sosyal medya da dahil olmak üzere yeni medyada aktarım biçimlerini, Çakırözer ise örülen barış sürecinde barış gazetecilerinin işlevini tartıştı.

Öteki hep kadın
Haberin gündelik hayatta kırılma yaratan her olay olarak tanımlandığını belirttiği konuşmasında Alankuş, “Ama barış gündelik hayatta bir kırılma yaratmıyor. Savaşsa önce kadınların gündelik hayatında kırılma yaratıyor. Bu yüzen barışı kurmak da biraz kadınlara düşüyor” dedi. Barış gazetecilerinin yaptığı araştırmalarda erkeklerin negatif,  kadınlarınsa pozitif haberlerle ilgili olduğunun ortaya konduğunu ifade eden Alankuş, kadın gazetecilerin genelde barış haberi yaptığını ve barışla ilgili haberlerin genelde kadın sesiyle seslendirilmesinin talep edildiğinin de araştırmalarda ortaya konduğunu söyledi. Savaş gazeteciliğinde haber kaynağı olarak iktidar olana odaklanıldığını vurgulayan Alankuş şöyle konuştu: “Yani kadınlar haber kaynağı olarak alınmıyor. Kadınlar haber konusu sayılmıyor. Kadınlar mağduriyet ya da bedenleri üzerinden haber oluyorlar. Feminist medya çalışmaları ve barış çalışmalarında eksik olan noktaysa her şeyi kuralına göre yapsanız bile dil konusunda sorun yaşanıyor. Biz ‘ötekileri’ ‘kadın’ gibi görüyoruz. Şok Gazetesi ‘Kahpeler kudurdu’ diye haber yapıyor. Bu ötekinin kadınlaştırılması için bir ideal örnek. Bütün ötekiler kadınlaştırılıyor. Milliyetçi dilde devlet 'eril’, vatan toprağıysa 'dişil' bir imge olarak yer alıyor. Dişil olan vatana ‘düşmanın elinin değdirilmemesi, sınırların delinmemesi’ gerekiyor. Ama söz konusu öteki ülkenin vatanı olduğu zaman tecavüz etmenin hak olduğunu görüyoruz. Askeri harekâtlarda ‘tecavüz’, ‘sızma’, ‘içeri girme’ gibi terimler kullanılıyor.”

Arsan: Türk ve Kürt basını barışa destek veriyor
Türkiye’de yıllardır süren savaşın Türk ve Kürt medyasında aktarılmış hali arasındaki farkları “medyatikleştirme” olarak tanımlayan Esra Arsan, “Aslında biz bütün olayları uzaktan izliyoruz. Türk medyası uzaktaki acıyı şehit cenazeleri üzerinden, Kürt medyasıysa devletin sebep olduğu sivil ölümler ile devletin tutunduğu tavır üzerinden görülüyor. Türk tarafında devletin yiğitliği erkekliğiyle aktarılırken, öbür tarafta acı ezilmişlik ve çaresizlikle aktarılıyor” dedi. Arada ikilikler yaşansa da barış sürecine hem Türk hem de Kürt basınının destek olduğunu vurgulayan Arsan, “Ama Kürt basının özellikle geçmişteki deneyimlerden kaynaklı olarak sürecin hukuka uygun olmasına vurgu yapıyor. İki basında da ortak olan noktaysa barışa desteğin sürmesi, umudun devam etmesi” diye konuştu.

Söylem barış değil din üzerinden
Gazeteci Utku Çakırözer ise barış süreci diye anılan dönemde sorunun iki tarafının da din olgusu üzerinden söylem üretmesine vurgu yaptı. Hükümetin de Öcalan’ın da, Sünnilik söylemini kullandığını belirten Çakırözer, “Hükümetin soruna bakışının daha fazla demokrasiyle çözüm şeklinde olduğunu düşünmüyorum. Evet, akil insanlarla yaratılan bir demokrasi söylemi var ama Erdoğan’ın da her konuya Sünni perspektifinden yaklaştığını biliyoruz. Öcalan belki bunu pragmatik sebeplerle yapıyor ama ortaya bir boşluk doğuyor. Alevilerin bu konuyla ilgili rahatsızlıkları var. Daha önce Rum ve Ermenilerle ilgili olarak yaşanmış bir ‘yol kazası’ var. İşte barış gazetecilerinin bu boşlukları fark edip bu sorunları ortaya koyması gerekiyor. Sürece en iyi katkımızın bu şekilde olacağını düşünüyorum” dedi.
Gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla herkesin hikâye yazımına katılarak kendi gazetesini çıkarmaya başladığını vurgulayan Koray Çalışkan ise “Artık bu hikâye anlatıcıları dünyayı sadece izleyip aktarmıyorlar, dünyayı biçimlendiriyorlar. Bu yeni hikâyecilerle birlikte hikâyenin kendisini de değiştiren bir yöntem ortaya çıktı” dedi. Yazılara konulan ilgi çekici başlıkların internette yazılardan daha fazla “tıklandığını” belirten Çalışkan, “Bu paketleme mantığı yeni bir tiraj algısını ortaya çıkarıyor. Paketin kendisinin reyting alanına dönüşmesi barış gazeteciliği açısından yeni bir kapı açıyor. Popülerleşebilir, tıklanabilir barış gazeteciliği yapmak mümkün. ‘Saçma sapan başlık atıyorlar tık alıyorlar’ demek yerine bu yöntemi bizim barış gazeteciliği için kullanmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Yorum yazın