Söyleşi Spor

Ege Arar: ‘Anadolu Efes’i geçecek güçteyiz’

Yazan: Bahri Ak

Basketbol Süper Ligi yarı finalinde Euroleague şampiyonu Anadolu Efes’le başa baş mücadele veren Galatasaray’ın pivotu Ege Arar, “Takım olarak bu yıl henüz bir şey başaramadığımız için açız ve şampiyonluk için çok daha istekliyiz” diyor.

Türkiye Basketbol Süper Ligi ekiplerinden Galatasaray Nef’in pivotu Ege Arar‘a (25) göre bu yıl bir kupa kazanamamış olmaları, takımı lig şampiyonluğu için motive ediyor. Başarıya aç bir ekip olduklarını ifade eden Arar, lig yarı finalindeki rakipleri Anadolu Efes’i geçecek güce sahip olduklarına inanıyor.

Ege Arar sezonun ikinci yarısında yaşadığı sakatlık nedeniyle play-off serisinde henüz görev alamadı. Takımla idmanlara devam eden Arar, saha dışında kaldığı bu dönemde yeni koç Andreas Pistiolis’in gerçekleştirdiği dönüşümü daha iyi gözlemleme şansı olduğunu söylüyor.

HaberVs muhabiri Bahri Ak, Ege Arar’la bugün oynayacakları Anadolu Efes karşılaşması öncesinde görüştü. Genç basketbolcu Adana’dan İstanbul’a tesadüfen gelişini, genç ve A milli takımlardaki serüvenini, Petkimspor tecrübesi sonrasında Galatasaray’a dönüşünü, kariyerinde unutamadığı anları ve geleceğe dair beklentilerini HaberVs ile paylaştı.

HaberVs: 14 yaşındayken Galatasaray seçmelerine katıldın. Seçmeleri kazanmanla birlikte 2010’da doğup büyüdüğün şehir Adana’dan ayrıldın ve İstanbul’a yerleştin. Bu süreçten bahseder misin?
Ege Arar: Açıkça söylemek gerekirse ben tesadüfi bir şekilde İstanbul’a geldim. 2010’a kadar şehir değiştirmek gibi bir hedefim yoktu. Hatta basketbolu bırakma noktasına gelmiştim çünkü akademik yönde ilerlemeyi düşünüyordum. Bir hafta sonu Facebook’ta gezinirken şans eseri Galatasaray’ın basketbol seçmelerini gördüm ve bir heves ile babamla konuştum. “Sabah gidip akşam geri döneriz” diye bir plan yapıp yola çıktık. Hiçbir beklentim yoktu ama beni seçtiler ve “ağustosta seni bekliyoruz” dediler. Şoke olmuştum çünkü kendimi zihinsel olarak hiç hazırlamamıştım. Babam da çok şaşırdı, “kaç milyon insan var İstanbul’da, sen mi seçileceksin” diyordu. Tüm bunlardan sonra da kariyerim başladı.

Kendimi İstanbul’a gelmeye hazırlamamıştım

Basketbol ile okul arasında bir seçim yapmak durumunda kaldın mı? Hiç arada kaldığın oldu mu?

Ben Adana’da iken iyi bir öğrenciydim, hep belirli bir disipline sahiptim ama okulu çok da sevmezdim. İstanbul’un en köklü okullarından Kültür Koleji’ni kazandım ve ilk iki yıl bayağı zorlandım. Buranın en kötü yanlarından biri de trafik. Bir sporcunun özellikle idman, okul ve ev arasında çok fazla vakit kaybetmemesi gerekiyor. 10. sınıfta sporculara daha çok imkan tanıdığı için Doğa Koleji’ne geçtim. Ve belirli bir süre sonra basketbol daha ağır basmaya başladı. 18 yaşımda hayatımı basketbolcu olarak devam ettirmeye karar verdim. Tabii liseyi de bitirdim. Nişantaşı Üniversitesi’ne kayıtlıyım. İnşallah bir gün bitiririm.

Senin de yer aldığın 96 doğumluların oynadığı genç milli takımlar, Avrupa ve dünyada önemli başarılar kazandı. O takımdaki hemen tüm oyuncular da şimdi iyi kulüplerde oynuyor. Yanlış hatırlamıyorsam Furkan Korkmaz da o takımdaydı. O jenerasyonun farkı neydi?

O takımın en büyük özelliği herkesin egolarından arınmış olmasıydı. Sistem makine gibi işliyordu. Geçmişe dönüp baktığın zaman çok özel anılardı.

Bunu üzülerek söylüyorum ama bizim o dönem Avrupa Şampiyonu olmamız belki de bir şansızlık oldu çünkü  beklenti bir anda çok yükseldi. 18 yaşımızda ilk A takıma çıkıp profesyonel olduğumuz dönemde, Türkiye ligindeki yabancı oyuncu sınırlaması 4+1 den 6’ya çıkarıldı. Bu kuralla birlikte olunca bırakın genç oyuncuları, en iyi Türk oyuncuların bile sahada yer bulması çok güçleşti. Kaldı ki o yaşlarda bir oyuncunun gelişmesi için mutlaka oynaması lazım.

2014’te U18 Şampiyonasında Hırvatistan’ı sürklase edip yenmiştik. Bir yıl sonra tekrar karşılaştığımızda aramızda bir uçurum oluştuğunu gördük; inanamadık. Bizi 40 sayı farkla yendiler.

2014’te Konya’daki U18 Milli Takımlar Şampiyonası’nda turnuvanın favorisi Hırvatistan’ı yarı finalde, finalde ise Sırbistan’ı yenerek Avrupa şampiyonu olmuştuk. Hırvatistan’da bugün Maccabi de oynayan Dragan Bender, Ante Zicic vardı. Marko Arapovic vardı. Ivıca Zubac vardı ki da şimdi NBA’de Los Angeles Clippers ta oynuyor. Biz böyle bir takımı yarı finalde sürklase edip yenmiştik. Ama bir sene sonra onlarla karşılaştığımızda aramızda bir uçurum oluştuğunu gördük. Ne olduğuna inanamadık. Hepimiz profesyonel basketbolcu olmuştuk ama onlar çok daha büyük gelişme göstermişti. Bir sene içinde bu kadar gelişmesinin sebebi ise kendi liglerinde süre alabilmeleriydi.

Hırvatistan, Sırbistan gibi ülkelerde genç oyunculara daha çok şans veriliyor. Bizdeki istatistiklere bakacak olursanız genç oyuncuların A takıma ilk çıktıklarında maç başı ortalama beş altı dakika oynadığını görürsünüz. Böyle gelişim olmaz. Bir tek Furkan Korkmaz oynuyordu; onun da zaten kalitesi çok başkaydı. Bir sene önce yendiğimiz takım bizi kırk sayı fark ile yendi. Duvara çarpmış gibi olduk. Jenerasyon olarak altyapılarda hep madalya toplayarak Avrupa şampiyonu olduk. Amacımız, Dünya Şampiyonası’nda final oynamaktı ama olmadı.

Egemen Güven, Okben Ulubay, Berk Uğurlu ve Tolga Geçim… Hepsi özel oyunculardı. Hırvatlar NBA’e gitti, neden bizimkiler gidemedi? Gerçekten çok üzücü.

Hırvatistan’la bir yıl sonra oynadığımız o ikinci maçta kendimi çaresiz hissettim. Çünkü ne yapsak işe yaramıyordu. Zaten o takımdaki bütün oyuncular NBA’e gitti. Bizim jenerasyondan da yurt dışına giden bir sürü yıldız oyuncu çıkabilirdi. Yakın arkadaşım Egemen Güven, Avrupa şampiyonasında MVP (en değerli oyuncu) olmuştu ama bahsettiğim sıkıntılardan dolayı yeterince oynayıp gelişemedi. Karşıyaka ile profesyonel oldu sonra benim Petkim’e gittiğim gibi o da Afyon’a gitti. Orada iyi oynayıp Bursa ve sonrasında da Efes’in yolunu tuttu. Bunlar daha erken olabilirdi. Egemen özelinde söylemiyorum Okben Ulubay, Berk Uğurlu ve Tolga Geçim, bunların hepsi özel oyunculardı. Özetle Hırvatlar gitti, neden bizimkiler gidemedi? Gerçekten çok üzücü dışarıdan eleştirmek en kolayı ama daha geniş bi perspektiften bakmak lazım.

Petkimspor’a gitmek kariyerim için yaptığım en iyi hamleydi.

Geçen sezon Galatasaray için pek parlak bir sezon değildi, takım Basketbol Süper Ligi’nden düşme tehlikesi yaşamıştı. Sen de o sezonu Petkimsspor’da geçirmiştin. Petkimspor’da geçirdiğin sezon için ne söylemek istersin?
Galatasaray ile altı yıllık sözleşmem sona ermişti. Kendime bireysel olarak yatırım yapabileceğim Petkimspor’u gördüm. Koç Keştuis Kezmura ile yazın konuşmuş ve birbirimizden beklentilerimizi dile getirmiştik. Orta noktada buluştuğumuzu gördüğüm için Petkimspor seçimi bana mantıklı gelmişti. Bireysel olarak orada iyi bir sezon geçirdiğimi düşünüyorum. Tabi daha da iyi olabilirdim hiçbir zaman tatmin olmuyorum. Hedeflerimden biri A milli takıma geri dönmekti, nitekim milli takım elemelerine de çağrıldım. Petkimspor’a gitmek kariyerim için yaptığım en iyi hamleydi. Galatasaray’ın geçen sezon ligin aşağılarında olması ise takıma hiç yakışmıyordu.

Geçmişte Galatasaray forması ile birçok başarı yaşadın. 2016’da finalde Fransız temsilcisi Strasbourg’u geçip Eurocup’ı kazandınız.
Galatasaray’ın UEFA Kupası ve kadınlar Euroleague’den sonraki en büyük başarısı. Daha sene başından yolumuzun çok uzun olduğunu biliyordum. Sıkıntılar da yaşamıştık ama sezon sonuna doğru takımın özgüveni çok arttı. 19 yaşımda genç bir oyuncuydum, parkede çok bulunamıyordum. Sağolsun o dönemki koçumuz Ergin Ataman beni sürekli oyunun içine dahil etmeye çalışıyordu.

Taraftar “Burası Abdi İpekçi, buradan çıkış yok” diye bağırırdı; gerçekten inanılmaz bit atmosferdi. Avrupa’da birçok deplasmana gittim ama bu kadar etkileyici bir salon görmedim.

İlk maçı Fransa’da kaybetmiştik. Daha önemlisi yarı finalde Gran Canaria’yı 13 sayı fark ile yenmiştik. İki maçlık seride averajı yüksek olan finale yükseliyordu. Canaria deplasmanında maçın bitimine bir dakika kala 16 sayı gerideyken bütün ümitlerim bitmişti açıkçası. Farkı 13’e indirip maçı uzattık ve Vladimir Micov’un unutulmaz bloku ile maçı mucizevi bir şekilde kazandık. Çok ama çok epik bir andı benin için. Abdi İpekçi’de yaşadığım şampiyonluk benim için ne kadar özel ise, yarı finalde yaşadığım heyecan da benim için apayrıdır. Taraftar da söyler, “burası Abdi İpekçi, buradan çıkış yok” diye; inanılmaz bit atmosferdir. Avrupa’da birçok deplasmana gittim ama burası kadar etkileyici bir yer görmedim.

O dönem Türkiye’nin en formda takımı Fenerbahçe Ülker’di. Ama Fenerbahçe bile Abdi İpekçi deplasmanında bir hayli zorlanıyordu değil mi?
Bizi çok uzun bir süre yenemediler. Zaten 2013/2014 sezonundaki final serisinde bize saha kapatma cezası gelmişti. Ülker Arena’daki iki maçı kaybettik. Kendi evimizde ise kazandık.  Obradovic’in yüzüne yabancı cisimler isabet etmesi sebebi ile sahamız kapanmıştı. Seriyi 3-1 kaybettik ancak Abdi İpekçi her zaman rakip takımlara dar olmuştur atmosferi ile.

Peki Galatasaray’da bu sezon senin için nasıl geçti?
Kendi adıma çok iyi bir sezon geçirdiğimi söyleyemem. Çünkü sezon ortasında yaşadığım sakatlık beni çok etkiledi. Bunu düzeltmek için yazın gerekli çalışmaları yapacağım ve yeni sezona en iyi şekilde hazır olacağım.

İki ay önceki koç değişikliği ile takımınızın başına Dimitrios Itouidis’in yardımcısı Andreas Pistiolis geldi. Bu değişimden sonra form grafiğiniz bir hayli yükseldi. Ligdeki son yedi maçı kazandınız ve sezonu üçüncü sırada bitirdiniz. 29 Mayıs’taki play-off yarı final eşleşmesinde Anadolu Efes karşılaşmasına kadar da yenilmediz. Pistiolis’in gelişi takımda neleri değiştirdi? Koç neyi başardı?
Genel olarak basketbolun özünde motivasyon var. Takımlar hem motivasyon konusunda hem de koçla iletişimi konusunda bazen sıkıntı yaşayabiliyor. Bunlar sonucunda da bir yol ayrımı yaşanıyor. Koç Andreas’ın gelmesi takıma taze bir kan verdi. Ve bu değişiklik bize motivasyon olarak geri döndü. Belirli düzenler oturttu ama bunu sil baştan yapmadı; Ekrem abinin (Memnun) düzeni üzerinden toparlayıp, yavaş yavaş kendi sistemini kurdu. Bu da başarıyı getirdi. Sakatlığım nedeniyle bu süre zarfında takımla çok beraber olamadım. Ama koçun etkisini saha dışından en iyi şekilde görüyorum. Takımımızın motivasyonu ve özgüveni tekrar yerine gelirken daha da iyi bir konuma geldik.

Sakatlığım nedeniyle takımla çok beraber olamadım. Ama koç Andreas Pistiolis’in etkisini saha dışından daha iyi görüyorum.

Türkiye Basketbol Ligi play-off’larının ilk turunda son FİBA Avrupa şampiyonu Bahçeşehir Koleji’ni yendiniz. Yarı final serisinin ilk maçında sezonun Euroleague şampiyonu Anadolu Efes’e 35 sayı fark attınız. Ancak sonraki iki karşılaşmayı kazanan Efes, seride 2-1 öne geçti. Ne dersin, Galatasaray Nef mutlu sona ulaşabilecek mi ?
Bahçeşehir tabii ki çok iyi ve hedefleri yüksek bir kulüp. Ama takımın bütçesi mücadele ettikleri kupa için fazlasıyla yeterliydi. Yani böyle bir kadro ile kazanmaları lazımdı, nitekim kazandılar. Bu da çok önemli bir başarı asla küçümsemiyorum. Bizim seride iyi mücadele vermelerine rağmen sanki yapılması gereken yapıldı gözüyle bakıp, bir motivasyon kaybı yaşadılar. Ancak biz özgüven ve motivasyon olarak daha iyi bir noktadayız. Takım olarak bu sene henüz bir şey başarmadığımız için çok daha istekliyiz. Bahçeşehir takım olarak ilk maçta bizi zorlasa da diğer maçlarda daha baskındık ve turu geçtik.

Bugünkü Anadolu Efes maçını alıp, yarı final serisinde durumu eşitlemek istiyoruz. Bu güce sahibiz.

Anadolu Efes de karşımıza “back to back” (iki sezon üst üste) şampiyon olarak geldi. Euroleague’de sezona istedikleri gibi başlayamasalar da sonlara doğru özellikle Shane Larkin ve Vasilije Micic’in vites arttırması ile çok büyük bir iş başardılar. İlk maçı deplasmanda kazanarak elde ettiğimiz saha avantajını 31 Mayıs’ta kendi seyircimiz önünde kaybederek yitirdik. Aslında tüm maçlar Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanıyor ama seyircimiz bizim için çok önemli. Bugün de seyircimizin desteğiyle maçı alıp seride durumu eşitlemek istiyoruz. Bu güce sahibiz.

Türkiye A Milli Basketbol Takımı’nda tekrar Ergin Ataman dönemi başladı. Basketbolda son yılların başarısızlıkları unuttulup yeniden 12 dev adam günlerine dönebilecek miyiz sence?
Milli takım benim dışarıdan gördüğüm kadarı ile bir jenerasyon geçişi yaşıyor. Tabii hepimiz bu mili takım havuzunun içindeyiz. Geçmişte yaşadığımız şanssız anlar da oldu örneğin benim de bulunduğum Dünya Şampiyonası’nda Amerika’yı yeniyorduk, son saniyede kaybettik. Bir sonraki maç Çeklere yenilip kendimizi turnuvanın dışında bulduk. Baktığında günlük performanslara bağlı olarak çok şanssızlık yaşadık.

Geçen yaz da olimpiyat elemelerinde yarı finalde Yunanistan karşısında farkla öndeyken kaybedip, olimpiyat vizesi alamadık. Federasyon yeni bir yapılanmaya gitti. Ben hem Ufuk Sarıca ile hem de Orhun Ene ile çalıştım bize hep destek olup yardımcı olmaya çalıştılar.

Milli takım çok farklı bir yer, insanın milliyetçi duyguları biraz daha öne çıkıyor. Herkes elinden geleni yapıyor. Şimdi yeni bir yapılanma ile Ergin Hoca geldi. Zaten 2014 Dünya Şampiyonası’nda çeyrek final oynamıştık onunla. Aynı zamanda Avrupa şampiyonalarında da iyi yerlere gelmiştik. Alttan Alperen Şengün, Şehmus Hazer, Ömer Faruk Yurtseven gibi çok yetenekli genç isimler takıma katılacak. Ömer mesela, kolej döneminde vizesinden dolayı sıkıntılar yaşadı ve yazları bizimle beraber olamıyordu. Furkan, Cedi , Shane ve tabii ki Sertaç var. Çok iyi bir oyuncu grubuna sahibiz.

Gelecek sezon belki Galatasaray’da kalırım, belki ayrılırım. Bunların hepsi transfer sezonunda belli olur.

İlerleyen dönemde kariyerin için planların nedir ?
Bireysel olarak kendimi olabildiğince geliştirmek istiyorum. Hâlâ gencim, 25 yaşındayım. Hedefim Euroleague, Eurocup gibi turnuvalarda üst seviye basketbol oynamak. Bu sene FİFA Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray ile oynadım. Gelecek yıl için ne olacak yorum yapmak zor, belki Galatasaray’da kalırım veya ayrılırım. Bunların hepsi transfer sezonu açılınca belli olur. Benim için hayırlısı ne ise o olsun.

Şimdi sana birkaç isim soracağım onları bir, iki kelime veya cümle ile anlatır mısın bize ?

Ergin Ataman?
Türkiye’nin en iyi antrenörü.

Göksenin Köksal?
Çok yakınımdır, abimdir.

Doğuş Özdemiroğlu?
Kardeşim

Sinan Güler?
Abim ve mentorum. Çok yardımcı oldu bana A takıma ilk çıktığımda.

Sertaç Şanlı?
Çok severim .Türkiye’nin en iyi iki üç uzunundan biri.

Ömer Uğurata?
Çocukluğumdan beri benim üzerimde çok emeği olan abim.

Cedi Osman?
Kardeşimdir. “Şaft” derim ona da, çok severim.

 

Yorum yazın