Genel

Geliştirdiğimiz ürün geliştirenlerin hayatını değiştiriyor…

Yazan: [email protected]

Çeviri: Duygu Ertürk Şirketler, fikir bulmak ve geliştirmek için kendi sınırlarını zorlarken, yenilikleri harekete geçirecek yeni modelleri de keşfediyorlar. Şirketlerin dışındaki yeteneklerin de işin içine katıldığı bir projede, akla hemen ‘süreç yönetimi, fikri mülkiyet hakları ve karar verme hakları’yla ilgili sorular geliyor. Bazı yöneticiler, diğerlerinden daha uzun süredir bu oyunun içinde. Mozilla A.Ş. Yönetim Kurulu […]

Çeviri: Duygu Ertürk

Şirketler, fikir bulmak ve geliştirmek için kendi sınırlarını zorlarken, yenilikleri harekete geçirecek yeni modelleri de keşfediyorlar. Şirketlerin dışındaki yeteneklerin de işin içine katıldığı bir projede, akla hemen ‘süreç yönetimi, fikri mülkiyet hakları ve karar verme hakları’yla ilgili sorular geliyor. Bazı yöneticiler, diğerlerinden daha uzun süredir bu oyunun içinde. Mozilla A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mitchell Baker, son on yılını, hem yaratıcı fikirler edinmek hem de ürün geliştirmek amacıyla, şirketi dışındaki insanlarla geçirdi. Sonuçta Mozilla Firefox tarayıcısı, 150 milyon kullanıcısıyla, internet dünyasında ipi göğüsleyen Microsoft’un önemli bir rakibi haline gelmeyi başardı. Firefox’u yaratan süreç, açık-kaynak işbirlği.ve katılımcı bir model ortaya çıkarttı,

Baker on yıl önce, şirket, ürünün kaynak kodunu halka açmaya karar verdiğinde, Netscape’in yazılım avukatlığını yapıyordu. Proje yönetimi konusuna olan ilgisi kısa sürede yükselmesini ve işin liderlerinden biri olmasını sağladı. Netscape AOL bünyesine katıldıktan sonra, projeye yön vermeye devam etti ve Firefox tarayıcısını geliştirmek için, yan ürünlerin yolunu açtı. Firefox’un etkileyici büyümesi onun kontrolünde gerçekleşti.

Baker Mozilla’nın ticari ihtiyaçlarıyla, bir ordu gönüllünün çabasını harmanladı. Firefox bugün ABD’de, tarayıcı piyasasının yüzde 15’ini elinde bulunduruyor. Daha yüksek paya sahip olduğu yerler de var. Şimdi, organizasyonun açık-kaynak modeli, kollektif yenilikleri yönetmek konusunda gözle görülebilir bir örnek.

McKinsey Quarterly’den Lenny Mendonca ve Stanford Üniversitesi İşletme Profesörü Robert Sutton, bu modelle ilgili daha fazla şey öğrenmek için Baker’la görüştü.

– Daha önce Mozilla’nın araştırmanın yanı sıra, katılım sağlamak gibi bir misyonu olduğunu söylediniz. Bu katılımı nasıl sağlıyorsunuz?

– Bizim görevimiz internette ulaşım ve güvenliği sağlamanın yanı sıra katılım oluşturmak. Bunun için oluşturduğumuz taslakları, merkeze bağlı olmayan bir ekiple yayıyoruz. Bunlara önem veren insanların ilgisini çekiyoruz. Harekete geçip, merkezi olmayan bir şekilde, göreve katılıyorlar.
Aslında, bazı konularda, merkezde çok disiplinli çalışıyoruz. Firefox’a giden kodlarla ilgili bir iş yapılıyorsa, çok disiplinli bir yol izlenir. Ancak dışarıdan katılımda o denli bir disiplin gerekmiyor genelde. Anahtar nokta, insanların yaptıkları işi sahiplenmesi. Ekonomik ya da hukuki olarak değil; “Çok heyecanlıyım. Bir şeyler yapmak istiyorum.” diyebilecek kadar duygusal bir sahiplenme. Bu sayede insanlar başarılı oluyor ve geri gelip daha fazlasını yapmak istiyorlar.

– Sizce Firefox’un başarısında paralı çalışanlarınız mı yoksa gönüllü çalışanlar mı daha büyük bir pay sahibi?

– İkisi de. Ücretli çalışanlar olmasa, iyi bir “açık-kaynak” projesi olmanın ötesine gidemezdik. Gönüllü çalışanlar olmasa, sonumuz olurdu. İki sene önce 25 tane ücretli elemanımız varken, bu sayı şimdi 120’yi aştı. Bazen gönüllü çalışanlarımızdan işinde uzman olanları ücretli eleman yapıyoruz. Eğer açık bir proje olmasaydık ve bize gelip, katkıda bulunmak istediklerini söylemeselerdi o denli uzman insanları bulamazdık. Burada işe ilk aşamadan yani, virüs temizleme gibi işlerden başlayıp, en üst düzeye kadar gelebilirler.
Aslında bize katkısı olanlar sadece ücretli ve gönüllü çalışanlar değil. Firefox’un dünya çapında yaklaşık 150 milyon kullanıcısı var. Bu kullanıcılar ürünü beğenip, ailelerine ve komşularına tavsiye ediyorlar. Bunu satın alamazsınız.

– 10 yıl geçmesine rağmen hala insanların Mozilla’ya katkıda bulunmasını nasıl sağlıyorsunuz?

– Bence Mozilla’yı ayakta tutan insanlar için açık ve katılımcı bir interneti devam ettirme isteği çok önemli. İnsanlar, tarayıcı dediğimiz bilgisayar yazılımı dışında internetten faydalanamıyor. Yıllar önce, tarayıcı dışında insanların internet erişiminin bazı riskleri vardı ve bu, işin planlanmış bir parçasıydı. 2000’den beri kullanıcının istemi dışında karşısına çıkan reklamlar, bilgisayar programları ve buna benzer her şey, bilgisayarı yavaşlatıyor. Bu, kullanıcının sömürülmesinden başka bir şey değildir ama bazı firmalar, bunu bilerek, planlı bir şekilde yapıyor. Kullanıcı da, alternatif istiyor. Bu da açık internet…

– Başka?

– İkincisi, ürünümüz gönüllülerin hayatında büyük bir değişiklik yaratıyor ve onu sahipleniyorlar. İnsanların hayatını değiştirmeyen bir şeye katılmaları için insanları bu denli motive edebilir misiniz, bilmiyorum. Kendini Firefox’un sahibi gibi hisseden çok fazla insan var. Bu, ustalık gerektiren bir yönetim şekli ama biz iyi idare ediyoruz. Kendimizi, organizasyonun dışında veya içinde olan topluluğun bir parçası gibi hissediyoruz. Bize gelen meseleleri toplu halde tartışarak ve fikir yürüterek çözümlüyoruz. Firefox’u topluluğun görüşüne başvurmadan piyasaya çıkartamayız. Çünkü bu benmerkezcilik olur. İşte o zaman çuvallarız. Birbiriyle iletişim halinde olan, sağlıklı bir topluluğun parçası olduğunu hissetmek çok ayrıcalıklı bir duygu. Topluluğun eleştirilerine ve isteklerine karşı çok duyarlıyız. Yani topluluğun önemli bir kısmı memnuniyetsizse, bu konuyla ilgileniriz. Bazen savunmacı cevaplar verebiliyoruz ama genelde açığız. Birilerinin şikayetlerini dinlemek ve onların arkasında yatan gerçeği bulmak ilginç olabiliyor.

– Topluluk içinde yenilikleri ortaya çıkartmak için nasıl bir rol oynuyorsunuz?

– Bazen, insanlara sadece izin vermek bile mucizeler yaratabilir. Kalite kontrol sürecimizi göz önüne alalım. Geliştirdiğimiz ve binlerce insanı ilgilendiren şifreleri bulmak, taramak ve düzeltmek için toplu bir sürecimiz var. Bu iş için toplulukta birçok insan lider olarak çalışmaya başladıktan sonra içlerinden biri gelip, bana: “ Yapmamız gereken tek şey, bu insanlara, her şeyin yolunda olduğunu söylemek.” dedi. Bunu yapınca gördük ki, bu işi yapabilecek çok fazla insan var.
İkincisi, insanların çalışabilmeleri için bir yapı iskeleti oluşturuyoruz. Böylece, bizim yeni bir fikrimiz olmasa bile topluluktan herhangi birinin olabiliyor. Genişleyerek ve dinleyerek görüyorsunuz ki, binlerce insanın, bizim aklımıza bile gelmeyen çok ilginç fikirleri olabiliyor.

Üçüncüsü, biz burada, diğer insanların yaptığı ilginç işleri görüp motive olan insanları bir araya getiriyoruz. Yani, başka bir topluluktaki birinin ilginç bir şey yaptığını görünce “Vay be!” diyebiliyoruz.

Bir başka önemli nokta sadece başarıyı tebrik etmekten öte, sorunları çözmeyi bilmek. Bazı işlerin yolunda gitmediğini anladığında, çok dikkatli olmalı, yanlış olanın değerlendirmesini yapmalı ve neyin düzeltileceğini belirlemelisin. Sağlıklı bir topluluk kendi içinde çok fazla düzeltme yapar.

– Burada daha çok ne tip insanlar başarılı oluyor?

– Genel olarak misyonumuz ve teknik vizyonumuz sayesinde motivasyonu sürekli artan insanlar. Buradaki insanlar birbirlerini ve birbirlerinin gelişimini takip ediyorlar. Ne kadar hızlı çalıştığınızı, nerede hata yaptığınızı… Burada sosyal hayatınızı olduğu kadar iş hayatınızı da yaşamak zorundasınız. Biz buna, Facebook’tan uzun zaman önce, “akvaryumda yaşam” derdik.

İşe alma sürecinde, tehlike işareti olabilecek şeyler neler sizce?

– “Biri senin fikrine katılmazsa ne yaparsın? Bir şeye ihtiyacın olduğunda ve o şeyin olmadığını fark ettiğinde ne yaparsın?” diye sorduğumuzda cevap: “ Sorumluluğu ben alırım.” olursa Bingo!

– Şimdilerde dışarıdaki gelişmelere bakan daha geleneksel organizasyonlar, bu tip bir yönetim şekline alışık olmayabilirler.

– Aslına bakarsanız, bizim yaptığımız işle, bilgi girişinin dışarıdan yapıldığı işler arasında büyük fark var. Bizim karar verme yöntemimiz fazlasıyla dağınık, yani, çalışanın statüsüyle ilgili bir durum değil. Burada, kodlarla ilgili karar alanların bazıları çalışanımız bile değil çünkü. Ama böyle olmasına rağmen Firefox’ta, Mozilla adı ve markası altında yapılan her şey, Mozilla’nın kararıdır…

– Sizce zamanlamadaki başarınızın, Silikon Vadisi’nde 40 kişilik bir ekiple çalışmak yerine, topluluk içinde çok sayıda algılayıcıya sahip olmanızla ilgisi var mı?

– Kesinlikle. Küçük bir alanda kapalı kalsaydık, bu kadar başarılı olamazdık. Biz sadece doğru ürüne değil, on binlerce kişilik doğru bir ekibe ve kapalı bir İnternete alternatif olma umuduna da sahiptik. Bunların hepsi etken. Biz bir topluluk olduğumuzu biliyorduk, çünkü uzunca bir süre bunun içinde yaşadık. Bunların hepsi, ürünün başarısıyla birleşti. Bu dağınık organizasyon olmadan başarılı olmamıza imkan yok.

– Firefox’un geleceği için endişeleriniz var mı?

– Firefox, internetin açık ve katılımcı olması için gerekli olan şeylerin yalnızca bir parçası. Biz insanlara dokunan etkili bir parçayız. Ama dediğim gibi yalnızca bir unsuruz. İnternette, şirketlerin patentli alanlar yaratabilmeleri için ekonomik muhakeme sağlayan çok fazla değer var. Bu sayede şirketler, hissedarları için de gelir elde edebiliyorlar. Ama elbette, internette, insanların iştirak edebileceği bir kısma da ihtiyaç var. Açık kaynak, bizi bu yöne iten bir güç oldu. Firefox her daim güçlü ve yenilikçi olmalı ki, endüstriye, profesyonelliğinizden ve elde ettiğiniz kazançtan taviz vermeden, kontrolü insanlara verebileceklerini gösterelim. Benim asıl ilgilendiğim konu bu.

– Diğer liderler, Mozilla’dan, yenilikçi bir şirketi idare etmek konusunda ne öğrenebilirler?

– İnsanları serbest bırakmak çok işe yarıyor. Mesafeyi ve hızı iyi kavramalısınız. Onlardan, beklediğinizden daha fazlasını alırsınız, çünkü onlar ‘siz’ değil.

İkincisi, girdiyi nerede istediğinizi iyi kavramak. Bilgi girişinin ve kullanıcı tarafından üretilen içeriğin çeşitleri var. Gerçekten ne istediğini bilmek çok önemli. Çünkü, o girdilerin arasından “herhangi biri”nden faydalanabilirsiniz. Ama belli bir şey yaparken, başka bir şey yapıyor mesajı verirseniz, işiniz biter.

Üçüncüsü, kontrolü kaybettiğiniz zamanlarda bile güçlü görünmek. İnanın süper getirileri oluyor. Ama beceremiyorsanız, o modelden uzak durun o zaman. Eğer, güvendiğiniz bir ekiple çalışıyorsanız, hoşunuza gitmeyen durumlarda geri adım atmak ve soru sormak da çok itibarlı olur. Bırakın problem biraz yatışsın. İnsanlara yaptıkları işi bırakmalarını söylerseniz, yaratıcı fikirlerini kaybedersiniz. Bu yaklaşım, birinin size hata yaptığınızı söylemesinden daha kötü bir duruma yol açabilir. Çoğu organizasyonda insanlar hata yaptıklarını itiraf edemiyorlar. Bence bu çok saçma, çünkü hiç kimsenin mükemmel olmadığını hepimiz biliyoruz.

Mitchell Baker Kimdir
– 1957 yılında California’da doğdu.
– Evli ve bir çocuk annesi.
– 1979 yılında Berkeley Üniversitesi Asya Çalışmaları bölümünden mezun olduktan sonra 1987’de Berkeley Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
– 1994-1999 yılları arasında Netscape şirketinde avukatlık yaptı.
– 1999-2001 yılları arasında Mozilla projesi Genel Müdürü olarak çalıştı.
– 2003’ten beri Mozilla’da önce CEO şu anda da Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevine devam ediyor.

Yorum yazın