Hayvanları Koruma Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan‘a göre sokak hayvanlarının toplanarak barınaklara görütülmesi gerektiği anlayışı, hem yasalarla çelişiyor hem de sokakta yaşamaya devam eden hayvanlara şiddeti körüklüyor. Sayılgan, belediyelerin, tedavi ya da rehabilitasyon gerekçesiyle topladığı hayvanları alındıkları yere tekrar bırakılmamasının suç olduğunu belirtiyor.
Geçen hafta aynı anda birçok barınakta hayvanların işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını gösteren görüntülerin yayınlanması, Türkiye’de sokak hayvanlarının ve barınakların durumu yeniden tartışılmasına neden olmuştu. Önce Ankara Mamak Belediyesi, ardından Konya Büyükşehir Belediyesi, takiben Kocaeli Gebze ve Eskişehir Odunpazarı’ndaki hayvan barınaklarında, çalışanların hayvanlara yönelik kötü muamele görüntüleri sosyal medyaya yansımıştı. Bu görüntüler, bu kentlerde hayvanseverlerin barınaklar önüne akın etmesine ve vahşet görüntülerini protesto etmesiyle sonuçlanmıştı.
Hayvanlara yönelik şiddet ve kötü muamele barınaklarda sıklıkla karşılaşılan bir durum. Peki Türkiye’deki sahipsiz hayvanlar ne durumda? Çözüm barınak mı? Hayvan hakları savunucuları, “Barınaklar bir hapishane” diyor. Çözüm önerisi ise kısırlaştır-aşıla-yerine bırak prensibi.
Sokak hayvanlarının durumunu HaberVesaire’e değerlendiren Pelin Sayılgan, 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na dikkat çekiyor.
“Kanuna göre sokak hayvanlarının yaşam alanı: Sokak”
Sayılgan, yasaya göre hayvan barınaklarının/bakımevleri sokak hayvanlarının yuvası olmadığını bu merkezlerin görevinin hayvanları kısırlaştırmak, aşılamak ve rehabilite etmekten ibaret olduğunu kaydediyor. Sokak hayvanlarının toplatılarak barınaklara hapsedilmesinin popülasyonun önüne geçmekten öte hayvan popülasyonunu artıracağını belirtiyor:
“En iyi çözüm hayvanların kısırlaştırılması. Sahipsiz hayvanların yeri barınaklar veya bakımevleri değildir. Toplatılan hayvanların yerine yeni hayvanların gelmesi ve burada üremeye devam etmeleri popülasyonu daha da artırır. ‘Hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır’ söylemi de bu anlamda çok tehlikeli ve çözümden uzak. Aslında kanun ile de çelişen bir söylem. Kanunda sokak hayvanlarının yaşam alanı aslında ‘sokaklar’ olarak tarif ediliyor. Bu söylemler hayvanlara yönelik şiddeti artırmaktan öteye gitmiyor” dedi.
“Alındıkları yere geri bırakılmıyorlarsa ortada bir suç vardır”
Kısırlaştırma yoluyla üç ile beş yıl arasında sahipsiz hayvan nüfusunun yaklaşık yüzde 80’inin kontrol altına alınabileceğini aktaran Sayılgan, belediyelerin hayvanları toplama yetkisinin olup olmadığına ilişkin ise şunları kaydediyor:
“Belediyelerin sokak hayvanlarını toplama yetkisi olup olmadığı sıkça tartışılıyor fakat kanunun ilgili maddesinin hükmü açık. Kanunda müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları yere bırakılmalarının esas olduğu yazıyor. Sahipsiz hayvanların barınak veya bakımevinde kalma süresi tedavi süresinin üstünde olamaz. Ancak, hayvanların süresiz burada hapsedilebileceği gibi bir noktaya gelindi. Hayvanlar alındıkları yere geri bırakılmadıkları sürece bir suç işleniyor demektir.”
Sahiplendirmenin önemi
Sadece kısırlaştırma ile bu meselenin çözülemeyeceğine de dikkat çeken Sayılgan, “Çözüm hayvanların aşılanması, kısırlaştırılması ve toplumsal tedbirler alınarak beraber yaşayabilmenin sağlanmasında. Öte yandan üretimlerin durdurulması da gerekiyor. Sahiplendirme, yuvalandırma çalışmaları artmalı. İnsanları satın almaya değil sahiplendirmeye teşvik edilmeli” ifadelerini kullandı.
Sayılgan’a göre barınakların yanlış kullanımı, sadece hayvan haklarını çiğnemesiyle değil, sokak hayvanlarıyla ilgili olası sorunların çözümünü engellediği için de sorun yaratıyor:
“Barınaklar ölüm kampı ya da hapishane gibi. Hiçbir canlı böyle bir muameleyi hak etmiyor. Altını çizerek söylüyorum çözüm hayvanları barınaklara istiflemekte değil, kısırlaştır-aşıla-yerine bırak prensibini uygulamakta ve sahiplendirmeye teşvik etmekte.”